Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/1515 E. 2023/1080 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1515
KARAR NO: 2023/1080
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/02/2020
NUMARASI: 2017/191 Esas, 2020/129 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 12/10/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, davacı ile davalı arasında “… Ahşap İşleri Yapımı Birim Fiyat Sözleşmesi” imzalandığını, daha sonra bu sözleşmeye ek olarak 02/08/2016 ve 15/08/2016 tarihli iki adet protokol imzalandığını, taraflar arasında akdedilen eser sözleşmesi uyarınca, davacının … Hospital’in tüm hareketli ve hareketsiz mobilya imalat ve montaj işlerini yüklenici sıfatıyla üstlendiğini, davacının sözleşmenin ekinde gösterilen mobilyaları belirtilen açıklamalara, malzemelere, boyutlara ve davalının davacıya verdiği projelere uygun olarak eksiksiz şekilde imal edip nakliye firması aracılığıyla … Hospital’e teslim ettiğini ve davacının işçileri tarafından mobilyaların montajının gerçekleştirildiğini, Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/94 Değişik İş sayılı dosyasında BK.md.474/II uyarınca işin tam anlamıyla imal edildiğinin ve montajının tamamen gerçekleştirildiğine dair bilirkişi tespiti yaptırıldığını, ancak iş sahibinin işin toplam bedeli olan 1.203.513,27 TL’nin yalnızca 391.500,00 TL’sini ödediğini, geri kalan tutarın işin teslim edilmesine rağmen ödenmediğini, ödenen 391.500,00 TL’nin 152.988,98 TL’sinin avans ve 238.511,02 TL’sinin kısmi ödeme olduğunu, hiçbir ihtirazi kayıt olmadan yapılan kısmi ödemenin kabul edildiğini ve hak edişlerin oluştuğu yönünde bir kabul sayılmak gerektiğini, bakiye 812.013,27 TL için kesin faturalara davalı ile BA/BS muhasebe sistemi üzerinden mutabık kalındığını ve davalı faturalara tebliğden itibaren 8 gün içinde itiraz etmediği halde, usulüne uygun hakediş raporlarının sunulmadığından bahisle bu faturaların ödenmediğini, taraflar arasındaki sözleşmede BK.m.479/I.maddesi aksine bir düzenleme yer almadığını, bu sebeple bedelin tamamının teslim ile muaccel hale geldiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin herhangi bir sebeple geçersiz sayılsa dahi davalının davacının emeğinden geçerli bir neden olmaksızın yararlandığını ve sebepsiz zenginleştiğini, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında gönderilen ödeme emrine böyle bir fatura borcu olmadığından itirazının mesnetsiz ve kötüniyetli olduğunu belirterek, itirazın iptaline ve takibin devamına, borçlunun itiraz ettiği kısım üzerinden %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davacının sözleşme konusu ürünleri eksiksiz ve hatasız teslim ettiğine dair beyanının gerçeğe aykırı olduğunu, davalının 09/12/2016 tarihli e-posta mesajı ile davacıya geçici kabul eksikliklerinin sözleşmede bulunup da yapılmayan ürünlerin ve kusurlu imalatların en kısa sürede düzeltilmesinin istendiğini, fakat davacının gerekli düzeltmeleri yapmadığını, davalının davacıya Kadıköy … Noterliği aracılığıyla gönderdiği 06/01/2017 ve 08/02/2017 tarihli ihtarnamelerde de yanlış ve eksik imalatlar, sözleşme uyarıca yapılması gereken ek imalatlar, gizli ayıp olarak ortaya çıkan eksikliklerin beyan edildiğini ve yine yapılmadığı için sözleşme uyarınca üçüncü kişilere davalı tarafından yaptırılarak fark faturası alındığını ve davacıya bildirildiğini, işbu fark faturalarının davacı tarafından ödenmemesi sebebiyle davacı aleyhinde İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … sayılı dosyası kapsamında icra takibi başlatıldığını, davacının Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/94 Değişik İş sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporundaki tespitin hatalı olduğunu, çünkü eksik ve hatalı işlerin davalı tarafından üçüncü kişilere yaptırıldıktan sonra söz konusu raporun hazırlandığını, davalıya davacı tarafından sunulan projede hareketli masaların (bankolar) yanlış, ters şekilde yapıldığını, bu durumun defalarca beyan edilmesine rağmen davacının projesinde dahi düzeltilmediğini, sözleşmenin 2.4’ncü kısmında ödemelerin ne yönde yapılacağının ve faturaların ne zaman nasıl kesileceğinin açıkça yazılı olduğunu, davacının sözleşmenin ilgili maddesini hiçe sayarak davalıya fatura kesip gönderdiğini, bu faturalara itiraz edilmemiş