Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/1625 E. 2023/1096 K. 17.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1625
KARAR NO: 2023/1096
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/06/2020
NUMARASI: 2019/437 Esas, 2020/330 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 17/10/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, taraflar arasında genel hafriyat işlerinin yapılması için 24.04.2015 tarihinde taşeron sözleşmesi imzaladığını, daha sonra sözleşmeye ek zeyilname düzenlendiğini, sözleşme gereği hafriyat işlerine başlandığını, hakediş raporları düzenlendiğini, bu hakediş raporları ile tespit edilen çalışma karşılığı olarak faturalar düzenlendiğini, faturaların davalılar tarafından kabul edildiğini, ödemeler yapıldıktan sonra 49.540,81 TL bakiye alacaklarının olduğunu, ödenmeyen tutar için icra takibi başlatıldığını, davalıların itirazı ile takibin durduğunu belirterek, itirazın iptali ile takibin davalılar aleyhine müştereken ve müteselsilen devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, taraflar arasında düzenlenen sözleşmedeki edimlerin eksiksiz olarak yerine getirildiğini, taşeron sözleşmesinin 22. Bölümünün “Vergi, resim, harçlar ve sigorta” başlıklı bölümünün 22.7 ve 22.8 maddelerine göre SGK primlerinin yatırılması hususlarının hüküm altına alındığını, SGK prim kesinti hesabı yapılırken, toplam imalat tutarının %9’unun (işçilik oranı) %35,5 (prim tutarı) hesaplanarak taşeronun yatırması gereken bu tutarın eksik olması halinde eksik kalan prim tutarının hesapta teminata alınacağını, eksikliklerin sonraki aylarda tamamlanırsa teminata alınan tutarın taşerona iade edileceğini, aksi durumda SGK’ya yatırılacağının düzenlendiğini, davacı tarafın primleri eksik yatırdığını belirterek, davanın reddine, davacının %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, sözleşme hükümlerine göre davacının kendi edimini tam olarak yerine getirdiği ve hak edişlerinin davalılarca kısmen ödendiği, davalıların taraflar arasındaki sözleşme hükümleri uyarınca davacı yanca yatırılması gerektiği halde yatırılmayan SGK primlerinin kendileri tarafından yatırıldığını ispatlayamadığı, vergi dairesinden verilen cevap yazısına göre işin damga vergisinden muaf olduğu, dolayısıyla davalılarca SGK primi adı altında davacının hak edişlerinden yapmış oldukları kesintinin sözleşme hükümlerine aykırı ve haksız olduğu, davalılarca her ne kadar davacının sözleşme hükümlerine aykırı olarak prim ödeme yönünde bildirim yükümlülüğünü yerine getirmediği ve bunun cezai şart uygulanmasını gerektirdiği ileri sürülmüş ise de sonuç itibariyle SGK primlerinin eksiksiz ödenmesi ve işin SGK dosyasının kapatılarak davacı tarafa hak edişlerinin dava konusu bakiye hariç ihtirazı kayıtsız olarak ödenmiş olması karşısında davalıların bu savunmalarının da yersiz ve davacının sözleşme hükümlerine göre davalılara cezai şart ödemesini gerektirir nitelikte sözleşmeye aykırılığının bulunmadığı, dava konusu alacağın davacının ticari defterlerinde kayıtlı olmasının da alacağın varlığını ispatladığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile, davalıların Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … takip sayılı dosyasına yaptıkları itirazların kısmen iptali ile, takibin talep edilen asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizinin uygulanmasına, davalılar itirazlarında haksız çıktığından ve alacak likit olduğundan davacı vekilinin icra inkar tazminatı talebinin kabulü ile, asıl alacağın %20 oranında hesaplanan 9.908,16 TL icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde, müvekkillerinin oluşturmuş olduğu adi ortaklık ile davacı arasında ”İstanbul İli, Başakşehir İlçesi … Ada … Parsel … Etap … Bölge 476 Adet Konut ve 48 Adet Dükkan İnşaatı ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi Taşeron Sözleşmesi” akdedildiğini, bu sözleşme mucibince; müvekkillerinin oluşturmuş olduğu adi ortaklık asıl işveren sıfatını kazandığını, davacı yan ise alt işveren sıfatı ile iş görme borcu altına girdiğini, davacı yanın sözleşmede yer alan yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmediğini, iş