Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/147 E. 2022/2065 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/147
KARAR NO: 2022/2065
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/10/2019
NUMARASI: 2018/321 Esas, 2019/1145 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 15/12/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalı şirket tarafından 10.05.2017 tarihinde sevk irsaliyesi ile gönderilen ambalajlı alt bezi kağıdı toplarının 01.12.2017 tarihinden itibaren davacıya ait fabrikasında kullanılmaya başlandığını, … lot numaralı … marka 35 Gsm 1600w siyah renkli alt bezi kağıdı topunun fabrika üretim makinesine takılmasıyla teslim edilen alt bezi topunun sol kenarında 10-30 cm civarında devam eden yırtıkların olduğunun gözlemlendiğini, üretime hazırlanırken alt bezi kağıdındaki tansiyon bozukluğundan bu yırtıklar davacı şirket çalışanları tarafından fark edildiğini, şirket çalışanları tarafından dilimleme makinesinde takip edilen alt bezi kağıdı topunda yırtıklar yüzünden yaklaşık 40 mm dilimleme gerçekleşmiş olduğunu, alt bezi kağıdı topunda delikler ve beyaz lekeler bulunduğunu, diğer alt bezi toplarında aynı ayıpların olup olmadığı konusunda 04.012.2017 tarihinde … ve … lot numaralı iki adet daha alt bezi kağıdı topu açılıp yapılan kontrollerde aynı sorunların bulunduğunun tespit edildiğini, üretim sırasında ortaya çıkan ayıplara ilişkin TBK’nın 223. maddesi gereğince zaman kaybetmeksizin hemen 05.12.2017 tarihinde düzeltici faaliyet raporu No:… ile beraber davalı şirkete bildirdiklerini, davalının istemi üzerine 3 adet lot numarası davalı tarafından bildirilen incelendiğinde aynı ayıplar olduğunun tespit edilmesi ile davacı şirkete fotoğrafları çekilmek suretiyle elektronik posta ile gönderildiğini, davalı şirket yetkililerin 10.01.2017 tarihinde yaptıkları ziyaret ile mallardaki ayıplar kendileri tarafından da tespit edildiğini, gereğinin yapılacağı bildirildiğini, davalı tarafından 10.05.2017 tarihinde … nolu sevk irsaliyesi ile gönderilen alt bezi kağıdı toplarının yarıdan fazlasında sarım bozukluğuna (bombe) rastlanıldığını, üretim denemelerinde siyah alt bezi kağıdında 70 derece fırın sıcaklığında ve 6 m/dk hızın altındaki hızlarda kağıt üzerinde deformasyonlar gözlemlendiğini, mukavemet testlerinin sonuçlarının davalı şirket ile paylaşıldığını, davalı şirkete kendi laboratuvarında inceleme yapılması için numune gönderdiklerini, ayıplar sebebiyle ürünleri iade ve yenisi ile değişim taleplerinin davalı şirket tarafından değişim-bedel iadesi yapılamayacağının bildirildiğini, TBK’nın 23/1-c maddesi gereğince 8 günlük ihbar süresi içerisinde Kadıköy … Noterliğinin 17.01.2018 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile 3 gün içinde malzeme bedeli olan 30.239,47 USD’nin kendilerine ödenmesini ihtar ettiklerini, davalının cevabi ihtarname ile ihtarname ve içeriğini kabul etmediklerini bildirdiğini, ayıplı ürünlerin ambalajlı olarak tedarik edildiğini, normal bir gözden geçirme ile tespit edilemeyecek ayıpların ancak kullanım sırasında ortaya çıktığını ve durumu davalı şirkete elektronik posta ile bildirdiklerini, ürünlerde çıkan ayıbın gizli ayıp olduğunu, süreye bağlı olmadığını belirterek, yasal süre içerisinde ayıplı mallara ilişkin iade ve yenisi ile değişimi isteğinin yerine getirilmesini, yerine getirilmemesi halinde malzeme bedeli olarak davacı şirket tarafından davalıya ödenen 30.239,47 USD’nin müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, dava konusu ürünlerde bulunduğu iddia edilen ayıbı kabul etmediklerini, bununla birlikte, davacı tarafından basiretli tacir yükümlülüklerine aykırı olarak yasal süreler içinde bildirim yapılmadığını, davacı tarafın 