Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/119 E. 2022/2063 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/119
KARAR NO: 2022/2063
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/05/2019
NUMARASI: 2017/159 Esas, 2019/438 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 15/12/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, tarafların termal sigorta montaj makinası ve epoksi dolum pompasının yapımı ile montajı konusunda anlaştıklarını, iş bedeli olan 104.862,12 TL bedelli fatura düzenlenerek davalıya teslim edildiğini, makineler montajı yapılmış olmasına rağmen davalının bedelini ödemediğini, Kadıköy … Noterliğinden 02/11/2015 tarihli ihtarname keşide ettiklerini, davalı şirket ihtarname sonrasında 5 adet çeki kendilerine kargo ile gönderdiğini, çeklerin vade tarihleri olduğunu davalı tarafa bildirdiklerini, çeklerin vade tarihi geldiğinde bedellerin ödendiğini, çek vade farkları içinde herhangi bir gelişme olmadığını, ihtarname ile %4 vade farkı talep edilmesine rağmen davalı tarafın vade farkı ödemesine yanaşmadığını, bunun üzerine 11.620,94 TL faturayı düzenleyerek davalı tarafa tebliğ ettiklerini, teslim edilen eklerin vadelerine ve ticari temerrüt faizi oranlarına (yıllık %10,5) göre gecikme faizine ilişkin 5 adet fatura düzenlendiğini, faturalar gereğince toplam 9.848,25 TL vade farkı doğduğunu, aylık %4 yerine sadece gecikme nedeniyle uğradığı temerrüt faizi talep ettiklerini, bunun da yıllık %48 yerine %10,5 olarak talep edildiğini, davalı taraf faturaları sebep göstermeden iade ettiklerini, icra takibi yaptıklarını, itiraz üzerine takibin durduğunu belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, taraflar arasında akdedilen 20/05/2014 tarihli sözleşme uyarınca davacı tarafın termal sigorta montaj makinesi ile epoksi dolum pompası yapımı montajı ve makinelerin çalışır şekilde teslimi ile müvekkilinin ise toplam 90.00,00 Euro bedeli ödeme borcu altına girdiklerini, davalının tedarikçi firmalardan aldığı parça ve hizmetin bedelinin davalıya faturalandırılarak ödeme yapılacağını, nitekim davalının bu tür faturalandırmaları ödediğini, davacının makineleri sözleşmeye uygun şekilde sevk etmediğini ve ayrıca faturalandırmadığı gibi montaj sonrasında çalışır şekilde teslim de etmediğini, montaj işlemlerinin yaklaşık 3 ay sürdüğünü, davacının ilk kez sistemi 01/11/2015 tarihinde çalıştırılarak deneme üretimi yapabildiğini fakat makinelerin hatalı üretim verdiklerini, bunun üzerine davacının hatalı üretime neden olduğunu tespit ettiği parçayı tamir edip hemen getirmek üzere yeddine aldığını, ancak ertesi günü davalı firmaya ihtar çektiğini, davalının ihtar çekildiğinden habersiz sökülen parçanın tamir edilip getirilmemesi üzerine davacıyı aradığını, davacı tarafın bugün yarın diyerek ihtarın davalının eline geçmesi için oyalama taktiği güttüğünü, davaya konu vade farkı talep edilen vadeli çeklerin iddiaların aksine davacı ile yeniden varılan uzlaşma sonucunda ve bilgileri dahilinde gönderildiğini, davacının kötüniyetli olduğunu, davacı tarafın makinelerde bir kısım hataları gidermişse de sistemin hala çalışır şekilde teslim edilmediğini, davalının sözleşmedeki borcunu ifa etmemiş olması sebebiyle alacak doğmadığını, geç ödemenin söz konusu olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisinin kurulduğu, davacı tarafından kesilen 104.862,12 TL miktarlı fatura tutarının da taraflar arasında uyuşmazlık konusu olmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacının faiz talep edip edemeyeceği olduğu, davacı tarafından davalıya gönderilen Kartal …Noterliğinin 02.11.2015 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesi üzerine davalı tarafından davacı yana 25.04.2016 tarihli 20.000,00TL bedelli, 25.05.2016 tarihli 20.000,00TL bedelli, 25.06.2016 tarihli 20.000,00TL bedelli, 25.07.2016 tarihli 20.000,00TL bedelli ve 25.08.2016 tarihli 24.862,00TL bedelli çekler verildiği, bu çeklerin davalı tarafında da kabul edildiği, çek bedelleri toplamının 104.862,00 TL olduğunu, 6098 sayılı TBK’nın 131. maddesinde asıl borcun ifa ya da diğer bir sebeple sona erdiği takdirde, rehin, kefalet, faiz ve ceza koşulu gibi buna bağlı hak ve borçların da sona ermiş olacağı düzenlemesinin bulunduğu, işlemiş faizin ve ceza koşulunun ifasını isteme hakkı sözleşmeyle veya ifa anına kadar yapılacak bir bildirimle saklı tutulmuş ise ya da durum ve koşullardan saklı tutulduğu anlaşılmaktaysa, bu faizler ve ceza koşulunun istenebileceği, taşınmaz rehnine, kıymetli evraka ve konkordatoya ilişkin özel hükümlerin saklı olduğu hükmünü içerdiği, davacının vade farkı isteyebilmesi için bunun taraflar arasında açıkça belirlenmiş olmasının gerektiği, kaldı ki davacının takibe konu ettiği faturanın faiz talebine ilişkin olduğu, ancak bu faiz faturasının davalı tarafça kabul edilmeyip iade edildiği ve defterlerine de işlenmediği, davacının ilk ihtarının ardından beş adet çeki kabul etmek sureti ile taraflar arasında bir anlaşmaya varıldığının değerlendirildiği, ihtarname sonrası