Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/910 E. 2022/616 K. 29.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/910
KARAR NO: 2022/616
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/12/2018
NUMARASI: 2017/312 Esas, 2018/1392 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 29/03/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 19.11.2015 tarihinde davalının sahibi olduğu, … Mah. … Caddesi No:… Esenyurt/İstanbul adresinde inşası devam eden yapıların dış cephe alüminyum imalat ve cam işlerinin yapılması için 930.000 Euro’luk bir sözleşme imzalandığını, sözleşme kapsamında müvekkilinin üzerine düşen edimleri kesintisiz olarak büyük oranda yerine getirmeye özen gösterdiğini, işi tamamladıkça davalı tarafça hak edişlerin de müvekkili şirkete ödendiğini, durum bu şekilde ilerlerken davalı tarafın ilaç imalatına ilişkin makinaları bina içerisine koyacaklarını beyan etmeleri üzerine, kapıların takılmamasını talep etmesinden kaynaklanan nedenler ile bir kısım iş eksikleri kaldığını, müvekkil şirketin son hak edişinin fatura edilip gönderilmesine rağmen davalı tarafça ödenmediğini, davalı tarafın 13.01.2017 tarihinde Beyoğlu … Noterliğinden müvekkiline karşı keşide ettiği ihtar ile sözleşmeyi fesih ettiklerini ve sözleşmenin 48. maddesinin c ve d bentlerinde bahsedilen cezai şart nedeni ile müvekkilinden 1.376.400 Euro alacaklı olduklarını beyan ettiklerini, ihtarnamede davalı tarafça müvekkilinin 66.877,85 Euro alacağının olduğunun fakat davalı tarafın bunu cezai şart alacağından mahsup edilmiş sayılacağının belirtildiğini, yine davalı tarafça müvekkili şirkete gönderilen 08.02.2017 tarihli Beyoğlu … Noterliğinin … yevmiye nolu ihtarnamesi ile davalının 66.877,85 Euro olan cari hesap borçlarını kabul ettiğini ancak bunun cezai şart borcundan düşüldüğünü beyan ettiğini, söz konusu sözleşmenin dahi 930,000 Euro’luk olup, belirlenen cezai şart miktarını kusurları olmaması nedeni ile kabul etmediklerini, ayrıca miktarın çok fahiş olduğunu, zira bu miktann ödenmesinin müvekkilinin iflasına neden olacağını, ayrıca davalı tarafça müvekkil şirketin davalı şirkete bu sözleşme kapsamında vermiş olduğu … Bankası A.Ş 12.02.2016 tarihli 200.000.00- TL bedelli teminat mektubunun da cezai şart gerekçesiyle davalı tarafça müvekkili şirketten hiçbir alacakları yok iken nakde çevrildiğini ve sözde cezai şart alacağından mahsup edildiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 66.877,85 Euro’luk alacağın 21/12/2016 tarihinden itibaren hesaplanacak ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirket ile davacı arasında 19.11.2015 tarihinde … Tic. A. Ş. Dış Cephe Alüminyum İmalatları ve Cam İşlerine Ait Sözleşme imzalandığını, bu sözleşme ile yüklenici davacının “… Mahallesi … Caddesi No: … Esenyurt / İstanbul” adresinde inşaatı devam eden 2 adet yapı bloğunun Dış Cephe Alüminyum İmalatları ve Cam İşlerini yapmayı ve Sözleşmeye konu işlerin tamamını en geç 21.04.2016 tarihine kadar bitirmeyi kabul ve taahhüt ettiğini, bunu takiben işyerinin davacıya 23.11.2015 imza tarihli İş Yeri Teslim Tutanağı ile 23.11.2015 tarihinde teslim edildiğini, davacının sözleşmedeki taahhütlerini ihlal ettiğini ve işleri zamanında tamamlamadığını, müvekkili şirket ile davacı arasında 20.12.2016 tarihinde imzalanan “… Tic. A. Ş. Biyoteknoloji binası cephe kaplama imalatı ilerleme oranı tespitleri” isimli belge ile işlerin tamamlanmadığının karşı tarafça da açıkça kabul edildiğini, ayrıca müvekkili şirketin işlerin tamamlanmadığını mahkeme kanalıyla da tespiti için davacı aleyhinde Büyükçekmece 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde 2017/9 D.