Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/1137 E. 2023/891 K. 12.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1137
KARAR NO: 2023/891
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/10/2019
NUMARASI: 2017/917 Esas, 2019/996 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 12/09/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan zarar nedeniyle tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, davacı şirketin yaptırdığı inşaatta kullanacağı asansörlerin imalatı ve montajı işinin yapımı hususunda danışmanı … vasıtasıyla davalı taraftan ilk olarak 18/10/2016 tarihinde 567.500 USD, 04/11/2016 tarihinde 494.400 USD, 01/12/2016 tarihinde 410.000 USD olmak üzere teklifler verdiğini, en son 11/05/2017 tarihinde malzemeye ait proforma fatura gönderilmek suretiyle sözleşme imzalanması aşamasına geçildiğini, faturaya uygun olarak 360.000 USD tutarda mutabık kalınarak sözleşme hazırlanıp davacı tarafından imzalanıp davalı tarafa gönderildiğini ve hatta 11/05/2017 günü sözleşmenin teminatı olark 5.000 USD bedelin de davalı şirket hesabına havale edildiğini, ancak davalı tarafın 24/05/2017 tarihinde merkez ofislerinden olumsuz cevap alındığı bu nedenle sözleşmeyi yerine getiremeyeceklerinin bildirdiğini, işin aynı prosedürde yürütülmesinin zaman alacağından en uygun olan dava dışı … San. A.Ş ile aynı işin yapılması için 400.000 Euro bedelle anlaşıldığını, davalı tarafın sözleşmeye aykırı davranışla sözleşmeyi haksız yere feshettiğini, davacı şirketin sözleşmeye olan güveninin boşa çıktığını, sözleşme yapılmaması sebebiyle doğan zararların tazmini amacıyla Beyoğlu … Noterliğinin 14/08/2017 günü keşide edilen … yevmiye nolu ihtarnamesinin davalı tarafa gönderildiğini, davalı şirketin davacının yapmadığı işi 400.000 Euro’ya yaptırdığını, sözleşmenin imzalandığı gün itibariyle Euro/USD paritesinin 1.1248 olduğunu, bu hesaplamaya göre 449.920 USD harcayarak davalının yapacağı işin bitirildiğini, davalının işin yapmaması ve sözleşmenin hükümsüz kalması nedeniyle davacının uğradığı zararın toplamının 89.920 USD olduğunu, zarar belirlenmesi ve davalının sorumlu tutarın kesin olarak bilinmesinin yargılamayı gerektirdiğini belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 5.000 USD karşılığı TL’nin faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı şirket temsilcisinin talebi doğrultusunda davacı şirket tarafından yapılmakta olan inşaatta kullanılacak asansörler için teklif verildiğini, davacının iddialarının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, taraflar arasında herhangi bir sözleşme ilişkisi kurulmadığını, bu iddianın gerçek dışı olmakla birlikte sözleşmenin kurulduğuna dair herhangi bir delil de bulunmadığını, davalı firmanın ticari defterlerinin de bir sözleşme olmadığını tevsik ettiğini, bizzat davacının dilekçe ekinde sunduğu müzakere konusu taslak sözleşmenin 3. maddesinde sözleşmenin taraflarının yetkili temsilcileri tarafından imzalanması halinde yürürlüğe gireceğinin düzenlendiğini, söz konusu sözleşmenin imzalanmamış olmasının sözleşmenin yürürlüğe girmesini engellediğini, taraflar arasında sözlü anlaşma dahi bulunmadığını, asansör sektöründe birçok firma hizmet vermekte olup, sektör oldukça yoğun rekabetin yaşandığı bir sektör olduğu, müvekkil firmadan yapılacak iş için fiyat alan ve pazarlığa girişen davacı firma diğer firmalardan da teklif aldığı ve nihayetinde davalı firma ile anlaşma sağlanamamış ve dava dilekçesinde açıkça yazdığı üzere davacı firma aldığı tekliflerden