Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/784 E. 2022/361 K. 22.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/784
KARAR NO: 2022/361
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/11/2018
NUMARASI: 2016/1243 Esas, 2018/1080 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 22/02/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkili şirkete cari hesap ve fatura alacağından kaynaklı borcunun bulunduğunu, bunun üzerine davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının bu takibe itirazda bulunduğunu ve takibi durdurduğunu, davalı yanca yapılan işbu itirazların iptalini, takibin devamını, %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin merkezinin Beşiktaş, İstanbul olduğunu, müvekkilinin adresine göre yetkili mahkemenin İstanbul Mahkemeleri olduğunu dolayısı ile davanın yetki yönünden reddine karar verilerek anılan mahkemelere gönderilmesi gerektiğini, davacının dava dilekçesindeki iddialarının gerçek dışı olduğunu, müvekkilinin davacı yana karşı herhangi bir cari hesap borcunun bulunmadığını, taraflar arasındaki ihtilafın davacı tarafından düzenlenen 26.01.2016 tarih, 46.020,00 TL bedelli satış faturasından kaynaklı olduğunu, fatura konusu eşyaların ayıplı imal edilmesinden dolayı taraflar arasındaki görüşmeler neticesinde ürünlerin teslim alınmadığını, müvekkili şirket tarafından söz konusu bu faturanın kabul edilmediğini, 31.01.2016 tarihli iade faturası kesildiğini, aradan bir süre geçmesinin ardından davacı tarafından tekrardan 14.03.2016 tarihli fatura düzenlendiğini, müvekkilinin de tekrardan davacı yana karşı faturaya istinaden 15.03.2016 tarihli iade faturası kesildiğini, müvekkili şirketin davacı yana karşı herhangi bir borcunun bulunmadığını, bu nedenle açılan davanın reddini, %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, talep etmiştir. Mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, kurulan ticari ilişki kapsamında oluşan cari hesap alacağına ilişkin olarak başlatılan takip tarihi itibariyle davacının muaccel bir alacağının bulunup bulunmadığı, varsa miktarı ile davalı yanın itirazları kapsamında malın ayıplı olup olmadığı hususlarında toplandığı, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasında dergi imalatına ilişkin yazılı olmayan eser sözleşmesi kurulduğu, davanın eda davası niteliğinde olması sebebiyle, ispat yükü kendisine ait olan davacı tarafça dosyaya sunulan belge ve bilgilerin dava konusu ettiği cari hesap alacağının varlığını kanıtlamaya yeterli olmadığı, somut olayda alacağını ispat etmesi gerekenin davacı taraf olduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda da davacının ticari defterlerini verilen kesin süreye rağmen sunmaması sebebiyle davacı ticari defterleri üzerinde inceleme yapılamadığı, incelenen davalı ticari defterlerine göre davacının değil bilakis davalının davacıdan alacaklı olduğu, HMK.140/5. maddesi uyarınca verilen kesin süreye rağmen dosyaya herhangi bir numune sunulmaması sebebiyle ihtilaf noktalarında bir değerlendirme yapılamadığının belirtildiği, taraflarca getirilme ilkesi uyarınca ancak sunulan deliller kapsamında değerlendirme yapılabileceği, davacı tarafça açıkça yemin deliline de dayanılmamış olduğundan davacının alacağını ispat edemediği gerekçesi ile; Davanın REDDİNE, karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, mahkemece dosya kapsamının yeterince tetkik edilmeden, isabetsiz bilirkişi raporu dayanak yapılarak müvekkili şirketin savunma hakkını kısıtlar nitelikte davanın reddine karar verilmesinin haksız olduğunu, davanın 03/10/2017 tarihli ilk duruşmasında, “taraf vekillerine müvekkilerine ait yukarıda belirtilen yıllara ait ticari defter ve dayanaklarını inceleme günü mahkememiz kaleminde hazır etmeleri için kesin süre verilmesine, aksi halde defter ibrazından kaçınmış sayılacaklarının ihtarına, (davacı vekiline ihtar yapıldı) bilirkişilere yerinde inceleme yetkisi verilmesine,” şeklinde ara karar kurulmuşsa da, taraflarına verilen kesin sürenin usule uygun olmadığını, kesin süreye uymamanın sonuçlarının tam olarak hatırlatılmadığını, tekrar taraflarına usulüne uygun kesin süre verilmediğini, kısa süre içerisinde inceleme günü verildiği için kapsamlı olan müvekkili ticari defterlerinin taraflarınca hazırlanamadığını, davayı ispat için taraflarına 2. bir şans verilmediğini, bunun da müvekkilin anayasal savunma hakkını kısıtladığını, taraflarına yeniden süre verilerek, defterlerini sunmalarına izin verilmesi gerekirken, isabetsiz ve hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporuna dayanılarak davanın reddine karar verilmesinin usule, yasaya ve Yargıtayın yerleşmiş içtihatlarına aykırı olduğunu belirterek istinafa başvurmuştur. Dava eser sözleşmesinden kaynaklı bakiye alacağın tahsili için yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. davacı yüklenici, davalı işsahibidir. Taraflar arasında sözlü eser sözleşmesi yapıldığı, davacı tarafça düzenlenen faturaların süresi içinde davalı tarafça kabul edilmeyerek iade edildiği sabittir. HMK’nın 190. maddesine göre ispat külfeti kendisinde olan davacının alacağın varlığını ispatlaması gerekmektedir.Davacı delil olarak taraf ticari defter kayıtlarına dayanmış olup, mahkemece 03/10/2017 tarihinde yapılan ön inceleme duruşması sonunda verilen 2 nolu ara kararla usulüne uygun ihtar ile ticari defter ve dayanağı belgelerini bilirkişi incelemesi yaptırılması için sunmak üzere kesin süre verilmiş olup yine aynı ara kararında kesin süre içinde istenen hususun yerine getirilmemesi halinde defter ibrazından kaçınmış sayılacağı ihtar edilmiş, davacı vekili verilen kesin süre içinde defter ibraz etmemiştir. Bunun üzerine bilirkişi incelemesi davalı ticari defterleri üzerinde yapılmıştır. Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş davacı vekili, bilirkişi raporuna karşı süresinde beyanda da bulunmamıştır.Buna göre ispat külfeti kendisinde olan davacı iddiasını yasal delillerle ispatlayamadığından ve yemin delili de bulunmadığından mahkeme kararı dosya içeriği ile uyumlu usul ve yasaya uygun olup davacının istinaf sebepleri yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/11/2018 tarih ve 2016/1243 Esas, 2018/1080 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 22/02/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.