Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/866 E. 2022/661 K. 05.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/866
KARAR NO: 2022/661
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/01/2019
NUMARASI: 2016/1092 Esas, 2019/102 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 05/04/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili, müvekkili olan şirketlerin ortak girişim ile T.C. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı arasında “Gebze Halkalı Banliyö Hatlarının iyileştirilmesi, inşaat, elektrik ve mekanik sistemler projesi” isimli bir sözleşmenin imzalandığını, bu sözleşme kapsamında müvekkillerin yüklendiği taahhütlerin bir kısmını alt yüklenici ve tedarikçiler vasıtasıyla yerine getirdiğini, davalı şirketinde bu tedarikçilerden biri olduğunu, davacı şirketlerin demir ihtiyaçlarını davalı şirkete verdikleri siparişlerle karşılamaya çalıştıklarını, bu çerçevede taraflar arasında ticari bir ilişki kurulduğunu, davalıya avans ödemesi yapıldığını; projenin devam ettiği sürede 4 ayrı noktaya teslimatlar hususunda mutabakata varılarak sözleşmeler imzalandığını, sonradan iç piyasada demir fiyatları artınca, davalı şirketin taahhüt ettiği fiyattan demir vermekten kaçındığını ve sözleşmeden kısmen döndüğünü müvekkillerine 13/05/2016 tarihli ihtarname ile bildirdiğini, ancak mal teslimlerinin bir süre daha devam ettiğini, bu süreç devam ederken taraflar arasında görüşmeler sürdüğünü, davalı tarafın daha yüksek birim fiyata veya aynı fiyattan fakat daha az demir vermeye müvekkilini ikna etmeye çalıştığını, davalının kötü niyetli olduğunu iyice ortaya çıkması üzerine müvekkilininde bilahare sözleşmeyi feshettiğini; davalıca taahhüt edilen edimin müvekkili ortak girişimce ve mecburen “… AŞ” isimli başka bir tedarikçiden daha yüksek fiyatla almak zorunda kaldığını, bu fiyat farkı nedeniyle 1.229.760,99 TL zararının oluştuğunu belirterek söz konusu zararın, zarar tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili, dava dilekçesinde dayanak olarak gösterilen 03/02/2016, 17/02/216 tarihli belgeler ile davacının sonradan mahkemeye sunduğu …, …, … ve … nolu belgelerde müvekkilinin taraf olmadığını; bunların davacılar tarafından tek taraflı düzenlenen matbu sipariş formları olup, müvekkilini bağlamadığını; müvekkili ve davacılar arasında demir satımına ilişkin akdedilmiş geçerli sözleşmelerin … nolu 18/02/2016 tarihli 6.810 ton miktarlı olan ve 2.713.284,92 USD bedelli sözleşme ile … nolu 08/02/2016 tarihli 3.384 ton miktarlı olan ve 3.942.360,00 TL bedelli sözleşmeler olduğunu, nitekim USD bazlı sözleşmeye istinaden … Bankası 407.000,00 USD ve 769.000,00 USD bedelli 2 ayrı teminat mektubunu davacılara verdiklerini; TL bazlı sözleşmeye istinaden ise yine … Bankasının 3.550.000,00 TL bedelli bir teminat mektubunu davacıya verdiklerini, taahhüt ettikleri fiyattan demir vermekten kaçındıklarına dair davacı iddiasının tamamen gerçek dışı olduğunu; tam tersine davacının sözleşmeye aykırılıkta bulunduğunu, nitekim … nolu USD bazlı sözleşmeye göre satış bedelinin %15’inin peşinatını zamanında ödeyen davacıların ilk taksiti 19/03/2016 tarihinde ödemesi gerekirken gecikmiş olarak 24/03/2016 tarihinde ödediklerini, bu nedenle müvekkilinin mal teslimatlarını peyderpey gerçekleştirdiğini, ikinci taksitin ise 19/04/2016 tarihinde ödenmesi gerekirken ödenmediğini; davacıların bizzat kendisinin temerrüte düştüğünü, bu nedenle müvekkili şirketin temerrüte düşen kısma isabet eden bölümü kadarıyla sözleşmeden kısmen dönmek zorunda kaldığını, böylece davacının iki ayrı satış bedelinin taksitlerinin ödenmesinde peş peşe temerrüte düşmesi sebebiyle taraflar arasındaki 18/02/2016 tarihli