Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/103 E. 2022/2069 K. 20.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/103
KARAR NO: 2022/2069
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/09/2019
NUMARASI: 2016/1064 Esas, 2019/843 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 20/12/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı-karşı davalı vekili, davacının davalı şirkete icra takibine konu faturalarda yazılı tekstil ürünleri baskı işçiliği işini yaparak ürünleri teslim ettiğini, davalıya gönderilen faturanın itiraz edilmeden kabul edildiğini, davalı tarafından ürünlerin ayıp ihbarının usulüne uygun olarak ve süresinde bildirilmediğini, davalı tarafça ödenmeyen 15.289,37 TL için Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlattıklarını, davalının itirazı ile takibin durduğunu belirterek, itirazın iptaline ve alacağın %40’ı oranında icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı-karşı davacı vekili, taraflar arasında ticari ilişkinin Kasım 2015 tarihinde başladığını, davacının teslim ettiği ürünlerde hatalar olmaya başladığını, ürün etiketlerinin kusurlu basılmasının kumaş zayiine neden olduğunu, bu hususta davacı şirket yetkilisini sözlü olarak uyardıklarını, hatalı imalatlar sebebiyle davalı şirketin reklamasyon faturası düzenlemesi konusunda davacı şirket ile mutabık kalınması sebebiyle 17/12/2015 tarihli, … nolu, “yanlış basılan 60 kg kumaş” açıklamalı ve 1.486,80 TL (KDV dâhil) tutarlı fatura düzenlediklerini, taraflar arasında 0,40 TL birim fiyat üzerinden anlaştıklarını, ancak davacının tek taraflı olarak birim fiyatı 0,50 TL’ye çıkarttığını, davacı şirket yetkilisi ile mutabık kalınarak davacı şirkete “fiyat farkı iade faturası” olarak 27/01/2016 tarihli, 567049 nolu, “fiyat farkı” açıklamalı ve 833,08 TL (KDV dâhil) tutarlı faturayı düzenlediklerini, Mart 2016’dan itibaren davacı şirketin kusurlu imalatlarının oldukça artması üzerine davalı şirketin zararının davacı şirketin alacağını aşmaya başlaması sebebiyle 21/03/2016 tarihli e-posta ile zararları davacıya bildirdiklerini, davacı ile kısmen geri fatura edilerek kısmen de bedelsiz baskı işçiliği yapılarak çözüm sağlanması konusunda mutabık kaldıklarını, mutabakata uygun olarak 13/04/2016 tarihli, … nolu ve 1.903,22 TL tutarında fiyat farkı iade faturası, 27/04/2016 tarihli, … nolu ve 4.000,00 TL tutarında reklamasyon faturası, 27/05/2016 tarihli, … nolu ve 237,60 TL tutarında reklamasyon faturası düzenlendiğini, davacının daha önce hiçbir itiraz ileri sürmeden muhasebe kayıtlarına işlediği faturalarla aynı içerikli faturaların muhasebe kayıtlarına işlenmediğini, davacı şirket muhasebe kayıtlarında 9.148,55 TL olması gereken bakiyenin hatalı olarak 15.289,37 TL olarak göründüğünü, davacı ile mutabık kalınan bedelsiz baskı işçiliğinin halen yapılmamış olduğunu, davacının yapmış olduğu kusurlu imalatlar nedeniyle davalı şirketin toplam 20.976,00 TL zararının olduğunu, davacının davalı şirkete 7.589,85 TL borçlu olduğundan asıl davanın reddine karar verilmesini istemiş; karşı davasında ise 20.976,00 TL tutarındaki davalı şirket zararının 13.386,32 TL tutarındaki davacı alacağı ile takas edilerek bakiye 7.589,85 TL’nin davacı-karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, tarafların incelenen ticari defter ve evraklarına göre aralarında ticari ilişki bulunduğu, davacı-karşı davalı şirketin verdiği baskı hizmeti karşılığında davalı-karşı davacıya fatura kestiği ve bu faturaların davalı-karşı davacı tarafından herhangi bir itiraz olmaksızın kabul edildiği, davalı/karşı davacı şirket tarafından davacı-karşı davalı şirket yetkilisine gönderilmiş olan e-postada yapılan baskıların hatalı olduğunun bildirildiği, bilirkişi incelemesine sunulan numunelerin davacıya ait mamüller olmadığı hususunda itirazın olmadığı, taraflar arasında fatura içerikleriyle ilgili tartışmanın olmadığı, Yargıtay içtihatlarında ayıp ihbarının tacirler arasında olsa bile bir şekle tabi olmayacağı yönünde kararları ve davalı tarafından gönderilen 21/03/2016 tarihli e-posta dikkate alındığında, yapılan ihbarın hukuka uygun bir ayıp ihbar olduğu, davacı-karşı davalının kestiği faturalara karşı davacının TTK. 21/2 hükmü çerçevesinde 8 gün içinde itiraz edip etmemesinin taraflar arasındaki ilişki itibariyle önemli olmadığı, davacı-karşı davalının sorumluluğunun bulunduğu, davacı-karşı davalının satıcılığı meslek edinmiş kişi olduğundan teslim ettiği mallarda