Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/1079 E. 2023/926 K. 20.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1079
KARAR NO: 2023/926
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/01/2020
NUMARASI: 2018/374 Esas, 2020/43 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 20/09/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan istirdat talebine ilişkin olup; mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında; davalı şirketin yapacağı inşaat projesinde kullanılmak üzere 16/11/2017 tarihli teklifname/sözleşmede belirtili niteliklere sahip yangın kapısı imâl ve satışı konusunda karşılıklı mutabakata varıldığını, buna ilişkin müvekkili şirketçe satışa konu kapılara ait teknik detaylar ve fiyat teklifi sunulduğunu, mutabakat doğrultusunda, müvekkili şirketçe tüm detayları belirtilen işe ilişkin sözleşmenin davalı tarafından imzalandığını ve tarafların fiyat da dâhil olmak üzere her konuda anlaştığını, sözleşmenin teminatı olarak müvekkili şirket yetkilisi … tarafından davalı şirkete 16/11/2017 keşide ve 22/01/2018 ödeme tarihli 50.000,00 TL bedelli teminat senedi verildiğini, taraflar arasındaki tek ilişkinin sözleşme konusu kapı üretim işi olduğunu, müvekkili şirketin, sözleşme gereği yüklendiği edimini tam ve eksiksiz şekilde yerine getirdiğini ve kapı bedellerinin tümünün ödendiğini, halen müvekkili tarafından teslimi ve montajı yapılan kapıların kullanıldığını, davalı taraf ile müvekkili şirket arasındaki mevcut ticari ilişkinin faturalar ve sözleşme metni, ödeme makbuzları ile de sabit olduğunu, taraflar arasındaki ihtilafın, müvekkili şirketin edimi olmamasına rağmen, davalı tarafın anlaşma hilafına, kapıların montajından sonra inşaata ilişkin yapılan masraf ve ödemelerin müvekkili şirket tarafından karşılanması talebine ilişkin olduğunu, davalı şirket yetkilisi tarafından üçüncü şahsa ödendiği belirtilen inşaat masraflarının ödenmesi müvekkili tarafından kabul edilmediği için bu sefer kötü niyetli olarak üçüncü kişiye ciro edilen teminat senedinin 8.000,00 TL’lik kısmı üzerinden İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/259 D.İş. sayılı dosyası üzerinden ihtiyati haciz kararı alındığını ve İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibi ile müvekkilinin tüm banka hesaplarının bloke edildiğini, müvekkilinin haciz baskısı altında dosya borcunu ödemek zorunda kaldığını, taraflar arasındaki geçerli ve hüküm ve sonuçlarını doğurmuş sözleşmede kapı montajından kaynaklı inşaat işlerinin müvekkili şirketçe yapılacağına dair herhangi bir düzenleme de bulunmadığını, ancak buna rağmen cebri icra baskısı ile zorlandığını ve inşaat masraflarını ödemek zorunda bırakıldığını ileri sürerek İİK’nın 72.maddesi uyarınca müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespiti ile cebri icra ve haciz baskısı atında üçüncü kişiye ödenmiş olan 10.180,27 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyen ticari reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı taraf ile müvekkili şirket arasında yangın kapısı yapılmasına ilişkin teklifname adı altında bir belge imzalandığını, davalı şirkete iş bu teklifnameye ilişkin 16.500,00 TL nakit, 39.000,00 TL bedelli de bir çek olmak üzere toplamda 55.500,00 TL ödeme yapıldığını, davacı şirketten bu teklifnameye istinaden teminat senedi alınmadığını, üçüncü şahıs tarafından İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icraya konulan senet metninde teminat senedine ilişkin bir ibare olmadığı gibi senet bedelinin de 50.000,00 TL olmadığını, taraflar arasında imzalanan teklifname başlıklı belge içeriğinde de müvekkili şirkete teminat senedi adı altında bir senet verildiğine ilişkinde bir ibare bulunmadığını, davaya konu senet ile teklifnameye ilişkin ilişkilerin