Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/1531 E. 2020/1331 K. 18.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1531
KARAR NO: 2020/1331
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/12/2017
NUMARASI: 2014/126 Esas, 2017/1089 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 18/11/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı … şirketi arasında 15/08/2005 tarihinde götürü bedel üzerinden düzenlenen sözleşme ile davalı şirketin müvekkili şirkete ait Haramidere Tesisat Müdürlüğünde bir yanaşma platformu inşası ve montajı işi ile anlaşma konusu diğer işleri yapmayı üstlendiğini, …’nın sözleşmeye göre işi bitirmesi gereken 03/12/2006 tarihine kadar dahi işi bitirip teslim edemediğini, müvekkili şirket süre uzatımlarıyla birlikte belirlenen 228 günün geçmesini müteakip 93 gün daha işin bitirilmesini bekledikten sonra, 06/03/2007 tarihinde …’ya işi bitirmesini, aksi takdirde eksik işlerin üçüncü kişilere tamamlattırılmak zorunda kalınacağınının bir kez daha ihtar edildiğini, müvekkili şirketin Küçükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2007/109 D.iş sayılı dosyası kapsamında eksik işlerin tespitini yaptırdığını ve düzenlenen bilirkişi raporunda eksik işlerin tamamlanması maliyetinin 860,00 TL olduğunu, müvekkili şirketin İstanbul Asliye 9. Ticaret Mahkemesine fazlaya ilişkin hakları saklı tutmak suretiyle, işi üçüncü kişilere tamamlattırması ve …’nın SSK prim borçlarını ödemek zorunda kalması nedeniyle uğradığı zararlar ile şirketin fazlaya dair ve Densosea Shield işi ile ilgili malzeme ve işçilik bedelleri ile vinç kiralama bedeli ve sair her türlü alacak ve hakları saklı kalmak kaydıyla açtığı davada, mahkemece 2007/815 Esas, 2012/245 Esas sayılı karar ile haklılığı tespit edilen müvekkili şirketin fazlaya ilişkin saklı tuttuğu 792.698,00 TL alacağının, temerrüt tarihi olan 09/10/2007 tarihinden itibaren TCMB’nin değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkili … ile davacı … arasındaki sözleşmenin akdedilmesi safhasında davacının sözleşmeye konu deniz terminalinin hemen yanında bulunan ve … A.Ş’ye ait sahayı müvekkiline tahsis edeceğini bildirdiğini, ancak hiçbir zaman tahsis edemediğini, tüm bu olumsuzluklara rağmen müvekkilinin inşaatı büyük bir gayret ile sürdürüp süresinde tamamlama noktasına getirdiğini, işin tamamlanarak teslimi ve ödemelerin yapılması sürecine gelindiğinde …, sözleşme kapsamında olmamasına rağmen, müvekkilinden inşa edilen platformda bulunan usturmaça ve çabuk çözülür kancalar için sertifika alıp kendisine teslim etmesi istendiğini, davacının feshe bahane olarak gösterdiği usturmaça ve çabuk çözülür kanca imalatının taraflar arasındaki sözleşmenin ana unsuru olmadığını, açıklanan bu sebeplerle kabul anlamına gelmemek kaydı ile BK’nın 126/4 maddesi uyarınca alacak zamanaşımına uğradığından zamanaşımı itirazlarının kabulü ile davanın zamanaşımı yönünden reddine, aksi takdirde, davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, somut olayda yüklenici tarafından yüklendiği ediminin ifası için yani işe başlayabilmesi için yer tesliminin haklı sebep olmadan geç teslimi, yapı ruhsatının iş sahibi tarafından geç alınması, yeterli şekilde yükleniciye imalât ve şantiye yerinin teslim edilmemesi sebepleriyle iş sahibi; yüklenici tarafından işin en geç 30.01.2007 tarihinde iş sahibine teslimi gerekirken, bu tarih itibariyle tüm işin %85 oranında tamamlanmış olması, yüklenilen edimin gereği gibi ve noktası noktasına ifa edilebilmesi için imalât ve şantiye yerinin tekniğinin gerektirdiği şekilde hazırlanabilmesi için 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 357. maddesi gereğince iş sahine karşı ihbar yükümlülüğünü yerine getirmemesi, ödemesi gereken SSK primlerini ödememesi ve ayrıca … onay sertifikasının 15.02.2007 tarihine kadar iş sahibine verilmesi gerekirken verilmemiş olması, sebepleriyle …) davalı şirketin sözleşmeyle üstlendiği edimleri yerine getirmediği ve sözleşmenin feshine neden olduğu, davalı yüklenicinin işin