Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/1297 E. 2023/1102 K. 18.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1297
KARAR NO: 2023/1102
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/11/2019
NUMARASI: 2016/895 Esas, 2019/1042 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 18/10/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; davacı şirketin 25 yıldan uzun süredir basım sektöründe olduğunu, matbaa kağıtları, medikal kağıtlar, yazar kasa ruloları, sürekli fon ürünleri, ambalaj ve katalog ürünleri de dahil olmak üzere sipariş üzerine yapılan basılı ürünlerin üretim ve basımını gerçekleştirildiğini, davalının davacı şirket arasında davacı şirketin Gebze Organize Sanayi Bölgesi …Cad.No:… adresindeki fabrika binasının çelik raflarının imalat ve montajının yapılması işinin davalı tarafından üstlenilmesine ilişkin anlaşma yapıldığını, tarafların 25.03.2016 tarihinde bir araya gelerek işin ayrıntıları ve fiyatı ile işin derhal yapılacağı konusunda anlaşma sağlandığını, yapılan görüşmenin üzerine 31.03.2016 tarihinde yazılı fiyat teklifi ve projenin davalı şirket yetkilisi … tarafından davacıya gönderilen e-mail ekinde iletildiğini, davacı şirketin yetkilisi … tarafından gönderilen cevabının e-mail ile fiyat teklifinin ve projenin onaylanarak imzalı hallerinin iletilmesinin talep ettiklerini, taraflar arasında anlaşma sürecinin tamamlanması ile birlikte sözleşmenin ifasına geçilerek 01/04/2016 tarihinde rafların yapılacağı depoda davalı şirket yetkilileri ve davacının katılımı ile keşif yapıldığını, davacı şirket yetkilisi … tarafından davacı şirkete gönderilen 04/04/2016 tarihli e-mail ile bu hususun sabit olduğunu, davacı şirket yetkilisi … tarafından gönderilen 08/04/2016 tarihli e-mail ile projenin keşif notları doğrultusunda revize edildiğini ve son halinin gönderildiğini bildirdiklerini, söz konusu revize projenin l3/04/2016 tarihinde taraflarca imzalandığını, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 7. Mad. gereği statik hesaplamaların tamamlanarak onaya sunulması gerektiğinin belirtildiğini ancak statik hesaplamaların hazır edilerek davacı şirkete gönderilmediğini, davalı şirketin sözleşmesel yükümlülüklerin tamamlanmasına ilişkin gönderilen ihtarları dikkate almadığı gibi 04.05.2016 tarihinde davalı şirket yetkilisi tarafından gönderilen mail ile sözleşmenin ifa edilmeyeceğinin beyan edildiğini, taraflar arasında geçerli bir sözleşme kurulduğunun ortada olduğunu; mail yazışmaları ile ortaya konulduğu gibi sözleşmenin hazır olanlar arasında kurulan sözleşme olduğunu, davalı yanın, teklifin geçerlilik süresinin sona erdiğine ilişkin iddialarının tamamen mesnetsiz olduğunu, davacı şirketin zarara uğramasına yol açtığını, uğramış olduğu zararın tazmini gerektiğini belirterek, davacı şirketin uğradığı maddi zararın şimdilik 100 TL’sinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; taraflar arasında sözleşme kurulamadığını, davalı şirket ile davacı arasında davacının deposuna raf sistemi yapılması için davacının talebi ile görüşmeler başlatıldığını, davalı şirketin yapmış olduğu işin sadece raf üretimi olduğunu, bunu müşterilerine teslim etmek olmadığını, davalı şirketin hazırda bulunan raf satışı yapmadığını, ancak proje bazlı çalıştıklarını, müşterisi ile projeler üzerinde mutabık kaldıktan sonra bu projeye göre üretim yaptıklarını, davacı ile ön görüşme yapan davalı şirket yetkililerinin yapılacak işin nerede ve hangi koşullarda yapılacağına ilişkin olarak davacı ile irtibat halinde olduklarını, montaj yapılacak alanın görülmeden projelendirilmesi ve hesapların yapılmasının söz konusu olmayacağını, davalı şirketin yetkililerinin davacının iş yerinde yaptığı incelemeler sonucunda bir hesaplama yaparak bu hesaplama doğrultusunda davacıya teklif sunduğunu, davalı şirketin teklifini kabul eden davacı şirketin kendi hazırladığı sözleşmesini göndererek davalı şirketin sözleşmeyi imzalamasını istediğini, davalı şirketin ise işe hemen başlanacağı düşüncesi ile 19.04.2016 tarihinde söz