birbirinden bağımsız olduğunu, davacı şirket yetkilisi ile müvekkili tanıdık olduklarından, davacı şirket yetkilisinin acil ödemesi olduğunu müvekkiline bildirmesi üzerine müvekkilinin davacı şirket yetkilisinin talebi doğrultusunda kendine 55.500,00 TL elden nakit para verdiğini, elden yapılan bu ödemenin belgesi olarak da davacı şirket yetkilisi elden aldığı borç nakit para karşılığında 55.500,00 TL lik senet düzenleyerek müvekkiline teslim ettiğini, İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına konu senedin nakden düzenlendiğini, davacı şirket yetkilisi …’ın asıl borçlu olduğunu, kefil olarak da davacı şirketin kaşesinin bulunduğunu, davaya konu senedin elden alınan para borcuna ilişkin olduğundan taraflar arasındaki yangın kapısına ilişkin ticari ilişki ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını, davacı şirket yetkilisinin senet bedelini elden parça parça ödediğini, bakiye 8.000,00 TL borcunun kaldığını, davacı şirket yetkilisince bu bakiye bedel ödenmediğinden müvekkilinin davacı şirket yetkilisinin senedini kullanarak üçüncü şahsa verdiğini, davacı şirket tarafından senet bedelinin ihrazi kayıt konulmaksızın doğrudan ödendiğini savunarak davanın reddine ve davacı aleyhinde kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davacının, davalı ile aralarındaki ticari ilişkiye dayanarak senedin teminat senedi olduğunu bu nedenle davalının dava dışı kişiye yapılan davacı ödemesi nedeni ile sebepsiz zenginleştiğini ve icra zoru altında ödemede bulunduğunu iddiada bulunması nedeniyle paranın verilmesinin lazım gelmediğini ispat yükünün kendisinde olduğu, davacı ticari defter kayıtlarına göre taraflar arasında ticari ilişkiden doğan herhangi bir borç- alacak ihtilaflarının bulunmadığı, sadece davacı kayıtlarında 16/11/2017 tarih KDV dahil toplam tutarı 54.811,00 TL’lik teklif ve sözleşme içeriği ile 19/12/2017 tarih ve … nolu fatura içeriği “Yangın kapısı + Teknik Oda malzeme Fiyat Farkı” açıklamalı 54.811,00 TL’lik fatura içeriğinin kaydının bulunduğu, dava konusu senedin üzerinde nakden kaydının bulunduğu, teminat niteliğinde olduğuna dair dosya kapsamında ve tarafların ticari kayıtlarında bilgi- belge ve kayıt bulunmadığı, bu nedenle davacının iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine ve davalı lehine İİK 72.madde şartları oluşmadığından tazminat verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, yanlar arasında imzalanan sözleşmenin teminatı olarak müvekkili şirket yetkilisi … tarafından davalı şirkete 16/11/2017 keşide ve 22/01/2018 ödeme tarihli 50.000,00 TL bedelli teminat senedi verildiğini, davalı şirket yetkilisi tarafından üçüncü şahsa ödendiği belirtilen inşaat masraflarının ödenmesi müvekkili tarafından kabul edilmediği için kötü niyetli olarak üçüncü kişiye ciro edilen teminat senedinin 8.000,00 TL’lik kısmı üzerinden İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/259 D.İş. sayılı dosyası üzerinden ihtiyati haciz kararı alındığını ve İstanbul 11. İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı icra takibi ile müvekkilinin tüm banka hesaplarının bloke edildiğini, müvekkilinin haciz baskısı altında dosya borcunu ödemek zorunda kaldığını, dava konusu senet ile ilgili taraflar arasında doğrudan her hangi bir ticari alışveriş veya hizmet bulunamadığı gibi senet hamili davalı olan senedin hamil şirket tarafından kayıtlarından senet bedeli kadar herhangi bir nakit çıkışının ve kısmi tahsilatların bulunduğunu ispatlayamadığının bilirkişilerce tespit edildiğini, öte yandan yine cirantalar arasındaki ticari ilişkinin de ispata muhtaç olduğu değerlendirmeye alınarak, son ciranta …’nun neye göre 55.500,00 TL lik senet ile ilgili olarak müvekkili hakkında kısmi takip yapmış olduğunun ispatlanamadığını, bu