Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/1529 E. 2023/936 K. 20.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1529
KARAR NO: 2023/936
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/12/2019
NUMARASI: 2018/741 Esas, 2019/1208 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi tespit
KARAR TARİHİ: 20/09/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, tarafların sözleşme imzalayarak davalıya ait iş yerine fırın v.s yapma hususunda anlaştıklarını, bu sözleşme hükümlerine göre davalı tarafın ücretin yarısını peşin, kalan yarısını da iş tesliminde ödeyeceğini, davalı tarafın söz konusu ödemeyi yapmadığını ve işin aksamaya başladığını, ancak dönem içinde peyder pey ödemeler yapıldığını, müvekkilinin de işi yaptığını, iş yapımı devam ederken davalı ve vekilinin yapılmış olan sözleşmeyi kaybettiklerini, bunu muhasebeleştirmek için sözleşmenin hukuka uygun bir dille yazılmış olması gerektiğini belirterek aynı olduğu iddia olunan sözleşmeyi müvekkiline imzalattıklarını ve sanki ilk sözleşmeymiş gibi 23.09.2017 tarihini yazdıklarını, söz konusu işin teslim tarihi geldiğinde davalı tarafın işin teslimini istediğini, ancak müvekkilinin ödeme yapılmadan malların teslimini gerçekleştirmeyeceğini beyan ettiğini, çünkü yapılması gereken ilk ödemenin geç yapılması nedeniyle dışarıda yapılan işlere ödeme yapılmadığını, bu işleri yapan kişilerin de dolar arasındaki kur farkından dolayı ek ödeme istemeleri nedeniyle aradaki farkın da kendilerine ödenmesi gerektiğini bildirdiğini, bunun üzerine davalının söz konusu ödemeyi yapacağını ancak bu ödeme yapılması halinde malın tesliminin gerçekleşmemesi ihtimaline karşılık teminat senedi imzalanmasını istediğini, müvekkilinin mal hazır olduğundan ödeme yapılması durumunda gecikme olmayacağı için söz konusu teminat senedini imzalamaya hazır olduğunu söylediğini, bunun üzerine davalının gayrimenkulü olan bir kefil istediğini ve o sırada dükkanda bulunan dünürü …’den bunu talep ettiğini, müvekkili …’in de hem sözleşmeyi hem de senedi imzaladığını, davalı taraf her ne kadar kur farkından kaynaklanan bedeli ödeyeceğini belirtmiş ise de sözleşmede belirtilen bakiye bedeli bir gün ara ile iki havale ile ödediğini, müvekkilinin söz konusu makineleri alarak teslim tarihinden bir gün önce davalının kurulmasını istediği iş yerine getirdiğini, ancak davalıya daha önce ölçüler verilmesine rağmen kapı ve makinenin gireceği yerin ölçülere uygun yaptırılmadığından makinenin içeri sokulamadığını, bunun üzerine müvekkilinin söz konusu tadilatın yapılmasını istediğini, söz konusu siparişlerin tekrar geri götürülmesi ve geri getirilmesinin maliyet olarak tadilat maliyetinden daha fazla tuttuğu için müvekkilinin söz konusu tadilatı da cebinden yaptırdığını, tüm malzemelerin yerleştirilmesine rağmen davalı tarafından elektrik, su ve doğalgaz açılmadığı için makine ve siparişlerin denenemediğini ve doğal olarak teslim edilemediğini, davalı tarafından elektrik, su ve doğalgaz bağlantıları yapıldıktan sonra 26.03.2018 tarihinde tüm bağlantıların yapılarak işin teslim edildiğini, bunun üzerine müvekkilinin söz konusu yerde bir tutanak tutarak 19.01.2018 tarihinde gelindiği, daha sonra 26.03.2018 tarihinde işin bitirildiğine dair davalı vekilinden imzalı belge aldıklarını, tüm bunlara rağmen işin tesliminden sonra davalı tarafın verilmiş olan teminat senedini haksız ve mesnetsiz olarak icra takibine koyduğunu ve gecikme halinde günlük 3.000,00 TL tazminat ödenir hükmü gereğince günlük 3.000,00 TL zararları olduklarını belirterek bu