Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/823 E. 2022/29 K. 11.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/823
KARAR NO: 2022/29
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/11/2018
NUMARASI: 2016/449 Esas, 2018/1188 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 11/01/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan SGK kesinti alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup, mahkemece davanın reddi ile davalı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine dair verilen karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, müvekkilinin enerji/elektrik üretimi alanında faaliyet gösterdiğini, bu faaliyeti kapsamında, Bolu İli, Göynük İlçesi’nde kurulu termik santralde elektrik üretimi yaptığını, anılan santraldeki kireç öğütme tesisinin faaliyete geçmesi için davalı ile sözleşme akdedildiğini, davalının sözleşme konusu iş ile ilgili SGK primlerini ve sair vergileri ödemekle yükümlü olduğunu, ancak bu yükümlülüğünü yerine getirmediğinden müvekkilinin zarara uğradığını ve zararın tazmini için davalı aleyhinde icra takibi başlatıldığını, davalının haksız olarak takibe itiraz ettiğini, müvekkilinin Bolu ilinde yürüttüğü faaliyetlerinde SGK primi teşvikinden faydalanma imkanı olduğunu, söz konusu teşvikten faydalanabilmenin şartının, müvekkili şirketin ve dolayısıyla müvekkili şirket için işi üstlenen taşeron şirketlerin, SGK’ya prim ve vergi borcunun bulunmaması olduğunu, taraflar arasındaki sözleşme gereği anılan borçlardan davalının sorumlu olduğunu, ancak bu sorumluluğuna aykırı davrandığından müvekkilinin teşvikten yararlanamadığını, bu nedenle davalının, sözleşmeye aykırı tutumundan doğan müvekkilinin zarara uğradığını, bu nedenle müvekkili tarafından davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından toplam 9.723,49 Euro bedeli karşılığı 32.720,52 TL alacağın tahsili için takip yapıldığını, ancak davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, icra takibinde borcun sebebi olarak gösterilen faturanın konusunun SGK teşvik yansıtması olduğunu, davacı ile müvekkili arasında düzenlenen sözleşmeye istinaden SGK primlerinin davalı yükümlülüğünde olmasına rağmen süresinde ödenip ödenmediğine dair belge sunulmadığı için davacı tarafın idari yaptırıma uğramamak adına teşvikten faydalanmaksızın ödeme yapıldığı için bu kapsamda 9.615,87 Euro zarara uğradığını iddia ettiğini ve takibe sebep faturayı tanzim ettiğini, faturanın aynı gün iade edildiğini, ancak noter kanalı ile davalı şirkete yeniden gönderildiğini, davalı tarafça noter yolu ile faturaya itiraz edildiğini, takip dayanağı faturanın düzenlenme nedeni ile bu davaya ilişkin dava dilekçesinde gösterilen sebeplerin farklı olduğunu, davacının takipte gösterdiği borcun sebebi ile bağlı olduğunu, takibe konu meblağın davacı tarafından davalının hakedişlerinden kesinti yapmak sureti ile tahsil edildiğini, SGK prim ve vergilerinin taraflar arasındaki sözleşmenin 3. maddesi uyarınca zaten müvekkili şirketin kesin teminatı kapsamında olduğunu, davacının iddialarını kabul anlamına gelmemek üzere sözleşme uyarınca SGK prim ve vergilerinden davalı müvekkilinin sorumlu olacağı kabul edilecek olsa bile, kanun uyarınca davacı şirketin de sorumlu olduğunu, kendi zararına sebep olan davacının sorumluluğunun davalı üzerine yükleyemeyeceği hususlarının dikkate alınması gerektiğini, yasa uyarınca basiretli davranarak davacının da müşterek ve müteselsil sorumluluğu bulunan küçük bir meblağın ödenmesi suretiyle sorunun çözümü tercih edileceği halde, iddia edilen teşvik mahrumiyetinin davalıya yükletilmesinin kabul edilemeyeceğini savunarak davanın reddine, alacağın %20′ sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, sözleşme kapsamında davacı şirketin davalı yana düzenlediği 25/05/2015 tarihli, … nolu “SGK Teşvik Yansıtması” açıklamalı 9.615,87 Euroluk faturaya ilişkin olduğu, davacı şirket adına kayıtlı bina inşaatı işine ait iş yerinin 21/01/2011 tarihi itibari ile 5510 Sayılı Kanun kapsamına alındığı, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından dosyaya gönderilen cevabi yazı ve eklerinden; yüklenicisi davacı … olan iş yerinde … nolu alt taşeron davalı … Ltd. Şti’nin faaliyetleri esnasında 2014/11, 2014/12 ve 2015/2 dönemlerine ilişkin 11/09/2015, 11/02/2015 ve 23/06/2015 tahsilat tarihli SGK primlerinin gecikmeli olarak ödediğinin tespit edildiği, davacının davaya konu fatura tutarı kadar davalı şirketin SGK primlerini geç ödemesinden dolayı teşvikten yararlanamayacağı tutarın 27.830,74 TL olarak hesap edildiği, davacı tarafından 15/06/2015 tarihinde davalı tarafa yapılmış 128.134,82 Euroluk ödemeye ilişkin hak ediş hesaplama tablosunda davalı hak edişinden 27.833,13 TL SGK borcu kesintisi yapıldığı, taraflar arasındaki sözleşme gereğince sözleşmeye konu iş ile ilgili SGK primlerinin ödenmesine ilişkin yükümlülüğün yerine getirilmemesi nedeniyle davacının davalıdan alacağı bulunmakla birlikte takibe konu meblağın davacı tarafından hak edişlerden kesinti yapmak sureti ile tahsil edildiği, davalı itiraz sebeplerini kanıtladığından davacının davalıdan alacak ve faiz talep edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine, davacı icra takibi başlatmakta haksız olduğundan asıl alacağın (9.615,87 Euro) takip tarihindeki kur üzerinden belirlenen TL karşılığının % 20’si oranında icra inkar tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, müvekkili şirketin, davalı şirketin SGK primlerini ödemekte gecikmesi sebebiyle 5510 sayılı kanun kapsamında düzenlenen SGK primi teşvikinden yararlanamadığı ve bu sebeple dava konusu fatura bedeli kadar zarara uğramış olduğunun bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, müvekkilinin 5510 sayılı kanun kapsamında iş sahibi sayılmakla birlikte müvekkilinin işyerinde çalıştırdığı sigortalıları müvekkili şirketin kayıtlı olduğu sigorta numarası altından bildirdiğini, dolayısıyla davalı şirketin prim ve vergi borçlarının müvekkilinin sorumluluğunda göründüğünü ve müvekkilinin beş puanlık indirimden yararlanabilmesi bakımından engel oluşturduğunu, davalı şirketin sözleşme ile üstlendiği bu sorumluluğuna uygun davranmayarak çeşitli uyarı ve ihtarlara karşın SGK primlerini ödemekte geciktiğini, bu sebeple de müvekkilinin beş puanlık indirimden faydalanamamasına ve fazladan prim ödemek suretiyle dava konusu 9.615,87 Euro’luk fatura tutarı kadar zarara uğramasına sebebiyet verdiğini, bilirkişi tarafından yapılan ticari defter incelemesi neticesinde davalı şirketin prim ve sair yükümlülüklerin tamamının zamanında ve eksiksiz yerine getirildiği yönündeki iddialarının aksine, 2014/11 2014/12 ve 2015/02 dönemlerinde SGK primlerini gecikmeli olarak ödediğinin tespit edildiğini, bilirkişi raporundaki isabetli tespitler karşısında müvekkili şirketin haklılığının kanıtlandığını, bu itibarla müvekkilinin bu davayı açmakta hukuki yararı bulunduğunun açıklığa kavuştuğunu, dava konusu fatura bedelinin davalı şirket hak edişinden kesilmek suretiyle tahsil edildiğini, bu sebeple konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesi gerektiğini, ayrıca kötü niyet tazminatına hükmedilmesi için gerekli şartların oluşmadığını, müvekkilinin kötü niyetli olmadığı gibi davalı tarafın, hakedişlerden kesinti yapılmış olsa dahi faturayı kabul etmediğini ve borçlu olmadığını iddia ettiğini, davada müvekkili şirketin kötü niyetli olduğuna dair herhangi bir delil bulunmadığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise taşerondur. Taraflar arasında 24 maddelik sözleşme imzalanmıştır. Bu sözleşmenin 2. Maddesinde sözleşmenin konusunun; davacı adına Bolu/Göynük’te kurulacak olan 2×135 MW’lık termik santralin kireç öğütme tesisinin sözleşme eklerine uygun şekilde davalı … tarafından mekanik, elektrik, otomasyon, temel ve detay mühendislik projeleri, götürü usulü malzeme ve ekipmen temini, imalatı, sahaya nakliyatı, sahada montajı, soğuk ve sıcak test ve devreye alınması olarak düzenlenmiştir. Sözleşmenin “Vergi, resim, harç” başlıklı 15.maddesinde ; iş için yapılan ödemelerin vergisinin, işçilerin bordrolarındaki vergilerinin, işin sonndaki kar-zarar vergisinin davalışirkete ait olduğu, davacı şirkete bu konuda herhangi bir yükümklülük düşmeyeceği düzenlenmiştir. Yine sözleşmenin “Sigorta” başlıklı 16.maddesinde: davalı şirketin çalıştırdığı işçilerin, yasalara göre sigorta ettireceği, iş yasasına göre ödenmesi