10.05.2017 tarih … sevk irsaliyesinden bahsettiklerini, ancak ne delil listesinde ne de dilekçe eklerinde bahsi geçen irsaliyeye rastlanılmadığını, dava konusu yapılan ürünlerin davalıdan satın aldığı hususunun bile belli olmadığını, davacı tarafın TTK ve TBK hükümleri çerçevesinde yasal süresi içinde ayıp ihbarında bulunmadıklarını, davacı yanın dava konusu ürünlerdeki ayıpları derhal bildirildiği iddiasının haksız ve mesnetsiz olduğunu, davacının davalıya elektronik posta yolu ile ayıp ihbarında bulunduğu yönündeki beyanlarını kabul etmediklerini, davacı yanın dava dilekçesinde; 10.05.2017 tarihli ürünlerinin 01.12.2017 tarihinde işleme alındığı sırada ayıpların görüldüğünün devamında ise 10.01.2018 tarihinde davalıya ayıp ihbarı yaptıklarını, 8 günlük yasal ihbar süresinden bahisle 17.01.2018 tarihinde Kadıköy … Noterliği’nin … yevmiye nolu ihtarnamesi ile ayıp ihbarında bulunduklarını beyan ettiklerini, davacı tarafın yalnızca bu beyanlarının bile davacının basiretli tacir yükümlülüklerine aykırı hareket ettiğinin kanıtı olduğunu, dava konusu ürünlere ilişkin ayıp ihbarının yasal süreler içinde yapılmadığı gibi dava dilekçesinde belirtilen ayıp ihbar tarihlerinin tutarsızlığı davacının iddialarının haksız ve mesnetsiz olduğunun ispatı olduğunu, davacı tarafından düzenlenen hukuka aykırı tutanak ve raporları kabul etmediklerini, tarafların ticari defter kayıtları incelendiğinde davacının mevzuata aykırı beyanlarda bulunduğunun ortaya çıkacağını belirterek, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporuna göre, davacının siparişi üzerine davalı tarafça imal edilerek davacıya teslim edilen dava konusu ürünlerin ayıplı olduğu, ürünlerin ambalajı açılıp üretime dahil edildiği zaman hataların görülebileceğinden ayıbın gizli ayıp ve kullanmakla ortaya çıkabilecek ayıp olarak kabul edildiği, davacının üretim aşamasında kullandığı ürünlerde gizli ayıbın ortaya çıkmasından sonra davacı tarafça TBK’nın 223/1. fıkrasına göre ve TTK’nın 18. maddesi hükümleri kapsamında elektronik olarak davalıya usulüne uygun olarak ve süresi içerisinde bildirildiği, söz konusu ürünlerin davacı tarafından ticari amaç dışında kullanılmasının mümkün olmadığı, AR-GE faaliyeti yürütmesi ve bu ürünlerin Ar-Ge kapsamı dışında davacı tarafından değerlendirilmesinin söz konusu olamayacağından bedel indirimi yapılmasının uygun olmadığını, ürünlerin iade şartlarının oluştuğundan ürün bedellerinin iadesi talebinin kabulü gerektiğini, ürün bedelinin 30.239,47 USD olduğunu ve davacıya iadesi gerektiğini, ancak davacının davalıya ürün alımı için USD karşılığı olarak 107.492,24 TL ödeme yaptığı davacı kayıtlarından ve sunulan dekonttan anlaşılmış olması sebebiyle davanın 107.492,24 TL kısmının kabulüne, davacının kayıtlarında 1.348,68 TL kur değerlemesine ilişkin kayıt bulunmakta olsa dahi davalıya bu yönde bir ödeme yapıldığı dosya kapsamından ispat edilemediğinden bu miktar davacının fazlaya ilişkin talepleri ile birlikte reddine, ayıplı ürünlerin davalıya teslimine karar vermiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, mahkemenin gerekçeli kararında “Davacı taraf her ne kadar satım bedeli olarak kararlaştırılan 30.239,47 USD’ nin tahsilini talep etmişse de, davacının davalıya USD karşılığı olarak 107.492,24 TL ödeme yaptığı kendi kayıtlarından ve sunulan dekonttan anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının iade talep edebileceği bedel davalıya ödediği bedeldir.” ifadelerine yer verildiğini ancak fiili ve hukuki durumu yansıtmadığını, 07.08.2019 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, davacı şirketin ticari defterlerine göre 10.05.2017 tarih … seri nolu 30.239,47 ABD Doları tutarındaki fatura kayıtlı