dava dışı … ile anlaştığını, davalı firmanın sözleşme imzalamaması gerekçe gösterilerek başka bir firmanın hizmetini aldığı iddiası ile tazminat talep edilmesi haksız, mesnetsiz ve hukuka aykırı olduğunu, zarar iddia ettiği meblağı bilmesine rağmen davanın kısmi olarak açılmasının hakkın kötüye kullanılması olduğunu, hukuki yarar şartının davada söz konusu olmadığını, hukuki yarar bulunmayan davalarla mahkemelerin meşgul edilmemesi gerekliliği Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında yer aldığını, davacı firmaya iade edilen ve teminat olarak gönderdiği iddia ettiği 5.000 USD’ nin davacı firmanın kendi insiyatifiyle gönderdiğini, davalı firma ile mutabık kılınmadan gönderilen bir meblağ olduğunu, bu meblağın davacı şirket hesabından da gönderilmediğini, müzakere konusu sözleşmede mutabık kalınsa gönderilecek avansın bedelinin 5.000 USD değil iş bedelinin %25 ‘i olan 90.000 USD olduğunu, davacının da sunduğu müzakere edilen ancak tarafların mutabık kalmadığı taslak sözleşmenin 34.1 maddesinde gönderilecek avans bedeli açıkça sözleşme bedelinin %25’i olarak düzenlendiğini, basiretli bir tacir gibi davranmayan ve ortada kurulu bir sözleşme bulunmadan keyfi hareket eden davacı firmanın haksız kazanç elde etme amacıyla davayı açtığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, taraflar arasında icap ve kabul süreci yaşandığını, davalının davacı tarafından yeni bir icap mahiyetindeki icabını davalı tarafın kabul etmediği ve e-mail yolu ile bildirdiği, ayrıca 360.000 USD tutarlı sözleşmenin %25 teminatı olan 90.000 USD’nin de davacı tarafça yatırılmadığı, davacı tarafça 11/05/2017 günü sözleşmenin teminatı olarak 5.000 USD’nin … adına yatırdığı, İstanbul Ticaret Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtlarına göre …’ın davalı şirket yönetim kurulu başkanı olduğu, taraflar arasında icap kabul aşamasında kalan sözleşmenin teminatına binaen yatırılan 5.000 USD nedeni ile davalı şirketin sebepsiz zenginleştiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalıya ödenen 5.000 USD karşılığı 17.200,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermiştir. Davacı vekili istinafında, davacının inşaatına monte edilmek üzere danışmanı … vasıtasıyla asansör yapılması işini yarışmaya açtığını, davalının proforma fatura düzenleyip 360.000 USD bedelle davacının inşaatına asansör yapılmasını kabul ettiğini, davalı şirketin işi yapmayacağını beyan etmesi ve fiilen sözleşmeden dönmesi üzerine, tekrar aynı prosedürle dava dışı …-… Sanayi A.Ş.’ye işin 400.000 Euro bedelle yaptırıldığını, davalının yapmayı kabul ettiği işi sebepsiz ve haksız yere yapmaması nedeniyle daha fazla harcamış olduğu tutarı zarar olarak davalıdan talep ettiğini belirterek, taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin oluştuğunun tespitiyle, davalının yapması gereken işi başkasının yapması nedeniyle, davacının uğradığı zarara mahsuben davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken tersi gerekçeyle tesis edilen hükmün ortadan kaldırılmasına; mevcut deliller dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafında, mahkemenin gerekçeli kararında taraflar arasında hukuka uygun herhangi bir sözleşmenin kurulmadığını kabul ettiğini, ancak davanın tüm kapsamı mahkeme tarafından maddi hatayla yanlış anlaşılmak suretiyle davacının böyle bir iddiası olmamasına rağmen karşı tarafın teminat bedeli adı altında gönderdiği 5.000 USD’nin iade edilmediği şeklinde zannedilerek davalı şirket aleyhine 5.000 USD’ye hükmedildiğini, bunun