bu sebeple müvekkillerinin oluşturmuş olduğu adi ortaklık haklı olarak hak edişten kesinti yetkisini kullandığını, müvekkilleri ile alt işveren arasında akdedilen mezkur sözleşmenin 22.1. maddesinin ”taşeron, sözleşmenin imzalanmasından doğan Damga Vergisinden doğrudan sorumlu olduğunu, Damga Vergisini sözleşmenin imzalanmasını müteakiben yatırıp tahakkuk fişi ve ödeme dekontlarını müteahhite ibraz etmek zorunda olduğunu, aksi halde müteahhit, Damga Vergisini taşeron’ın ilk hakedişlerinden keserek Maliye Bakanlığına yatıracağını ancak taşeron bu kesintisinin defaten yapılmamasını talep etmesi halinde yapılacak ara hakedişlerden cari hakediş nispetinde yapılan kesintilere iş sonunda gecikme cezasını da ekleyerek müteahhit tarafından taşeron adına Maliye Bakanlığına yatırılacağını”, sözleşmenin 22.7. maddesinin ”taşeron, sözleşme gereği yapmış olduğu hakedişlerdeki işçilik oranına uygun olarak SGK primini en geç ayın 25’inde yatırmak ve ödeme makbuzunu müeahhit’e ibraz etmek zorunda olduğunu , Örneğin; ocak ayına ait SSK primi ödemesi en geç şubat ayının 25’inde yatırılmış ve ibraz edilmiş olması gerektiğini , ayrıca işçilik oranında yatmayan prim farkı kadar tutar nakit olarak taşeronun hakedişinden kesileceğinin” düzenlediğini, sözleşmenin 22.8. maddesinde ”SGK prim kesinti hesabı, taşeron’un gerçekleştirdiği kümülatif imalat tutarı üzerinden asgari işçilik oranının uygulaması ile yapılacağını, gerçekleşen toplam imalat tutarının %9’unun (işçilik oranı), %35,5’i (prim tutarı esas alınır) taşeron’un yatırdığı SGK Primleri müfredat kartından kontrol edilir, eksik kalan prim tutarı 326 hesapta teminata alınır. Sonraki aylarda eksiklerin yatırıldığı görülürse taşerona iade edilir, aksi halde SGK’ya yatırılacağının” düzenlediğini, tüm bu hükümlere dayanarak hakedişten kesinti yapma yetkilerini kullandıklarını, mezkur sözleşmenin ilgili hükümleriyle birlikte değerlendirmek üzere, sözleşmenin 22.12. maddesi ”Ayrıca taşerona belirtilen yükümlülüklerinden herhangi birini yerine getirmemesinden dolayı sözleşme bedelinin %1’i kadar ceza uygulamasını peşinen kabul eder.” şeklinde olduğunu, müvekkillerinin ilgili şartların yerine getirilmemiş olması durumunda alt işverenin hakedişinden kesinti yapma yetkisinin ve cezai şart isteme yetkisinin bulunduğunu, alt işverenin, ilgili sözleşme hükümlerini gereği gibi yerine getirmemiş olmakla birlikte müvekkilleri aleyhine başlatmış olduğu icra takibinin sözleşme hükümlerine aykırılık oluşturduğunu, davacı yanın başlatmış olduğu icra takibine karşılık haklı olarak ”ödeme emrine itiraz” edildiğini, bu itiraz neticesinde davacı tarafın yerel mahkemede açmış olduğu itirazın iptali davasını yerel mahkemenin kabul etmiş olmasının hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafın müvekkillerine Damga Vergisi ile ilgili herhangi bir belge ibraz etmediğini, taraflar arasında akdedilmiş olan sözleşmenin 22.1. maddesi uyarınca alt işveren olan davacı yanın Damga Vergisi ile ilgili olarak bilgilendirme yükümlülüğünün olduğunu, her ne kadar yapılan sorgu neticesinde yapılan işin Damga Vergisinden muaf olması söz konusu olsa dahi davacı yanın basiretli bir tacir gibi davranmayarak, Damga Vergisinden muafiyete ilişkin herhangi bir belge ibraz etmediğini, davacı tarafın müvekkillerine SGK primlerinin yatırılmış olduğuna ilişkin herhangi bir belge ibraz etmediğini, ilgili sözleşmenin 22.7. maddesi uyarınca alt işverenin, hakedişlerdeki işçilik oranına uygun olarak SGK primlerinin ödenmiş olduğuna ilişkin herhangi bir ödeme makbuzunu müvekkillere ibraz etmediğini, ileri sürmüş olduğu savunmalarını ispat etmek amacıyla yapmış olduğu ticari defterlerin yerinde incelenmesi talebinin dikkate alınmadığını, yargılama süreci içerisinde dosyanın SMMM bilirkişisine tevdi ile birlikte bilirkişinin davacı yanın ticari defterlerini incelemiş olmakla birlikte, müvekkillerinin oluşturmuş olduğu adi ortaklığın ticari defterlerinin yerinde incelenmesi yönündeki talebinin kabul edilmediğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte, müvekkilleri aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, yerel