olduğu, fatura bedeli 18.05.2017 tarihinde … Bankası havalesi yolu ile 30.239,47 ABD Doları olarak bedelinin ödendiğinin görüldüğünü, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Türkçe tutma ve Türk Parası kullanma zorunluluğu” başlıklı 215. maddesinin 2. fıkrasının a bendi,”kayıt ve belgelerde Türk para birimi kullanılır, Türk parası karşılığı gösterilmek şartıyla yabancı para birimine göre de düzenlenebilir. Şu kadar ki yurt dışındaki müşteriler adına düzenlenen belgelerde Türk parası karşılığı gösterilmesi şartı aranmaz” hükmünü haiz olduğunu, yasal zorunluktan dolayı davacı şirket ticari defterlerine 10.05.2017 tarih … seri nolu 30.239,47 ABD Doları tutarındaki fatura, fiili ödeme tarihindeki kur nedeniyle 107.492,24 TL olarak kayıtlı olduğunu, davalı şirket ticari defterlerinde de 18.05.2017 tarihli ödeme, … yevmiye numarası ve … 30.239,47 USD GDN EFT” açıklaması ile kaydedildiğini, bilirkişi heyeti de ödemenin 30.239,47 ABD Doları olarak yapıldığını açıkça ifade ettiğini, ( Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2015/376 Esas, 2016/11285 Karar ve 25.04.2016 tarihli ilamı) (yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2014/20413 Esas, 2016/1311 Karar 25.01.2016 tarihli ilamında) Yargıtay’ın yerleşik içtihatında da görüldüğü üzere, dava dilekçesinde de müvekkili şirket tarafından davalı yana ödenen 30.239,47 ABD Dolarının tarafına ödenmesi talep edilmiş, davalı yan tarafından da fatura bedeli ve ödeme miktarına ilişkin herhangi bir itirazda bulunmadığını, mahkemenin “Ayıplı olduğu tespit edilen dava konusu ürünlerin davacıya iadesine” karar verildiğini, davalının gidermekle yükümlü olduğu zarar miktarının da 30.239,47 ABD Doları olduğunu, Türk Lirası karşılığı işlenen 107.492,24 TL kısmın kabulüne karar verilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, TBK’nun “Alıcının seçimlik hakları” başlıklı 227. Maddesi itibariyle sözleşmeden dönme kapsamında olduğunu, bu nedenle mal bedelinin tümüyle davacıya iadesi gerektiğini, mahkeme tarafından davanın tümüyle kabulüne karar verilmesi gerekirken, davanın kısmen kabulüne karar verilmesi nedeniyle davacı şirket aleyhine yargılama gideri, vekalet ücreti ve harç ödenmesine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, mahkemenin kendileri tarafından bildirilen itirazlarına rağmen karar verildiğini, davacının basiretli tacir gibi hareket ederek yasal süreler içerisinde bildirim yapıldığını, dava dilekçesinde ve delil dilekçesinde bulunmayan dolayısiyle sunulmayan ve bildirilmeyen E-mail yazışmalarının delil olarak kullanılmasına muvafakatlerinin bulunmamasına rağmen mahkeme tarafından hükme esas alınmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, elektronik posta tek başına ayıp ihbarını ispata yeterli olmadığı yerleşik yargıtay içtihatları ile de sabit olduğunu, davacının ayıp iddialarını kabul etmediklerini, bununla birlikte 6102 sayılı TTK 23/1-c maddesi gereğince davacının satılan ve davaya konu olan malın ayıplı olduğunu, davalı satıcıya hemen bildirmesi gerekirken davacının ayıp bildirimini hemen yapmadığını, davalı tarafından tüm mal teslim işlemlerinin tam, eksiksiz ve ayıpsız bir şekilde gerçekleştirildiğini, dava konusu ürünlerin dilimleme işlemleri davalının sorumluluğunda olmadığını, ayrıca yetersiz tesisat, dilimleme makinelerindeki ayıplar veya kullanıcı hatası gibi sebeplerden kaynaklanan ayıplar nedeniyle davalıya kusur izafe edilmesinin kabulünün mümkün olmadığını, mahkemenin tek taraflı davacı beyanları doğrultusunda karar vermesinin hatalı olduğunu, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı yüklenicidir. Somut olayda, taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisi kurulmuş