sonucu olarak da Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı şirket lehine hükmedilmesi ve 89.920 USD değer baz alınarak hesaplanması gereken vekalet ücreti yönünden de davalı şirket lehine hüküm kurulmadığını, davacının kabulünde olduğu üzere teminat olarak gönderildiği iddia edilen 5.000 USD’nin davacı firma tarafından iadesi talebinin söz konusu olmadığını, 5.000 USD ‘nin davacı şirkete iade edildiğini, bu konuda bir ihtilaf olmadığını, ancak yerel mahkemenin adı geçen 5.000 USD’nin sanki iade edilmediği ve davacı tarafın da zarara uğradığını kabul ederek hüküm verdiğini, 89.920 USD ile birlikte bu bedelin de iadesini istiyormuş algısıyla hüküm kurulduğunu, ancak bahsi geçen 5.000 USD karşı tarafın da kabul ettiği üzere davacı firmaya iade edildiğini, davalı firmaya davacı şirket tarafından gönderilen 14.8.2017 tarihli ihtarnamenin 7. ve 8. satırında da ” merkezinizden alınan talimat üzerine imzalanan metnin iptal edilerek gönderildiği, alınan 5.000 USD avansın iade edildiği” hususunun açıkça belirtildiğini, dosyada mübrez davacının kurulduğunu iddia ettiği ancak gerçekte müzakere halindeki sözleşme taslağının 3. maddesinde sözleşmenin tarafların yetkili temsilcileri tarafından imzalanması halinde yürürlüğe gireceğinin düzenlendiğini, yerel mahkemenin isabetli olarak bu doğrultuda “ancak davalı şirket tarafından sözleşmenin imzalanmadığı, davacı şirket tarafından hazırlanan sözleşmeye göre sözleşmenin tarafların yetkili temsilcileri tarafından imzalanması halinde yürürlüğe gireceği” hususunu kararında tespit ettiğini, yine müzakere edilen ancak tarafların mutabık kalmadığı taslak sözleşmenin 34.1 maddesinde gönderilecek avans bedelinin sözleşme bedelinin %25’i olarak düzenlendiğini, bu bedelin 90.000 USD’ye tekabül ettiğini, sözleşme kurulmuş olsa idi davacının müvekkili şirkete 90.000 USD göndereceğini, davacının ise tamamen kendi insiyatif ve takdiri ile arada bir sözleşme olmamasına rağmen müvekkili şirkete teminat olarak 5.000 USD gönderdiğini, yerel mahkemenin bu konuya ilişkin de tespitini yaptığını ve isabetli olarak “360.000 USD tutarlı sözleşmenin %25 teminatı olan 90.000,00 USD’nin de davacı tarafça yatırılmadığı, davacı tarafça 11/05/2017 günü sözleşmenin teminatı olarak 5.000 USD’nin … adına yatırdığı” hususunu tespit ettiğini, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, taraflar arasında sözleşme kurulmaması, farklı markanın farklı kalite ve özelliklerinde bir ürün kullanımı sebebiyle daha fazla para ödemiş olmanın diğer bir markaya yansıtılmasının da ticari teamüllere ve mantığa aykırı olduğunu, davalı şirket lehine hükmedilmesi gereken avukatlık ücretine baz alınacak dava değerinin AAÜT’nin 5/2.maddesi uyarınca 89.920 USD olması gerektiğini, davacı tarafından gönderilen 14.08.2017 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamede de “89.920 USD’nin ödenmesinin” ihtar edildiğini, davacının iddia ettiği zararın belirli bir değerde olduğunu, davanın da kısmi açıldığını, AAÜT’nin 5/2.maddesinde kısmi davalar için “davacı davasını belirlenmiş değere göre takip etmese dahi” “yasal avukatlık ücreti, belirlenmiş dava değerine göre hesaplanır.” hükmü düzenlediğinden avukatlık ücreti hesaplanırken 89.920 USD’nin karar tarihindeki TL karşılığının baz alınması ve vekalet ücretinin buna göre hesaplanması gerektiğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. Dosya kapsamına göre, davalı tarafça davacıya asansör imalat ve montajının yapılması konusunda 360.000,00 USD bedelli teklif sunduğu, davacı