Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/829 E. 2019/1089 K. 18.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/829
KARAR NO : 2019/1089
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/10/2018
NUMARASI : 2018/271 Esas, 2018/981 Karar,
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ : 18/09/2019
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili, taraflar arasındaki anlaşma nedeniyle müvekkiline ait taşınmazın tadilat ve onarım işlerinin davalılarca yapıldığını, ancak kullanımla ortaya çıkan gizli ayıplar bulunduğunu, yalıtım sorunları olduğunu, binanın temel dilatasyon aralığından su aldığından çökme tehlikesi olduğunu, çatı kaplaması ve kompozit cephe panellerinin imalatındaki hatalar nedeniyle su kaçakları bulunduğu, yağmur suyu sisteminin binaya hasar verdiği, teras ve dilatasyonlarda yalıtım sorunu olduğu, yağmur suyunun bina içine girdiği, projenin usulüne uygun olarak uygulanmadığından yağmur suyunun içeri girmesine engel olunamadığının tespit edildiğini, bu durumun 06/02/2018 tarihli ihtarla bildirilmesine rağmen geri dönüş olmadığını belirterek, davalı yüklenicinin gizli ayıplı olarak inşa ettiği binada mevcut kullanılamama durumunun tespiti ile tadilat ve onarımı için neler yapılması gerektiğinin ve harcama miktarının belirlenmesi, şimdilik 10.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, taraflar arasında daha önceden tahkim yargılaması yapıldığını ve 22/09/2016 tarihli hakem kararı bulunduğunu, yine taraflar arasında 12/10/2016 tarihli sulh protokolü imzalandığını, hakem kararının İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1556 esası ile 9 klasör halinde mahkemeye teslim edildiğini, itiraz edilmeyerek kesinleştiğini, kesinleşmiş hakem kararı olan bir konuda açılan davanın reddi gerektiğini, HMK’nın 413. Maddesine göre taraflardan birinin hakem itirazında bulunması halinde mahkemenin davayı usulden reddi gerektiğini, dava konusu hususların hakem tarafından çözümlenmesi gerektiğinden mahkemenin görevsiz olduğunu, tahkim yargılamasının 6 ay sürdüğünü, ayıp ve kusurların ayrıntılı tartışılıp buna ilişkin nefaset kesintisi yapıldığını, dava dilekçesinde iddia edilen hususların tamamı hakkında karar verildiğini ve bu konularla ilgili olarak sulh protokolüyle karşılıklı olarak ibralaşıldığını, bu nedenlerle derdestlik ve kesin hüküm itirazında bulunduklarını, yapı kullanma izin belgesinin 05/05/2015 tarihinde alındığını, bu tarihten 3 yıl geçtiğinden davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, dava konusu işin müvekkillerinden … tarafından yapıldığını, diğer müvekkilleri yönünden ise davanın tarafı ve muhatabı olmadıklarından husumet itirazında bulunduklarını ve esasa ilişkin itirazlarını belirterek, davanın hakem şartı, derdestlik, kesin hüküm, zamanaşımı ve esas yönlerinden reddi ile davalılar … Tic.AŞ ile … – … yönünden husumetten reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, taraflar arasında eser sözleşmesi mahiyetinde onarım işleri yapılması konusunda anlaşıldığı, bu eser sözleşmesinden kaynaklı ihtilaf bulunması halinde hakeme gidileceği hususunda 2 sayfadan ibaret tahkim sözleşmesi yapıldığı, hatta tahkim yargılaması yapılıp, sonrasında bir sulh protokolü imzalandığı, 6100 sayılı HMK’nın 413. maddesine göre ilk itiraz olarak tahkim ileri sürülürse, mahkemenin bunu göz önünde bulundurmak ve davayı usulden reddetmek zorunda olduğu, davalı tarafından süresinde verilen cevap dilekçesinde tahkim şartının ilk itiraz olarak ileri sürüldüğü gerekçesiyle, davanın hakem şartı nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, mahkemece verilen kararın HMK’nın 413. Maddesine aykırı olduğunu ve davalının savunmalarıyla da örtüşmediğini, hakem sözleşmesinin 2. Maddesinde tahkimin konusunun sadece davalının ileri sürdüğü alacak kalemleri ile alakalı bulunduğunun kesin bir şekilde tespit edildiğini, bu maddi durum karşısında huzurdaki davanın gizli ayıplı imalat bedeli olduğu olgusu nedeniyle hakem sözleşmesinin