Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/805 E. 2022/88 K. 18.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/805
KARAR NO: 2022/88
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/01/2019
NUMARASI: 2018/66 Esas, 2019/72 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 18/01/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalının müvekkiline taraflar arasında ticari ilişkiden kaynaklanan 5.001,69 USD ödenmemiş cari hesap alacağına ilişkin borcu bulunduğunu, alacağın tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının borca itiraz ederek takibi durdurduğunu belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına, %20 oranında haksız ve kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, davacı şirketin yapmayı taahhüt ettiği ürünleri kararlaştırılan tarihten çok sonra ayıplı bir şekilde teslim ettiğini, geç teslim nedeniyle dava dışı … Tekstil ürünleri belli bir oranda tenzilat anlamına gelen ticari onay ile işleri kabul ettiğini, ayıplı işler, işin geç teslimi ve dava dışı … Tekstil’in tenzilatından doğan zararını reklamasyon faturası adı altında davacı şirkete rücu ettiğini, davacı şirketin bu rücu işlemine itirazı olmadığı gibi rücu nedeniyle kesilen reklamasyon faturasına da yasal süresi içerisinde itiraz etmediğini belirterek davanın reddine, haksız ve kötü niyetli davacının %20’den aşağı olmamak üzere tazminata mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; incelenen taraf defterlerinin usulüne uygun olarak tutuldukları, davacı defterleri uyarınca davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 5.001,69 USD alacaklı olduğu, davalı defterleri uyarınca ise bir borç bakiyesinin bulunmadığı, bakiye tutarının sıfırlandığı; davacı tarafından davalı adına düzenlenen faturalar ile davalı tarafından davacı adına düzenlenen iade faturalarının her iki taraf defterlerinde kayıtlı olduğu, buna göre fatura içeriği malların tesliminin ispatlanmış olduğu, taraflar arasındaki bu uyuşmazlığın davalı tarafından düzenlenen ve davalı defterlerinde kayıtlı olup davacı defterlerinde kayıtlı olmayan 08/06/2017 tarih ve 10.000,00 TL tutarlı reklamasyon faturasından kaynaklandığı; faturaların USD cinsinden düzenlenip itiraza uğramamış olmaları nedeniyle, ödemenin de USD cinsinden yapılması gerektiği; her ne kadar davalı “ayıp ve geç teslim” savunmasına dayanmış ise de, davalının davacı tarafından teslim edilen ürünlere ilişkin somut bir ayıp tespiti yaptırmadığı, TTK. 18. maddesi uygun olarak yapılmış bir ayıp ihbarının da bulunmadığı, dosyaya sunulan ve güvenli e-posta niteliğinde bulunmayan elektronik posta yazışmalarının TTK. 18/3 maddesi kapsamındaki usule uygun bildirim yollarından birisi olarak kabul edilemeyeceğinden, davalı savunmasına itibar edilmediği; her iki taraf defter ve kayıtlarında bulunan icra takibine konu faturalar uyarınca davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 5.001,69 USD alacaklı olduğu gerekçesi ile, davanın kabulüne, davalının icra dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline, takibin 5.001,69 USD üzerinden devamına, davalı aleyhine icra inkar tazminatı verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; davacı şirketin işini ayıplı olarak geç teslim ettiğini, kesilen reklamasyon faturası için davacı şirkete rücu ettiğini; davacı şirketin rücu nedeniyle kesilen reklamsyon faturasına yasal süresi içerisinde itiraz etmediğini, davacıya ayıp ve geç teslimden kaynaklı ihbarların delil olarak sunulduğunu, mail yazışmalarının davacı ve davalı tarafından yapıldığına dair bir uyuşmazlık söz konusu olmadığını, yerel mahkeme ayıp ve geç teslim ile ilgili gerekçesinin yasa ve içtihatlara aykırı olduğunu, ayıp ve geç teslime ilişkin ihbara karşı bir itiraz olmamasına rağmen Yerel Mahkemenin somut bir tespit şartını aramasının mümkün olmadığını, ayıp ve geç teslime ilişkin ihbarın TTK 18/3 maddesi uyarınca usulüne uygun yapılmadığına dair kararının Yargıtay HGK kararlarına ve TTK’na aykırılık teşkil ettiğini, Yargıtay HGK’nun 2014/19-861 E. 2016/632 K. 25.05.2016 tarihli kararının emsal olduğunu; delil listesinde belirtmiş olmasına rağmen dava dışı … Tekstil tarafından müvekkiline ayıp ve geç teslimden kaynaklanan ticari onay ile işin kabul edildiğine dair bilgi ve belgelerin celp edilmesi talebinin yerine getirilmediğini, delillerinin toplanmadan eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek kararın bozulmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı alt yüklenici, davalı ise yüklenicidir. Tarafların, davalı şirkete ait tekstil ürünler