sözleşme ve TBK hükümlerine aykırı davranıştan dolayı 18/02/2016 tarihli sözleşmeyi müvekkilinin kısmen geriye etkili olarak fes ettiğini, yine davacının peşinattan sonraki 3. Taksit olan 19/05/2016 tarihinde ödenmesi gereken taksiti de ödememesi üzerine müvekkili davalının temerrüte düşüren kısmına isabet eden bölümü kadarıyla da sözleşmeden döndüğünü, müvekkili tarafından bu fesih iradelerinin davacı tarafa iletilmesinden sonra davacınında Üsküdar … Noterliğinin … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile sözleşmeyi fes ettiğini müvekkiline bildirdiğini; müvekkilinin bu çerçevede herhangi bir sözleşmeye aykırı davranışının bulunmadığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece ; satışa konu emtianın borsada kayıtlı ve piyasa fiyatı bulunan mallardan olması nedeniyle TBK’nun 213. Maddesi gereğince “satılan, borsada kayıtlı ve piyasa fiyatı bulunan mallardan ise alıcının onun yerine bir başkasını satın almak zorunda olmaksızın satış bedeli ile belirlenmiş ifa günündeki piyasa fiyatı arasındaki farka göre hesaplanacak zararın giderilmesini isteyebilir” hükmü gereğince bilirkişi ek raporundaki hesaplama kabule şayan bulunmuş; hesaplanan zarar, üçüncü şahıstan alındığı iddia olunan emtia değerinden daha az olduğu için artık söz konusu emtianın üçüncü kişiden alınıp alınmadığının araştırılmasına girişilmemiş; zira TBK’nun 213. Maddesi gereğince üçüncü kişiden alınmasa dahi bu bedelin istenebileceği kabul edilmiş; bilirkişi ek raporunda KDV dahil yapılan hesaplamanın yerinde bulunduğu; 24/12/2018 tarihli raporda TL bazlı sözleşme yönünden davacının oluşan fiyat farkı zararının 379.914,60 TL olduğu; USD bazlı sözleşme yönünden oluşan fiyat farkı zararının 839.820,31 TL olduğu; böylece toplam zararın 1.219.734,91 TL olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davalı vekili istinafında; bilirkişi raporunun hatalı olduğu, itirazları karşılar nitelikte olmadığı, USD ve TL bazlı sözleşme hükümlerinin doğru değerlendirilmediğini , davacının zararı olmadığını, yanlış hesaplama yapıldığı belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı taraf demir ihtiyaçlarının karşılanması için davalı ile aralarında USD ve TL bazlı sözleşme yaptıklarını , iç piyasada demir fiyatları artması sebebiyle, davalı şirketin taahhüt ettiği fiyattan demir vermekten kaçındığı ve davalı tarafın yüksek fiyattan demir vermek istediği, davacı taraf sözleşmeyi feshederek başka firmadan demir tedarik ettiği ve oluşan fiyat farkına ilişkin zararı talep ettiği, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır. Taraflar arasında USD ve TL bazlı demir tedarikine ilişkin sözleşmelerin bulunduğu sabittir. TL bazlı sözleşmenin davalı tarafça kısmen ifa edildiği kalan tutarında iade edildiği ihtilafsızdır. USD bazlı sözleşme gereği davacının 2. taksidi 19/04/2016 tarihinde ödemesi gerekirken bundan 7 gün sonra 26/04/2016 tarihinde ödediği, bu ödemenin davalı tarafça ihtirazı kayıtsız kabul edildiği, hatta sonrasında bir süre daha davacıya demir gönderildiği anlaşılmaktadır. Buna göre davacı alıcının değil satıcının temerrüde düştüğü , bu durumda BK 235/2 hükmü gereğince oluşa uygun bilirkişi raporu esas alınarak verilen kabul kararı usul yasa ve dosya kapsamına uygun olduğundan istinaf talebinin reddine karar verilmiştir. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 31/01/2019 tarih ve 2016/1092 Esas, 2019/102 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 83.320,09 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 20.831,00 TL harcın mahsubu ile bakiye ‭62.489,09‬ TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 05/04/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.