konusu sözleşmeyi imzalayarak davacı tarafa gönderdiğini, davacının sözleşmeyi imzalayarak bir suretini kendisine göndermesini beklediğini, ancak davacı tarafın sözleşmenin imzalanmış suretini kendilerine göndermediğini, teklif süresi dolan davacı şirket için sözleşmenin bir geçerliliğinin kalmadığını, ayrıca ham madde fiyatları da arttığından dolayı 04/05/2016 tarihinde davacıya gönderilen yazı ile sözleşme kurulmaması sebebiyle davacıya verilen tekliften vazgeçtiklerini, davacı tarafa istenmesi halinde yeni teklif verileceğini bildirdiğini, davalı şirketin bu yazısını alan davacı tarafın sırf haklı çıkabilmek adına Kartal … Noterliğinin … yevmiye ve 06.05.2016 tanzim tarihi ihtarnamesi ile; taraflar arasındaki sözleşmenin imzalandığı ve sözleşmenin edimlerinin yerine getirilmesini talep ettiklerini, davalı tarafından bu ihtarnameye Bakırköy … Noterliğinden keşide edilen 16.05.2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile cevap verdiklerini, davacının davalı şirketten haksız tazminat talep edebilmek için huzurdaki davanın açıldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, taraflar arasındaki mail yazışmalarından davalı yanca gönderilen mailde teklif ve projenin kaşe ve imza yapılarak gün içerisinde iletilmesinin talep edildiği, davacı tarafça sözleşmenin imzalı şeklinin aynı gün içerisinde mail olarak davalı şirkete gönderildiğini kabul ederek taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin 31/03/2016 tarihinde kurulduğu, taraflar arasında sözleşmenin hukuken kurulmuş olmasına rağmen davalı tarafça herhangi bir imalata başlanmadığı, davalı tarafın mail yazışmalarında ise fiyatın güncellenmesinin gerekeceği ve anlaşılan fiyatlarla işin yapılamayacağının davacı şirkete bildirildiği, davalının edimini yerine getirmediği, davacı şirket tarafından dosyaya sunulan ödeme dekontları itibariyle; davacı tarafından işin dava dışı üçüncü şirkete yaptırıldığı, dava dışı şirkete bu iş sebebiyle 16.600,00 USD fazladan bedel ödendiğinin anlaşıldığı, müspet zararın tazmini açısından gereken kanuni şartların oluşup oluşmadığı hususunda, sözleşmeden dönme beyanı, aynen ifadan vazgeçme ve sözleşmeye konu işin gecikmesinden doğan zararın talebinden vazgeçme şartlarının arandığı, davacı tarafça keşide edilen Kartal … Noterliği’nin 30/05/2016 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile aynen ifadan vazgeçildiği ve müspet zararın tazmininin talep edildiği ve davacının müspet zarar talep etmekte haklı olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile; 74.328,32 TL nin 100,00 TL sine dava tarihi olan 02/08/2016 tarihinden, 74.228,32 TL’sine ıslah tarihi olan 15/02/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davacının dilekçesi, talep ve istemlerinin usul hukukuna aykırı olduğunu, davanın belirsiz ve kısmi alacak davası olarak açılamayacağını, davanın genişletilmesine ve değiştirilmesine, değer artırımına muvafakat etmediklerini, davacı tarafın bilirkişi raporuna yapılan itiraza verdiği cevaplarda “hesaplamanın çok basit olduğu, ayrıca hesap bilirkişisine ihtiyaç olmadığını” ısrarla belirttiğini, mahkemece hesap bilirkişisine dahi gönderme gereği duymadığını, davanın reddedilmesi gerektiği yönünde mahkeme kararının ortadan kaldırmasının gerektiğini, 28.12.2017 tarihli bilirkişi raporuna yapılan itirazlarının mahkemece değerlendirilmediğini, davacının soyut bedellere dayalı ıslah yaptığını, davacı taraf bilirkişi raporunda alacağının netleştiğinden bahsetse de, bu iddiasının maddi gerçeği yansıtmadığını, bilirkişinin sadece sözleşmeler hukuku bazında inceleme yaptığını, 100,00 TL tazminat tutarı olduğunu belirttiğini, alacak kalemleri hakkında bir hesap yapmadığını, asıl davaya cevabında ve bilirkişi raporuna itirazlarında belirttiğini “sözleşmenin işin derhal yapılacağı şartını taşıdığını, işin sadece teslim olmayıp, projeye göre üretim yapma olduğunu, sözleşmenin diğer esaslı unsurlarında sayıldığı üzere; davacının üzerine düşen ifayı yerine getirmemesi sonucu sözleşmenin geçersiz kaldığını, davacının