Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/1143 E. 2020/1201 K. 03.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1143
KARAR NO: 2020/1201
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/12/2018
NUMARASI: 2017/323 Esas, 2018/1609 Karar,
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 03/11/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili tarafından davalı şirket için iş yapıldığını, bu nedenle düzenlenmiş olan faturaların büyük bir kısmının davalı tarafından ödenmesine rağmen, kalan 20.000,00 TL’lik kısmın ödenmediğini, bunun için Bursa …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi yaptıklarını ancak takibe itirazda bulunulduğunu belirterek, itirazın iptali ile %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili, yapılan işin ayıplı olduğunu, eksik ifa edildiğini, eksik bırakılan işlerin başkasına yaptırıldığını, çatının aktığını, yeniden tadilat yapıldığını, eksik işlerin de tamamlandığını bu nedenle icra takibine konu kısmın ödenmediğini, yapılacak bilirkişi incelemesi ile durumun tespit edileceğini belirterek, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, işin ayıplı ifa edildiği ve süresinde ayıp bildiriminde bulunulduğu, bu nedenle bedelden 15.000,00 TL tenzil edilmesi gerektiği, alacağın likit olmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile takibin 5.000,00 TL üzerinden devamına, icra inkar tazminatı isteminin ise reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, davalı tanıklarının ayıpla ilgili beyanlarına itibar edilmeyeceğini, kendi işçileri olduklarını, yapılan keşfin davalı tanık beyanları ile çelişki yarattığını, tanıklar çatıda kendilerince yeniden imalat yapıldığını bildirirken, raporda imalatın ayıplı olduğu yönünde görüş yazıldığını, müvekkilinin mevcut çatıyı yapmadığını, sözleşmenin 2. Maddesi gereğice yapılacak işin “çatı üzeri OSB kaplamaması ve poliüretan uygulaması işi” olduğunu, çatı iskeletinin davalı firma tarafından yapıldığını, tanık Murat’ın çatının uçtuğunu beyan ettiğini, malzemelerin bu nedenle zarar görmesinin muhtemel olduğunu, çatı uçana kadar içeriye kar ve yağmur suyu sızmadığını, raporda belirtildiği üzere müvekkilinin uygulama yaptığı çelik çatı imalatının problemli olduğunu, yine raporda belirtildiği üzere uygulamaların altına davalı tarafça köpük poliüretan uygulaması yapılması gerektiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, davacının meydana getirdiği çatının kullanım amacına uygun olarak imal edilmediğini, mevcut ayıbın gizli ayıp olduğunu, gizli ayıp ortaya çıkınca gecikmeksizin davacıya bildirildiğini ve çatının başka bir yükleniciye tamamlattırıldığını, bilirkişi tarafından belirlenen %15 nefaset kesintisinin gerekçesiz olduğunu, ayıplı imalatlar tekrar başka firmaya yaptırıldığından davacıya ödeme yapılmaması gerektiğini, oldukça az oranda nefaset kesintisi belirlendiğini, olaya göre en az %50 oranında yapılması gerektiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini, bu mümkün değilse açıklamaları dikkate alınarak başka borçlarının kalmadığına ilişkin karar verilmesini talep etmiştir. Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir. Taraflar arasında imzalanan 28/04/2014 tarihli sözleşme ile, “teleferik mevkiinde bulunan inşaatın çatı üzeri OSB kaplanması ve poliüretan uygulaması yapılması” işinin davacı tarafından yapılması kararlaştırılmıştır. Mahkemece, alınan 15/08/2016 tarihli mali müşavir bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, her iki tarafın defter kayıtlarına göre de davalının davacıya bakiye 20.904,64 TL borçlu olduğu gözükmektedir. Taraflara arasındaki anlaşmazlık, davalı iş sahibi tarafından bakiye borç miktarı kadar kesilen 05/09/2014 tarihli iade faturasının yerende olup olmadığı, bu faturanın dayanağı ayıplı veya eksik ifa durumunun mevcut olup olmadığı, eğer mevcut ise süresinde ayıp ihbarı yapılıp yapılmadığı ve ayıp veya eksik nedeniyle sözleşme bedelinden tenzili gereken miktarın ne kadar olması gerektiği hususlarına ilişkindir. Davalı taraf, sözkonusu eserin ayıplı imal edildiğini, bu ayıpların gizli ayıp niteliğinde olduğunu, sonradan ortaya çıkan bu ayıpların ortaya çıkar çıkmaz gecikmeksizin davacı yükleniciye bildirildiğini ileri sürmüştür. