Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/1613 E. 2023/1164 K. 25.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1613
KARAR NO: 2023/1164
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/02/2020
NUMARASI: 2014/504 Esas, 2020/130 Karar
DAVA: İtirazın İptali
DAVA TARİHİ: 15/09/2014
Birleşen 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/103 Esas Sayılı Dosyasında;
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 25/10/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davacının taraflar arasında 12/03/2012 tarihinde imzalanan … Tesis işi kısmi malzemeli montaj-demontaj-yeniden tesis işini keşif bedeli olan 1.393.539,00 TL üzerinden 515.609,00 TL bedelle aldığını, gerekli teminatları verip işe hemen başladığını, 25.02.2012 tarihinde işi tamamlayarak geçici kabul tutanağı ile eksik ve özür görülmediğini, davacı firmanın işi yaparken ara hakedişlerini aldığını, kullanılmayan demir, ağaç direk ve 36000KG demir direk hurdasını teslim ettiğini, müvekkili firmanın son çıkarılan ve e-mail yolu ile kendisine gönderilen 5 nolu kesin hak ediş belgelerini 18.000,00 TL civarında bir eksiklik olduğundan bahisle bekletirken, davalı şirket personelinin duygusal hareketle kızıp davacı şirkete (02.12.2013 tarihli 100.214,78 TL +112.648,92 TL = 212.863,70 TL) bedelli iade faturaları keserek davacı şirketin 2013 yılı KET işi hakedişinden kestiğini, davacı şirkete ihtarların çekildiğini ve iade faturalarının kabul edilmediğini, Malatya … Noterliği’nin 18.02.2014 tarih … nolu ihtarı ile, davacı şirketin alacağının çıkarılarak kesin hakedişinin yapılmasını ve alacağının ödenmesini talep ettiğini, talebin reddedilmesi üzerine bu davayı açtıklarını, davacı şirketin işi ayıpsız, eksiksiz tam zamanında teslim ettiğini, davalı şirketin, davacı şirket faturasına yasal süre içersinde itiraz etmediğini, davacı şirketin hesabının kabul edildiğini, çok sonra kendilerine iade faturası kesilmesini kabul etmeyeceklerini, davacı şirketin işin geçici kabulü yapıldıktan sonra sahada kontrol ile hesap yapılmasını istediğini, buna istinaden kontrol elemanlarınca kesin hak ediş hesaplamasının kabul edilmediğini, 17 ton demir hurdasının işleme alınmadığını, davalı personeli tarafından hazırlanan 5 nolu hakedişe göre 23.624,79TL kesin hesap çıkarıldığını, davacı şirketin iade ettiği malzemelerin iade edilmemiş olarak gösterildiğinin e-maillerle sabit olduğunu, dosyada bulunan taraflar arasındaki tüm e-maillerden davalı kuruluşun kötüniyetli ve haksız kazanç peşinde olduğunun görüleceğini, taraflar arasındaki kesin hesapta, davalı tarafından 06.03.2013 tarihine kadar yapılan işten 19.395,23 TL %8 iadesi 4.229,56 TL kdv dahil, kalan hak ediş dahil toplam 23.624,79 TL alacak gösterdiğini, davacı şirketin %8 blokenin tamamı 38.790,46 TL + KDV dahil 4.229,56 TL toplam 43.020,02 TL’nin fazla alacaklı olduğunu, davalı şirket yöneticilerinin malzemelerin eksik teslim edildiğine ilişkin 2 adet iade faturası gönderip, kendilerine 212.624,79 TL borçlu olduğunu iddia ederek fatura kestiklerini, davacı şirketin alacağından vazgeçmeyince kesintiye dönüştüğünü, davalı şirketin yetkililerinin dosyada mevcut e-maillerinin incelenmesinde davacı şirketi 23.624,79 TL alacaklı çıkardıklarını, davacı şirketin davacı şirketin 43.020,02 TL den fazla alacaklı olduğunu, davalının ikrarı kabulünün sözkonusu olup davacı şirketin borçlu çıkmasının kabul edilemeyeceğini, davacı