işi başka firmaya yaptırdığı iddiasının mahiyetinin belirsiz kaldığını, fatura ve ödeme dekontlarını ibraz edemediğini, davacının davasının haksız ve kötüniyetli olmakla, iddiasını ispat edemediğini, mahkeme tarafından sözleşmenin kurulduğu var sayılsa dahi; ifası davacının kusuru ve kasdı nedeniyle yerine getirilememiş olup davalı şirketin tamamen kusursuz olduğunu, davacı tarafın başka bir firma ile anlaştığını ikrar ettiğini, davalı şirket ile yaptığı sözleşmedeki edimleri yerine getirmediğini, aksine kendisinin davalıyı zarara uğratmasına neden olduğunu, 30.3.2016 ve 21.03.2016, 19.04.2016 tarihli sözleşme imzalanıp gönderilmediğini, davacının ifasını yerine getirmemesi nedeniyle sözleşmenin geçersiz kaldığını, davacının ifada kusuru nedeniyle davalı şirketin de edimi ifa etmediğini, BK gereği bir tarafın edimini ifa etmezse diğer tarafın edimini ifaya zorlanamayacağını, sözleşmenin esaslı unsurlarının ifa zamanı ve ödeme zamanının subjektif hususların esas unsur haline geldiğini, sözleşmenin kurulduğu varsayılsa dahi geçersiz kalması konuları tartışma konusu yapılmadığını ve bu konularda da bilirkişi ve ıslah dilekçelerine yapılan itirazların değerlendirilmediğini, sözleşmenin incelenmemesinin mahkeme kararını ortadan kaldırmayı gerektirdiğini, taraflar arasında da teklifin 5 gün ile sınırlı olduğunu (çelik fiyatlarındaki anlık değişmelerden dolayı) belirtilen ifa zamanının esaslı unsur haline getirildiğini, yine ödeme zamanı da %70 peşin avans olarak belirlendiğini, bu miktarın esaslı unsur olarak düzenlendiğini, ıslah dilekçesini kabul etmediklerini, dava dışı şirkete yaptırılan işin aynı kapsam ve mahiyette olup olmadığının belirsiz kaldığını, yaptırtılan firmanın da ticari defterlerinin, belge ve kayıtlarının incelenmesi gerektiği halde incelenmediğini, davacı tarafın başka firmaya yaptırdığını ispat edemediğini, davacının istediği miktarın bilirkişi tarafından sadece 100,00 TL üzerinden hesaplandığını, davada KDV istenmemesine rağmen ıslah ile KDV’nin de talep edilmesinin davayı değiştirip genişletme mahiyetinde olduğunu, bilirkişi raporuna itirazlarının sadece hesaba olmadığını aynı zamanda hukuki ve vakıalara dayalı olmasına rağmen aktüerya uzmanına inceleme yaptırılmamasının hatalı olduğunu, davacı alacağının dolar kuru üzerinden ıslah tarihine göre belirleyerek TL’ye çevirdiğini, dolar kuru üzerinden olmasına rağmen KDV alacağını TL üzerinden hesapladığını, dolar kuru zaten kendi içinde artmasına rağmen faizin dava tarihinden itibaren istendiğini, yanlış hesap çıkarımları sonucu davalıdan mükerrer ve fahiş, haksız, hukuka aykırı değerler istendiğinin ortada olduğunu, dolar ve TL alacak kalemlerinin, hesaplarının ve talep edilme tarihlerinin yanlış olduğunu, kabul etmedikleri alacak kalemlerinin hesap bilirkişisi tarafından inceleme yapılmadığını, eksik inceleme yapıldığını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. Taraflar arasında davacının iş yerinde raf sistemleri kurulması konusunda görüşmeler yapılmış ve davalının sunmuş olduğu fiyat teklifi doğrultusunda oluşturulan sözleşme 19.04.2016 tarihinde imzalanmıştır. Davada davacı, taraflar arasındaki sözleşme gereğince ihtara rağmen davalının edimlerini yerine getirmediğini, davalının 04.05.2016 tarihinde edimi ifa etmeyeceklerini kendilerine bildirdiğini, raf sistemleri işinin başka şirkete yaptırıldığını, 16.000,00 USD fiyat farkı oluştuğunu belirterek, oluşan zararın tazminine karar verilmesini talep etmiş; davalı ise, davacı tarafın gönderdiği 19.04.2016 tarihli sözleşmeyi imzalamak suretiyle davacı tarafa gönderdiklerini, davacıya gönderilen teklif süresini 5 gün olarak bildirmelerine rağmen imzalı sözleşmenin kendilerine gönderilmediğini, sözleşme ilişkisi kurulmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiş; mahkemece, taraflar arasında sözleşme ilişkisinin kurulduğu, davacının işi dava dışı şirkete yaptırdığı ve 16.600,00 USD fazla para ödediği gerekçesiyle TL karşılığı olan 74.328,32 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Dosyaya