zararların tazmininin talep edildiğini, davalı tarafın babasının takibi düşüreceğim beyanı üzerine itiraz etmediklerini, ancak takibin devam ederek müvekkiline ait konuta kıymet takdiri yapılarak 440.000,00 TL kıymet biçildiğini ve müvekkiline ait aracı sattırdıklarını, sözleşmede açıkça teminat senedi olarak verilmiş olan bononun kambiyo senedine haiz olmadığından takibin iptali gerektiğini belirterek, dava sonuçlanıncaya kadar teminat istemeden tedbir kararı verilerek takibin durdurulmasına, borcun olmadığının tespiti ile takibin iptaline, mahkeme aksi kanaatte ise davalının günlük zararının hesaplanarak bir değer çıkarılmasına ve bu miktar üzerinden takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, müvekkilinin ödemelerini sözleşmeye uygun ve zamanında yerine getirdiğini, davacıların kandırılarak sözleşme imzalandığı hususundaki beyanların doğru olmadığını, davacıların sözleşmede taahhüt ettikleri tarihte malzemeleri teslim etmediklerini, sözleşme bedeline istinaden düzenlenen faturayı halen tarafına teslim etmediğini, basiretli bir iş adamı gibi hareket etmediklerini, davacıların dolar artışından dolayı müvekkilinden ek ödeme talep edemeyeceklerini ve bu hususun da sözleşmede yer alan edimleri ortadan kaldırmadığını, davacılar malzemeler restorana getirilmeden önce defalarca restorana uğradığını ve ölçü aldıklarını, ancak bu ölçülerin göz kararına dayandığını, imzalanan sözleşmeye göre malzemelerin yerleştirilmesi ve kullanıma hazır edilmesinin davacılara ait olduğunu, bu nedenle kaybedilen zamanın müvekkiline isnat edilemeyeceğini, davacıların icra dosyasına herhangi bir itirazlarının olmadığını, takibe konu bonoda teminata ilişkin bir ibarenin bulunmadığını, kayıtsız şartsız belirli bir bedeli ödeme vaadini içerdiğini belirterek, davanın reddine, karşı taraf aleyhine %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir Mahkemece, taraflar arasındaki temel ilişkinin eser sözleşmesine dayalı olduğu, davacının davalıya ait restaurantın iç kısım işlerini yüklendiği, aynı tarihi taşıyan iki sözleşme yapıldığı, davalı tarafça icra takibine konu edilen senedin, taraflar arasındaki ikinci sözleşmede yer aldığı ve teminat amacıyla verileceğinin düzenlendiği, senedin lehdarı, düzenlenme tarihi, vade tarihi, bedel olarak tüm özelliklerinin aynı olduğu, taraflar arasındaki sözleşmede açıkça anılan senedin yüklenici tarafından işi 20.01.2018 saat 12:00’a kadar teslim etmesiyle birlikte kendisine iade edileceğinin düzenlendiği, takibe konu senedin bir teminat senedi olduğu, her ne kadar davacı tarafça sözleşmede yer alan sürede davacı tarafça iş teslim edilememiş ise de tarafların birlikte imzaladıkları 15.04.2018 tarihli tutanakla ürünlerin bir kısmının 19.01.2018 tarihinde, diğer kısmının ise 26.03.2018 tarihinde teslim edildiğini belirttikleri, şu halde 19.01.2018 tarihinde davalı iş sahibinin yüklenicinin temerrüdünden doğan haklarını kullanmak yerine kısmi ifayı kabul ettiği (TBK m. 473/1), bu nedenle bu tutanağın ürünlerin tamamlanıp montajı ile teslimin gerçekleşmesini 26.03.2018 tarihine kadar uzattıkları bir erteleme sözleşmesi olarak kabulünün gerektiği, ifaya ekli ceza koşulu söz konusu olduğu için dosya kapsamındaki herhangi bir belgede ceza koşulu açısından edimin ihtirazi kayıt ile kabul edildiğine ilişkin bir belge sunulmadığından, davalının davacı taraftan cezai şart talebinde bulunamayacağı, dolayısıyla teminat senedi niteliğindeki senedi takibe koyarak davacıdan talepte bulunmayacağı, davalının davacılardan bu yönüyle bir alacağının mevcut olmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile davacının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında ve takibe dayanak senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde, davacıların icra dosyasına bir itirazlarının olmadığını, takibe konu bonoda teminata ilişkin bir ibarenin bulunmadığını, kayıtsız şartsız belirli bir bedeli ödeme vaadini içerdiğini, müvekkilinin ödemelerini yerinde ve zamanında yerine getirdiğini, davacıların sözleşmede taahhüt ettikleri tarihte malzemeleri teslim etmediklerini, davacıların dolar artışı sebebiyle ek ödeme isteyemeyeceklerini, İstanbul 10. İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/567 Esas sayılı dosyasında davacı yanın dava dilekçelerinde biz borcumuzu ödeyebilmek için konulmuş olan haciz nedeniyle satış yapamamakta ve mağdur durumda kalmaktayız şeklinde beyanları ile borcu kabul ettiklerini, bunun mahkemece dikkate alınmadığını, müvekkilinin sözleşme hükümlerine uygun ödeme yaptığını, bilirkişinin son kısmın ödenmediği açıktır şeklinde hatalı rapor verdiğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacılar yüklenici, davalı ise iş sahibidir.Mahkemece, ikinci sözleşmede teminat amacıyla bononun düzenlendiği, takibe konu bonodaki ve davada sunulan ikinci sözleşmedeki bononun vade, taraf, miktar yönüyle aynı olduğu, sözleşmede belirtilen teslim tarihinin tarafların tuttuğu tutanakla 26/03/2018 tarihine kadar ertelendiği, icra dosyasındaki senedin teminat senedi olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne ve davacıların davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Dosya kapsamına göre, taraflar arasında düzenlenmiş aynı tarihli iki sözleşme bulunmaktadır. Taraflar arasında düzenlenen bu sözleşmeler benzer hükümler içermekle birlikte ikinci sözleşmenin 6. Maddesinde farklı hükümlerin yer aldığı anlaşılmaktadır. İlk sözleşme taraflarca imzalanmış, ikinci sözleşme ise yüklenici ile iş sahibinin vekili tarafından imzalanmış olduğundan, ikinci sözleşmenin farklı hükümler yönünden ilk sözleşmeyi tadil ettiğinin kabulü gerekmektedir. Taraflar arasında düzenlenen ilk sözleşmenin 6. Maddesi 3 paragraftan, ikinci sözleşmenin 6.maddesi ise 5 paragraftan oluşmaktadır. Buna göre, ilk sözleşmenin 6/3.maddesinde “İşi yapan işe başladıktan sonra 21 gün içinde taahhüt ettiği işleri bitirecektir.” … hükmü düzenlenmiş iken, ikinci sözleşmenin 6/3.maddesinde ilk sözleşmeden farklı olarak “İşi yapan en geç 20/01/2018 saat 12.00’a kadar taahhüt ettiği işleri bitirecektir. …” hükmü düzenlenmiştir. İlk sözleşmede bulunmayan, ikinci sözleşmenin 6/4.maddesinde “İşi yapan 20/01/2018 saat 12.00’a kadar işbu sözleşmede taahhüt ettiği işleri bitirememesi durumunda iş sahibine uğrayacağı diğer zararlar dışında herhangi bir ihtara gerek kalmaksızın günlük 3.000,00 TL ödemeyi kabul, beyan ve taahhüt eder” hükmü; Yine ilk sözleşmede bulunmayan, ikinci sözleşmenin 6/5.maddesinde “İşi yapan, 23/09/2017 tanzim tarihli, 20/01/2018 vade tarihli, 75.000,00 TL bedelli senedi iş sahibine teslim edecektir. İşi yapan 20/01/2018 saat 12.00’a kadar taahhüt ettiği işleri bitirememesi durumunda iş sahibi tarafından iş bu senet yasal takibe konu edilebileceğini işi yapan kabul, beyan ve taahhüt eder. İşi yapan işbu sözleşmede taahhüt ettiği işleri bitirip malları eksiksiz 20/01/2018 saat 12.00’a kadar teslim etmesiyle birlikte 23/09/2017 tanzim tarihli, 20/01/2018 vade tarihli, 75.000,00 TL bedelli senet kendisine iade edileceğini iş sahibi taahhüt eder.” hükmü düzenlenmiştir. Taraflar arasında düzenlenen ikinci sözleşmenin 6/4.maddesinde düzenlenen hüküm, işin 20/01/2018 saat 12.00’a bitirilememesi halinde günlük 3.000,00 TL ödeme taahhüdünü içerdiğinden, sözleşmenin bu hükmü TBK’nın 179/2.maddesinde düzenlenen ifaya ekli cezai şart niteliğindedir.