Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/911 E. 2022/91 K. 18.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/911
KARAR NO: 2022/91
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/02/2019
NUMARASI: 2018/54 Esas, 2019/167 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ : 18/01/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili; davalı şirketin müvekkili şirket ile iletişime geçecek ev hediyesi kampanyası için mağaza içi satışı arttırmak amacıyla yaratıcı fikir ve görsel çalışmaları talep ettiğini, davalı şirketin talep ettikleri işlerin tamamlandığını, düzenlenen faturanın davalı şirkete tebliğ edildiği, ancak ödeme yapmadıklarını, müvekkili şirketin fatura alacağının tahsili amacıyla Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığı, davalının takibe haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini belirterek, davalının itirazının iptaline, takibin devamına, %20 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; müvekkili şirket ile davacı şirket arasında anlaşılmış olan bir ticari ilişki bulunmadığını, davacı şirketin müvekkili şirkete reklam fikrini paylaştığı gerekçesiyle fatura düzenlediğini, ancak müvekkili şirketin reklam önerisini kabul etmediği gibi bu fikri kullandığı herhangi bir faaliyetin de bulunmadığını, davacı şirketin herhangi bir hukuki dayanağı bulunmaksızın düzenlediği fatura ile icra takibi başlatıldığını, bu bağlamda hukuki dayanaktan yoksun ve gerçeği yansıtmayan takibe itiraz ettiklerini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece; bilirkişi tarafından yapılan incelemede 13.806,00 TL bedelindeki faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olduğu, buna karşılık herhangi bir ödemenin bulunmadığı, davalı defterlerinde davacı tarafa herhangi bir borç kaydının olmadığı, davalı defterlerinde herhangi bir ticari ilişkiye saptanmadığının belirtildiği; davacı taraf delillerinden bulunan mail yazışmaları her ne kadar yasal delil niteliğinde bulunmasa da yazılı delil başlangıcı sayılarak, taraflar arasında …com.tr uzantısı ile … ile, ….com uzantısı ile … arasındaki yazışmalarda demo çalışmalarının yapıldığı, çeşitli görsellerin hazırlandığı, hediyeni şimdi seç tasarımının onaylandığı, … tarafından “…” dendiği, her ne kadar davalı tarafça ticari ilişkinin bulunmadığından bahsetilmiş ise de resmi uzantılı mail adreslerindeki çıktılardan bu ticari ilişkinin bulunduğuna dair yazılı delil başlangıcının bulunduğu; MK.2 gereğince herkes haklarını kullanmakta borçların eda etmekte dürüstlük ilkesine riayet etmek zorunda olduğundan, dosyadaki resim ve yazışmalardan davacı tarafça hizmetin verildiği anlaşılmakla kesinleşen fatura bedeli kadar alacağın varlığının kabulü ile, Büyükçekmece … İcra Dairesinin … sayılı dosyasında davalı tarafın 13.806,00TL borçlu olduğunun tespiti ile bu miktar üzerinden itirazın iptali ve takibin devamına; davacı tarafça davalı şirkete gönderilen İhtarnamenin tebliğinden itibaren verilen 7 gün sürede fatura bedeli ödenmediğinden, temerrüdün 21.12.2017 tarihinde başladığı bu tarihten itibaren ticari avans faizi uygulanmasına; icra takibindeki likit alacak haksız itiraza uğradığından, takibin durması nedeniyle takdiren %20 icra inkar tazminatı uygulanmasına karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; müvekkili şirketin pazarlama departmanı, başlattığı kampanyanın verimini artırmak amacıyla farklı sunum fikirleri ve görsel çalışma önerileri için davacı şirket ve diğer başka şirketlerle iletişime geçerek önerilerini talep etmesi üzerine, davacı şirket yetkilileri ile davalı şirketin pazarlama ve iletişim uzmanları arasında mail yoluyla sözleşme öncesi bilgi ve fikir alışverişi yapıldığını; müvekkili firma yetkililerinin sözleşme için olumlu dönüş yapmadığını, müvekkili şirket yetkilileri tarafından onaylanmış bir sözleşme ve bu sözleşme sonucu ortaya çıkan onay verilmiş bir fatura bulunmadığını; bilirkişi tarafından davalı şirket defter ve bilgilerine gerekli incelemeler yapılarak davalı firma kayıtlarında gibi sözleşme kurulduğuna dair belge veya fatura kaydına ulaşamadığını; bir sözleşmeye dayanmayan faturanın soyut olarak muhatabına gönderilmesi ve muhatabın faturaya itiraz etmemiş olmasının onun kesinleştiği sonucunu doğurmayacağını (Yargıtay 15. HD T. 27.6.2002 E. 2002/1631 K. 2002/3536 ve Yargıtay 11. HD T. 8.6.1988 E. 1988/60 K. 1988/3809 emsal olduğunu); 6098 sayılı TBK1. maddesi gereği, taraflarca anlaşılan sözleşmede yer alan hususlara dayanan hizmetlerin bedelleri fatura konusu olması gerekirken, fatura bedelini oluşturan hizmetler dikkate alındığında davalı şirket tarafından işbu hizmetlerin onaylanması bir yana, talep dahi edilmeyen işlerin mevcut olduğunun