tarafından teklifin kabul edilmesi ile taraflar arasında sözleşme imzalanması konusunda mutabık kalındığı, bu konuda hazırlanan sözleşmenin davacı şirket tarafından imzalanarak davalı tarafa gönderildiği, ancak sözleşme metninin davalı tarafından imzalanmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda taraflarca imzalanan teklif kapsamında taraflar arasında bir eser sözleşmesinin kurulduğunun kabulü gerekmektedir. Davacı taraf dava dilekçesinde, sözleşme yapılacağı inancı ile davalı şirkete 11.05.2017 tarihinde 5.000 USD gönderildiğini, ancak 24.05.2017 tarihli e-mail ile davalı şirket yetkilisinin sözleşmeyi yerine getiremeyeceklerini bildirdiğini, işin gecikmesini önlemek için dava dışı şirket ile 400.000 Euro bedelli sözleşme imzalamak zorunda kaldıklarını belirterek Dolar ve Euro arasındaki katsayı dikkate alınarak 400.000 Euro’nun 449.920 USD olduğundan aradaki fark olan 89.920 USD zararlarının olduğunu belirterek, şimdilik 5.000 USD’nin tahsiline karar verilmesini talep etmiş; mahkemece, taraflar arasında icap ve kabul süreci yaşandığı kabul edilerek, davacı tarafça 11/05/2017 günü sözleşmenin teminatı olarak 5.000 USD’nin şirket yönetim kurulu başkanı … tarafından yatırılmış olması ve yatırılan 5.000 USD nedeni ile davalı şirketin sebepsiz zenginleştiği gerekçesi ile davanın kabulüne davalıya ödenen 5.000 USD karşılığı 17.200,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davacının dava dilekçesindeki talebi davalı şirket ile yapılması konusunda mutabık kalınan 360.000,00 USD bedelli işin davalının işi yapmaktan vazgeçmesi sebebiyle 400.000,00 Euro’ya yaptırılması sebebiyle oluşan 89.920,00 USD menfi zararlarının tazmini kapsamında şimdilik 5.000,00 USD’nin tahsili talep edilmiştir. Davacı tarafından davalıya 5.000 USD teminat bedeli gönderilmiş ise de bu bedelin iade edildiği tarafların kabulündedir. Mahkemece buna rağmen, menfi zarar kapsamındaki talep yerine, davacı tarafça talep edilmeyen 5.000,00 USD teminat bedelinin tahsiline yönelik karar verilmesi hatalı olmuştur. Dosya kapsamı ve mahkemenin kabulüne göre davalının sözleşme ile üstlendiği işi yapamayacağını bildirmesi nedeniyle, davacı iş sahibinin uygulamada kaçırılan fırsat olarak adlandırılan menfi zararını talep etmesi mümkündür. Sözleşmede aksi kararlaştırılmamış ise, menfi zararın tespiti için yüklenicinin eser sözleşmesi ile üstlendiği halde yapmadığı imalat için, işin sözleşme tarihinde yükleniciye en yakın teklifi veren kişiye verilmesi halinde ödenecek bedel ile kalan işin fesih tarihinden itibaren aynı koşullarda makul süre içerisinde yapılacak ihale ile yeni bir yükleniciye verilmesi halindeki ihale bedeli arasındaki farkın hesaplanması gerekmektedir. (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 13.11.2017 gün 2016/1632 Esas, 2017/3909 Karar; 08.05.2015 gün 2014/5718 Esas, 2015/2452 Karar sayılı ilamları). Bu durumda, mahkemece, oluşturulacak bilirkişi kurulundan davacının menfi zararı bulunup bulunmadığının yukarıda belirtilen kaçırılan fırsat esasına göre hesaplattırılarak, varsa menfi zarara yönelik talebi hakkında hüküm kurulması gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, davacı ve davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/10/2019 tarih, 2017/917 Esas, 2019/996 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Taraflarca yatırılan istinaf karar harcının istek halinde yatırana İADESİNE,5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 12/09/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.