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararlarında belirtildiği üzere, eser sözleşmelerinde TBK 474.maddesine göre süresi içinde ayıp ihbarında bulunulduğu eser sahibi tarafından tanık dahil her türlü delille ispat edilebilir. Davalı tarafın dinlenen tanıklarından … ve … davacının yapmış olduğu izolasyonun işe yaramadığını, çatının su akıtmaya başladığını, bu durumun davacıya o sırada telefonla iletildiğini doğrulamışlardır. Dinlenen tanıkların davalının çalışanları olması, ayıp ihbarını doğrulayan beyanlarının hükme esas alınmasına engel teşkil etmemektedir. Buna göre, davalı iş sahibi tarafından davacıya TBK’nın 474. maddesine uygun olarak ayıp ihbarında bulunulduğu tanık delili ile ispatlanmıştır. Bu nedenle davacı vekilinin ayıp ihbarının süresinde yapılmadığına dair istinaf itirazları yerinde görülmemiştir. Mahkemece mahallinde yapılan keşfe dayalı olarak alınan 24/06/2018 tarihli inşaat mühendisi bilirkişi raporunda, ağır tonajlı çelik malzemeler ile yapılan çatının düzlemsel olmadığı, her bir noktasının farklı kırılım ve dairesel formda bulunduğu, yapılan işin Uludağ’da olması nedeni ile bölgedeki hava şartlarının yaz ve kış arasında, ayrıca gündüz ve gece arasında büyük ısı farkları oluşturabildiği, çelik imalatlar ile ahşap OSB malzemesi arasında büyük ısı farkları oluşabildiği, bu malzemeler arasındaki genleşme farkları yüksek olduğundan çeliğin üzerine döşenen OSB boşluklarının dolgu malzemesi ile kapatılıp bu dolgu ve OSB üzerine poliüretan su yalıtımı uygulaması yapıldığı, ısı farkından dolayı çeliğin farklı çalışmasından dolgu malzemelerinde açılma ve çatlama olduğu, bu bölgelerden su aldığı, çatını bu uygulama ile su alması ve akıtmasının kaçınılmaz olduğu, böyle bir uygulama ve imalat yapmanın burası uygun olmadığı, çatının su kaçırma işinin gizli ayıp olduğu, mevcut ayıp nedeniyle bu işten %15 nefaset kesilmesinin uygun olacağı belirtilmiştir. Davacı vekilince de gerek rapora itiraz dilekçesinde gerekse istinaf dilekçesinde, ısı yalıtımı sağlayacak önlemlerin davalı tarafça alınması halinde yüksek ısı farkından kaynaklanan problemin yaşanmayacağı, ağır tonajlı çelik malzemeler ile yapılan çatının düzlemsel olmaması ve her bir noktasının farklı kırılım ve dairesel formda bulunması nedeniyle problemli bir imalat olduğu, bu uygulamaların altına davalı tarafından ısı yalıtımını sağlayacak köpük poliüretan uygulaması yapılması gerektiği şeklinde beyanlarda bulunularak, davacı tarafından yapılan çatı izolasyonu işinin mevcut haliyle tam olarak amaca hizmet etmediğinin kabul edilmiş olduğu, davacının çatı izolasyon işini alırken basiretli bir tacir ve yapacağı izolasyon işinin uzmanı olarak ileride ortaya çıkacak bu durumu öngörerek TBK’nın 471/1-2 maddesi gereğince özen yükümlülüğü kapsamında davalı iş sahibini bu konuda uyarması gerektiği, ancak bu şekilde uyarıda bulunulduğuna dair bir delil veya iddianın mevcut olmadığı, bu nedenle davacı yüklenicinin mevcut ayıptan sorumluğu olduğu, davacı vekilinin bunun aksine olan istinaf itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde, davacı tarafından yapılan çatı izolasyonunun ayıplı olduğu, bu ayıbın niteliği dikkate alındığında, raporda belirtilen sözleşme bedelinden %15 oranında nefaset kesilmesinin uygun olacağı görüşü doğrultusunda, mahkemece belirlenen 15.000,00 TL nefaset kesintisi yapılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmesi yerinde olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere; 1-Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/12/2018 tarih ve 2017/323 esas, 2018/1609 karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Davacıdan alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 10,00 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafça yatırılması gereken 341,55 TL nisbi istinaf karar ve ilam harcından peşin olarak yatırılan 85,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 256,15 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a bendi gereğince KESİN olmak üzere 04/11/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.