Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/922 E. 2019/988 K. 10.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/922
KARAR NO : 2019/988
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/06/2017
NUMARASI : 2016/602 Esas, 2017/549 Karar
DAVANIN KONUSU: İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ : 10/09/2019
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili dilekçe ve beyanlarında özetle; taraflar arasında Devlet Su İşlerinin … Bölge Müdürlüğü 141 Şube Müdürlüğü’nün idari binaları yapım işinde bir takım işlerinin imalatı kapsamında 08/04/2014 tarihinde malzeme + işçilik sözleşmesi imzalandığını, sözleşme kapsamında müvekkilinin edimlerini ifa ederek işin davalıya teslim edildiğini, davalı tarafça sözleşme ile kararlaştırılan ödemelerin zamanında ve eksiksiz olarak ödemesinin yapılmadığını, ayrıca sözleşmede kararlaştırılmayan bir takım bedellerin müvekkilinin hakedişlerinden haksız olarak kesildiğini, müvekkilinin ödenmeyen alacakları için İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, davalının itirazı üzerine icra takibinin durduğunu, tarafların ticari defterleri incelendiğinde durumun ortaya çıkacağını belirterek, İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına davalı tarafça yapılan itirazın iptaline, takibin devamına ve haksız itiraz nedeniyle davalı aleyhinde %20’den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ve beyanlarında özetle; davacı tarafın alacaklı olmadığı gibi müvekkili şirkete borcunun bulunduğunu, İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/445 Esas sayılı dosyası incelendiğinde, davacı yanın müvekkiline sözleşmeden kaynaklanan cezai şart, kesinti ve ihtar giderleri ile davacı yanın teknik personel bulundurması gerekirken bulundurmaması nedeniyle müvekkilinden işçi alacağı olarak haksız yere tahsil edilen ücret olmak üzere toplam 127.088,38 TL borcunun bulunduğunu, dava konusu yapılan fatura ve içeriklerini, dayanak yapılan cari hesap ilişkisini kabul etmediklerini, faturaların tamamının müvekkili şirkete ulaştırılmadığı gibi faturaların tebliğ edilmediğini, davacı tarafın yazılı sözleşme ile yüklendiği edimleri sözleşmede yazılı sürede yapıp bitirmediğini, işi sözleşmeye uygun olarak yapmadığını, müvekkili şirket teslim etmediğini, kullandığı teknik malzeme, işçilik vs. sözleşmeye aykırı yapıldığını , kısmen de olsa yaptıkları işlerde eksiklikler, hatalar ve ayıplar, yetersizliklerin bulunduğunu, dava tarafın Sgk ve diğer kamu kurumlarına olan borçlarını ödeyip mükellefiyetini kapatmadığını, sözleşmede yazılı taahhütlerine aykırı hareket ettiğini, müvekkili şirket tarafından Sgk ödemeleri ve diğer kamu kurumlarına ödeme yapmak zorunda kaldığını beyanla faturalardan ve başkaca bir nedenden olayı müvekkilinin herhangi bir borcunun bulunmadığını, davacı ile yapılan sözleşme hükümleri gereğince müvekkilinin davacıdan cezai şart, kesinti bedeli ve ihtar giderleri ve sözleşmeden kaynaklı ve davacı tarafça ödenmesi gereken işçi alacaklarının olduğunu belirterek dosyanın İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/445 Esas sayılı dosyası ile uygun görülmesi halinde birleştirilmesini, aksi halde reddini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonunda 08/06/2017 tarih, 2017/549 Karar sayılı karar ile; “Davalının kendi defterinde kayıtlı olup da davacının defterinde kayıtlı olmayan ödemelerini ispat edemediği, her ne kadar davalı taraf 02/05/2017 tarihli beyan dilekçesinde hatalı ve eksik işler bulunduğunu, Sgk ve diğer kamu kurumlarına olan yükümlülüklerin yerine getirilmediğini beyan ederek takas mahsup def ‘inde bulunmuş ise de davalı tarafın cevap dilekçesi sunmadığı ve beyan dilekçesini de ön inceleme duruşmasından