olmasının içeriğinin kabul edildiği anlamına gelmediğini, taraflar arasındaki sözleşmede BK.md.479/I’in aksinin kararlaştırıldığını, ücret alacağının belirlenen kurallar çerçevesinde muacceliyet kazanması için kural olarak yüklenicinin eseri ayıpsız ve sözleşmeye uygun şekilde tamamlamış, hak edişleri davalıya teslim etmiş, teslim edilecek olan hak edişlerin davacı tarafından onaylanıp kesin hesap yapılması gerektiğini, ancak bu işlemden sonra davacının ödemeye hak kazanmış olacağını, davacının sözleşmeye uymadan hareket ettiğini, davacının hem sözleşme şartlarına uymayıp hem ödeme talep etmesinin iyiniyet kurallarına aykırı düştüğünü belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davacı tarafça düzenlenen toplamda 812.013,28 TL tutarlı faturaların tamamının davalı tarafın ticari kayıtlarına işlenmiş olduğunun belirlendiği, bundan başka her ne kadar taraflar arasındaki sözleşmenin 2.4.maddesinde davacı tarafça düzenlenen hakedişlerin davalı tarafça onaylanması ve imzalanması ile geçerlilik kazanacağı, davalı işveren tarafından onaylanan hakedişin davacı tarafça faturasının düzenleneceği öngörülmüş ise de taraf kayıtlarının incelenmesinde davalı tarafça hakediş raporu sunulması, onaylanması prosedürü beklenmeksizin düzenlenen fatura karşılığının 01/12/2016 tarihinde 230.000,00 TL’sinin ödendiğinin tespit edildiği, bu çerçevede sözleşmede öngörülen prosedür takip edilmeden de fatura düzenlenebileceğinin davalı tarafça benimsendiği, bundan başka tamamlanan iş oranı olan %98,2 oranına göre davacı tarafça eksik/ kusurlu yapılan iş 9.193,08 TL kadar fazla fatura düzenlendiği, yanı sıra talimat mahkemesince eksik ayıplı iş bedelinin 134.403,53 TL tutarlı olduğunun tespit edildiği, davacı tarafça tamamlanan iş oranına göre hak edilen alacak tutarının 668.416,66 TL olduğunun belirlendiği, her iki tarafça, alınan rapora itiraz edilmeyerek tespitlerin benimsendiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takibine yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 668.416,66 TL asıl alacak ve 11.177,04 TL işlemiş faiz üzerinden aynen devamına, aşan istemin reddine, asıl alacağın %20’si icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, taraflarca imzalanan sözleşmenin Geçici Kabulü başlıklı 12. maddesinin ilk paragrafının “Ne İşveren tarafından yapılan herhangi bir ödeme, ne de İş’in İşveren tarafından kullanma izni verdiği kişiler ve/veya kuruluşlar tarafından kısmen veya tamamen kullanılması veya işgali, İş’in tamamı veya herhangi bir kısmının kabul edilmiş olduğu manasına gelmez.” şeklinde yazılı olduğunu, taraflarca imzalanan sözleşmede işveren tarafından yapılan herhangi bir ödemenin işin tamamının veya herhangi bir kısmının kabul edilmiş olduğunu göstermediğinin açıkça kararlaştırıldığını, taraflarca işbu sözleşmeye yönelik herhangi bir itirazda bulunulmadığını, sözleşme ve içeriğinin dava sırasınca da taraflarca kabul edildiğini, ilk derece mahkemesince tarafların belirlediği prosedüre aykırı olarak müvekkili davalıca yapılan ödemenin, hakediş prosedüründen vazgeçildiğini gösterdiği şeklinde yanlış bir yorum yapıldığını, sözleşmede davalı tarafından yapılan herhangi bir ödemenin işin tamamı veya herhangi bir kısmının kabulü anlamına gelmediğinin açıkça kararlaştırıldığını, mahkemenin taraflarca kararlaştırılan sözleşmeyi yok sayarak gerekmediği halde yorumda bulunması ve bunu gerekçe göstererek sonuca varmasının hatalı olduğunu, davalı tarfça mahkemeye beyan edilmesine rağmen ne mahkeme ne de bilirkişiler tarafından dikkate alınmadığını, davacı, müvekkiline hakediş raporunu sunmadığını ve hakediş prosedürüne uymadığını, ayrıca imalatlarını eksik ve ayıplı olarak gerçekleştirdiğini, sözleşme incelendiğinde taraflarca yazılı şekilin kararlaştırıldığını, her aşamada bu yazılı şeklin arandığının da açıkça görüleceğini, huzurdaki dosyada gerekçeli kararda da belirtildiği üzere, talimat mahkemesi ile işin tamamlanma oranının %98,2 olduğunun tespit edildiğini, mahkeme dahi işbu kanıya bilirkişi incelemesi sonucunda vardığını, ayrıca işbu bilirkişi raporunda belirlenen oran %100, %50 veya %25 gibi belirlenmesinin kolay ve net bir rakam da olmadığını, eksik iş oranı bilirkişi raporunda %1.8 olup müvekkilinin imal edilen ürünler üzerinde inceleme yaparak bu denli ince bir hesaplamada