gereken primleri de ödeyeceği, davalının iş bitiminde, kanunen ödemesi gereken sigorta primlerini ödediğine dair gerekli ilişiksiz belgesini sigorta kurumundan alıp davacı şirkete vermekle mükellef olduğu hükme bağlanmıştır. Davacı yüklenici tarafından davalı taşeron hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından; 25/05/2015 tarihli, A 16045 nolu “SGK Teşvik Yansıtması” açıklamalı 9.615,87 Euroluk faturaya istinaden 9.615,87 Euro asıl alacak ve 107,62 Euro işlemiş faiz olmak üzere toplam 9.723,49 Euro bedeli karşılığı 32.720,52 TL alacağın tahsili için 09/09/2015 tarihinde ilamsız takip yapıldığı, davalının vekili aracılığıyla icra dosyasına sunduğu 28/09/2015 tarihli dilekçesiyle, öncelikle icra müdürlüğünün yetkisine itiraz ettiği, akabinde borç tutarının tamamının müvekkili şirketin hakedişlerinden ve teminatlarından kesilmek suretiyle ödendiğini belirterek borca ve takibe itiraz ettiği, bu itirazı üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmaktadır. Yanlar arasındaki ihtilaf; sözleşme kapsamında davacı şirketin davalı yana düzenlediği 25/05/2015 tarihli, … nolu “SGK Teşvik Yansıtması” açıklamalı 9.615,87 Euroluk faturaya ilişkindir. Davacı yanca düzenlenen ve icra takibine konu fatura bedelinin davacı tarafından 15/06/2015 tarihinde, davalının 128.134,82 Euroluk hak edişinden 27.833,13 TL olarak kesildiği dosya kapsamı ve hükme esas alınan tarafların ticari defter ve belgeleri incelenmek suretiyle mali müşavir … tarafından tanzim edilen 10/08/2018 tarihli bilirkişi raporu ile sabittir. O halde, mahkemece sözleşmenin 15. ve 16.maddeleri gereğince davalı şirketin çalıştırdığı işçilerinin iş yasasına göre ödenmesi gereken primlerinin ödenmesi yükümlülüğünün davalı yanda olduğu, 09/09/2015 tarihli icra takibine konu, 9.615,87 Euro bedelli SGK prim ödemesi konulu 25/05/2015 tarihli fatura bedelinin, davacı yanca davalının 15/06/2015 tarihli ve 128.134,82 Euroluk hak edişinden 27.833,13 TL olarak kesildiği, bu nedenle fatura bedelinin icra takibine konu edilemeyeceği gerekçesiyle davacının davasının reddine karar verilmesi isabetli olmuştur. Davacı yanın kötüniyet tazminatı talebine ilişkin itirazı yönünden yapılan incelemede; İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinde düzenlenen ve uygulamada “kötüniyet tazminatı” olarak adlandırılagelen tazminat türü, sadece ve ancak, takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Alacağının varlığına maddi hukuk kuralları çerçevesinde inanarak icra takibine girişen, ancak bunu usul hukuku kurallarına uygun şekilde kanıtlayamadığı için itirazın iptali istemi reddedilen bir alacaklı, İ.İ.K.nun 67. maddesi anlamında “haksız” ise de, kötüniyetli olarak kabul edilebilmesine ve dolayısıyla, bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesini açıkça şart koşan söz konusu hüküm çerçevesinde tazminatla sorumlu tutulmasına hukuken olanak yoktur. Tersinin kabulü, hak arama özgürlüğünü düzenleyen Anayasa’nın 36. maddesi hükmüne de aykırı düşer. Böylece, alacaklının anılan tazminata mahkum edilebilmesi, açıkça, takibin kötü niyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır. Hemen belirtilmelidir ki, alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır (bkz.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27.04.2005 tarih 2005/19-286 E.- 2005/268 K. Sayılı kararı). Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğine; mahkemece, davacı yanca takip konusu fatura bedelinin takip tarihinden önce davalının hakedişinden kesinti yapılmak suretiyle tahsil edilmiş olmasına rağmen, davacı yanca takip yapılmasında davacının kötüniyetli olduğu ve davalı yanca icra dosyasına sunulan dilekçe ile; borcun hakedişten düşüldüğü yönünde itirazda bulunulduğu, tacir olan davacının basiretli tacir olarak hareket etmesi gerektiği halde bu şekilde davranmadığı gerekçesiyle davalı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi de dosya kapsamı ile yukarıda anılan Yargıtay HGK kararına ve usul ve yasaya uygun bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/11/2018 tarih ve 2016/449 Esas, 2018/1188 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 11/01/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.