sonra sunduğu nazara alındığında davacı tarafın açık muvafakati olmayan takas ve mahsup def ‘inin usulüne uygun olarak sürülmemiş olması nedeniyle nazara alınmasının mümkün olmadığı, ayrıca davalı Mahkememizin 2017/445 Esas sayılı dosyasından cezai şart alacağına ve Sgk ödemelerine ilişkin dava açmış ise de takas mahsup def ‘ini bulunmaması nedeniyle bu alacak kalemlerinin eldeki davada tenzilinin mümkün olmadığı, bunun yanı sıra davalı taraf icra takibine itirazında bir kısım işlerin eksik yapıldığını ve Sgk yükümlülüklerinin yerine getirilmediğini beyan ederek itiraz etmiş ise de itirazında takas ve mahsup talebinin bulunmadığı…” gerekçesiyle davalının takas ve mahsup talebi gözönüne alınmaksızın “Davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, Davalı takip borçlusunun İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazının 35.110,66 TL asıl alacak yönünden iptaline, alacağı takip talebinde olduğu gibi takip tarihinden itibaren ticari faiz uygulanmasına, Hüküm altına alınan asıl alacağın %20 si olan 7.022,13 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” şeklinde karar verildiği görülmüştür.Davalı vekili 13/07/2017 tarihli istinaf dilekçesi ile; “Öncelikli olarak müvekkil yan olarak ilk derece mahkemesine, 02/05/2017 tarihinde sunmuş olduğumuz beyan dilekçesi ile müvekkil şirketin davalı yana borçlu olmadığını aksine alacaklı olduğunu davacı yanın sözleşmeden kaynaklı edimlerini yerine getirmediği gibi şantiyedeki SGK ve diğer kamu kurumlarına olan borçlarını ödeyip mükellefiyetlerini yerine getirmediği bu nedenle sözleşmede yazılı taahhütleri aykırı hareket ettiği, dolayısıyla tüm bu nedeler ile müvekkil şirket tarafından SGK ödemeleri ve diğer kamu kurumlarına ödemeler yapılmak zorunda kalınıldığı hususlarını etraflıca beyan etmemize rağmen müvekkil yan tarafından yapılan bu ödemeler mahkemece hiçbir şekilde karara esas alınmamıştır. kaldıki bu hususlar ödemeye ilişkin beyanlar olup karşı tarafından muvafakati aranmaksızın yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir. Ayrıca, davayı genişletme ve değiştirme yasağına tabi olan durumlar kanunda açıkça belirtilmiş olup, tarafların cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçelirinde gösterdiği vakıaları değiştirmesi veya bu vakıalara yeni bir vakıa eklemesi yasağın ihlali anlamına gelir. tarafların mevcut vakıanın içeriğine dahil olan bir hususu ileri sürmeleri veya açıklamaları yeni vakıa ileri sürdükleri anlamına gelmez. ayrıca mevcut vakıaların delili olan hususların, delillerin gösterilmesi sınırları çerçevesinde gösterilmesi de yeni vakıa ileri sürülmesi değildir. Dolayısıyla; müvekkil yanca mahkemeye sunulan beyan dilekçesinde öne sürmüş olduğu; davalı yana borçlu olmadığını aksine alacaklı olduğunu davacı yanın sözleşmeden kaynaklı edimlerini yerine getirmediği gibi şantiyedeki SGK ve diğer kamu kurumlarına olan borçlarını ödeyip mükellefiyetlerini yerine getirmediği bu nedenle sözleşmede yazılı taahhütleri aykırı hareket ettiği, dolayısıyla tüm bu nedeler ile müvekkil şirket tarafından SGK ödemeleri ve diğer kamu kurumlarına ödemeler yapılmak zorunda kalınıldığı hususları yeni bir vakıa olmayıp mevcut vakıanın delili olan hususlar olduğundan ilk derece mahkemesinin bu hususları değerlendirmeden hüküm tesis etmesi hukuka ve yasaya açıkça aykırıdır. Bu nedenle istinaf talebimizin sayın mahkemenizce kabul edilmesini arz ederiz” şeklinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.Davalı vekilinin istinaf dilekçesindeki iddialarının değerlendirilebilmesi için öncelikle aynı kavramlar gibi gözüken takas-mahsup müesseselerinin incelenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, TAKAS; TBK.’nın “Borçların ve Borç