ibraz edilen sözleşme tarafların imzaları bulunmakta olup, sözleşmenin her iki tarafça imzalanmış olması nedeniyle yürürlüğe girdiği anlaşılmaktadır. Davacı taraf için hiç başlanmadığını, bilahare işi üçüncü kişilere yaptırdığını, aradaki 16.600 USD farkın zararlarını oluşturduğunu ileri sürerek şimdilik 100,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, daha sonra 15/02/2018 harçlandırma tarihli ıslah dilekçesi ile ıslah tarihindeki USD kuru üzerinden hesaplama yapılarak KDV dahil 74.328,62 TL’nin dava tarihinden yasal faizi ile tahsilini talep etmiştir. Mahkemece bu bedel üzerinden davanın kabulü ile dava ve ıslah tarihleri üzerinden yasal faiz işletilerek davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Davacı iş sahibinin davadaki talebi sözleşmenin yerine getirilmemesi sebebiyle iki sözleşme arasındaki farka ilişkin olup, niteliği itibariyle menfi zararlardan oluşmaktadır. Ancak, mahkemece, usulüne uygun hesaplama yapmayan bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmiştir.Taraflar arasındaki sözleşmenin her iki tarafça imzalanması nedeniyle sözleşme ilişkisinin kurulduğu, ancak davalı taraf, teklif süresinin dolduğu, kendileri için sözleşmenin bir geçerliliği kalmadığından ve ham madde fiyatları da arttığından dolayı 04.05.2016 tarihinde davacıya gönderilen yazı ile sözleşme kurulmadığı için teklifinden vazgeçtiğini ve istenmesi halinde yeni teklif verileceğini bildirmiştir. Bu durumda, kurulan sözleşmenin davalı tarafça feshedildiği anlaşılmaktadır. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 14/05/2019 tarih ve 2018/5648 esas, 2019/2263 karar sayılı kararında, “İş sahibi, sözleşmeyi haklı nedenle feshetmiş olması halinde yükleniciden menfi zararını isteyebilecektir. Dosya kapsamı ve mahkemenin kabulüne göre davacı-karşı davalının sözleşmeyi haklı nedenle feshettiği anlaşılmaktadır. Davada iş sahibinin talep ettiği kalan işin başka bir yükleniciye tamamlattırılması halinde uğranılıp talep edilebilecek menfi zararın kaçırılan fırsat esasına göre hesaplanması gerektiği Yargıtay ve Dairemizin yerleşik içtihatlarında kabul edilmektedir. Bu yönteme göre de menfi zarar, sözleşmenin feshi halinde eksik bırakılıp yapılmayan imalâtın (kalan işin) yüklenici ile sözleşme yapılan tarihte işin yükleniciye değil ona en yakın fiyat veren başka bir yükleniciye verilmiş olması halinde ödenecek bedel (kaçırılan fırsat) ile fesih tarihinden itibaren kalan işin makul bir süre içinde başka bir yükleniciye tamamlatılması halinde mahalli piyasa rayiçleri ile ödenmesi gereken bedel arasındaki fark olarak hesaplanmalıdır.” denilmiştir. Somut olayda, taraflar arasındaki sözleşme ile 3.kişiye yaptırıldığı belirtilen işe ilişkin sözleşme ve tüm evraklar getirtilip, dava konusu sözleşme kapsamındaki iş ile 3.kişiye yaptırılan işlerin birebir aynı işler olup olmadığı, 3.kişiye yaptırılan işlerin mahallinde yaptırılıp yaptırılmadığı, beledilinin ne olduğu, iki sözleşme arasında bir fark bulunu bulunulmadığı hususları da değerlendirilerek, bilirkişiden yukarıda belirtilen kaçırılan fırsat hesabına göre hesaplama yapılması hususunda ek rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. Mahkemece bu hususlar üzerinde durulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi yerinde olmamıştır. Öte yandan, dava dilekçesinde faiz talebi olmadığı halde dava ile istenen 100,00 TL yönünden de dava tarihinden faize hükmedilmesi hatalı olmuştur. Ayrıca, mahkemece, ıslah dilekçesinde 16.600 USD zararın tazmini talep edilmiş olup, ıslah tarihindeki TCMB efektif satış kuru üzerinden ıslahla istenen miktar hesaplanmıştır. Oysa, yabancı para cinsi taleplerde yerleşik Yargıtay kararları gereğince dava tarihindeki TCMB efektif satış kuru üzerinden hesaplama yapılması gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 6.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/11/2019 tarih, 2016/895 Esas, 2019/1042 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 18/10/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.