Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/921 E. 2022/161 K. 27.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/921
KARAR NO: 2022/161
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/02/2019
NUMARASI: 2016/652 Esas, 2019/100 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ : 27/01/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davacı vekili, taraflar arasında 08/08/2011 tarihinde Güngören Belediyesi … Caddesi … Yol Yapım işine ilişkin sözleşme yapıldığını; davalı taşeronun sözleşme gereği üstlendiği işte çalıştırdığı her elemanın SGK bildirimini yapmak ve sosyal güvenlik primi yatırmakla yükümlü olduğunu; davalı şirkete Kadıköy … Noterliğinin 26/02/2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamenin keşide edildiğini; davalı şirketin ihtarnameye cevaben SGK’ya borcu olmadığı gerekçesi ile borcu ödemeyi reddettiğini belirterek, davalının sorumluluğunda olan ancak davalı tarafça ödenmeyip, davacı tarafça ödenmek zorunda kalınan sigorta primi, gecikme zammı ve gecikme faizi toplamı 33.182,13 TL SGK prim borcunun 03/05/2013 ödeme tarihinden itibaren ticari faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; yetkili mahkemenin Bakırköy mahkemeleri olduğunu; davanın zamanaşımı sebebiyle reddi gerektiğini; müvekkilinin prim borcu ve fark işçilikle ilgili herhangi bir borcu olmadığını, davanın kabulü manasına gelmemek kaydıyla, davacının SGK’ya ödediğini iddia ettiği fark işçilik bedelinden müvekkilinin sorumlu olmadığını, ihaleli işlerde SGK tarafından çıkarılan asgari işçilik ve buna bağlı fark sigorta prim borcundan kamu idareleri, döner sermayeli kuruluşlar ve bunlardan ihaleyle iş alan (asıl) işverenin sorumlu olduğundan, alt işverenin ise (taşeron) alt işverenlik sözleşmesinde açık bir düzenlemeye yer verilmemesi durumunda fark sigorta prim borcundan sorumlu olmadığını, müvekkilinin alt yüklenici olarak davacıyla yapmış olduğu sözleşmenin gereklerini sözleşmeye uygun ve zamanında yaptığını belirterek, her türlü fazlaya dair dava ve talep hakları saklı kalmakla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davacı yüklenici ile davalı alt yüklenici arasında imzalanan 08/08/2011 tarihili sözleşmenin 4.3.1. Maddesinde davalı alt yüklenicinin, çalıştırılan her elemanın sosyal güvenlik primini yatırmakla yükümlü olduğunun hüküm altına alındığı; SGK cevabında, taraflar arasındaki sözleşmeye konu işin yapıldığı yerin 18/08/2011 tarihinde işleme alındığı, 31/12/2011 tarihinden sonra iş yerinin faaliyetinin bittiğinin belirtildiği; SGK tarafından yapılan incelemede sözleşmeye konu iş ile ilgili olarak 80.726,16 TL fark işçilik miktarı üzerinden 28.254,15 TL sigorta primi ve 31/03/2013 tarihi itibariyle 4.607,03 TL gecikme cezası olmak üzere toplam 32.861,18 TL borç tahakkuk ettirildiği, davacının bu bedele itiraz etmeksizin işleyen faizle birlikte 33182,13 TL olarak ödediğnin tespit edildiği; davalı, sözleşmeye konu yer ile ilgili prim borcunun bulunmadığına dair SGK tarafından düzenlenen 21/03/2016 tarihli yazıyı delil olarak göstermiş ise de, aynı yazıda, belirtilen hususların ibra anlamına gelmediği, ilişiksizlik belgesi niteliğinde olmadığının belirtildiği; davalı tarafından, işyerinde çalışan işçilerle ilgili olarak davacıya 48.872,00 TL işçilik bildirildiği, tahakkuk eden 18.662,40 TL primi ödediği, fakat SGK tarafından yapılan incelemede 80.726,16 TL fark işçilik miktarı tespit edildiği ve toplam 32.861,18 TL eksik işçilik primi ve gecikme bedeli tahakkuk ettirdiği, taraflar arasındaki sözleşmenin 4.3.1. maddesinde alt yüklenici olan davalının, çalıştırılan her elemanın sosyal güvenlik primini yatırmakla sorumlu olduğunun düzenlendiği, bu durumda iş yerinde çalışıp da bildirilmeyen işçilerin primlerinden davalının sorumlu olduğu, aksi yöndeki bilirkişi raporuna itibar edilemeyeceği, davacı tarafından ödemenin yapıldığı tarih itibariyle davalı lehine zenginleşme gerçekleştiği ve temerrüdün bu tarihte başladığı gerekçesi ile davanın kabulü ile 33.182,13 TL’nin 03/05/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; taraflar arasında imzalanan 08.08.2011 tarihli sözleşme gereği müvekkilinin işi tam ve zamanında yerine getirerek teslim ettiğini; SGK’nın 21.03.2016 tarihli yazısında görüldüğü gibi müvekkilinin çalıştırdığı tüm işçilerin primlerini ödediği için bu işle ilgili işyeri 29.02.2012 tarihi itibariyle kanun kapsamından çıkartıldığı, SGK kaydı kapatılarak iz işlemi yapıldığını; bu konudaki tüm belgelerinin cevap dilekçesi ekinde sunulduğunu; müvekkilinin SGK’ya ve davacı şirkete hiçbir borcu olmadığını; davacının dava dilekçesine eklediği 20.03.2013 tarihli SGK yazısında açıkça