Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/807 E. 2021/2395 K. 15.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/807
KARAR NO: 2021/2395
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/11/2018
NUMARASI: 2016/269 Esas, 2018/1223 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ : 15/12/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davacının Hatay/Dörtyol ilçesinde hazır giyim mağazası işletmekte olduğunu, okul kıyafetlerinin temini hususunda Atakaş Endüstri Meslek Lisesi ile anlaşma yaptığını, bu anlaşmaya binaen söz konusu okul kıyafetlerinin belirtilen şartlarda hem kumaşlarının sağlanması hem de dikimi konusunda davalı ile sözleşme yaparak gönderilen numuneye uygun olacak şekilde dava konusu ürünleri davalı şirkete sipariş ettiğini, sözleşme bedeli olan 31.400,00 TL’yi davalı şirkete bir kısmını çekle bir kısmını ise nakit olarak ödediğini, davalı firmanın yapılan sözleşmeye aykırı hareket ederek, özensizce hazırlanmış ve numuneye uygun olmayan ürünler gönderdiğini, gönderilen ürünlerde kalıp ve dikiş hatalarının, model değişikliğine sebep olan hataların bulunduğunu, ayrıca sözleşmede 350 adet gönderileceği belirtilmesine rağmen 252 adet takım gönderildiğini, ürünlerin tam fatura edildiğini, davacıya gelen ürünleri anlaşma yaptığı Atakaş Endüstri Meslek Lisesine sunduğunu, ancak Okul Aile Birliğinin ayıplı olduğundan bahisle ürünleri iade ettiğini, Dörtyol Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2015/4 D.İş sayılı dosyasında düzenlenen bilirkişi raporu ile ürünlerin dikişlerinin şahit numuneye göre farklı ve özensiz olduğu, kalıp ölçülerinin olması gereken beden numaralarından farklı olduğu, genel görüntü itibariyle isimliklerin farklı farklı yerlerde bulunduğu, incelenen ürünlerin şekil itibari ile birbirinden farklı olduğunun tespit edildiğini belirterek, sözleşmenin feshi ile davalıya yapılan ödemenin fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 10.000,00 TL’sinin faizi ile tahsiline ve ürünlerin davalıya iadesine karar verilmesini talep etmiş, davacı vekili davasını 16.07.2018 tarihinde ıslah ederek dava değerini 31.400,00 TL’ye çıkartmıştır. Davalı vekili, davacı tarafça Dörtyol Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/4 D.İş sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunu kabul etmediklerini, bilirkişi incelemesine tabi tutulan ürünlerin davalı şirkete ait olup olmadığının bilinmediğini, davacı tarafın, ürünlerin tesliminden bir ay gibi bir süre geçtikten sonra, ürünlerde hatalar var diyerek tespit talep ettiğini, talep tarihinin 13/03/2015 olduğunu, ürünlerde gizli ayıbın olmadığını, muayene ve derhal ihbar edilmesi gerekirken bunun yapılmadığını, ürün bedellerinin nakit ve çek olarak ödendiğini, eğer ürünlerde gerçekten ayıp var ise derhal iade edilip değiştirilmesinin talep edilmesi gerektiğini, muayene ve ihbar külfetinin yerine getirilmediğini, müvekkilinin numune ürün göndermediğini, bilirkişi incelemesinde şahit numune olarak kabul edilen ürünü ve torbadan çıkan farklı farklı ürünlerin kime ait olduğunu bilmediklerini, kaç adet ürün incelendiğine ve tespit isteyenin zararının ne kadar olduğuna dair bilirkişi raporunda açıklama olmadığını, bu nedenle tespite ve rapora itiraz ettiklerini, iş sahibinin sözleşmeden dönme hakkını kullanabilmesi için her şeyden önce ayıbın önemli bir ayıp olması gerektiğini, müvekkili şirket tarafından teslim edilen ürünlerin teslim tarihi üzerinden aylar geçtikten sonra ve ayıplı ürün teslimi yönünden muayene ve ihbar külfetine uyulmadan, eksik ürün gönderildiği bildirilmeden tek taraflı olarak ve müvekkilinin gönderdiği ürünler olup olmadığı dahi belli olmayan ürünler üzerinde inceleme yapılarak düzenlenen bilirkişi raporuna dayanılarak dava açıldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporu ve uyumlu nitelikteki Dörtyol Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından yapılan tespit sonucunda alınan bilirkişi raporu dikkate alındığında, üretilen giysilerin birbirleri ile dahi uyum içerisinde olmadığı, dolayısıyla ayıplı olduğu, ayıbın niteliği büyük olmakla birlikte açık ayıp niteliğinde bulunduğu, TBK’nın 474.maddesi uyarınca eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorunda olduğu, ancak her ne kadar malların teslim tarihi fatura ve sevk irsaliyesi sunulmadığından tespit edilememiş ise de davacı tarafça yaptırılan tespit sırasında alınan bilirkişi raporunun 05/05/2015 tarihli olmasına rağmen, eldeki davanın yaklaşık bir yıl sonra açıldığı, davacı tarafça dava tarihine kadar davalıya ayıp ihbarında bulunulduğunun ispat edilmediği, bu hali ile davacının TBK’nın 477/2.madde ve fıkrası dikkate alındığında gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ettiği ve ürünleri ayıplı hali ile kabul etmiş sayılması gerektiği gerekçeleriyle, davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, davalının sözleşmeye aykırı hareket ederek, özensizce hazırlanmış