Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/985 E. 2022/241 K. 08.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/985
KARAR NO: 2022/241
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/11/2018
NUMARASI: 2017/579 Esas, 2018/1167 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 08/02/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinin iadesi için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulü ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine dair verilen karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, müvekkili şirketin davalıya fason iş yaptırdığını, müvekkili şirket tarafından davalıya ödeme yapıldığı halde davalı yanca üretim yapılmadığı gibi, iş bedelinin iadesinin de yapılmadığını, bunun üzerine müvekkili tarafından davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip yapıldığını, ancak davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve davalının icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı adına dava dilekçesi … Mah., … Cad., No: …, İç Kapı No:…, Arnavutköy-İstanbul adresine tebliğ edilmiştir. Mahkemece, taraflar arasında ticari ilişkinin mevcut olduğu, davacı tarafından davalıya ödemeler yapıldığı, ancak karşılığında işin yapılmadığı, bunun üzerine davacı yanca davalı hakkında takip yapıldığı, davalı yanın itirazı üzerine takibin durdurulduğu, davanın İİK’nın 67. Maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, davalının duruşmalara katılmayıp cevap dilekçesi de sunmadığı, yapılan bilirkişi incelemesinde davalının davacıya borçlu olduğunun belirlendiği, aldırılan raporun hükme esas alınmaya elverişli olduğu, davalının itirazında haksız olup, alacağın likit olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile; davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin kaldığı yerden devamına, asıl alacak miktarının %20’si olan 55.638,05 TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı istinaf dilekçesiyle, davacı ile firması arasında 2012 yılında yapılan anlaşma gereğince davacının çalıştıramadığı atölyenin tarafından çalıştırılacağını, davalı ile çalışacak olan işçilerin giderleri, vergisi, KDV, sigorta primi, işçi ücreti, servis ücreti, kira, elektrik, su ve yemek giderlerinin davalı tarafından karşılanacağı hususunda anlaşıldığını, davalı yüklenicinin son dönemlerde taahhütlerini yerine getirmediğini, bu nedenle borçlandığını, bunun sonucunda da atölyeyi kapatmak zorunda kaldığını, adresinin … Mah., … Cad., … Site İçkapı: … … Blok, D:… Arnavutköy-İstanbul olduğu halde mahkeme tarafından çıkarılan tebligatların … Mah., … Cad., İç Kapı: … No:… Arnavutköy-İstanbul adresine gönderildiğini, tebligatlar üzerinde yazılı … numarasının … bloğa tekabül ettiğini, tebligatların eline ulaşmadığını, bu nedenle savunma hakkının kısıtlandığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. Davacı iş sahibi tarafından davalı yüklenici hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında iş bedeli alacağına istinaden toplam 278.190,21 TL’nin tahsili için 20/04/2017 tarihinde ilamsız takip yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmaktadır. Davalı tarafça mahkeme kararına karşı hem usuli yönden hem de esasa ilişkin olarak itiraz edildiğinden öncelikle usuli itirazların incelenmesi gerekmiştir. Davacı yanca dava dilekçesinde; davalının adresinin “… Mah., … Cad., No: …, İç Kapı No:…, Arnavutköy-İstanbul” olarak gösterildiği, UYAP’ta adresin büyük harflerle aynı olarak göründüğü, ancak tebligat üzerine sistem tarafından adresin … Mah., … Cad., No: …, İç Kapı No:…, Arnavutköy-İstanbul olarak yazıldığı, bu adrese çıkartılan tebligat üzerine posta memurunca … bloğun, … bloka denk geldiğinin elle yazıldığı, … blokta komşu …’ün davalının adreste tanınmadığı yönündeki beyanı gereğince tebligatın posta memurunca bila tebliğ iade edildiği, bunun üzerine mahkemece … blok adresine dava dilekçesi ile tensip zaptının TK’nın 21/2. maddesi gereğince tebliğe çıkarıldığı, posta memurunca … bloka TK21/2.madde gereğince tebligat yapıldığı, mahkemece bu tebligat üzerine tahkikata geçildiği, aşamalardaki tüm işlemlerin, alınan bilirkişi raporunun davalıya yine … bloğa karşılık gelen … blok adresine TK’nın 21/2.maddesi gereğince tebliğ edildiği, en son sözlü yargılamaya geçileceğini bildirir tebligatın da aynı adrese tebliğe çıkartıldığı ve tebligatın TK’nın 21/2. maddesi gereğince tebliğ edildiği, mahkemenin gerekçeli kararının ise davalı tarafından 11/03/2019 tarihinde kalemde bizzat tebliğ alındığı