olup, davalı yüklenicinin edimini yerine getirerek ürünleri 10.05.2017 tarihli sevk irsaliyesi ile paketlenmiş olarak davacıya teslim ettiği, davacının kullanım zamanında paketi açmak suretiyle ürünleri kullanmak istediğinde ayıbın tespit edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda belirtildiği gibi, ürünlerin ambalaj paketi açılıp üretime dahil edildiğinde ortaya çıkan gizli ayıplı olduğu belirlenmiş, gerek davalıya bildirim ve gerekse e-mail yolu ile ve ayrıca davacı tarafından düzenlenen 05.12.2017 tarihli düzeltici faaliyet raporu no :57 ile ayıp ihbarının davalıya bildirilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, ayıbın ihbarının süresinde yapıldığının kabul edilmesi ve ürünlerdeki ayıplar sebebiyle davacının malzeme için ödediği bedeli talep etmekte haklı olduğuna ilişkin kararı yerinde olmuştur. Bununla birlikte, mahkemece, malzeme bedeli olan 30.239,47 USD’nin ödeme tarihindeki karşılığı olan 107.492,24 TL bedelin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Taraflar arasında düzenlenen sözleşme gereği ve tarafların kabulünde olduğu üzere, ürün malzeme bedeli 30.239,47 USD olarak belirlenmiş olup, davacı taraf yabancı para ile belirlenen bu bedeli muhasebe sistemi gereğince Türk Lirası olarak ticari defterlerine kayıt etmiştir. Taraflar arasındaki eser sözleşmesinde iş bedeli USD olarak kararlaştırılmıştır. Bu durumda, taraflar arasındaki eser sözleşmesi kapsamında ayıplı olduğu anlaşılan ve davacı iş sahibi tarafından talep edilen malzeme bedelinin USD olarak hükme bağlanması gerekmektedir. Bu nedenle, mahkemece malzeme bedeli olarak 30.329,47 USD’nin tahsiline karar verilmesi gerekirken, ödeme tarihindeki karşılığı olan 107.492,24 TL olarak davanın kabulüne karar verilmiş olması hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin reddine, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b-2. bendi gereğince kaldırılarak davanın kabulü ile 30.239,47 USD’nin davalıdan tahsiline, ayıplı ürünlerin davalıya iadesine dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;A)1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, davalı vekilinin istinaf talebinin REDDİNE,2-Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/10/2019 tarih ve 2018/321 Esas, 2019/1145 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Davanın KABULÜ ile, 30.239,47 USD ‘nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 4-Ayıplı olduğu ve davacıda bulunduğu anlaşılan ürünlerin davalıya İADESİNE,
B) İLK DERECE YARGILAMASI YÖNÜNDEN1-Alınması gereken 8.275,43 TL nispi karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan 2.059,93 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.215,50 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 2-Davacı tarafından yapılan 35,90 TL başvurma harcı, 2.059,93 TL peşin harç, 1.100,00 TL bilirkişi ücreti, 90,00 TL tanık ücreti, 410,85 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 3.696,68‬ TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 19.171,80 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN1-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde kendisine İADESİNE,2-Davacı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 23,95 TL posta gideri olmak üzere toplam 145,25 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davalı tarafa VERİLMESİNE,3-Alınması gereken 8.275,43 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 1.835,70‬ TL harcın mahsubu ile bakiye 6.439,73‬ TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,4-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,6-Gerek ilk derece gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 15/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.