bulunan ayıpları “bilmesi gerektiği” (TBK m. 225/2), dolayısıyla ayıbın süresi içerisinde kendisine bildirilmemesinden dolayı sorumluluktan kurtulamayacağı, dava konusu olayda satıcı konumunda olan davacı-karşı davalı, baskı işini bizzat yapan taraf olup söz konusu mallar üzerindeki ayıpları bilmesi gerektiği, diğer yandan somut durumda davalı-karşı davacı, müteaddit defalar baskı işini yapan davacı-karşı davalıyı uyardığını iddia etmekte ve karşı tarafa gönderdiği e-posta ile de bu durumu ifade ettiği, söz konusu ticari iş bakımından, davacı-karşı davalının asıl edimi, tekstil ürünlerine baskıları yapmak olduğundan, yapılan bildirimlere rağmen hala aynı hataların ortaya çıkmasında davacı-karşı davalının ediminin asli unsurunu oluşturan “tekstil ürünlerine baskı” yapma işini yapmakta ihmalinin söz konusu olduğu, davacı-karşı davalının bu ayıpları bilmesi gerektiği, ayıplı ürünlerin ayıplı halleri ile değerinin tespiti hususunda … markalı ürünlerin satışının öncelikle marka sahibi firmanın tasarrufunda olacağı, ancak bu ibarenin silinmesi suretiyle etiketsiz olarak ayıplı halde satılmasının mümkün olabileceği, etiketlerinin silinmesi suretiyle satılabilecek olan ürün satış bedelinin 4.650,00 TL olarak alınabileceğinin sektör bilirkişisi tarafından tespit edildiği gerekçesiyle, davacı-karşı davalı vekilinin davasının reddine, davalı-karşı davacı vekilinin davasının kısmen kabulü ile 4.650,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte tahsiline, fazlaşa ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir. Davacı-karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde, mahkemenin kesin süre vermesine rağmen davalı-karşı davacının verilen kesin sürede ticari defterlerini ibraz etmediğini, ancak yeniden ticari defterleri incelemek için bilirkişiye yetki verildiğini, bilirkişi tarafından incelemelerin yapılmasının hatalı olduğunu, bu sebeple sadece davacı ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak hüküm kurulmasını talep ettiklerini, mahkemenin incelemeye tabi tuttuğu ürünlerin davacı şirkete ait ürünler olup olmadığı hususunda yaptıkları itirazların mahkemece dikkate alınmadığını, ürünler başka atölyede imal edilebileceğini, ancak mahkemenin e-posta çıktısı esas alınarak davaya konu ürünler olduğu kabul edilerek hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, oysa ki elektronik posta yazışmalarının delil değeri ve hatta delil başlangıcı dahi değeri bulunmadığını, tacirler arasındaki yazışmaların taahhütlü mektup, telgraf ve elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılması zorunluluğu bulunduğunu, ancak mahkemenin TTK 18. Madde hükmüne açıkça aykırı bilirkişi raporunu esas alarak hüküm tesis etmiş olmasının hatalı olduğunu, davalı tarafa gönderilen faturaya 8 günlük yasal süre içerisinde itiraz edilmediğini, faturaların davacı şirkete teslim edildiğine ilişkin ispat yükü davalı-karşı davacı tarafta olmasına rağmen teslim veya tebliğe ilişkin hiçbir belge veya tebliğe ilişkin belgenin dosyaya ibraz edilmediğini, bilirkişi raporunda bu hususun dikkate alınmadığını, kök ve ek bilirkişi raporunda davacı tarafından davalıya gönderilen faturaların tamamının teslim alınarak ticari defterlerine işlemiş olduğunu, davalı tarafından davacıya gönderildiği iddia edilen faturaların hiçbirisinin davacıya gönderilmediğini, davalının tek taraflı olarak ticari defterlerine işlediğini, mahkemece davacı ticari defterlerinde kayıtlı olmayan faturalara itibar edilerek düzenlenen rapora göre hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, ek bilirkişi raporunda çelişkilerin bulunduğunu, faturaların davacı şirkete tebliği hususunun tanıkla ispat edilemeyeceğini, yazılı delil veya yemin ile ispat edilebileceğini, ancak davalınnı yazılı delil sunmadığı gibi yemin teklifinde de bulunmadığını, bilirkişi tarafından bu hususların dikkate alınmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporlarının ayıplı satış, ihbar ve muayene külfeti ve süresi konusundaki değerlendirmelerin TTK hükümlerine açıkça aykırı olduğunu, ek raporda TTK’nın 23. maddesi yollamasıyla uygulanması gereken TBK’nın 223/2 ve 225 maddeleri ilgili değerlendirmeleri hukuksal anlamda hatalı olduğunu, ek bilirkişi raporunda davalının 2 ve 8 günlük ihbar ve muayene süresine tabi olmadığı yönünde hatalı değerlendirme yaptığını, davalı taraf muayene ve ihbar külfetini yerine getirmemiş olmakla TBK’nın 223/2 maddesi uyarınca davaya konu emtiayı kabul etmiş