Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/737 E. 2022/37 K. 11.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/737
KARAR NO: 2022/37
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/07/2018
NUMARASI: 2016/1225 Esas, 2018/751 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 11/01/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili; taraflar arasında düzenlenen 25/03/2014 tarihli sözleşme ve sözleşmeye bağlı Mali şartname, İş programları ve Teknik şartname uyarınca davalı şirketin kendisine dizayn yapılması için teslim ettiği araçlarda, teknik şartnamelere uygun olarak VİP dizayn işleri yaparak davalı şirkete süresinde ve kusursuz olarak teslim ettiğini, davalı şirketin ürünleri teslim aldıktan sonra ayıp ihbarında ve ürünlerin süresinde teslim edilmediğine dair ihtarda bulunmadığını; davacı müvekkili şirketin, siparişleri yaptıktan sonra davalı şirkete faturalarını keserek tebliğ ettiğini, davalı şirketin 72.075,50-USD bedelli cari hesap borcunu ödememesi üzerine Beyoğlu … Noterliği … yevmiye numaralı, 27.07.2015 tarihli ihtarname çekildiğini ve davalı aleyhine Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibine başladıklarını, takibe itiraz edildiğini belirterek, haksız itirazın iptaline, takibin devamına, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 24. maddesi uyarınca İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunu öncelikle yetksizilik kararı verilmesi gerektğini; davacı taraf sözleşme süresince gerçekleştirdiği işlerde sürekli olarak teslimde gecikme, ayıplı, hatalı teslim gibi kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışlar sergilediğini, davacının geç teslim ve ayıplı teslimleri nedeniyle firmasına üçüncü şahıslar tarafından para cezaları düzenlendiğini, müvekkili firmanın sözleşme hükümlerine dayanarak gecikme cezası uyguladığı ve taraflarca sözleşmede kararlaştırıldığı üzere hesaptan düşüm gerçekleştirdiğini; müvekkili firmanın sözleşmenin 10.3. maddesinin 1. paragrafına göre kendisine açıkça bildirimde bulunmadan alacaktan düşme hakkı tanınmış olmasına rağmen tamamen iyi niyetli olarak defalarca davacı tarafa sözleşmeye uygun davranma konusunda uyarılarda bulunduğunu; davacı tarafın sözleşmeyi ihlal edecek davranışlarına devam ettiğini ve müvekkili firmanın uğradığı zararları tazmin amaçlı sözleşmesel hakkını kullanarak uğradığı zararları davacının alacağından düştüğünü belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; davacının 2013, 2014, 2015 yılına ait ticari defterlerinin kapanış tasdiklerinin yapılmadığı, defterlerin dayanak belgeler ve özellikle davacı tarafından bizzat ibraz edilen taraf şirketlerce imzalanmış mutabakat formları ile uyumlu ve tutarlı olmadığı gibi, davalı tarafından vergi dairesine yapılan bildirimlerle de örtüşmediği, defterlerin davacı lehine delil vasfının olmadığı, kaldı ki takip ile talep edilen tutarın bizzat davacı defterlerinde de karşılığının bulunmadığı, öte yandan takip tarihinden sonra 31/12/2015 tarihi itibariyle borç alacak bakiyesine ilişkin taraflar arasında düzenlenen mutabakat mektubuna göre davalının davacıdan 28.790,00-USD alacaklı göründüğü, davacı defterlerinin kapanış tasdiki yapılmadığından mutabakat metninde yer alan tutara nasıl ulaşıldığının davacı kayıtlarından tespitinin mümkün olmadığı, nitekim defterlerde 30/03/2015 tarihinden sonra herhangi bir kaydın bulunmadığı ve kapanışın bu tarihteki bakiye esas alınarak yapıldığı, bu haliyle dosyadaki deliller çerçevesinde davacı alacağının varlığı ve miktarına yönelik bir tespitin mümkün olmadığı, davacı vekilinin bizzat davacı tarafça ibraz edilen mutabakat