bir kısmını hiç yapmadığı bir kısmını eksik ifa ettiği ve yapılan kısım yönünden ise geç teslimin söz konusu olduğu, ihbar yükümlülüklerini yerine getirmediği, sorumlu bulunduğu SGK primlerini yatırmadığı, imalatını üstlendiği usturmaça ve kolay çözülür kancaların sertifikası olması gerektiği halde sertifika alma yükümlülüğünü yerine getirmediği, … onay sertifikasının 15/02/2007 tarihine kadar iş sahibine verilmediği anılan dosya kapsamı, bozma ilamı ve kesinleşen karar ile sabit olduğu, bu itibarla davalı yanın zamanaşımı itirazının on yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği kanaatiyle yerinde görülmediği, öte yandan anılan davada yapılan tespitler ve bilirkişi raporları ile mahkeme ilamı ve bozma ilamı kapsamına göre eldeki davanın o davada saklı tutulan fazlaya ilişkin hakka yönelik ek dava niteliğinde olduğu, anılan bu dosya kapsamında varılan sonuç ve ödemelere ilişkin sunulan ve sözleşme kapsamında bulunan işlere dair belgelere göre davacının kalan alacak miktarının 792.698,00 TL olduğu gerekçesi ile, davanın kabulü ile, 792.698,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir. İstinaf yoluna başvuran davalı vekili; cevap dilekçesindeki iddiaları tekrarlayarak; kabul anlamına gelmemek kaydıyla; iddia ve talep konusu alacağın zamanaşımına uğradığını; müvekkili davalı tarafından hiç yapılmadığı iddia olunan platform kazıklarının kaplanması işinin davacı tarafından tek taraflı olarak 19 Aralık 2006 tarihli Zeyilname’nin 4.maddesinde talep edilmediğinin sabit olduğunu; belirtilen işlerin yapıl(a)mamasının tek sebebinin davacının bitmiş işlere ait ve tahakkuk etmiş olan hak ediş alacaklarının ödenmemesi ve davacı tarafından sözleşmenin haksız olarak taahhüt edilen süreden önce feshedilmesi olduğunu; davacıdan sadır (ve bu sebeple kendisi açısından bağlayıcı) 16.12.2006 tarihli Zeyilname ile iş bitim tarihinin 31.01.2007 olarak revize edildiği, ancak anılan Zeyilname’nin içeriğindeki dayatmalar sebebiyle müvekkili yüklenici tarafından kabul edilmemesi üzerine taraflar arasında ortaya çıkan uyuşmazlık sonucu işe devam edilmesi mümkün olmadığından müvekkili davalının “kasıt veya ağır kusuru” olarak değerlendirilemiyeceğini; müvekkili davalının yerine getirmediği ihbar yükümlülüğü olmadığını, inşanın her aşamasının davacı tarafın denetimi altında gerçekleştiğini; SGK primlerinin gerek hakedişlerin ödenmemesi gerekse teminat mektuplarının haksız ve hukuka aykırı olarak nakde çevrilmiş olması sebepleriyle ödeyemediğini, bu durumun sorumlusunun davacı iş sahibi olduğunu; sözleşme’nin eki olan Şartnamenin aksine “… onay sertifikasının 15.02.2007 tarihine kadar iş sahibine verilmesi gerektiği” varsayımı ile “olmayan şartın ihlâli” üzerinden müvekkiline kusur atfedilemiyeceğini; “kusur” ve “ayıp” konularında inceleme yapılmasının zamanaşımına uygulanacak hüküm bakımından da önemli olduğunu; taraflar arasında İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2007/815 Esas., 2008/59 Esas ve 2008/60 Esas sayılı davalarda verilen Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2013/1935 Esas ve 2014/1778 karar sayılı kararında tarafların “ortak kusuru” olduğuna hükmedildiğini; öncelikle müvekkilinin sorumlu bulunmadığı veya sorumluluğu da var ise karşı tarafın kusuru sebebiyle ne ölçüde indirime gidilmesi gerektiği incelenmeden hüküm oluşturulmasının yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılması talep edilmiştir. İstanbul Asliye 9. Ticaret Mahkemesi’nin 2007/815 Esas, 2012/245 Karar sayılı dosyasında davacı … AŞ’nin davalı ….. A.Ş. hakkında 09/10/2007 tarihinde açtığı alacak davası ve davacı … …AŞ nin davalı …hakkında 01/02/2008 tarihinde açtığı birleşen İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/59 Esas sayılı itirazın iptali ve davacı … AŞ nin davalı …Ş. hakkında açtığı birleşen İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/60 Esas sayılı itirazın iptali davasının yargılaması sonunda mahkemece; 2007/815 E sayılı dosyasında açılan davanın kısmen kabulü ile; davalı adına davacı/birleşen dosya davalısı … tarafından ödenen SSK prim borcu için 82.509,00 TL ile eksik bırakılan, tamamlanmayan, fesihten sonra üçüncü şahsa yaptırılan işler için 17.491,00 TL olmak üzere toplam 100.