şirketin haksızlığa uğradığın, iade ettiği malzemenin iade edilmemiş gibi işlem gördüğünü, davacı şirketin alacaklı olduğunu bildikleri için ödemesinin çoğunun yapıldığını, davacı şirketin susması için bu işle alakası olmayan 2013 yılı KET işindeki alacağından 212.624,79TL keserek keyfilikle davacı şirketi icra takibine maruz bıraktıklarını ve mağdur ettiklerini belirterek, yapılacak yargılama sonucunda belirlenecek alacak miktarının tespiti ile en yüksek ticari faiz ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, taraflar arasındaki sözleşme gereği kesin yetki kuralının geçerli olduğunu, Trabzon Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, açıldığı takdirde hukuki yarar yokluğundan reddinin gerektiğini, davacının davasını 8.800TL olarak kısmi olarak açamayacağını, davanın değeri itibariyle davacının iddialarını senetle ve kesin delille ispatlaması gerektiğini, davacının sorumlu olmadığını iddia ettiği bedelin yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle yapılan kesinti olduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 41.1 ve 41.2 maddeleri gereği; kullanılmayan malzemelerin 20 gün içerisinde iş yerine getirilmesinin isteneceğini, getirilmemesi durumunda işyerindeki alacaklarına bloke konularak malzeme bedelinin bu blokeden karşılandığını, nakliye bedeli olarak ödeme yapılmayacağının kararlaştırıldığını, davacının tedarik ettiğini, tedarik edilen ve imalata girmeyen veya sökülen malzemelerin davacı şirkete iade etmediğinin sabit olduğunu, davacının usulüne uygun itirazlarının geçerli olmadığını, sözleşmedeki şartların yerine getirilmediğini, usule uygun şekilde veya hiç itiraza uğramayan hak edişlerinin karşı dava açtıklarını, yerel mahkemece karşı davanın reddine karar verilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, karşı tarafça müvekkili şirkete iletilen ve müvekkilim şirketçe kabul edilerek kayıtlarına işlenilmiş olan faturaların esasen “Malzeme Faturası” olduklarını, karşı tarafın müvekkiline bir malzeme satmadığını, taraflar arasında yapılan sözleşmenin bir uygulama ve işçilik ile ilgili bulunduğu, taraflar arasında anılan sözleşme haricinde hiçbir ticari ilişkinin olmadığı nazara alındığında, bu faturaların hataen ve müvekkilleri ile muhasebe tutan ve ehil olmadığı anlaşılan kişi arasındaki irtibatsızlık sebebiyle müvekkili şirket kayıtlarına işlenmiş olduğunu, bu irtibatsızlığın müvekkili şirketin küçük bir restorasyon şirketi olmasından, pay sahibi iki Hoca Restorasyon uzmanı …’ın bizzat şantiyelerde el emeği ile çalışma yapmalarından ve davacı karşı tarafın bu durumu ve denetimsizliği istismar ederek faturaları mükerrer olarak (2 adet 59.000-TL fatura mevcuttur) müvekkili şirkete hiçbir malzeme satmış olmamasına karşın malzeme faturası olarak sahte-naylon ve gerçeğe aykırı faturaları gönderip işlenmelerini sağlamaları ile karşı tarafça kullanıldığını, davacı tarafın sözleşme kapsamında tüm işleri tamamıyla alabileceği maksimum bedelin 130.000-TL+KDV olmasına karşın 185.741,54-TL tutarında fatura kesmesinin dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğini, davalı karşı davacı şirketin o dönemdeki elemanlarından …’ın davacı şahıs şirketi çalışanlarından… ile evli olduklarını, bu durumu fırsat bilen karşı tarafın …’ın lise mezunu bir restorasyon elemanı olmasına karşın, malzeme faturalarını …’a vererek, hile ile faturaların muhasebe görevlisiyle irtibat kurulmak