mahkemenin gerekçeli kararından da anlaşılacağı üzere; mezkur sözleşmenin ilgili maddelerinin hüküm kurulurken ve yargılama süresince dikkate alınmadığını, müvekkilleri aleyhine 49.540,81 TL’lik bakiye alacağı ve %20 oranında hesaplanan 9.908,16 TL’lik icra inkar tazminatının haksız olarak müvekkillerine yüklendiğini, alacağın likit olmadığını ve müvekkilinin iyi niyetli olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı taşeron, davalılar ise yüklenicidir. Mahkemece İstanbul SGK İl Müdürlüğüne müzekkere yazılarak taraflar arasındaki sözleşmenin 22.7 ve 22.8 maddeleri uyarınca SGK primlerinin yatırılıp yatırılmadığı ve yatırılmışsa hangi tarihte kim tarafından yatırıldığı hususunda bilgi ve belgelerin gönderilmesi istenilmiş, verilen cevapta prim ödemelerini gösterir müfredat kartı gönderilmiş, ancak primlerin kim tarafından yatırıldığının tespit edilemediği bildirilmiştir. Mahkemece, tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, defter inceleme günü her iki taraf vekiline de ön inceleme duruşmasında yüzlerine karşı tebliğ edilmiş ve tutanakta defter sunulmamasının hüküm ve sonuçları hatırlatılmıştır. Davalı taraf inceleme günü ticari defterlerini ibraz etmemiş olup, SMMM bilirkişisinin davacı tarafın ticari defterleri üzerinde yaptığı inceleme sonucunda düzenlediği 04/11/2019 tarihli bilirkişi raporunda, davacı şirketin 01/01/2019 tarihi itibariyle davalı taraftan 49.540,81 TL alacaklı olduğu belirtilmiştir. Taraflar arasında hafriyat işi yapılması konusunda eser sözleşmesi bulunmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı alacağının sigorta prim borcu ve damga vergisi sebebiyle kesilip kesilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Gelir İdaresi Başkanlığı Bakırköy Vergi Dairesi Müdürlüğünün 28.02.20220 tarihli yazı cevabında yüklenilen işin Damga Vergisinden muaf olduğu bildirilmiştir. Tüm dosya kapsamına göre, davalı taraf sözleşme gereği davacı yanca yatırılması gerektiği halde yatırılmayan SGK primlerinin kendileri tarafından yatırıldığını ispatlayacak nitelikte delil sunamamıştır. Vergi dairesi tarafından mahkemeye gönderilen cevabi yazıya göre sözleşme konusu işin damga vergisinden muaf olduğu anlaşıldığından, davacının damga vergisi yatırma yükümlülüğü bulunmamaktadır. Bu nedenle davalılar tarafından davacı hakedişlerinden damga vergisi kesintisi yapılması usul ve yasaya uygun olmamıştır. Davalı tarafça davacının sözleşme hükümlerine aykırı olarak prim ödeme bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesinin cezai şart uygulanmasını gerektirdiği belirtilmekte ise de SGK primlerinin eksiksiz ödenmiş olması ve işin SGK dosyasının kapatılarak davacı tarafa hak edişlerinin dava konusu bakiye hariç ihtirazı kayıtsız olarak ödenmiş olması karşısında davalıların cezai şart adı altında kesinti yapmalarının da mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmesi yerinde olmuştur. Öte yandan, İİK’nın 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada borçlunun kötüniyetli itiraz etmiş bulunması yasal koşullardan değildir. İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz edip duran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı olarak, alacağın likit ve belli olması; yani borçlu tarafından, alacağın gerçek miktarının belli, sabit veya belirlenmek için gerekli bütün unsurların bilinmesinin mümkün nitelikle olması yeterlidir. Borçlu, yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. Somut olayda alacağın likit ve belirlenebilir olduğu anlaşılmakla, yerel mahkemece davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi de yerinde olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/06/2020 tarih ve 2019/437 Esas, 2020/330 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 3.384,13 TL nisbi istinaf karar harcından davalılar tarafça peşin olarak yatırılan 900,43 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.483,70 TL harcın davalılardan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalılar tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 17/10/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.