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren değişen ve değişecek oranlarda reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine; fazlaya ilişkin davacı isteminin reddine; davacının fazlaya dair alacak haklarının saklı tutulmasına; birleşen İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/59 esas sayılı dosyasında ; davanın kısmen kabulü ile, davalının davacı tarafça İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında yapılan icra takibine itirazın iptali ile takibin, 1.591.595,24 TL asıl alacak, 36.474,06 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 1.628.069,3 TL üzerinden ve asıl alacağa icra takip tarihinden itibaren yıllık %25 oranı aşılmamak koşulu ile değişen ve değişecek oranlarda reeskont faizi ile birlikte tahsili amacı ile sürdürülmesine; alacağın likit bulunmadığı, bilirkişi raporu ile saptandığı anlaşıldığından, hükmolunun tutar üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesi isteminin reddine; Davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine; birleşen İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/60 esas sayılı dosyasında ; davanın kısmen kabulü ile, davalının davacı tarafça İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında yapılan icra takibine itirazın iptali ile takibin, 536.000,00 TL asıl alacak, 3.350,00 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 539.350,00 TL üzerinden ve asıl alacak tutarına icra takip tarihinden itibaren yıllık %25 oranı aşılmamak koşulu ile değişen ve değişecek oranlarda reeskont faizi ile birlikte tahsili amacı ile sürdürülmesine; alacağın likit bulunmadığı, teminat mektubu nedeniyle tahsil edilen tutarın nekadarının iadesinin gerektiği hususu bilirkişi raporu ile saptandığı anlaşıldığından, hükmolunun tutar üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesi isteminin reddine; davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine dair karar verilmiştir. Bu kararın temyizi üzerine Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 13.03.2014 tarih, 2013/1935 Esas, 2014/1778 Karar sayılı ilamı ile, icra takibine ve davaya dayanak alınan ve delil tespiti incelemesi sonucu sunulan 31.01.2007 tarihli bilirkişi raporunda gösterilen ve niteliği de zeyilnamede açıklanan işlerin bedelinin iş sahibi tarafından yükleniciye ödenmiş olduğunun kabulü gerektiği, yanlar arasındaki sözleşmelerin, iş sahibi … tarafından Beyoğlu … Noterliği aracılığıyla gönderilen ve yüklenici şirkete tebliğ olunan 26.03.2007 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile “geriye etkili” sonuç doğurur şekilde fesih olunduğunun bildirildiği, somut olayda yüklenici tarafından yüklendiği ediminin ifası için yani işe başlayabilmesi için yer tesliminin haklı sebep olmadan geç teslimi, yapı ruhsatının iş sahibi tarafından geç alınması, yeterli şekilde yükleniciye imalât ve şantiye yerinin teslim edilmemesi sebepleriyle iş sahibi; yüklenici tarafından işin en geç 30.01.2007 tarihinde iş sahibine teslimi gerekirken, bu tarih itibariyle tüm işin %85 oranında tamamlanmış olması, yüklenilen edimin gereği gibi ve noktası noktasına ifa edilebilmesi için imalât ve şantiye yerinin tekniğinin gerektirdiği şekilde hazırlanabilmesi için 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 357. maddesi gereğince iş sahine karşı ihbar yükümlülüğünü yerine getirmemesi, ödemesi gereken SSK primlerini ödememesi ve ayrıca … onay sertifikasının 15.02.2007 tarihine kadar iş sahibine verilmesi gerekirken verilmemiş olması, sebepleriyle de yüklenici şirket “ortak kusurlarıyla” yüklendikleri edimlerinin tamamen yerine getirilmemesine ve sözleşmenin feshine neden oldukları, bu sebeple de 818 sayılı Kanun’un 106 ve 96. maddelerine dayanarak olumlu zararın; 108. maddesi hükmüne dayanarak da olumsuz zararın tazmininin taraflarca istenemeyeceği, sözleşme hukukunda tazminat borcunun doğması için, temel koşul “kusur” olduğundan, tazminat isteyen tarafın tamamen kusursuz olması gerektiğinden sözü edilen davanın reddi gerektiği, o halde mahkemece İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/59 Esas ve 2008/306 Karar sayılı kararı ile birleşen ve … A.