ve numuneye uygun olmayan ürünler gönderdiğini, ürünlerde kalıp ve dikiş hataları bulunduğunu, davacı tarafından gönderilen kumaş örneğinin modeli ile gönderilen ürünlerin kumaşının modelinin farklı çıktığını, kullanılamaz durumdaki ürünlerin ilgili okul tarafından kabul edilmediğini, davacının bu nedenle maddi olarak büyük zarara uğradığının 27/04/2018 tarihli bilirkişi raporuyla da ortaya çıktığını, ürünlerin ayıplı olduğu ve kabul edilemeyeceğinin tespit edildiğini, sözleşmede belirtilen 350 adetten daha az 252 adet ürün gönderildiğini, davacı tarafından yapılan ödemelerin davalı ticari defterlerinde bulunduğunu, davacı tarafından davalı şirkete ürünlerin alınmasından itibaren ürünlerin ayıplı olduğunun ihbarını yaptığını, malın ayıplı olması nedeniyle davalı şirketle hemen irtibata geçerek paranın iadesini istediğini, davalı tarafla yapılan görüşmelerden sonuç alınamadığını, ürünlerdeki ayıp nedeniyle Dörtyol Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/4 D. İş dosyasında tespit yaptırdıklarını, tespitin davalı şirkete tebliğ edildiğini, davalı şirketin ürünlerdeki ayıptan haberdar olduğu ve ayıp ihbarı olarak kabul edilmesi gerektiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2009/13-160 esas, 2009/185 karar sayılı ve 13.05.2009 tarihli kararının da bu yönde olduğunu, mahkeme tarafından verilen kararın hatalı olduğunu, davalı şirketin hem ürünleri numuneye göre hazırlamadığını hem de haksız olarak ürünlerin ücretini aldığını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. Mahkeme tarafından alınan bilirkişi raporunda, davacının işletme defterinin incelenmesinde dava konusu mallara ilişkin faturanın ve karşılığı ödemelerin defter kayıtlarında yer almadığı, davalı şirkete ait herhangi bir hesap kaydı bulunmadığının tespit edildiği, davalı ticari defterlerinin incelenmesinde davacıya ait gelir-gider hesaplarının kayıt altına alındığı, 2015 yılı sonu itibariyle davalı şirketçe satılan mal bedeli toplamının 31.400,00 TL olduğu ve bedelin tamamının davacı şirketçe ödendiği, taraflar arasındaki anlaşmazlığın malların ayıplı olup olmadığından kaynaklandığı, davacı tarafça sunulan 50 adet montun tamamında büyük ve açık hata bulunduğu, 40 adet montun davalı tarafça üretilip üretilmediğinin etiketlerde yazmadığı için tespit edilemediği belirtilmiştir. Taraflar arasında 350 takım mont, pantalon, tişörtten oluşan okul forması imali konusunda anlaşmaya varıldığı çekişmesizdir. Davacı iş sahibi 350 yerine 252 takım gönderildiğini ve takımların ayıplı olduğunu ileri sürerek eksik ve ayıplı işler bedelinin tahsilini talep etmiştir. Dosya kapsamındaki delillerden yüklenici tarafından ürünlerin 14.02.2015 tarihinde sevk edilip en son 20.02.2015 tarihinde teslimatın yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacı tarafından telefon ve whatsapp kayıtları ile ayıp ihbarının süresi içerisinde yapıldığı ileri sürülmesine rağmen, bu kayıtlara ilişkin dosyaya delil sunulmamıştır. Davacı taraf Dörtyol Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/4 değişik iş dosyası üzerinden tespit talebinde bulunmuş, bilirkişi tarafından 13.03.2015 tarihinde rapor düzenlenmiştir. Eser sözleşmesine konu takımların sayısı ve bilirkişi tarafından tespit edilen ayıpların açık ayıp oluşu, son teslim tarihi ile tesbit tarihi arasındaki süre göz önüne alındığında, iş sahibi tarafından ayıp ihbarının TBK’nın 474/1.maddesinde belirtilen uygun süre içerisinde yapılmadığı anlaşılmaktadır. İş sahibi süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunmadığından TBK’nın 477/2.maddesi gereğince eseri ayıplı haliyle kabul etmiş sayılmalıdır. Mahkemece bu yönde yapılan değerlendirme yerinde olmuştur. Öte yandan, davacı iş sahibi, davalı yüklenicinin sözleşme gereğince 350 takım ürün teslim etmesi gerekirken, 252 takım ürün teslim ettiğini, ileri sürmektedir. Eser sözleşmesinde işin yapılıp teslim edildiğini ispat yükü yüklenicidedir. Yüklenici, sözleşme gereği üstlendiği işin tamamını bitirip iş sahibine teslim ettiğini yasal delillerle ispatlamak zorundadır. Ancak, mahkemece, yüklenici tarafından iş sahibine kaç takım ürün teslim edildiği yönünde bir araştırma ve inceleme yapılmamıştır. Bu durumda, yükleniciden teslime ilişkin delilleri sorulmak suretiyle teslim hususu araştırılıp, yüklenicinin iş sahibine kaç takım ürün teslim ettiği belirlenip, daha fazla ürün teslim edildiğinin ispatlanması halinde belirlenecek miktar üzerinden, aksi halde iş sahibi tarafından kabul edilen 252 adet üzerinden gerekli hesaplamalar yaptırılarak, davacı iş sahibinin bir alacağı bulunup bulunmadığı belirlenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu husus üzerinde durulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/11/2018 tarih, 2016/269 Esas, 2018/1223 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5- Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 15/12/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.