sayılacağını, davalının ayıp iddiasını hiçbir şekilde kabul etmediklerini, mahkemenin 21.03.2016 tarihli e-posta ile ayıp ihbarında bulunulduğunu kabul ettiğini, TTK’nın 23/c maddesinde düzenlenen 2 ve 8 günlük muayene ve ihbar sürelerine uygun tek ihbarın 18.03.2016 tarihli fatura için geçerli olduğunu, diğer faturalar için süresinde ihbar kabul edilemeyeceğini, YHGK’nın ayıp ihbarının yazılı şekilde ihbarın yapılması zorunluluğu bulunduğuna ilişkin kararın tam aksi yönde her şekilde yapılabileceği yönünde hatalı değerlendirmelerin bulunduğunu, bilirkişi raporunda davaya konu ayıplı teslim sırasında açıkça belli olmayan ayıp olduğunun belirlendiğini, oysa ki harf eksikliği, baskı hatası gibi ayıpların görür görmez anlaşılan açık ve net ayıplar olması sebebiyle 2 günlük muayene ve ihbar süresine tabi olduğunu, “…” yerine “…” yazması vb hataların basiretli tacirin görür görmez anlayacağı türden açık ayıplar olduğunu, bilirkişi tarafından inceleme yapılan ürünlerin davacı tarafından imal edilen ürünler olduğu hususunun belli olmadığını belirterek, mahkeme kararının kaldırılarak asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı-karşı davacı istinaf dilekçesinde, asıl davanın reddine karar verilmesinin doğru olduğunu, karşı davaları itibariyle davanın kısmen kubülü ile 4.650,00 TL kısım yönünden davanın kabulüne karar verildiğini, “… markalı ürünlerin satışının öncelikle marka sahibi firmanın tasarrufunda olabileceği, etiketlerin sahibi suretiyle satılabilecek olan ürün satış bedelinin 4.650.-TL olarak alınabileceğinin sektör bilirkişisi tarafından tespit edilmiş olduğu anlaşılmakla, davalı/karşı davacının davasının kısmen kabulüne” tespitinde bulunan mahkeme kararının katılmadıklarını, marka sahibi firma ile davalı arasındaki yurtdışı ihraç ticari ilişkisi ile davalı arasındaki etiketleme, baskı ticari ilişkisinin birbirinden bağımsız olduğunu, davalının yurtdışına ihraçlarında marka sahiplerine karşı taahhütleri bulunduğunu, davacının davalı şirketi 7.589,85.-TL zarara uğrattığını, davanın tarafı olmayan marka sahibinin dava konusu karara dahil edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, bu hususun bilirkişi raporlarınca da sabit olduğunu, ürünlerin satış bedelinin zarardan düşülmesinin kabulünün mümkün olmadığını, ürünlerin satılamadığını, satılıp satılmayacağı hususunun belli olmadığını, mahkemenin ürünler satılmış gibi hareket ederek piyasa değerinin zarardan düşülmesinin tamamen hatalı olduğunu, zarar hesabının maliyet üzerinden yapılmasının gerekli olduğunu belirterek, mahkeme kararının kaldırılarak asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir.Davacı yüklenici 8 adet fatura nedeniyle iş bedelinin tahsili için giriştiği icra takibine itirazın iptalini talep etmiş, davalı iş sahibi ise yapılan iş sebebiyle uğranılan zararların mahsubu ile uğranılan bakiye zararın tahsilini istemiştir.Davalı yapılan imalatların ayıplı olduğunu ileri sürmüş olup, davacı taraf ayıp ihbarının süresinde yapılmadığını belirttiğinden, dosyadaki sevk irsaliyeleri ve e-mail tarihleri ile ayıplı olduğu ileri sürülen ürünlerin iş sahibine ne zaman teslim edildiği, iş sahibinin ayıp ihbarının TMK 474 maddesi kapsamında süresinde olup olmadığı hususunun tespiti gerekmektedir. Ayıp ihbarının süresinde yapılmadığının anlaşılması halinde ayıp yönünden inceleme yapılmaksızın davacı alacağının ticari defter ve belgelerle dosya kapsamına göre belirlenerek, varsa ödemeler düşüldükten sonra yüklenici alacağına hükmedilmesi gerekir. Ayıp ihtarı süresinde yapılmış ise bu durumda davalının uhdesinde bulunan ve ayıplı olduğu belirlenen ürünlerin etiketlerinin silinmesi suretiyle piyasa malı olarak satılabileceği bilirkişilerce belirlendiğinden söz konusu ürünlerin ayıpsız bedeli ile ayıplı bedeli arasındaki fark davalının zararını oluşturacağından bu miktarın hesaplanarak yüklenicinin iş bedeli ile mahsuplarının yapıldıktan sonra asıl ve birleşen davalardaki talepler yönünden karar verilmesi gerekecektir. Bu husular üzerinde durulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin istinaf taleplerinin kısmen kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının KISMEN KABULÜNE, 2-Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/09/2019 tarih, 2016/1064 Esas, 2019/843 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Taraflarca yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 20/12/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.