anlaşılmaktadır. Dosya kapsamında bulunan 08/03/2019 tarihli tutanaktan; davalı …’ın, mahkemenin gerekçeli kararı yazılıp henüz tebliğ edilmeden önce mahkemeye sözlü müracaat ederek, kendisine tebligat yapılmadığını, adresinin No:…, İç Kapı No:… olduğunu, ancak tebligatların No:…, İç Kapı No:… adresine yapıldığını, … ile … ‘nın iki ayrı blok olduğunu, tebligat üzerinde yazılı olan … olarak geçen blok numarasının … bloka tekabül ettiğini, bu hususun tebligat üzerine posta görevlilerince de elle yazıldığını, kendisinin … olan blokta oturduğunu, bu sebeple karar verilene kadar dosyada yapılan tebligatların hiçbirisinden haberinin olmadığını beyan etmesi üzerine, mahkemece dosya ve uyap kayıtlarının incelendiği, dosyada davacının bildirdiği adres ile mernis adresinin aynı olduğu, dava dilekçesinde de adresin apartman no kısmının … olarak bildirildiği, bu adrese çıkarılan tebligatın iade edildiği, bunun üzerine davalının mernis adresine tebligat yapıldığı, mernis adresinin de dava dilekçesindeki aynı adres olup, uyap kayıtlarında da … ifadelerinin yer aldığı, ancak uyapta kayıtlı bulunan adres ve dava dilekçesinde belirtilen adresin büyük harfle yazılı olduğu halde, uyapta tebligat evrakı oluşturulup, adres tebligat üzerine sistem tarafından atılırken, kelimelerin ilk harfinin büyük sonraki harflerinin küçük olarak atıltığı, bu sebeple, uyapta doğru olacak şekilde blok numarası … olarak yazıldığı halde, tebligat üzerine “…” ifadesi kelime olarak algılanıp … harfi büyük … harfi de küçük l olacak şekilde “…” olarak geçtiği, bunun da posta görevlilerince blok numarasının davalının beyanı gibi “…” olarak algılanmasına yol açtığı ve “…” olması gereken bloka tebligatların yapılamadığının anlaşıldığı belirtilmiştir. Davalı tarafından dosyaya delil olarak sunulan adres bilgileri formunda davalı yanca 06/12/2013 tarihli beyan üzerine oluşturulan adres bilgisinin “… Mah., … Cad., No: …, İç Kapı No:…, Arnavutköy-İstanbul ” olarak işlendiği anlaşılmaktadır. Yine davalı tarafından dosyaya sunulan … Etap Site Yönetim Müdürü … tarafından imzalanan kaşeli 06/02/2019 tarihli İç Haberleşme Formunda; sitelerinde ikamet eden davalı …’ın adresinin; … Mah., … Cad., … Sitesi, İç Kapı No: …, … blok, daire; … Arnavutköy-İstanbul olduğu, … Mah., … Cad., … Sitesi, İç Kapı No: …’nin ise … bloğun iç kapı numarası olduğu bildirilmiştir. “Hukuki Dinlenme Hakkı” başlığını taşıyan 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesinde “(1)Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. (2)Bu hak; a)Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b)Açıklama ve ispat hakkını, c)Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir.” hükmü bulunmaktadır. Anayasa’nın 36.maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenme hakkı; davalının, usulüne uygun olarak duruşmalara davet edilmesini zorunlu kılar. Bir başka deyişle; mahkeme, davalıyı, savunma hakkı tanımak için usulüne uygun davet etmedikçe yargılamaya devam edip hükmünü veremez. Davalıya, savunma hakkını kullanma imkanı verilmesi, davalıya, usulüne uygun olarak dava dilekçesinin tebliğ edilmesi ile olur. Usulüne uygun tebligatın amacı, davalıya savunma hakkının sağlanmasıdır. (bkz. Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin 28.05.2014 tarih ve 2013/5729 Esas, 2014/3686 Karar sayılı kararı) Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava dilekçesinin davalı asıl adına yanlış adrese tebliğ edildiği anlaşıldığından bu tebligatın, açıklanan kanun hükümleri ve Yargıtay kararları karşısında usulsüz olduğu anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece Anayasa’nın 36. Maddesinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde ve 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkına aykırı davranılarak, davalı asıla yapılan usulsüz tebligat sonrasında, davalının savunması alınmadan ve delilleri toplanmadan yargılamaya devam edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davalıya 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde dava dilekçesi tebliğ edilip, tarafların iddia ve savunmaları tespit edilip, sunacağı deliller toplanarak hep birlikte değerlendirilmek suretiyle varılacak uygun sonuç dairesinde yeniden bir karar verilmesi için yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak, dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/11/2018 tarih, 2017/579 Esas, 2018/1167 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 08/02/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.