kapsamda davalı ile dava dışı 3. Şahıs son ciranta ile taraflar arasında muhasebesel olarak bahse konu senet yönünden herhangi bir ticari veya nakdi alışverişin olamayacağının usul ve yasaya uygun surette tespit edildiğini, söz konusu rapor ile birlikte tüm taleplerinin yerindeliği ve haklılığının desteklendiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı taşeron, davalı ise yüklenicidir. Taraflar arasında; davalı şirketin yapacağı inşaat projesinde kullanılmak üzere 16/11/2017 tarihli teklifname/sözleşmede belirtili niteliklere sahip yangın kapısı imâl ve satışı konusunda karşılıklı mutabakata varılmış olup, buna ilişkin davacı şirketçe davalıya satışa konu kapılara ait teknik detaylar ve fiyat teklifi sunulmuş, mutabakat doğrultusunda, davacı şirketçe tüm detayları belirtilen işe ilişkin sözleşme davalı şirket tarafından imzalanmış ve taraflar fiyat da dâhil olmak üzere anlaşmışlardır. Yanlar arasındaki uyuşmazlık; icra takibine konu edilen senedin teminat senedi olup olmadığının tespiti noktasında toplanmaktadır. Dava dışı ciranta … tarafından davacı şirket ile yetkilisi … hakkında 16/11/2017 tanzim ve 20/01/2018 vade tarihli 55.500,00 TL bedelli, tanzim edeni davacı şirket yetkilisi …, kefili davacı şirket olan davalı şirket adına tanzim edilen senede istinaden İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/259 D.İş sayılı dosyasından 14/03/2018 tarih, 2018/272 Karar sayılı kararı ile ihtiyati haciz kararı alındığı, akabinde dava dışı … tarafından davacı şirket ve yetkilisi ile davalı şirket aleyhinde bu senede istinaden 8.000,00 TL asıl alacak, 103,47 TL işlemiş faiz ve 572,70 TL ihtiyati haciz masrafı olmak üzere toplam 8.676,17 TL alacağın tahsili için stanbul … İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı dosyasından 09/03/2018 tarihinde ilamsız takip yapıldığı, borcun davacı şirket tarafından 23/03/2018 tarihli kapak hesabı olan 10.180,27 TL olarak kapatıldığı anlaşılmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddeleri uyarınca taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Yine, gerek doktrinde gerekse Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere; ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kişiye düşer. Bu kabul, adi karine niteliğindedir ( bkz. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 17/02/2022 tarih, 2018/3698 Esas, 2018/3394 Karar sayılı kararı). Somut olayda, davacı yan, icra takibine konu edilen senedin aralarındaki eser sözleşmesine istinaden teminat senedi olarak düzenlendiğini ileri sürdüğünden, bu hususu ispat külfeti davacı taraftadır. 6100 sayılı HMK’nın “Senetle ispat zorunluluğu” başlıklı 200. maddesinde düzenlenen “(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. ” hükmü gereğince davacı taraf, bu iddiasını senetle ispat etmek zorundadır. Bu kapsamda, davacının dosyaya sunduğu delillerin değerlendirilmesi gerekmektedir. Davacı tarafça dosyaya bu iddiayı ispatlayacak yazılı bir belge sunulamadığı gibi, tanık dinlenmesini mümkün kılacak yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge de dosya kapsamında bulunmamaktadır. Davacı yanca gerek dava dilekçesinde ve eki delil listesinde, gerekse cevaba cevap dilekçesinde açıkça “yemin” deliline de dayanılmadığı tespit edilmiştir. O halde yapılan bu açıklamalar ışığında eldeki davada mahkemece taraf delillerinin ve ispat yükünün doğru değerlendirilmesi suretiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi dosya kapsamı ile usul ve yasaya uygun olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/01/2020 tarih ve 2018/374 Esas, 2020/43 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 215,45 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 20/09/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.