suretiyle “malzeme faturası” olmasına karşın işlenmesini sağladıklarını, iyiniyet kaidelerine aykırı şekilde davranışın, davacı şirket lehine yarar sağlamaması gerektiğini, davalı karşı davacı şirket, sözleşmede belirtildiği üzere; davacı şirkete yapmış olduğu iş kadar bedel ödemesinde bulunduklarını, davalı karşı davacı şirketin yapılan iş ile ilgili üst yüklenici … şirketinden belli dönemlerde hakediş almakta ve bunu davacı şirkete aynen ödediklerini, davacı tarafın ne kadar iş yaptığını, ne fatura ile ne de iş teslimine ilişkin tutanaklar ile isbat edemediklerini, bilirkişiler ve gerekse yerel mahkemenin davacıya üstlendiği tüm işi yapmış gibi muamele ettiğini bu hususun hukuka uygun olmadığını belirterek, kararın kaldırılmasına, karşı tarafın davasının reddine, birleşen karşı davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı birleşen davada davalı taşeron; davalı-birleşen davada davacı ise yüklenicidir. Somut olayda, taraflar arasında Ayvalık Cunda Aya Nikola Kilisesinin restorasyonu kapsamında alçı işlerinin yapımı kararlaştırılmış olup, sözleşmeye göre iş bedeli 130.000,00 TL + KDV = 153.400,00 TL götürü bedel olarak belirlenmiştir. Davacı taşeron bakiye iş bedelinin tahsili için girişilen icra takiben itirazın iptalini talep etmiş, birleşen davada yüklenici ise cezai şart, eksik ayıplı işler bedelinin tahsilini talep etmiştir. Mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.Taraflar arasındaki sözleşme götürü bedelli olduğundan davacının hak ettiği iş bedelinin belirlenmesi için orantı yönteminin uygulanması gerekmektedir. Bu yönteme göre, sözleşmede yapımı kararlaştırılan işlerin tamamı 100 birim kabul edilerek, eksik ve ayıplı işler dikkate alınmaksızın yüklenici tarafından tamamlanan işlerin % olarak toplam işe oranı mahallinde yapılacak keşifle tespit edilip, bu oranın 153.400,00 TL toplam götürü iş bedeline oranlanması suretiyle yüklenicinin hak ettiği işlerin bedeli belirlenmelidir. Bu belirlemeden sonra, davalı tarafça yapıldığı ispatlanan ödemeler mahsup edilerek, davacının bakiye iş bedeli alacağı hesaplanmak suretiyle asıl davada sonucuna göre karar verilmelidir. Birleşen davada ise, cezai şart ve eksik ayıplı işler bedeli talep edilmektedir. Dosya kapsamına göre sözleşme bitim tarihi olan 30/04/2013 tarihinden önce 20/04/2013 tarihinde tutanak tutulmak suretiyle davacı taşeronun çalışmasına son verildiği, bilahare 14/09/2013 tarihli tutanakta da davacının çalışmak istediği, ancak içeri alınmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, cezai şartın koşulları oluşmamıştır. Cezai şart talebinin reddine karar verilmesi yerinde olmuştur. Birleşen davadaki eksik ve ayıplı işler talebinin istenebilmesi için, eksik ve ayıplı işlere karşılık gelen miktarın yüklenici tarafından ödenmiş olması gerekir. Asıl davada eksik ve ayıplı işler bedeli dikkate alınmaksızın fiilen yapılan işin bedeli hesaplanacağından, birleşen davada varılacak sonuca göre davalı tarafa fazladan ödeme yapılıp yapılmadığı belirlenip, eksik ve ayıplı işler talebinin buna göre değerlendirilerek karar verilmesi gerekir.Mahkemece bu hususlar üzerinde durulmaksızın, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davalı/Birleşen davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/02/2020 tarih, 2014/504 Esas, 2020/130 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 25/10/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.