İlişkilerinin Sona Ermesi Bölümünde” 139 ile 145. maddeleri arasında ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre; 2 kişi karşılıklı olarak bir miktar parayı veya konuları bakımından aynı türden malı bir birine borçlu oldukları takdirde her iki borç muaccel ise, taraflardan her biri borcunu alacağı ile takas edebilir. Takas bozucu yenilik doğuran bir haktır. Bu hak, tek taraflı, şekle bağlı olmayan, varması gerekli bir irade beyanına ve şarta bağlanmadan kullanılır. Takasın geçerli olması için karşı tarafın kabul veya onayına gerek yoktur. Takas hakkının kullanılması, borcu sona erdiren durumlar arasında düzenlenmektedir. Takasın dava sırasında ileri sürülmesi usul hukuku bakımından, geniş anlamda bir def’i niteliğindedir. Davalı davadan önce takas beyanında bulunduğu iddiasını cevap dilekçesinde ileri sürmelidir. Aksi takdirde savunmayı genişletme yasağı söz konusudur. İlk defa davada ileri sürülen takas, diğer savunmaların tabi olduğu hükümlere tabidir. Buna göre davalının takas def’ini cevap dilekçesinde bildirmesi gerekmekte olup bu aşamadan sonra yapılan takas def’i savunmayı genişletme olarak kabul edilmektedir. Ancak davacı bu duruma karşı koymaz ise esasa cevap süresi içinde bildirilmeyen takas def’i mahkemece dikkate alınmalıdır.MAHSUP; Bazı sebepler dolayısıyla bir alacak miktarında indirim yapılmasını ifade eder. Alacak miktarından indirilecek değer bir karşı alacak değildir. Burada sadece alacağın net miktarının bulunması için yapılan bir hesap işlemi bulunmaktadır. Takas ve mahsup kavramları yönünden hukuki nitelik açısından ayrıma gidildiğinde; takasın bozucu yenilik doğuran bir hakkın kullanılması niteliğinde olduğu, mahsubun ise yenilik doğuran bir hakkın kullanılması olmayıp, alacağın kapsamını etkileyen durumlara ilişkin bir “itiraz” teşkil ettiği söylenmelidir. Diğer bir ayrım ise, etki doğurmalarına ilişkin olmaktadır. Takasta geçmişe etkili olarak sona erme hali mevcuttur, bu halde sona erme irade beyanına bağlı gerçekleşmektedir. Mahsupta ise, alacak miktarı mahkemenin vereceği kararın kesinleşmesiyle hukuk alanında etki doğurmaktadır. Son bir ayrım bağlantı hususuna ilişkin olmaktadır. Mahsup edilen kazanım ile alacak aynı hukuki ilişkiden doğduklarından veya aynı konuya ilişkin olduklarından oranlarında sıkı bir bağlantı işin doğası gereği bulunmaktadır. Takasta ise, mahsuptaki gibi sıkı bir bağlantı olmadığı gibi böyle bir bağlantıya gerek de yoktur.Doktrinde ve Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarına göre takas veya mahsup talepleri için ayrı bir dava açılmasına gerek yoktur.İstinafa konu uyuşmazlık davalının takas-mahsup talebinin mahkemece dikkate alınmamasının yerinde olup olmadığı yönündedir. Yukarıdaki açıklamalar,maddi ve hukuki durum ışığında, davalının 02/05/2017 tarihli beyan dilekçesindeki talebinin mahsuba ilişkin olup, itiraz niteliğinde olduğu sonucuna varılmıştır.Mahsup itirazı, yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir. Hal böyle olunca; mahkemece itiraz niteliğindeki mahsup talebi dikkate alınmak suretiyle yargılama yapılması gerekmekte iken davalının talebinin def’i olarak nitelendirilmesi ve savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında değerlendirilmesi hatalı olmuştur. Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile, mahsuba ilişkin taraf delilleri toplanarak sonuca gidilmesi ve kaldırma sonucuna göre karar verilmesi için mahkeme kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin usul yönünden kısmen KABULÜNE,2-İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/06/2017 tarih, 2016/602 Esas, 2017/549 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 10/09/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.