Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/822 E. 2022/667 K. 05.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/822
KARAR NO: 2022/667
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/10/2018
NUMARASI: 2017/171 Esas, 2018/963 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 05/04/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan teminat mektuplarının iadesi ve davalı şirkete borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 23/07/2014 tarihli Ataşehir Belediyesi Kentsel Dönüşüm İşi başlıklı sözleşme imzalandığını, sözleşmeye göre işin niteliği ve tanımlamaların dilekçede ayrıntılı olarak açıklanmasından sonra sözleşmede belirlenen sabit hizmet bedelinin yapılacak çalışmalar ve masraflar için davalı tarafından ödenmesi gereken bir bedel olduğunu ve bu bedelin gayrimenkul geliştirme primi olarak tanımlanan bedelden farklı bulunduğunu, ayrıca sözleşmeye göre davalı tarafından hak sahiplerine ödenmek üzere teşvik priminin müvekkili şirkete ödenmesi gerektiğini, davalının sözleşme edimlerinden olan sabit hizmet bedeli olan ödemelerini sözleşmedeki ödeme planına uygun bir şekilde yapmadığını, gecikmeli olarak ödemesine rağmen müvekkilince işe devam edildiğini, teşvik primi ödemelerini ise hiç yapmadığını, müvekkilinin iyi niyetli olarak çalışmalara devam etmesine rağmen davalının proje ofisinin Temmuz 2016 tarihinde kapatıldığını ve proje sahasından çekilerek işi fiilen durdurduğunu, müvekkilince sabit hizmet bedeli kadar teminat mektubunun davalı şirkete teslim edildiğini, davalı tarafından sözleşmenin feshedilmediğini ancak teminat mektuplarının paraya çevrilmesi tehdidiyle karşı karşıya olduklarını, müvekkilinin tüm edimlerinin yerine getirmesine rağmen davalının sözleşmesel edimlerini gereği gibi yerine getirmediğini, sabit hizmet bedeline ilişkin 31/12/2015 tarihli faturanın düzenlenip davalıya gönderilmesine rağmen hiçbir ödeme yapılmadığını belirterek müvekkili tarafından davalı şirkete verilen … Bankası A.Ş.’nin 26/08/2014 tarihli 405.779,00 TL bedelli, 30/04/2015 tarihli, 394.282,00 TL bedelli ve 02/12/2015 tarihli 250.000,00 TL bedelli 3 adet teminat mektubu ile … A.Ş.’nin 10/12/2014 tarihli 397.262,00 TL bedelli olmak üzere toplam 4 adet teminat mektubundan dolayı müvekkilinin davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine ve mektupların iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Yargılama sırasında teminat mektupları tazmin edildiğinden, davacı vekilince davanın istirdata dönüştüğü beyan edilerek teminat mektupları bedeli olan 1.447.323,00 TL’nin davalıdan istirdatının talep edildiği anlaşılmıştır.Davalı vekili, taraflar arasında imzalanan 23/07/2014 tarihli sözleşmede her iki tarafın edimlerinin tek tek belirlendiğini, davacının üzerine düşen edimlerden olan kentsel dönüşüm alanı başvuru hazırlıkları ve kentsel dönüşüm alan başvurusu ile ilgili 1/5000 imar plan çalışmaları, 1/1000 imar planı çalışmaları ve imar uygulama işlerinin yerine getirilmediğini, sözleşmenin imzalanmasından yaklaşık 32 ay geçmesine rağmen kentsel dönüşüm alanının ilan edilmediğini ve sözleşmede belirtilen imar planlarının yapılıp yürürlüğe girmediğini, sözleşmenin ekinde bulunan proje alanı krokisinin 3 ada, yaklaşık 150 dönüm büyüklüğünde olup bu krokide belirlenen alanın imar planlarını değiştirterek yürürlüğe girmesini sağlayamadığını, ayrıca sözleşmede konusu alanda hiçbir hak sahibiyle müvekkili arasında herhangi bir kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalanmasını da sağlayamadığını, müvekkilince teşvik primi ödemesi yapılmadığı yönündeki davacı iddiasının yerinde olmadığını, zira hak sahiplerine ödeme yapılacağının davacıya açıkça bildirildiğini, proje ofisini kapatanın müvekkili olmayıp davacı şirket olduğunu, sözleşmenin 9.3 maddesine göre davacının uzlaşı sözleşmesi performans değeri olarak belirlenen değerin (asgarı 2/3’lük oran) altında kalması ve müvekkilinin işe devam etmeyeceğini devam etmesi halinde müvekkilince davacıya en az 60 günlük süre verileceğini, bu süre sonunda davalı adına imzalanmış uzlaşı sözleşmelerinin davacıya ya da bildireceği kişiye devredileceğini, davacının da o güne kadar müvekkilinden aldığı sabit hizmet bedelini ve masraflarını davalıya derhal iade edeceğini, aksi halde banka teminat mektuplarının nakte çevrilebileceğini, davacının bu sözleşmede belirtildiği üzere uzlaşı sözleşmesi performansını yakalayamadığını, davalının bir adet dahi sözleşme imzalatamadığını, bu durumda müvekkilinin 60 günlük süre vererek sözleşmeyi fesih yetkisi olduğunu belirterek haksız davanın reddini savunmuştur.Mahkemece; teminat mektuplarının