İş sayılı delil tespiti yaptırdığını, davacı işleri zamanında bitirmediğinden cezai şart uygulandığını, gecikme 30 günü aştığından müvekkil şirketin Sözleşmenin 48/G ve 49. maddeleri uyarınca derhal fesih hakkına sahip olduğunu, davacıya Beyoğlu … Noterliği’nin … yevmiye numara ve 13.01.2017 tarihli ihtarnamesini gönderdiklerini, bu ihtarname ile sözleşmenin derhal ve haklı nedenle feshedilmiş olduğu bildirilerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 13.01.2017 tarihi itibariyle olan 1.376,400 Euro cezai şartın ödenmesinin talep edildiği, davacının bu ihtarnameye cevap vermediği gibi cezai şartı da ödemediğini, bunun üzerine davacıya Beyoğlu … Noterliği’nin … yevmiye numara ve 08.02.2017 tarihli ihtarnamesinin gönderildiğini, bu ihtarnamede; davacının 200.000 TL bedelli banka teminat mektubunun nakde çevrildiği ve Euro karşılığı olan 46.659,83 Euro ile Euro cari hesap borcunun cezai şart alacağından düşüldüğü kalan cezai şart bedelinin ödenmesinin talep edildiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, taraflar arasında 19.11.2015 tarihinde imzalanan sözleşme uyarınca inşaatı devam eden binalarda davacının 150 gün içinde bitirmeyi taahhüt ettiği dış cephe alüminyum imalatlar ve cam işlerini geciktirdiği, taahhüt ettiği işlerden yapılmayan imalatlar ile yapılan imalatlara ailt eksik ve kusurlarının fotoğraflar ve bunlara ait tüm detayları ile belgelendiği, tamamlanmayan işlerin oranının %29, tamamlanmayan işlerin bedelinin 261.419 Euro olduğu hususlarının tespit edildiği, davacının işleri süresinde tamamlamadığı ve geciktiği, davacı sözleşmedeki taahhütlerini ihlal ettiğinden ve işleri zamanında bitirmediğinden cezai şart uygulanmasında davalının sözleşme gereği haklı olduğu, davacının işi yapmakta gecikmesi 30 günü aştığından sözleşmenin 48/G ve 49. maddeleri uyarınca davalıya tanınmış olan fesih hakkı gereği davalı tarafından davacıya gönderilen ihtarnameler ile Euro cezai şart bedelinin şirkete ödenmesi talep edildiği, TTK 22. maddesi hükmü uyanca tacirlerin cezai şartın indirilmesini talep edemeyecekleri, üstelik tacir sıfatını haiz davacının cezai şartın makul olduğunu da sözleşme ile kabul ettiği, bu sebeple davacının cezai şartın fahiş olduğu ve geçersiz olduğu iddialarının haksız olduğu, davalının taraflar arasındaki sözleşme uyarınca cezai şart istemekte haklı olduğu, davalının söz konusu cezai şartı 13.01.2017 tarihinde gönderdiği ihtarname ile talep ettiği ve bu şekilde cezai şart alacağının muaccel hale geldiği, bu nedenle davacının talep ettiği alacağın davalının cezai şart alacağına mahsup edilmesinin hukuka uygun olduğu gerekçesi ile, davanın REDDİNE, karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinafa başvurmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; müvekkilinin, sözleşmeden doğan edimleri zamanında ifa etmesine engel olan davalı tarafın bu durumda cezai şart istemesinin hukuka ve ahlaka aykırı olduğunu, davalı tarafın kendi kusuru ile sebep olduğu neticeye dayanarak müvekkilinin alacağını ödememesi ve cezai şarttan mahsup etmesinin haksız olduğunu, gecikmelerin ve eksikliklerin sebebinin müvekkili şirket kaynaklı olduğunun kabulü halinde dahi, davalının müvekkilinin