görüleceğini; eser sözleşmesini meydana getiren unsurlardan biri olan, eser meydana getirme ve teslim etme borcunun yerine getirilmediğini, müvekkili şirket tarafından davacı şirketten iddia ettiği bir hizmet/iş teslim alınmadığı ve kullanılmadığını; bilirkişi raporunda davalı şirkete ait gerekli defter ve belgelerin incelenmesinde davacı şirkete dair hiçbir işe, faturaya rastlanmadığını; Yargıtay 15. HD 2006/6537 E. 2007/6823 K 31.10.2007 tarihli içtihadı gereği, bir tarafın tek taraflı olarak sözde kurulmuş sözleşme gereği ifa edilen işin bedelini belirlediği ve karşı tarafı işbu faturayı ödemeye zorunlu bıraktığı bir sözleşme şartının hukuken geçerli olmadığını; müvekkili ile davacı arasında karşılıklı anlaşılmış bir eser sözleşmesi bulunmadığını, TBK’nın 4. ve TTK 18/3 maddesine göre mahkemece dayanak olarak belirtilen e-mailin müvekkili şirket açısından bağlayıcılığı olmadığını; davacı firmanın iddia ettiği personelin TBK 547/1 maddesi gereği şirket ad ve hesabına olayda iddia edilen, hukuki sonuç doğuracak işlemleri yapmaya yetkisi olmadığını; YHGK 2011/12-549 E. 2011/644 K. 19.10.2011 T.) mail yoluyla müvekkili şirket adına bilgi alışverişi yapan şahısların şirkete hak kazandırma ve borç yükleme yetkilerine sahip olmadığını, TBK madde 40/2 madde gereği davanın reddi gerektiğini; hazır olmayanlar arasında kurulan sözleşmelerin, kabulün gönderildiği andan başlayarak hüküm doğuracağı, açık bir kabulün gerekli olmadığı durumlarda, sözleşme önerinin ulaşma anından başlayarak hüküm doğuracağını; davacının savına göre ortada olan eser sözleşmesinin kurulması açık kabule bağlıyken, pazarlama departmanının, yapılan çalışmalar için kullandığı “okey” ifadesinin eser sözleşmesi kurma yönünde bir kabul beyanı olarak nitelendirilemeyeceğini; kararın, eksik inceleme ve araştırma neticesinde hüküm altına alındığını, emredici kanun hükümlerine aykırı olduğunu, karara esas alınan bilirkişi raporunun teknik açıdan yetersiz, istinaf denetime elverişsiz ve soyut kavramlara dayalı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesine, davalı aleyhine hükmedilen icra inkar tazminatı, diğer masraflar ve vekalet ücreti kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibi olup, akdi ilişkinin varlığı davalı tarafça red edilmiştir. Taraflar arasındaki akdi ilişkinin varlığını ispat yükü davacı taraftadır. Karşılıklı edimleri içeren eser sözleşmelerinde yüklenicinin görevi eseri sözleşmesine, amacına ve tekniğine uygun tamamlayarak teslim etmek, iş sahibinin görevi ise, sözleşmede kararlaştırılan yükümlülükler varsa bunların yerine getirilmesiyle eserin bedelini ödemekten ibarettir. Kural olarak eser sözleşmesi ilişkisinin kurulması herhangi bir şekil şartına tabi olmayıp, tarafların “icap” ve “kabul” iradelerinin birleşmesiyle sözleşme ilişkisi kurulur. Şekil şartı, sözleşmenin geçerlilik şartı olmayıp, ispat şartıdır. (Yargıtay 15 HD’nin 25/09/2018 tarih,2018/3698 E, 2018/3394 K sayılı kararı) 4721 sayılı TMK’nın “İspat yükü” başlıklı 6. maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü amirdir. Somut olayda, mahkemece alınan bilirkişi raporuna göre takibe konu 13.806,00 TL bedelindeki faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, ödeme kaydının bulunmadığı, davalı defterlerinde davacı tarafa herhangi bir borç kaydının olmadığı, davalı defterlerinde herhangi bir ticari ilişkiye saptanmadığının belirlendiği; bilirkişi raporuna göre davacı yüklenici şirket tarafından iş bedeli olarak davalıya gönderilen davaya konu takip dayanağı faturanın davalı şirket tarafından ticari defterine kayıtlı olduğu tespit edilmiştir. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin içtihat ve uygulamalarına göre, faturanın taraf defter kayıtlarında yer almış olmasının taraflar arasında akdi ilişkinin bulunduğunun kabulü için yeterli olarak benimsenmesi karşısında, mahkemenin akdi ilişkinin varlığına kabul etmesi yerinde olmuştur. Davacı tarafça işin teslim edildiğine dair mail kayıtlarına davalı personelin hukuki sonuç doğuracak işlemleri yapmaya yetkisi olmadığı itirazında bulunmuş ise de maillerin şirket elemanı tarafından gönderildiği konusunda ihtilaf olmadığına göre, işin teslim edildiği kabul edilerek davanın kabulü yönünde verilen mahkeme kararı usul ve yasaya, açıklanan gerekçe ve gerektirici sebeplere uygun bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/02/2019 tarih ve 2018/54 Esas, 2019/167 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 943,08 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 300,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 643,08 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 18/01/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.