Ş.’nin davasının tümden reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozma sonrası 2014/1616 Esas ve 2015/266 Karar sayılı karar ile “asıl ve birleşen İstanbu l. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/60 Esas sayılı dosyaları yönünden verilen kararlar kesinleşmiş olduğundan bu konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına; birleşen İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/59 Esas sayılı dosyadaki davanın reddine, koşulları oluşmadığından davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine” karar verildiği verilen kararın Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2015/3073 Esas 2015/6486 Karar sayılı 17.12.2015 tarihli kararı ile onandığı ve karar düzeltme talebinin reddine karar verilerek kesinleştiği anlaşılmaktadır. Eser sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 126/4. maddesi hükmünce, yüklenicinin haksız veya ağır kusuru ile akdi hiç veya gereği gibi yerine getirmemiş ve bilhassa ayıplı malzeme kullanmış veya ayıplı bir iş meydana getirmiş olması sebebiyle açılacak davalar hariç olmak üzere açılacak davalarda zamanaşımı süresi beş yıldır. Kasıt veya ağır kusur ile ayıplı imalât halinde zamanışımı süresi BK’nın 125. maddesindeki genel hüküm uyarınca 10 yıl olacaktır. Taraflar arasındaki sözleşmenin, iş sahibi … tarafından Beyoğlu … Noterliğinin 26.03.2007 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile “geriye etkili” sonuç doğurur şekilde fesih edildiği, alacağın ilk kısmı için açılan davanın Yargıtay aşamasından geçerek kesinleştiği; eldeki dava ile iş sahibi … tarafından ek dava açılarak 792.698,00 TL’nin tahsili işlenmiş ise de, fesih tarihi ile ek dava tarihi olan 21.04.2014 tarihleri arasında Borçlar Kanunu’nun 126/4 maddesindeki 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmaktadır. Davacı tarafça 10 yıllık zamanaşımı süresi gerektiği ileri sürülmekte ise de yükleniciye yüklenen kusurların Borçlar Kanunu’nun 126.maddesindeki belirtilen ağır kusur niteliğinde olmadığı ve tarafların ortak kusurlu olduğu da bozma ilamından anlaşıldığından 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanmayacaktır. Mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle; mahkemece, davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne dair verilen karar hatalı olduğundan yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b-2.bendi gereğince kaldırılarak, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A) 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/12/2017 tarih ve 2014/126 esas, 2017/1089 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Davanın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE,
B) İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN 1-Alınması gereken 54,40 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 13.537,35 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 13,482,95 TL harcın kararın kesinleşmesini takiben ve istek halinde davacı tarafa iadesine, 2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 3-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 56.684,90 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde yatıran tarafa iadesine,
C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN 1-Davalı tarafından yatırılan 13,537,90 TL istinaf karar harcının hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalı tarafa iadesine, 2-Davalı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 39,70 TL posta gideri olmak üzere toplam 137,80 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine, 3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 18/11/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.