Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/1654 E. 2021/95 K. 18.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/1654
KARAR NO : 2021/95
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/03/2020
NUMARASI : 2020/197 Esas, 2020/240 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ : 18/01/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesi kapsamında davalıya yapılan avans ödemesinin ve onarım için gönderilip de iade edilmeyen parçanın bedelinin tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup, mahkemece, davanın arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine dair verilen karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı vekili, müvekkili şirketin plastik ve geri dönüşüm işi yaptığını, temin ettiği hammaddelerin üretimini yaptığını, davalılar ile davacı şirketin üretimde kullanacağı makinalar konusunda ön görüşmeler yapıldığını, teknik detayların netleşmediğini, üretime başlanmadığını, müvekkili şirketin genel müdürünün iyiniyetli olarak 50.000,00 TL avans ve onarılması gereken milkovan diye tabir edilen parçayı gönderdiğini, ancak davalının üretime dair çalışma ve paylaşım yapmadığını, görüşmelerde olumsuz dil kullandığını, bu nedenle gönderilen 50.000,00 TL avans ve 30.000,00 TL bedelli milkovan nedeniyle davacı şirketin zarara uğradığını, davacı şirketin alacakları için başlatılan Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı icra takibine davalı tarafın itiraz ettiğini ileri sürerek, davalıların Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına yönelik itirazının iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar, davacı firmanın sözleşmeden kaynaklanan hiçbir yükümlülüğünü yerine getirmediğini, ödemelerin sözleşme yapıldıktan sonra %40’ının başlangıçta, %40’ının ortasında, kalan %20’nin ise makinanın devreye alındıktan sonra yapılacağını, kendilerine 260.000,00 TL ödeme yapılması gerekirken sadece 50.000,00 TL ödeme yapıldığını, kendilerinin davacı şirketin sözüne istinaden imalata devam ettiklerini, üçüncü firmalara makinalardan dolayı 300.000,00 TL borçlandıklarını, imalatın yarısına geldiklerine davacı firmadan ödeme talep ettiklerini, ancak davacı şirketin kendilerini oyaladıklarını, telefonlara cevap vermediklerini, bu sırada esnafa olan borçlarını ödemek için kendi araçlarını sattıklarını, davacının talep ettiği 50.000,00 TL’nin haksız olduğunu, davacının sözleşmeden kaynaklanan taahhütlerini yerine getirmemesinden dolayı 300.000,00 TL maddi zararlarının bulunduğunu, gönderilen mil kovanınn arızasının mümkün olmadığını kendilerine bildirdiklerini, davacı tarafın arızası giderilemiyorsa hurda olarak kalmasını söylediğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.Mahkemece, somut olayda uyuşmazlığın, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağa ilişkin takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, tarafların tacir olmaları nedeniyle davanın TTK’nın 4. maddesi uyarınca ticari dava niteliğinde olduğu, ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olmasının dava şartı olarak kabul edildiğini, davanın arabulucuya başvurulmaksızın açıldığı gerekçesiyle arabulucuya başvurulmaksızın açıldığı sabit olan davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, mahkemece uzun araştırmalar sonucunda tespit edilen bu durumun dava açılmadan önce kendileri tarafından tespit edilmesinin mümkün olmadığını, buna rağmen görevsizlik kararı verildikten sonra arabuluculuk dava şartının yerine getirildiğini, HMK m.115/3 uyarınca dava şartının tamamlandığını ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı taraf, kendileri tarafından üretimde kullanılacak makine imalatı ile ilgili davalı tarafla görüşme yapıldığını, bu kapsamda 50.000,00 TL avans ödendiğini, ayrıca arızalı milkovan parçasının onarımı için davalı tarafa gönderildiğini, davalı tarafın gerek makine imalatı gerekse onarıma gönderilen parça ile ilgili herhangi bir çalışma yapmadığını ileri sürerek avansın ve parça bedelinin ödenmesini talep etmiştir. Davalı ise davacının siparişini verdiği makinenin bedelinin 650.000,00 TL olduğunu, aralarındaki sözleşme uyarınca davacının 260.000,00 TL ödemesi gerekirken sadece 50.000,00 TL ödediğini, kendilerinin 300.000,00 TL zarara uğradıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Davacının ticaret şirketi olduğu, davalı …’nun ise vergi kaydının bulunduğu, taraflar arasındaki işin niteliği dikkate alındığında, uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklandığı, dolayısıyla davanın nisbi ticari dava niteliğinde olduğu sabittir.01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın “Dava şartı olarak arabuluculuk” başlıklı 5/A maddesinde “Bu Kanun’un 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır” hükmü düzenlenmiştir. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 1.fıkrasında “İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.” aynı maddenin 2. fıkrasında ise “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” denilerek zorunlu arabuluculuğa tabi davalarda bu şartın gerçekleşmemesi halinde davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır. Somut olayda, davanın açıldığı 19/02/2019 tarihinden önce arabulucuya başvurulmamıştır. Her ne kadar davacı tarafça Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın görev yönünden reddine dair verilen kararından sonra dosya henüz ticaret mahkemesine gönderilmeden arabuluculuk dava şartının yerine getirildiği ileri sürülmüş ise de, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi gereğince arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğine dair emredici ve özel nitelikteki düzenlemesi dikkate alındığında, emredici ve özel nitelikteki bu düzenleme karşısında genel nitelikteki HMK m.115/3 hükmünün uygulanma yeri bulunmadığından, ticaret mahkemelerine görevsizlik kararı ile gönderilen hukuki uyuşmazlıklar bakımından sonradan arabuluculuk dava şartının tamamlanmasını mümkün kılan bir düzenleme yer almadığından mahkemece davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/03/2020 tarih ve 2020/197 Esas, 2020/240 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 4,90 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 18/01/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.