konusunu oluşturmayan bir hususun davalı yanca itiraz olunarak sunulmasının yasal dayanaktan yoksun olduğunu, mahkeme kararında gerekçe bulunmayıp, “ilk itiraz olarak tahkim ileri sürülür ise, bunu mahkeme göz önünde bulundurmak ve davayı usulden reddetmek zorundadır” ibarelerine yer verdiğini, sözleşmenin 2. Maddesindeki hakem koşulunun gizli ayıplar ile ilgili kısmı kapsamadığı açık olmakla birlikte mahkeme kararının gerekçesiz olması nedeniyle de kaldırılması gerektiğini, hiç bir beyanlarının dikkate alınmadığını, hakem koşulunun geçerli olup olmadığı, taraflar arasındaki hangi ihtilafları kapsadığı ve daha önceki hakem kararının hukuki niteliğinin tartışılmadığını, sadece hakem itirazı olduğundan davanın reddine karar verilmesinin yasal olmadığını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.Taraflar arasında düzenlenen tahkim sözleşmesinin 2. Maddesinde; … tarafından (ortak ve bağlı grup şirketler tarafından) … Yatırım adına (ortak ve bağlı grup şirketler adına) yapılan işlerin maliyet tutarına %15 ilave edilerek bulunacak tutarın …Yatırım tarafından …’ya ödeneceği hususunda taraflar arasında anlaşma bulunduğu, bu anlaşma kapsamında, …’nın, … Yatırım adına bir kısım yapı ve inşaat işleri yaptığı, …ı’nın geçen süreçte bir kısım maliyet faturalarını ve hak edişlerini … Yatırım’a teslim ettiği, … Yatırım tarafından da bir kısım ödemeler yapıldığı, hak edişlerin ödenmeyen kısmı ve/veya …arafından … Yatırım adına yapılan işler için …ı tarafından karşılanan harcama kalemleri sebebiyle …nın…Yatırım’dan olan alacak tutarı konusunda taraflar arasında ihtilaf oluştuğu, …Yatırım’ın… Yapı’nın alacağı konusunda itirazı üzerine, taraflar, ihtilafın hakem usulüyle çözülmesine karar verdikleri belirtilmek suretiyle hakem şartı konulmuştur. Somut olayda, tahkim sözleşmesi gereğince taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için hakeme başvurulmuş, hakem tarafından 22/09/2016 tarihli hakem kararı verilmiş, sonrasında taraflar arasında düzenlenen 12/10/2016 tarihli Tahkim Sulh Protokolü ile, “22/09/2016 tarihli tahkim yargılaması hakem kararı kapsamında belirlenen taraflar arasındaki alacak borç ilişkisini sona erdirmek, hakem kararını icra takibine konu etmeden borcun tasfiyesini sağlamak, … Grup alacağının ödenmesi şartlarını ve işbu protokol tarihi itibariyle taraflar arasındaki her türlü ticari ilişkiden dolayı oluşan hak ve yükümlülüklerden taraflardan birini ibra etme şartlarını düzenlemek” amaçlanmıştır. Taraflar arasında düzenlenen tahkim sözleşmesi usul ve yasaya uygun bulunduğu gibi, tahkim sözleşmesinde taraflar arasında yapılan anlaşma belirtilerek, “bu anlaşma kapsamında, … Yapı’nın, … Yatırım adına bir kısım yapı ve inşaat işleri yaptığı, … Yapı’nın geçen süreçte bir kısım maliyet faturalarını ve hak edişlerini… Yatırım’a teslim ettiği,… Yatırım tarafından da bir kısım ödemeler yapıldığı, hak edişlerin ödenmeyen kısmı ve/veya … Yapı tarafından …Yatırım adına yapılan işler için … Yapı tarafından karşılanan harcama kalemleri sebebiyle … Yapı’nın… Yatırım’dan olan alacak tutarı konusunda taraflar arasında ihtilaf oluştuğundan” bu ihtilafın hakem usulüyle çözülmesinin amaçlandığı, hakem usulüyle çözülecek uyuşmazlığın eksik ve ayıplı işler, açık veya gizli ayıplar ya da belli bir kısım uyuşmazlık ile sınırlandırılmadığı, bu nedenle, HMK’nın 413. Maddesi gereğince taraflar arasındaki bu anlaşmadan kaynaklanan uyuşmazlıkların öncelikle hakem yoluyla çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmakla yerel mahkemece davanın hakem şartı nedeniyle usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
1- İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/10/2018 tarih ve 2018/271 Esas, 2018/981 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,
2-Alınması gereken 44,40-TL istinaf karar harcından peşin alınan 35,90-TL’nin mahsubu ile bakiye 8,50-TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 18/09/2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.