Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/1341 E. 2023/1077 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1341
KARAR NO: 2023/1077
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/02/2020
NUMARASI: 2019/287 Esas, 2020/171 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 12/10/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili şirketin 2012 yılından bu yana matbaacılık ve etiket imalatı sektöründe hizmet veren ticari bir işletme olduğunu, davalı şirket ile 2016 yılından bu yana ticari iş ilişkisi içinde olduğunu, işin tanımının sipariş edilen etiket, ambalaj gibi ürünlerin tasarımı ve üretimi olduğunu, müvekkilinin son dönemde teslim edilen ürünlerin fatura bedellerini davalıdan tahsil etmekte sıkıntı yaşadığını, dava konusu icra takibine ilişkin fatura bedellerinin davalı tarafça ödenmediğini, ticari ilişkinin açık hesap şeklinde olduğunu, önce siparişleri alıp tüm hammadde teminini üretimini ve teslim işlemi yaptığını, ancak ürünleri teslim etmesine rağmen vadesinde ödeme yapmadığını, doğan bu borçtan dolayı icra takibi başlatıldığını, söz konusu davaya ilişkin arabulucuya başvurulduğunu ancak uzlaşma sağlanamadığını belirterek, takibin devamına, itirazın iptaline, söz konusu alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalıdan tahsiline, davalı itirazında haksız olduğundan hükmedilen rakamın %20’sinden az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkili şirketin daha önce de bir çok sipariş vermiş olduğu davacı şirkete 17.04.2018 tarihinde etiket ve ambalaj siparişi verdiğini, bu siparişlerin teslimi ile ilgili bir sıkıntı yaşamayacağını düşünerek kendisinin de ürün siparişi aldığını ve bu siparişlerinin planlamasını yaptığını, müvekkilinin bu planlamayı yaparken kısa sayılmayacak bir ticari ilişki içerisinde olduğu şirketin etiket ve ambalaj siparişlerinin zamanında tam ve eksiksiz olarak yerine getireceğini düşünerek yaptığını, fakat siparişlerin zamanında teslim edilmediğini, bu ve benzer siparişlerin müvekkili şirkete teslim süresinin 3-4 gün olduğunu, davacı şirket tarafından siparişlerin teslim edilmemesi üzerine siparişlerin üretiminin aksadığını ve ekstra masrafların çıktığını, davacı tarafından her ne kadar siparişler sonradan gönderilmiş ise de bu malların artık kabul edilebilirliğinin kalmadığını, siparişlerin makul sürede, her zaman teslim edildiği sürede teslim edilmediğini, davacının müvekkiline grafik tasarım datalarını vermediği için yeni tasarım yaptırmak zorunda kalındığını, bu nedenle verilen ve eski grafikleri içeren siparişlerin güncelliği ve kullanabilirliğinin kalmadığını, bu mağduriyetlerin davalı şirkete 28.05.2018 tarihinde bildirildiğini ve cari hesap kayıtlarını görüşmek için toplantı talep edildiğini, daha sonra yapılan toplantıda bir sonuç alınamadığını, müvekkili şirketin fazladan gelen ürünlere ilişkin olarak iade faturası kestiğini, davacı tarafın ise bu ürünleri tekrar almaya yanaşmadığını, müvekkilinin bu ürünleri halen davacı firmaya iade etmeye hazır olduğunu, zarar kalemleri ile ilgili olarak davacıya ihtarname gönderildiğini ve bu ihtarnameye davacı tarafından herhangi bir cevabın verilmediğini, müvekkili şirketin ticari hayat için kısa sayılmayacak bir ticari ilişki içerisinde olduğu davacı şirkete güvendiğini ve mağdur olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir. Mahkemece, davacı taraf, davalı tarafından sipariş edilen etiket, ambalaj gibi ürünlerin tasarımı ve üretimini yaparak davalıya teslim etmesi karşılığında düzenlediği faturalar nedeniyle davalıdan alacaklı olduğu iddiasıyla icra takibi başlattığı, davalının davacıya borçlu olmadığı yönündeki itirazı nedeniyle duran icra takibinin devamını ve itirazın iptali istemiyle işbu davanın açıldığı, tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan incelemede davacının defterlerine göre, davalıdan 68.092,96-TL alacaklı göründüğü, davalının defterlerine göre ise davacının 35.854,08-TL alacaklı göründüğü, aradaki farkın davalı tarafından davacıya düzenlenen fazla faturalandırılan ürün iadesine ilişkin 1 adet, ciro primine ilişkin 1 adet ve konteyner bekleme, işçilik, müşteri iskonto, grafik iskonto nedeniyle düzenlenen 1 adet olmak üzere toplam 3 adet faturadan ve 750,00 TL davacının davalıya yansıttığı avukatlık ücretinden kaynaklandığı, davacı tarafça avukatlık ücreti icra takibine konu edilmeyerek 67.342,96-TL asıl alacak icra takibine konu edildiğinden avukatlık ücreti ile ilgili değerlendirme yapılmadığı, davalı tarafça savunmasında davacının ürünleri süresinde teslim etmemesi nedeniyle başka firmadan ürün aldığı, davacının