ifade edildiği gibi davacının SGK’ya ödediği, davacının yeterli işçilik bildiriminde bulunmaması nedeniyle ortaya çıkan “asgari işçilik tutarı yani fark işçilik bedeli” olduğunu; bu bedelden davacı sorumlu olduğu için SGK’nın davacıdan talep ettiğini; sözleşmede fark işçilik bedelinden müvekkilinin sorumlu olduğuna dair herhangi bir hüküm olmadığını, bu hususun bilirkişi raporunda belirtildiğini; SGK’ya 09.05.2013 tarihinde yapılan başvuruda, davacı, asgari işçilik tutarının muhatabı kendisi olduğu için, kuruma bildirilen işçilik tutarının kurumca belirlenen tutarın altında olması halinde aradaki farkı kuruma ödemek istediğini ifade ettiğini; davacının 30.05.2013’de SGK’ya ödediği fark işçilik bedelini müvekkilinden 2016 yılında talep ettiğini, işin davacıya teslim edildiğini, kesin hesapların görüldüğünü; müvekkilinin davacıda bulunan teminat senedine ilişkin dava ve talep haklarını saklı tuttuklarını; davacı tarafın doğrudan ödeme cihetine giderek işçilik fark ödemesinin kendisine ait olduğunu kabul ettiğini, müvekkilinden talep etmesinin mümkün olmadığını; SGK’nın işçilik oranı fark bildirimi yazısına itiraz etmesi, iptalini istemesi mümkünken itirazda bulunmadan ödediğine göre, işçilik fark ödemesini kendisinin olduğunu kabul ettiğini; SGK ya iade edip müvekkiline gönderilmesini, müvekkilinin yazıya itiraz için yargıya başvurma hakkını kullandırması gerektiğini, rücu etmesinin mümkün olmadığını; mahkemenin, dosyada bulunan bilirkişi raporuna neden itibar edilmediğine dair bir gerekçe sunmadığını; mahkemenin kararının gerekçesinin dava ile bir ilgisi bulunmadığını; bilirkişi raporunda da müvekkilinin prim borcunun bulunmadığı, fark işçilik bedelinden ilgili yasalar gereği davacı (asıl işverinin) sorumlu olduğunun tespit edilmiş olup, davanın reddi gerektiğini; davayı kabul manasına gelmemek kaydı ile ödemenin 03/05/2013 tarihinde yapıldığı, davanın 18/05/2016 tarihinde açıldığını, mahkemenin sebepsiz zenginleşme olduğunu kabul ettiğine göre, sebepsiz zenginleşme davalarında zamanaşımı 1 yıl olduğundan davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmesi gerektiğini; dava işçilik oranı ile ilgili olduğuna göre davanın da iş mahkemesinde görülmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Uyuşmazlık taraflar arasında düzenlenen ve ihtilaf konusu olmayan eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici sahibi tarafından, taraflar arasında düzenlenen 08.08.2011 tarihli sözleşme gereği, SGK ya ödenen işçilik fark oranı bedelinin davalı taşerondan tahsili için dava açılmış, davalı bu bedelden sorumlu olmadığını, davalının borcu üstlenerek ödediğinden kendisine rücu edilemiyeceğini savunmuştur. Davacı yüklenici ile davalı alt yüklenici arasında 08/08/2011 tarihinde Güngören Belediyesi … Caddesi … Yol Yapım işine İlişkin sözleşme yapıldığı; SGK tarafından, taraflar arasında düzenlenen sözleşmeye konu iş ile ilgili olarak belirlenen işçilik oranının davacıdan tahsilinin istenmesi üzerine, davacının itiraz ettiği, itiraz üzerine SGK tarafından işçilik oranı belirlenerek 12/02/2013 tarihli yazı ile, 80726,16 TL fark işçilik miktarı üzerinden 28.254,15 TL sigorta primi ve 31/03/2013 tarihi itibariyle 4607,03 TL gecikme cezası olmak üzere toplam 32.861,18 TL borç tahakkuk ettirildiği, davacının bu bedeli 30/05/2013 tarihinde 33.182,13 TL olarak ödediği ihtilafsızdır. Somut olayda ihaleli iş nedeniyle kurumun yeniden işçilik oranı belirleyerek, belirlenen orana göre tahakkuk ettirilen pirim ve gecikme zammının davacı yüklenici tarafından kuruma ödendiği; bu bedeli ödeme yükümlülüğü hakkında yasal düzenleme bulunmadığı ancak fark işçilik bedelinin davalının yükümlendiği iş nedeniyle tahakkuk ettirildiği; SGK nın yasal olarak davacıyı muhatap aldığı; taraflar arasında yapılmış sözleşmenin 4.3.1. Maddesi gereği çalıştırılan işçilerin SGK borçlarından davalı şirketin sorumlu olacağının düzenlendiği, yapılan ödemenin yüklenicinin üstlendiği iş nedeniyle SGK’ya yapılan eksik bildirime dayalı olarak tahakkuk ettirildiğine göre bu bedelden davalının sorumlu olduğu; taraflar arasındaki ihtilafın eser sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğu ve ödeme tarihine göre zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi isabetli olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/02/2019 tarih ve 2016/652 Esas, 2019/100 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 2.266,68 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 566,67 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.700,01 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 27/01/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.