üzerine broş ve aplike yapılması işi konusunda anlaştığı, davacı alt yüklenici şirket tarafından davalı yüklenici hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 19.231,50 TL asıl alacak (5.001,69 USD) ödenmemiş cari hesap alacağına ilişkin başlatılan ilamsız takibe davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğu, davalının yapılan işin ayıplı olduğunu savunduğu anlaşılmaktadır. Eser sözleşmesi, iş sahibinin ödemeyi taahhüt ettiği ücret karşılığında yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi ve teslim etmeyi üstlendiği iki taraf için hak doğuran ve borç yükleyen bir sözleşmedir. Eser sözleşmesinde iş sahibinin asli borcu TBK 470.maddesi çerçevesinde meydana getirilen eser karşılığında bir miktar paranın ödenmesi, yüklenicinin borcu ise eseri zamanında ve ayıpsız olarak imal ve teslim etmektir. Eser sözleşmesinde yüklenicinin ayıptan sorumluluğu TBK’nın 474 ile 478. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Yüklenicinin ayıptan sorumlu olabilmesi için eserin iş sahibine teslim edilmesi, eserin ayıplı olması, eserin iş sahibi tarafından kabul edilmemiş olması veya kabul edilmek zorunda olunmaması, eserin iş sahibi tarafından muayene ve ihbar külfetinin yerine getirilmiş olması, eserdeki ayıbın iş sahibinin tutumundan kaynaklanmamış olması ve son olarak ayıplı teslimden doğan hakların süresi içinde kullanılması gerekmektedir. Eserin teslim alınmasından sonra açıkça görülen veya usulüne göre yapılan bir muayene ile görülebilen ayıplar açık ayıp, bu şekilde tespit edilemeyen ancak zaman içerisinde eser kullanılırken ortaya çıkan ayıplar ise gizli ayıp olarak nitelendirilir. TBK’nın 474/1.maddesi gereğince açık ayıplar bakımından iş sahibi işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve uygun bir süre içerisinde tespit ettiği ayıpların yükleniciye bildirmekle yükümlüdür. İş sahibi bu külfetleri yerine getirmezse ayıp dolayısıyla kendisine tanınan haklardan yararlanamayacaktır. Bu külfetlerin yerine getirilmemesi iş sahibinin yükleniciye karşı sorumluluğunu gerektirmemekte, sadece ayıplı eser teslimi dolayısıyla sahip olduğu haklardan yararlanamaması sonucunu doğurmaktadır. TBK’nın 477/1. maddesi gereğince gizli ayıplar açısından ise, ayıbın varlığı zamanaşımı süresi içerisinde vakit geçirilmeksizin yükleniciye bildirilmelidir. Davalı ürünlerin ayıplı ve süresinde teslim edilmediğini, asıl iş sahibi tarafından kesilen reklamasyon faturası için davacı şirkete rücu ettiğini savunmuş ve iddialarına ilişkin e-mail ve tanık deliline dayanmış; davacı taraf ise süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığını belirtmiştir. Eser sözleşmesine dayalı ilişkilerde eserin teslim edildiğini ispatlama yükümlülüğü yüklenicide, eserin ayıplı olduğu iddiası ve bedelin ödendiğini ispatlama yükümlülüğü ise iş sahibindedir.” (bkz.Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 30.05.2013 tarih, 2013/5906 Esas, 2013/3519 Karar sayılı kararı) Mahkemece taraflar arasındaki e-mailler TTK 18/3 mahiyetinde kabul edilmemiş ise de, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararlarında belirtildiği üzere, eser sözleşmelerinde TBK 474. maddesine göre süresi içinde ayıp ihbarında bulunulduğu hususu eser sahibi tarafından tanık dahil her türlü delille ispat edilebilecektir. Davalının tanık deliline dayandığından, davalıdan tanık listesi istenerek tanıkların dinlenilmesi ve taraflar arasındaki e-mailler de değerlendirilerek ayıpların süresinde olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Ayıp ihbarının süresinde kabul edilmesi halinde ise davalıdan ayıplı ürünler istenerek, sözleşme konusu işin tümünün 6100 sayılı HMK’nın 266. maddesi hükmüne göre seçilecek uzman bilirkişi aracılığıyla davaya konu imalâtlar ve imalâtlardaki ayıplar incelenmeli, diğer bir deyişle eserin kabule zorlanamayacak ölçüde ayıplı olup olmadığı belirlenmeli, varsa ayıbın derecesi ile Türk Borçlar Kanunu’nun 475. maddesi hükmünde eser sahibine tanınan haklardan hangisinin kullanılması gerektiğinin mahkemece belirlenmesi, eserin reddi gerektirmeyecek derecede ayıplı olması halinde “çoğun içinde azda vardır” ilkesi gereği bedel indirimi yapılıp yapılmayacağı veya onarım gerekip gerekmediği belirlenmeli ve bunların bedelleri konusunda denetime elverişli rapor alınmak suretiyle sonuca gidilmesi gerekir. Mahkemece bu hususlar üzerinde durulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/01/2019 tarih, 2018/66 Esas, 2019/72 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 18/01/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.