hak edişlerini kesmesinin hukuken mümkün olmadığını, davalı tarafın çektiği 13.01.2017 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi feshettiğini bildirdiğini, sözleşmeyi fesheden tarafın ceza-i şarta hak kazanamayacağını, sözleşmeye konulan aksi yöndeki ibarenin de bu durumu değiştiremeyeceğini, sözleşmeyi fesheden taraf sözleşme ortadan kalktığından sözleşmeye dayanarak zarar talep edemeyeceğini, bu hususta Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2011/829 Esas-2011/7161 Karar sayılı kararının da açık olduğunu, sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesinden doğan müspet zararın fesih halinde istenemeyeceğini, akdin süresinde ifa edilmemesi ya da eksik ifa edilmesi nedeni ile kararlaştırılan cezanın da ifaya ekli müspet zarar olup fesih halinde istenemeyeceğini, dolayısıyla ortada istenemeyecek bir cezai şart bulunduğunu ve söz konusu olan 66.877,85 Euro’luk alacağın istenemeyecek cezai şarttan mahsup edilmesinin de mümkün olmadığını, davalı tarafın ceza-i şarta hak kazanmadığı açık olmakla birlikte aksi ihtimalin kabulü halinde talep ettiği ceza-i şartın fahiş olduğunu, her ne kadar bilirkişi aksi yönde bir rapor ibraz etmiş ve mahkemece de buna dayalı olarak karar verilmiş olsa da; talep edilen ceza-i şart miktarının hukuka ve ahlaka aykırı olduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin bedelinin toplam 930.000,00 Euro olup, istenen ceza-i şartın ise 1.259.862,32 Euro olduğunu, cezai şart bedelinin sözleşme bedelinden % 30 oranında fazla olmasının kabul edilemeyeceğini, zira cezai şartın bir zenginleşme aracı olmadığını, tüm bu hususlar dikkate alındığında işin zamanında tamamlanmamasına kendi hareketleriyle sebep olan davalı tarafın cezai şart talep etmesinde hukuki yarar bulunmadığı, sözleşmeyi feshetmesi sebebiyle cezai şartı talep etmesinin hukuka uygun olmadığı, ayrıca talep ettiği miktarın müvekkilin ticari hayatına son verecek derecede fahiş olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, eser sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili istemine ilişkindir. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Davacı, taraflar arasında davalıya ait taşınmazda inşaası devam eden yapıların dış cephe alüminyum imalatlar ve cam işlerinin yapılması için sözleşme imzalandığını, bir kısım işlerin davalı yüzünden eksik kaldığını, müvekkilinin son hak ediş faturasının ödenmediğini, davalı tarafın 13/01/2017 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi feshettiğini ve sözleşmenin 48. maddesinin C ve D bentlerinde öngörülen cezai şartlar nedeniyle alacaklı olduğunu, müvekkilinin hak ediş bedelinin cezai şarta mahsup edilerek ödenmeyeceğini belirttiğini, müvekkili hak ediş alacağının cezai şarttan mahsup edilemeyeceğini belirterek alacaklarının 21/12/2016 tarihinden işleyecek faizi ile tahsilini talep etmiş, davalı iş sahibi işin süresinde tamamlanmadığını, bu nedenle sözleşmeye aykırılık nedeniyle sözleşmeyi haklı olarak feshettiğini, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak sözleşme hükmü gereğince cezai şart alacakları nedeniyle borcunun bulunmadığını savunmuş, mahkemece taraflar arasındaki sözleşme ile belirlenen sürede işin tamamlanmadığı, tamamlanmayan işler oranının %29 olduğu, davalının sözleşme gereğince cezai şartı hak ettiği, gönderdiği ihtarname ile cezai şartı talep ettiği bu nedenle cezai şartın muaccel hale geldiği, davalının cezai şarttan davacı alacağını mahsup edebileceği bu nedenle borcu olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Taraflar arasında 19/11/2015 tarihli … Tic. A.