mektupları hakkında kendisine verilen bir aylık süre içerisinde herhangi bir açıklama yapmadığı, dava, cevaba cevap dilekçelerinde ve ön inceleme duruşması bitene dek yemin deliline de dayanılmadığı gerekçesi ile, ispat olunamayan davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; kararın usul ve yasalara aykırı olduğunu; dava dosyasına ibraz edilen 08.11.2017 tarihli bilirkişi raporunda davalının ticari defterlerini ibraz etmediği, davacı müvekkili şirket tarafından düzenlenen ve davalı şirkete tebliğ edilen faturalara yasal 8 günlük süre içerisinde itiraz edilmediği, davalı şirketin ayıplı mal itirazında bulunmadığı, davacı müvekkili şirketin ticari defterlerine ve taraflar arasındaki mutabakat mektuplarına ve dosyaya celp edilen Ba-Bs formlarına göre davacı müvekkili şirketin davalı şirketten 151.588,40-TL alacaklı olduğunu, bilirkişi raporunda beyan edilen; davacının düzenlediği faturaların BA ve BS karşılaştırmasında “…2014 yılının diğer aylarında BA bildirimi ile yasal defterlerin birbiriyle uyumlu olduğu, 2015 Ocak ayında düzenlenen fatura tutarı BA bildirimi altında kaldığı için 2015 Ocak ayı bildiriminin birbiriyle uyumlu olduğunun kabul edilmesinin gerekmekte olduğu…” tespitlerine rağmen yerel mahkeme tarafından davanın ret edilmesinin usul ve yasalara aykırı olduğunu belirterek ilamının usul ve esastan bozulmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Türk Borçlar Kanunu’nun 470’nci maddesine göre; eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. Buna göre yüklenicinin temel borcu, yükümlendiği işi sözleşmeye, amacına uygun tamamlayarak teslim etmek, iş sahibinin temel borcu bedel ödemek olup, işin yapılıp teslim edildiğini yüklenici, iş bedelinin ödendiğini ise iş sahibi ispat etmek zorundadır. Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası ile, davacı tarafından davalı aleyhine 31/08/2015 tarihli cari hesap alacağı açıklaması ile 151.588,40-TL nin avans faizi ile tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, borçlunun süresinde borca ve ferilerine itiraz ettiği, takibin durması üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Taraflar arasında 25/03/2014 tarihli sözleşmenin düzenlendiği, davacı tarafından düzenlenen faturanın davalıya tebliğ edildiği, davalı tarafça faturaya itiraz edilmediği ve taraflar arasında 31/12/2013, 31/12/2014 ve 31/12/2015 tarihli mutabakatların düzenlendiği ihtilafsızdır.Mahkemece alınan karar vermeye yeterli bilirkişi raporuna göre, davacı defterlerinin usule uygun tutulmadığı ve davacı defterlerinin mutabakatlarla uyumlu olmadığı tespit edilmiştir. Taraflar arasındaki ihtilafsız mutabakat belgelerine göre, davalının davacıya 31/12/2013 tarihi itibarıyla 18.589,36 USD, 31/12/2014 tarihi itibariyle 60.836,14 USD borçlu olduğu, 31/12/2015 tarihi itibariyle ise davalının davacıdan 28.790,00 USD alacaklı olduğu belirlenmiştir. Davacı tarafından son mutabakatın yapıldığı 31/12/2015 tarihinden sonra davalı adına kesilen fatura ve davalıyı borçlandırıcı herhangi bir işlem bulunmadığı, son mutabakatın 31/09/2015 takip tarihinden sonra düzenlendiği, bu durumda taraflar arasındaki ticari ilişkide son işlem mutabakatın esas alınması gerektiği ve davacı tarafça ibraz edilen mutabakata göre davalıdan alacaklı olmadığı belirlendiğine göre, davacının davalıdan alacağı olduğunu ispatlayamadığı anlaşıldığından, mahkemece davanın reddine karar verilmesi isabetli olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/07/2018 tarih ve 2016/1225 Esas, 2018/751 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 11/01/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.