davacı tarafından tarafların kabulünde olan 104.862,12 TL fatura bedeli kadar çekin davacı yanca çekincesiz alınarak vade günleri itibari ile faiz talep edebilmesinin mümkün görülmediği, zira çek ödeme aracı olduğu gibi çekte vade olmayacağı da değerlendirilerek davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, mahkemenin TBK’nın 131. maddesinin, asıl borç ödenirse feri borçlar da sona erer şeklinde algılandığını, ancak maddenin 2. paragrafına göre, işlemiş faizin ve ceza koşulunun ifasını isteme hakkı sözleşmeyle veya ifa anına kadar yapılacak bir bildirimle saklı tutulmuş ise bu faizlerin istenebileceğini, oysa davalı şirkete gönderdikleri Kadıköy … Noterliğinden keşide edilen 02.11.2015 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile vade farkı talep edileceğinin ihtar edildiğini, ihtarnamede ifa anına kadar faizin isteneceğinin bildirildiğini, buna rağmen, yani kanunun açık hükmüne rağmen, yapılan ödeme ile faiz talep imkanının ortadan kaldırıldığı yönünde karar verilmesinin hatalı olduğunu, mahkeme kararının TTK’nın 10. Maddesine de aykırı olduğunu, işin ticari iş olduğu gibi tarafların da tacir olduklarını, TTK’nın 10. Maddesine göre, “Aksine sözleşme yoksa, ticari bir borcun faizi, vadenin bitiminden ve belli bir vade yoksa ihtar gününden itibaren işlemeye başlar.” hükmü bulunduğunu, davalı şirkete ihtarname keşide edildiğini, davalının temerrüde düşürüldüğünü, davalının ihtarnameye itiraz etmediği gibi cevap dahi vermediğini, mahkeme kararının iki yasa yönünden hatalı olduğundan hukuka aykırı olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.04.2006 tarih ve 2006/21-130 Esas, 2006/130 Karar sayılı içtihadında “faiziyle birlikte ödenmesi borçludan talep edilmiş ise asıl alacağın tahsili sırasında faiz konusunda çekince beyanı bildirilmemiş de olsa faiz isteme hakkı ortadan kalkmadığının” açıkça içtihat edildiğini, davalı tarafından 5 adet çekin kargo ile gönderildiğini, kendilerine bir anlaşma veya protokol karşılığında teslim edilen evrak bulunmadığını, bu yüzden bir çekince veya ihtirazi kayıt öne sürmesinin de mümkün olmadığını, günümüz ekonomik şartlarında kendisine gönderilen çekleri reddetmesinin mümkün olmadığını, bu sebeple mahkemenin “çeki kabul etmek sureti ile taraflar arasında bir anlaşmaya varıldığı değerlendirilmiştir.” şeklinde hatalı bir gerekçe öne sürüldüğünü, ancak bu durumun YHK kararına aykırı olduğu kadar vade farkından vazgeçtiği anlamına gelmediğini, çeklerin davacıya ihtarname gönderilmesinden 2,5-3 ay sonra 01.02.2016 tarihinde ulaştığı dikkate alındığında mahkeme gerekçesinin hatalı olduğunu, davalının faiz faturasını iade etmiş olmasının faiz talebini ortadan kaldırmayacağını, gecikmiş ifada bulunulduğunun bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, kötü niyetli olan davalı şirketin faturayı defterlerine kaydetmemesi veya faturayı iade etmesinin bu hususta faiz talep edilmeyeceği anlamına gelmeyeceğini, mahkemenin “Zira çek ödeme aracı olduğu gibi çekte vade olmayacağı da değerlendirilerek” şeklinde mevcut hukuki ve fiili duruma aykırı bir şekilde hatalı bir gerekçe yazdığını, çekte vade olmayacağının genel kural olduğunu, ancak 5941 Sayılı Yasaya, 6272 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3. Maddenin 5. Bendine göre: “(5) 31/12/2020 tarihine kadar, üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir.” hükmünün getirildiğini, bu düzenleme ile çekte vade getirildiğini, mahkemenin çekte vade olmaz şeklindeki kabulünün hatalı olduğunu, bilirkişi raporunda açıkça davacı şirketin geç teslim sebebiyle faiz talep edilebileceğinin belirtildiğini, mahkemenin bilirkişi raporuna karşı bir gerekçe göstermeden davanın reddine karar vermesinin hatalı olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir.Somut olayda, taraflar arasında imzalanan termal sigorta montaj makinesi ve epoksi dolum pompası yapımı ve montaj işi kapsamında davacı yüklenici edimini tamamlayarak davalı iş sahibine teslim etmiştir. Davalının sözleşme gereğince iş bedelini ödememesi üzerine davacı tarafından davalıya iş bedelinin ödenmesi için ihtarname gönderilmiş olup, ihtarnamede iş bedeli ve %4 oranında vade farkı talep edilmiştir. İhtarname sonrası taraflar iş bedeli konusunda anlaşmak suretiyle 5 adet çek davalı tarafından davacıya verilmiş ve bu çek bedelleri davalı tarafından süresi içerisinde ödenmiştir. Bu husus tarafların kabulündedir. Uyuşmazlık, davacı tarafın vade farkı sebebiyle düzenlediği ve icra takibine konu edilen fatura nedeniyle alacaklı olup olmadığı hususundadır. Tüm dosya kapsamına göre, taraflar iş bedelini aralarında belirlemek ve yeni bir vadeye bağlamak suretiyle verilen çeklerle tahsil etmiş olduklarından, davacının vade farkı talep etme hakkı bulunmamaktadır. Bu nedenle, mahkemece davanın reddine karar verilmesi yerinde olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/05/2019 tarih ve 2017/159 Esas, 2019/438 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 15/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.