Ş. dış cephe alüminyum imalatları ve cam işleri sözleşmesi imzalanmıştır. Sözleşmenin konusunun davalının sözleşmede yazılı bulunan taşınmazı üzerinde inşaası devam eden yapıların dış cephe alüminyum imalatları ve cam işlerinin davacı tarafça yapılması olduğu, sözleşmede yapılacak işin ayrıntılı olarak belirlendiği, 3. maddesinde sözleşmenin onaylı projenin yükleniciye yazı ile teslim edilmesi akabinde işverenin yükleniciye işe başlama talimatının tebliğ edildiği tarihte işin başlayacağı, sözleşme bedelinin 930.000 Euro+ KDV olarak, 6. madde de işin süresinin 150 gün olarak belirlendiği, 9. madde de inşaat sahasındaki işlere başlanabilmesi için iş yerinin yükleniciye taraflarca imzalanacak teslim tutanağı ile teslim edileceği, 48. maddesinde cezalar başlığı altında C bendinde yüklenicinin tamamlama tarihinde işleri ikmal edemez ise gecikilen her gün için sözleşme bedelinin %0.5’i tutarında gecikme cezası, D bendinde tamamlama tarihinde işleri ikmal edemez ise ve gecikme süresi 30 gün veya üzerinde olursa sözleşme bedelinin %15’i tutarında gecikme cezası (ki bu ceza, gecikme cezası ve diğer cezalara ilavetendir ve işverenin diğer hakları saklıdır) ödeyeceği, yüklenicinin tamamlama tarihinde işleri ikmal edemez ve cezalı süre 30 günü geçerse işverenin gecikme cezasını ve/veya diğer cezayı/cezaları keserek işlere devam ettirmek ya da sözleşmeyi feshetmekte yetkili olduğu, cezaların, aynen ifa yükümlülüğüne (ve aynen ifa talebine) yüklenicinin ihlal nedeniyle işverenin zarar ve ziyanlarını tazmin etme yükümlülüğüne ilaveten ve tazminatlardan bağımsız olarak uygulanacağı ve ödeneceği, iş bu sözleşme uyarınca doğacak cezaların sözleşmenin sona ermesi veya feshi veya borcun ifası halinde dahi mevcut, geçerli ve talep edilebilir olmaya devam edeceği, sözleşmenin feshi başlıklı 49. maddesinin C bendinde yüklenicinin, tamamlama tarihinde işleri ikmal edemez ve cezalı gecikme süresi 30 günü geçerse başkaca ihtar yada hüküm almaya hacet kalmaksızın sözleşmenin derhal işveren tarafından feshedilebileceği düzenlenmiştir. Dosya içine sunulan belgelerden iş yerinin taraflarca imzalanmış 23/11/2015 tarihli iş yeri teslim tutanağı ile yükleniciye teslim edildiği, buna göre işin bitim tarihinin en geç 21/04/2016 olduğu, yine taraflarca imzalanmış olan 20/12/2016 tarihli ilerleme oranı tespit tutanağına göre işin bu tarih itibarıyla tamamlanma oranının %83,59 olduğu, davalının Büyükçekmece 2. Sulh Hukuk mahkemesinin 2017/9 D.iş sayılı dosyasından delil tespiti yaparak sözleşme konusu işlerin tamamlanma oranının tespitini talep ettiği, mahallinde yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporuna göre 19/01/2017 keşif tarihi itibarıyla tamamlanmayan işler oranının %29 olduğu sabittir. Geçerliliği resmi şekle tabi olmayan iki taraflı eser sözleşmeleri taraflardan birinin karşı tarafa ulaşan tek yanlı irade beyanı ile feshedilebilir. Fesih kural olarak geriye etkili sonuç doğurur. Bu durumda taraflar ifa yükümlülüğünden kurtulur ve sözleşme sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tasfiye edilir. Bu kapsamda taraflar aldıklarını geri vermekle yükümlüdürler. Eser sözleşmesinden dönülmesi ( geriye etkili fesih ) halinde kural olarak taraflar sözleşmeye dayanarak talepte bulunamazlar. Yine