İkinci sözleşmenin 6/5.maddesinde ise, yüklenici tarafından iş sahibine 23/09/2017 tanzim tarihli, 20/01/2018 vade tarihli, 75.000,00 TL bedelli senedin düzenlenerek verileceğini ve kararlaştırılan sürede işin bitirilip teslim edilmemesi halinde söz konusu senedin icra takibine konu edilebileceğini düzenlediğinden, yüklenici tarafından tanzim edilerek iş sahibine verilen bu senedin sözleşmenin 6/4.maddesinde düzenlenen ifaya ekli cezai şartın teminatı olarak düzenlenen teminat senedi niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Dosyanın incelenmesinde, ikinci sözleşmede bahsi geçen senet ile icra takibine konu edilen senedin tanzim tarihi, vade tarihi, miktarı, lehdarı, keşidecisinin aynı olduğu görülmektedir. Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde, ikinci sözleşmede düzenlenen senedin yine ikinci sözleşmede hükme bağlanan cezai şartın teminat senedi niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.Sözleşmede belirlenen sürede davacı tarafça iş teslim edilememiş ise de tarafların birlikte imzaladıkları 15.04.2018 tarihli tutanakla ürünlerin bir kısmının 19.01.2018 tarihinde, diğer kısmının ise 26.03.2018 tarihinde teslim edildiği belirtildiğinden davalı iş sahibinin 19.01.2018 tarihinde yüklenicinin temerrüdünden doğan haklarını kullanmak yerine TBK’nın 473/1.maddesi gereğince kısmi ifayı kabul ettiği, bilahare 26/03/2018 tarihine kadar ifa süresinin uzadığının kabulü gerektiği, buna ilişkin taraflarca 15/04/2018 tarihli tutanak tutulduğu sonucuna varılmaktadır. İkinci sözleşmenin 6/4.maddesinde düzenlenen hüküm ifaya ekli cezai şart niteliğinde olup, ifaya ekli cezai şartın istenebilmesi için en geç teslim anında cezanın talep edileceğinin karşı tarafa bildirilerek, eserin itirazi kayıtla teslim alınması gerekmektedir. 15/04/2018 tarihli tutanakta itirazi kayıt bulunmadığı gibi, dosya kapsamında davalının teslim anında cezai şartın isteneceğine dair itirazi kayıt koyduğuna ilişkin bir delil de bulunmamaktadır. Bu durumda, eserin teslimi sırasında itirazi kayıt koymayan davalı iş sahibi, davacı yükleniciden cezai şart talebinde bulunamayacaktır. İcra takibine konu senet cezai şart hükmünün teminatı için düzenlendiğinden ve cezai şartın koşulları gerçekleşmediğinden bu senedin icra takibine konulmasının mümkün olmadığı, davalının davacılardan bu konuda bir alacağının bulunmadığı anlaşıldığından, yerel mahkemece, davanın kabulü ile davacıların İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında ve takibe dayanak senetten dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi usul ve yasaya uygun olmuştur. Davalı taraf istinaf dilekçesinde, İstanbul 10. İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/567 esas sayılı dosyasının dava dilekçesinde davacıların beyanının ise açık ve net olarak hangi borç için yapıldığı belli olmadığından, davacıların dava konusu borcu kabulü olarak değerlendirilemez. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/12/2019 tarih ve 2018/741 Esas, 2019/1208 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 5.207,58 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 1.301,89 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.905,69 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 20/09/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.