avans teminat mektubu niteliğinde olup, davacıya masraf olarak ödenen bedelin teminatı olarak verildiği, ancak bu masraflar sözleşmeye göre davalı tarafından üstlenildiği gibi masraf karşılığı olarak davacıya ödenen bu bedelin proje yürütümüne ilişkin harcamalarda kullanıldığı ve tarafların sözleşmeyi devam ettirme iradelerinin ortadan kalkması nedeniyle sözleşmenin tasfiyesinin gerektiğinin kabul edildiği ve bu doğrultuda tarafların birbirinden aldıklarını iade etmeleri gerektiği ilkesi çerçevesinde davacı tarafından davalıya verilen teminat mektuplarının davalı tarafça iade edilmesinin zorunlu olduğu ancak yargılama sırasında teminat mektuplarının davalı tarafından tazmin edildiği, bu haliyle davanın bedele dönüştüğü ve davacı vekilince beyan dilekçelerinde ayrıca 20/09/2018 tarihli celsede, teminat mektup bedellerinin ödenmesinin talep edildiği, faiz isteminde bulunulmadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne, 1.447.323,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.Davalı vekili istinafında; davacı iki edimi var sözleşmeye göre sözleşmeye konu arsalar imar planları ve kentsel dönüşüm çalışmaları ile onaylarının alınması ikincisi hak sahipleriyle kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzaladığını, davacının sözleşmede belirtilen arsaları küçültmeye çalıştığını, davalı sözleşmeye göre belirlenen sabit hizmet beelinin % 60 ını ödemesine rağmen davacı edimlerini yerine getirmediğini, bilirkişiler arasında hukukçu bilirkişi olmadığını ve sözleşmenin feshi konusunda görüş bildirmeleri hukuka aykırı olduğunu, davacı yan bu davayı açmakla sözleşmeyi feshetmiş olmakla teminat mektuplarının iadesini istediğini ve bu nedenle davalı şirketin feshi ihbar ile davacıya süre vermesi ve sözleşmeyi feshetmesi mümkün olmadığını, sözleşmede kimin ne ödeyeceği nelerin iade edileceği belli olup mahkemenin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre karar vermesi doğru olmadığını, öyle olsa bile davalı para vermiş davacının da teminat mektubu verdiğini, bu durumda davalının davacıya ödediği paranın da davalıya iade edilmesi gerektiğini ve bu durumda davacının sebepsiz zenginleşeceğini belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Davacı vekili, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesi gereğince iş yaptıklarını fakat davalının üzerine düşen edimi yerine getirmeyerek ödemede bulunmadığını, davalı şirkete teminat mektupları verildiğini, bu teminat mektuplarından dolayı davalı şirkete borçlu olmadığının tespiti ve teminat mektuplarının iadesini talep ettiği, yargılama sırasında teminat mektupları tahsil edildiğinden istirdadını talep ettiği, mahkemece sözleşmenin feshedilmiş olduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verildiği, davalı vekilince kararın istinaf edildiği anlaşılmıştır. Geçerliliği noterde düzenleme şeklinde yapılmasına bağlı olan sözleşmeler tarafların ortak iradeleri veya mahkemece feshedilebilir. Diğer eser sözleşmeleri ise sözleşmede aksine bir hüküm yok ise taraflardan birinin karşı tarafa ulaşan tek yanlı irade beyanıyla sonlandırılabilir. Kural olarak eser sözleşmelerinin feshi geriye etkili sonuç doğacak şekilde (dönme) sona erer. Bu durumda taraflar ifa yükümlülüğünden kurtulur ve verdiklerini de sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre isteyebilirler. Eser sözleşmesinden dönülmesi halinde sözleşme sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tasfiye edilmelidir.Tüm dosya kapsamı taraf beyanları ve sunulan delillere göre mahkemenin sözleşmenin taraflarca feshedildiğinin tespitine karar vermesi ve feshe dayalı olarak tasfiye işlemi yapması doğru olmuştur. Yine bu kapsamda sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre sözleşmede aksine hüküm yoksa teminat mektuplarının da davacıya iadesi gerektiğinin mahkemece kabulü yerindedir. Davalı vekili istinafında davacıya verdiği avansında bu durumda kendisine iadesi gerektiğini savunmuş ise de; davacının verilen avansın üzerinde harcaması bulunduğu ve verilen avansların eser sözleşmesi kapsamında kullanıldığı mahkemeninde tespiti ve kabulünde olup verilen avansın davalıya iade edilmemesi de yerinde olmuştur. Mahkemece verilen kararda usul yasa ve dosya kapsamına aykırı bir durum bulunmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 04/10/2018 tarih ve 2017/171 Esas, 2018/963 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 98.866,33 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 24.716,58‬ TL harcın mahsubu ile bakiye 74.149,75 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 05/04/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.