grafik kayıtlarını davalıya vermemesi sonucu yeniden grafik kaydı yapılması sonucu yaptığı masrafları nedeniyle zarara uğradığı iddialarıyla yukarıda belirtilen 3 adet fatura düzenlenerek davacıya borç olarak kaydedilmiş ise de bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere fazla faturalandırılan ürün iadesine ilişkin 5.163,90 TL bedelli fatura yönünden, ürün iadesinin yapıldığına ilişkin bir delil sunulmaması nedeniyle ispatlanamadığı, ciro primine ilişkin 3.431,51-TL bedelli fatura yönünden, ciro priminin kesilmesine ilişkin dayanağın ne olduğu ve hesaplamanın ne şekilde yapıldığına ilişkin delil sunulmaması nedeniyle ispatlanamadığı, yine “konteyner bekleme, işçilik, müşteri iskonto, grafik iskonto” nedeniyle düzenlenen 22.893,42-TL bedelli fatura yönünden, davalı tarafça konteynerin bekletildiği için kendisine yansıtılan fatura, bu faturaya karşılık yapılan ödeme belgesi, dava konusu işle alakalı geç teslim yapıldığı ve ödenen işçilik bedeline ilişkin belge, müşteri tarafından yansıtıldığı iddia edilen iskonto faturası ve bu faturanın müşteriye ödendiğine ilişkin ödeme belgesi ve grafik tasarıma ilişkin iskonto yapılmasını gerektiren fatura ve ödeme belgesi sunulmadığından ispatlanamadığı, buna göre davalının savunmalarını ve cari hesap farkına neden olan davalı tarafça düzenlenip davacı tarafın defterlerinde kayıtlı olmayan 3 adet fatura ispata muhtaç olduğundan davacının alacak talebinde haklı olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, Küçükçekmece …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında yapılan takibe davalının itirazının asıl alacak yönünden iptaline, takibin asıl alacak üzerinden devamına, işlemiş faize ilişkin talebin reddine, asıl alacağın % 20’si oranında 13.468,60 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, yerel mahkemenin davalı tarafın iddiaları ile alakalı olarak etkin bir araştırma yapmadan genel geçer bir şablon ile tüm savunmalarını reddettiğini, kararda farkın davalı tarafça davacıya düzenlenen ürün iadesine ilişkin 1 adet, ciro primine ilişkin 1 adet ve konteyner bekleme, işçilik, müşteri iskonto, grafik iskonto nedeniyle düzenlenen 1 adet olmak üzere toplam 3 adet faturadan kaynaklandığının belirtildiğini, somut olayda müvekkili şirketin davacı şirkete 17.04.2018 tarihinde etiket ve ambalaj siparişi verdiğini ve bu siparişlerin teslimi ile ilgili bir sıkıntı yaşamayacağını düşünerek kendisi de ürün siparişi aldığını ve bu siparişlerinin planlamasını yaptığını, müvekkili bu planlamayı yaparken kısa sayılmayacak bir ticari ilişki içerisinde olduğu şirketin etiket ve ambalaj siparişlerinin zamanında tam ve eksiksiz olarak yerine getireceğini düşünerek yaptığını, ancak davacı şirketin kendisine verilmiş olan siparişleri süresinde müvekkiline teslim etmediğini, siparişlerin teslim edilmemesi üzerine müvekkili şirket kendi aldığı siparişlerini yetiştirebilmek ve başka mağduriyetlere sebep olmamak için ürün grafik kayıtlarını talep ettiğini, fakat bu talebin de davacı tarafından yerine getirilmediğini, müvekkilinin daha fazla mağduriyet yaşamamak ve yaşatmamak için bir başka ambalaj şirketi ile anlaştığını, müvekkili şirkette, sipariş edilen ambalaj ve etiketler gelmediği için üretimin aksadığını ve ekstra masrafların çıktığını, müvekkilinin zamanında teslim edemediği siparişler ile ilgili sektöründe güven ve itibar kaybı da yaşadığını, yerel mahkemenin davayı kabul gerekçesinde müvekkilinin davacıya borcu olduğunu kabul etmekle beraber davacının ürünü geç teslim etmesi iddiasını hiç bir şekilde değerlendirmediğini, sadece müvekkilinin geç teslimden kaynaklı olan iddialarının gerçek olmadığının ve davalı tarafça ispatlanmadığının belirtildiğini, gerekçeli kararda davacı tarafın ürünleri zamanında teslim etmemesi davacı tarafın ifası bakımından bir kusur niteliğinde olduğunu, yerel mahkemenin davacı tarafın davasını kısmen kabul etmekle birlikte müvekkil aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmettiğini, ancak ortada bir likit alacağın olmadığını, davacı tarafın alacağının yargılamayı gerektirmesi ve müvekkilinin iddiasının gerçekçi temellere dayanması da gözetilerek %20 tazminata hükmedilmesinin usul ve yaysa aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası üzerinden davacı alacaklı tarafından davalı borçluya karşı 68.062,51 TL alacağın tahsili için ilamsız icra takibi yapıldığı, davalı borçlu tarafından itiraz edilmesi üzerine takibin durduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece alınan bilirkişi raporuna göre, davacı defterlerinde davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 68.092,96-TL alacaklı olduğu, davalı defterlerinde ise davalının davacıya 35.854,08-TL borçlu durumda olduğu, tarafların defterleri arasındaki 32.238,88 TL farkın davalı tarafından davacı adına düzenlenen 3 adet faturanın davalı defterlerine kayıtlı olmamasından ve davacı tarafından 19/06/2019 tarihinde yapılan 750,00-TL tutarlı avukatlık masrafının davalıya yansıtılması ve davalı defterlerinde kayıtlı olmamasından kaynaklandığı belirtilmiştir. Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde, davacının defterlerine göre davalıdan 68.092,96-TL alacaklı göründüğü, davalının defterlerine göre ise davacının 35.854,08-TL alacaklı göründüğü, aradaki farkın davalı tarafından davacı adına düzenlenen “fazla faturalandırılan ürün iadesine ilişkin” 1 adet, “ciro primine ilişkin” 1 adet ve “konteyner bekleme, işçilik, müşteri iskonto, grafik iskonto nedeniyle düzenlenen” 1 adet olmak üzere toplam 3 adet faturadan ve 750,00-TL davacının davalıya yansıttığı avukatlık ücretinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Davacı tarafça avukatlık ücreti icra takibine konu edilmemiş, 67.342,96-TL asıl alacak üzerinden icra takibi yapılmıştır. Davalı taraf davacının ürünleri süresinde teslim etmemesi edeniyle başka firmadan ürün alınması, davacının grafik kayıtlarını davalıya vermemesi nedeniyle yeniden grafik kaydı yapılması sonucu yapılan masraflar için söz konusu üç fatura düzenlenerek davacı hesabına borç kaydedilmiş ise de bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, “fazla faturalandırılan ürün iadesi”ne ilişkin 5.163,90-TL bedelli fatura yönünden, ürün iadesinin yapıldığına ilişkin bir delil sunulmaması; ciro primine ilişkin 3.431,51-TL bedelli fatura dayanağının ne olduğu ve hesaplamanın ne şekilde yapıldığına ilişkin delil sunulmaması; “konteyner bekleme, işçilik, müşteri iskonto, grafik iskonto” nedeniyle düzenlenen 22.893,42-TL bedelli fatura yönünden de herhangi bir dayanak belge sunulmaması nedenleriyle söz konusu zarar kalemlerinin ispatlanamadığı, bu nedenlerle, davacının takip konusu 67.342,96-TL asıl alacağı talep etmekte haklı olduğu sonucuna varılmakla, yerel mahkemece yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne, asıl alacak üzerinden itirazın iptaline karar verilmesi yerinde olmuştur. Bilindiği üzere, muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, kesin vade şeklinde taraflarca birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle borçlu temerrüde düşmüş olur (BK 101. TBK 117. Madde). Anılan maddeler uyarınca istenebilir hale gelen bir alacağa dava tarihinden önce faiz yürütülebilmesi için davalıya usulüne uygun ihtarname gönderilip temerrüde düşürülmesi gerekir. Kesin vade olmadığı gibi temerrüde düşüren ihtarname de çekilmeden icra takibi yapılmış ise takip tarihinde temerrüt gerçekleşir. (11.12.1957 tarih 17/29 sayılı İBK). Somut olayda, davacı tarafça usulüne uygun temerrüt ihtarı gönderilmediğinden icra takibinden önce davalı temerrüde düşürülmemiştir. Bu nedenle, yerel mahkemece işlemiş faiz talebinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmuştur. Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesinin 20/05/2019 tarih ve 2018/5647 Esas, 2019/2393 Karar sayılı kararında “İtirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve alacaklının icra hakimliğine başvurmadan, alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. İcra inkâr tazminatı, hakkındaki icra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likid olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likid olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likid bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likid bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.06.2006 tarih 2006/19-295 Esas, 2006/341 Karar sayılı kararı).” denilmiştir. Yargıtay kararında belirtilen bu ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafından düzenlenen faturaların davalı defterlerinde kayıtlı bulunduğu, böylece davalının davacıya borçlu olduğu miktarı bilecek durumda olduğundan, talep edilen alacağın likit olduğunun kabulü gerekir. Alacak likit ve bilinebilir olduğundan mahkemece icra inkar tazminatı talebinin kabulüne karar verilmesi doğru olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/02/2020 tarih ve 2019/287 Esas, 2020/171 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 4.600,20 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 1.150,05‬ TL harcın mahsubu ile bakiye 3.450,15 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 12/10/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.