Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/777 E. 2022/269 K. 09.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/777
KARAR NO: 2022/269
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/12/2018
NUMARASI: 2017/395 Esas, 2018/1322 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 09/02/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; taraflar arasında imzalanan 27/05/2013 tarihli sözleşme ile davalı … İlaç firmasının davacının ruhsat sahibi olduğu ilaçları üretmeyi yüklendiğini, sözleşmeye binaen, tüm zarar kalemlerinin sorumluluğunun davalıya ait olduğunu, Sağlık Bakanlığı tarafından piyasadan geri çekilen … IM/IV 50 mg/2 ml adlı ürünün hatalı üretilmesinden kaynaklı zararların davalı tarafça sözleşme gereği tazmin edilmesi gerektiğini belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 181.075,64.- Tl alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; Bolu mahkemelerinin yetkili olduğunu; … IM/IV 50 mg/2 ml adlı ilacın geri çekme işlemi uygulanmasında davalı firmanın üretimden kaynaklı hiçbir kusurunun bulunmadığını, ürünün üretim ruhsatının davacıya ait olduğu ve üretim metodlarının davacı firma tarafından belirlenmiş olduğunu, ürünün Bakanlık tarafından belirlenen kriterlere uygun olarak ürün ruhsatındaki metotlara vc parametrelere uygun olarak üretildiğini, bakanlıkça hazırlanan raporda numunelerin ortalama Absorbans değerinin limit dışı olduğundan bahisle geri çekilme işleminin uygulandığını, bundan doğan sorumluluğun davacı firmaya ait olduğunu; müvekkili şirket tarafından yapılan analizlerde ürünün absorbans değerinin bakanlıkça belirlenen limiti aşmadığı, sözleşmenin 8.6 maddesinde üretimden kaynaklı zararlardan sorumlu olduğunun belirlendiğini belirterek, davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine, aksi halde esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; taraflar arasında davacının ruhsat hakkı sahibi olduğu bir takım ilaçların fason üretimi amacıyla 27/05/2013 tarihli sözleşmenin ve 18/06/2013 tarihli üretim için öngörülen standartları içerir kalite kurallarının tanımlandığı ek nitelikte bir diğer sözleşmenin imzalandığı; sözleşme niteliği itibariyle eser sözleşmesi mahiyetinde olduğundan dolayı yüklenici davalının üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmesinin zorunlu olduğu; ancak teknik düzeyde içerisinde kimya mühendisi ve eczacı bilirkişinin de bulunduğu heyet tarafından hazırlanan raporda davalı yüklenicinin parti kısım ilaçların formülüne uygun olarak üretilmediği, labarotuvar incelemesinde bir kısmında ilaç etken maddesi olan ranitidin … adı verilen maddenin maksimum değerinin aşılmış olduğunun ifade edildiği, üretilen ilaçların ayıplı olduğu; TBK 475/1 maddesi dahilinde eser; işsahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aynı ölçüde aykırı olursa sözleşmeden işsahibinin sözleşmeden dönme hakkı bulunduğu, bu bağlamda davacı tarafın ticari defter ve kayıtları da bizzat mali müşavir bilirkişi tarafından incelenerek davacının ilaç üretiminden kaynaklı olarak analiz, geri çekme dosya inceleme ücreti ve idari para cezaları toplamından oluşan 181.075,64 TL’yi idareye ödemeye mecbur kaldığı; 43.033,36 TL’lik idari para cezasının iş bu bedele dahil olmakla her ne kadar ilgili idareye ödenmediği bildirilmiş ise de dava konusu ilaç üretimine müstenit olarak tahakkuk işleminin kesinleştiği ve davacı nezdinde para cezası borcunun doğumuna sebep olunduğundan iş bu bedel de alacağa dahil edildiği sabit olduğu, iş bu bedelin TBK 475 ve devamı maddeleri ile imza edilen sözleşmenin sorumluluk hükümlerine ilişkin 7. ve devamı maddelerince davacı adına tahakkuk ettirilen toplam 181.075,64 TL’nin davalıdan tahsili gerektiği gerekçesi ile davanın kabulü ile; 181.075,64-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; taraflar arasında, ruhsatı davacıda bulunan … isimli ilacın üretimi konusunda fason üretim sözleşmesi imzaladığını; dosya içinde ürünün üretim hatası olduğuna ilişkin tek bir kanıt bulunmadığı gibi, ürünün absorbans değeri konusunda da böyle bir analiz yapılmasının mümkün olmadığını; 2017 yılı içinde Sağlık Müdürlüğü tarafından yapılan denetlemeler sırasında … IM/IV5SO mg/2 adlı ürünün … parti numaralı ürünler için ort. Absorbans değerinin 0,256 bulunduğu gerekçesi ile Bolu 1.Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/58 davasının açıldığı, … parti numaralı ürün için ise absorbans değeri 0.291 bulunduğu gerekçesi Bolu 1.Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/825 sayılı davasının açıldığı ve her iki dosyanın birleştirildiğini; taraflar arasında imzalanan anlaşma gereğince müvekkili şirketin kendisine getirilen hammaddeyi ruhsatına uygun oranlayıp, ampullere doldurup, kontrol ve analizlerini yaptıktan sonra davacıya teslim edileceğini; sözleşmenin 2.5 maddesinde hammaddenin temininin davacıya ait olduğunu; imalat sonrası satış, muhafaza ve benzeri sorumlulukları bulunmadığını; ürünün ruhsatına göre üretildiği, kontrol ve analizleri yapılarak davacıya teslim edildiğini; bu aşamadan sonra ısı ve ışıktan absorbans değerinin bozulmasından üretici şirketin sorumlu olmadığını; absorbans sıvının rengine, görünümüne ilişkin olup, içindeki bir hammadde olmadığını; absorbans değerinin, söz konusu ürünün bir renk ve saflık testi olduğunu; ürünün referans değeri 0.140 olması gerektiği belirtilmekte ve yapılan analizlerde bu seviyenin üstünde çıktığının belirtildiğini; absorbans değeri Stabilite Protokolü ve Raporu’ndan açıkça belirlendiği gibi üretimde kontrol edilip, analiz yapıldığını; ürünün daha sonraki aşamalarında 0.140 olan ortalama referans değeri aranmayacağı ve uygulanmayacağını; diğer bir deyimle ürün üretiminde kontrol edilen değer ve ortalama referans değeri 3. ayda ve 6.ayda uygulanmayacğı ve değerlendirmeye tabi tutulamayacağını; yapılan işlemin bu haliyle bile protokole uygun olmadığından delil niteliği olmadığını; dosya içinde onlarca örneği bulunan Bitmiş Ürün Analiz Sertifikası’ında da bu durum kontrol ve analiz edilerek sertifikaya yazılmakta olduğunu; söz konusu ürünün ışık ve ısıya maruz kaldığından bozulma riski bulunan ürünlerden olduğunu; bilirkişi raporunun hiçbir teknik, bilimsel bir incelemeye dayanmadığı, değerlendirme başlıklı bölümde ürünün davalı tarafından davacıya tesliminde çok sonra yapılan analizinde absorbans değerinin yüksek çıktığı belirtilirken doğrudan bu ürünün sözleşme hükümlerine göre üretilmediğine tespit ettiğinin belirtildiğini; ancak bunun ciddi bir cehalet ve özensizlik olduğunu; ürünün analizinin ne zaman yapıldığının önemli olduğunu; ürünlerin geri çekilmesi kararı verildiğinden analizler ürün üretilip, teslim edildikten ve davacı tarafından satışı yapıldıktan sonra yapıldığını; renk ve görünüm anlamını taşıyan absorbans değeri, ilaç içindeki bir hammadde olmadığından ısıya ve ışığa maruz kaldığında rengi bozulabileceği gibi, 3. ve 6.aylarda bu değerin aranmayacağının ilacın ruhsatından kaynaklanan protokolde açıkça yazdığını; bilirkişinin ilacın satışından sonra tespit edilen absorbans değerinin üretimden kaynaklandığını tespit edebilmesinin mümkün olmadığını; kaldı ki sunduğu Ürün Serbest Bırakma Formu’ndan da ürünün absorbans değerinin 0,140 değerinin altında olduğu ve doğal olarak standarda uygun olduğunun açıkça görüleceğininden raporun karara dayanak teşkil edemeyeceğini belirterek, kararının kaldırılmasına ve yeniden hüküm tesis edilerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Taraflar arasında akdedilen 27/05/2013 tarihli sözleşme ile davalı, davacının ruhsat sahibi olduğu ilaçları üretmeyi yüklenmiştir. Davacı iş sahibi tarafından üretilen ilaçların Sağlık Bakanlığı tarafından piyasadan geri çekildiği, ürünün hatalı üretilmesinden kaynaklı zararların sözleşme gereği tazmini için dava açılmış, davalı tarafça ürünlerin hatalı üretilmediği, sorumluluğun iş sahibinde olduğu savunulmuştur. Eser sözleşmesi iş sahibinin ödemeyi taahhüt ettiği ücret karşılığında yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi ve teslim etmeyi üstlendiği iki taraf için hak doğuran ve borç yükleyen bir sözleşmedir. Eser sözleşmesinde iş sahibinin asli borcu TBK 470.maddesi çerçevesinde meydana getirilen eser karşılığında bir miktar pararın ödenmesi, yüklenicinin borcu ise eseri zamanında ve ayıpsız olarak imal ve teslim etmektir. 6098 sayılı TBK m.112 hükmü gereği borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle alacaklının zarara uğraması halinde borçlunun zarardan sorumlu olduğu öngörülmüş olduğundan mahkemece, tüm dosya kapsamı ile alınan bilirkişi raporu, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin birlikte değerlendirilmesi halinde dava konusu ilacın davalı tarafından sözleşme hükümlerine göre üretilmediği, Sağlık Bakanlığı tarafından piyasadan geri çekildiği; davacının geri çekme, dosya inceleme ücreti ve analiz ücreti olan toplam 138.042,28 TL ödediği, davacı hakkında tahakkuk ettirilen henüz ödenmeyen 43.033,36 TL idari para cezasının bulunduğu, bu nedenle davalı taraftan 181.075,64 TL alacaklı olduğu anlaşılmış olup, bilirkişi raporu esas alınarak davanın kabulü yönünde verilen mahkeme kararı usul ve yasaya, açıklanan gerekçe ve gerektirici sebeplere uygun olup davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/12/2018 tarih ve 2017/395 Esas, 2018/1322 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 12.369,27 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 3.093,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 9.276,27 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 09/02/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.