bulunmasının mümkün olmadığını, müvekkiline gönderilen ödeme emrinin 812.013,27 TL’lik asıl alacağı ihtiva ettiğini, ilk derece mahkemesinin ise 668.416,66 TL için takibin devamına karar verdiğini, başlatılan takip ile mahkemenin hüküm kurduğu bedel arasında yaklaşık olarak 150.000 TL’lik fark olduğunu, müvekkilinin ödeme emrine itiraz etmesinin zaruri olduğunu, bu sebeple icra inkar tazminatı ile amaçlanan borçlunun ödeme emrinin tebliği üzerine takibe itiraz etmemesi durumunun da gerçekleşmediğini, itiraza uğrayacağı açık bir takip başlatılması nedeniyle alacağın likit olmadığını, bu nedenle davacı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesinin kabul edilen kısım üzerinden icra inkar tazminatına hükmederken reddedilen kısım üzerinden kötüniyet tazminatına hükmetmemesinin de hukuka aykırı olduğunu, davacının eksik ve ayıplı imalat yaptığı ve bu bedellerin düşülmesi gerektiği bildiği halde, gereği gibi ifa varmış gibi tam bedel baz alınarak açtığı icra takibinde kötüniyetli olduğunun açık olduğunu belirterek, kısmen kabul kararının ortadan kaldırılmasına, davanın reddine, kötüniyetli davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Dosya safahatında yerel mahkemece, Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi aracılığıyla 2018/28 sayılı talimat dosyası ile yerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak 28/03/2018 tarihli bilirkişi raporu alındığı, mahkemece 28/03/2018 tarihli bilirkişi raporundaki tespitler esas alınırsa, davacının yaptığı işe göre davalıya 9.193,08 TL’lik fatura düzenlediği ve ayırca yaptığı işin 134.403,53 TL’lik kısmının eksik/ kusurlu imalat teşkil ettiği, bu durumda davacı tarafından icra takibine “fatura alacağı/ asıl alacak” olarak konulan 812.013,27 TL’nin 143.596,61 TL’sinin haksız sayılabileceği ve hak edilen asıl alacağın 668.416,66 TL olabileceği sonuç ve kanaatine varılmıştır. İcra takibinde talep edilebilecek faiz açısından mahkemece bilirkişi ek raporu alınmış olup, rapor içeriğine göre; davacının icra takibine konu ettiği 812.013,27 TL fatura alacağına ilişkin olarak 14.109,31 TL işlemiş faiz hesaplandığı, davacı icra takibinde 19.281,73 TL işlemiş faiz talebinde bulunduğu, davacının icra takibine konu ettiği faturalardan fazla kestiği fatura ve ayıplı kusurlu imalatlar olmak üzere toplam 143.596,61 TL mahsup edilmek suretiyle 668.416,66 TL asıl alacak için 11.177,04 TL işlemiş faiz hesaplandığı, davacı icra takibinde 19.281,73 TL işlemiş faiz talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Somut olayda taraflar arasında hastane mobilyaları için 22.7.2016 tarihili ana sözleşme ve 2.8.2016 tarihli ve 15.8.2016 tarihli protokoller düzenlenmiştir. Davacı yüklenici yaptığı iş karşılığı ödenmeyen bakiye iş bedelinin tahsili için icra takibinde bulunmuş, davalı ise takibe itiraz ederek eksik ve ayıplı işler bulunduğunu savunmuştur. Mahkemece hükme esas alınan ve bilirkişiler … ve … tarafından düzenlenen raporda, davalının borç miktarını hesaplarken, dosya kapsamında davacının yaptığı işin ve eksik, kusurlu işlerin bedelinin tespiti için talimatla yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporunu esas almıştır. Talimatla alınan raporda 134.403,53-TL eksik ve kusurlu imalat bedeli tespit edilmiş olup, yapılan işin bedeli ise 1.194.320,19-TL olarak tespit edilmiştir. Heyet Raporuna göre davacının bu iş bedelinden 9.193,08-TL. daha fazla fatura düzenlediği anlaşılmaktadır. Davacının düzenlediği fatura toplamı 1.203.513,27 TL’dir. Davacının yaptığı işlerin bedeli olan 1.194.320,19 TL’den davalının yapmış olduğu 391.500,00 TL ödeme ve eksik ayıplı iş bedeli olan 134.403,53-TL düştüğünde davalının 668.416,66 TL davacıya borçlu olduğu tespit edilmiştir. Yerel mahkemece 668.416,66-TL.’ye işleyecek faiz için de ayrıca ek rapor alınmış olup, asıl alacak ve işlemiş faiz yönünden alınan bilirkişi raporları esas alınmak suretiyle yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi yerinde olmuştur. Bununla birlikte, mahkemece kabul edilen asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmiştir. Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesinin 20/05/2019 tarih ve 2018/5647 Esas, 2019/2393 Karar sayılı kararında “İtirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve alacaklının icra hakimliğine başvurmadan, alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. İcra inkâr tazminatı, hakkındaki icra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır.Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likid olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likid olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likid bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likid bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir (HGK’nın 07.06.2006 tarih 2006/19-295 Esas, 2006/341 Karar sayılı kararı).” denilmiştir. Yargıtay kararında belirtilen bu ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki bakiye alacak yönünden fazla miktarda fatura düzenlenmiş olması, yüklenici tarafından yapılan işte eksik ve ayıplı işlerin bulunması, bu nedenlerle bakiye alacağın yargılama neticesinde ve bilirkişi incelemesi ile belirlenmiş olması nedenleriyle alacağın gerçek miktarının belirli olmadığı ve davacı tarafından belirlenmesi için bütün unsurlarının bilinmesinin mümkün olmadığı anlaşıldığından alacak likit değildir. Bu nedenle mahkemece icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.Davalı vekili istinaf başvurusunda davalı lehine kötüniyet tazminatına karar verilmesini de talep etmiştir. İİK’nın 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, davalı yararına kötüniyet tazminatına hükmedilebilmesi için alacaklının icra takibinde haksız olması yanında, kötü niyetli olduğunun da kanıtlanması gerekmektedir. Somut olayda, davacı yüklenicinin takipte kısmen haksız olduğu kabul edilmiş ve eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili için icra takibine girişen davacı bakiye iş bedelinin kendisine ödenmediğini ve alacaklı olduğunu kısmen ispatlayamamış ise de davacının kötüniyetli olarak takip yaptığı kanıtlanamadığından davalı vekilinin kötüniyet tazminatı talebinin de reddine karar verilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, istinaf sebepleri de gözetilerek, davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne, HMK’nın 353/1-b-2. bendi gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, itirazın kısmen iptali ile takibin 668.416,66 TL asıl alacak ve 11.177,04 TL işlemiş faiz üzerinden devamına fazla istemin reddine, şartlar oluşmadığından icra inkar tazminatı ve kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;A)1- Davalı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/02/2020 tarih ve 2017/191 Esas, 2020/129 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3- Davanın KISMEN KABULÜ ile, 668.416,66 TL asıl alacak ve 11.177,04 TL işlemiş faiz üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,4-Yasal koşulları bulunmadığından davacı vekilinin %20 icra inkar tazminatı talebinin ve davalı vekilinin %20 kötüniyet tazminatı talebinin REDDİNE,
B) İLK DERECE YARGILAMASI YÖNÜNDEN 1-Alınması gereken 46.423,04 TL nispi karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan 10.042,64 TL harcın mahsubu ile bakiye 36.380,40 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 2-Davacı tarafından yatırılan 10.042,64 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, 3-Davacı tarafından yapılan 281,85 TL tebligat ve posta gideri, 31,40 TL başvurma ücreti, 253,80 keşif harcı, 50,00 TL taksi ücreti, 5.850‬,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 6.467,05 TL yargılama giderinden davanın kabul/red oranına göre takdiren 5.284,59 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiye miktarın davacı üzerinde BIRAKILMASINA, 4-Davalı tarafından yapılan bir masraf bulunmadığından bu konuda karar verilmesine YER OLMADIĞINA, 5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 101.143,12 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, 6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 24.330,19 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN 1-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde kendisine İADESİNE, 2-Davalı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 36,10 TL posta gideri olmak üzere toplam 184,7‬0 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa VERİLMESİNE, 3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4-Gerek ilk derece gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 12/10/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.