kural olarak ancak menfi zararlarını isteyebilirler. Fakat taraflar emredici hukuk kuralları hariç diğer durumlarda sözleşmede aksini kararlaştırabilirler. Sözleşmeden dönülmesi halinde olumlu zararlar veya ifaya yönelik talepler ileri sürülmese de taraflarca aksi yönde düzenleme yapılabilir. Bu kapsamda, ifaya ekli cezanın sözleşme hükmü ( dönme halinde dahi) ile istenebileceğine ilişkin düzenleme geçerli olup sonuç doğurur. Somut olayda, sözleşmenin davalı iş sahibince geçmişe etkili feshedildiği sabit olup bu durumda taraflar ifa yükümlülüğünden kurtulur ve verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri isteyebilirler. Kural olarak böyle durumlarda işin mahkemece sebepsiz zenginleşmeye göre tasfiyesi gerekir.Her ne kadar sözleşme davalı iş sahibi tarafından geçmişe etkili olarak feshedilmiş ve bu nedenle sözleşme kapsamındaki ifaya ekli ceza koşulu kural olarak istenemez ise de sözleşmenin 48. maddesinin son paragrafında sözleşmenin feshi halinde dahi belirlenen cezaların istenebileceğinin öngörülmüş olması karşısında fesih halinde de ceza koşulunu talep edebilecektir. Sözleşme gereğince iş sahibinin talep edebileceği toplam cezai şart bedeli belirlenmiş olup ve hak edişlerde de ihtilaf bulunmadığından, davacı alacağının cezai şarttan mahsubu ile davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/12/2018 tarih ve 2017/312 Esas, 2018/1392 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 29/03/2022 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
AZLIK OYU Dosyada bulunan belge ve bilgilerden, taraf beyanlarından, taraflar arasında eser sözleşmesi imzalandığı, sözleşmede yapılacak iş, bedel ve işin süresinin belirlendiği, işin davacı yüklenici tarafından sözleşmede belirlenen süre içinde tamamlanmadığı, işin eksik kalan kısmının %29 olduğu, davalı iş sahibi tarafından sözleşmenin feshedildiği, davacı yüklenicinin sözleşme kapsamında yaptığı işler karşılığı davalı iş sahibinden 66.877,85 TL alacaklı olduğu uyuşmazlık konusu değildir. Özellikle davacı yüklenicinin taraflar arasındaki açık hesap ticari ilişkide davalı iş sahibinden 66.877,85 TL alacağı bulunduğu, davalının da kabulündedir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı yüklenicinin süresinde işi tamamlayamaması nedeniyle, davalı iş sahibinin sözleşmenin 48. maddesinin C ve D bentlerinde öngörülen cezai şartı talep edip edemeyeceğinde çıkmaktadır. Sözleşmenin 48. maddesinin C ve D bendinde öngörülen ceza koşulları (işin gecikmesi halinde öngörülen gecikme cezaları) TBK’nın 179/2 maddesinde düzenlenen ifaya ekli ceza koşuludur. TBK’nın 179/2 maddesinde düzenlenen ifaya ekli ceza koşulunun istenebilmesi için sözleşmenin feshedilmemiş olması gerekmektedir. Davalı iş sahibi sözleşmeyi feshetmiş olduğundan ifaya ekli ceza koşulu niteliğinde olan sözleşmenin 48. maddesinin C ve D bentlerinde düzenlenmiş gecikme cezalarını talep edemez. Davacı yüklenicinin feshe kadar yaptığı işler nedeniyle davalı iş sahibinden 66.877,85 EURO alacaklı olduğu, davalı tarafça da kabul edildiğinden davanın kabulü gerekirken aksi yönde düşünce ile davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur. Bu nedenle davacının istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne dair HMK’nın 353/1-b2 maddesi ile yeniden karar verilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan, istinaf başvurusunun reddine dair çoğunluk görüşüne katılmıyor muhalif kalıyorum.