Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/727 E. 2021/2341 K. 14.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/727
KARAR NO: 2021/2341
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/12/2018
NUMARASI: 2016/656 Esas, 2018/1205 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 14/12/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen eser sözleşmesi gereğince müvekkilinin üstlendiği işi eksiksiz yapıp, teslim etmesine rağmen davalı yanca bakiye iş bedelinin ödenmediğini, bunun üzerine müvekkili tarafından davalı hakkında 21/09/2015 tarihli 35.706,80 TL bedelli faturaya istinaden 15.706,80TL alacağının tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, ancak davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı tarafın davayı müvekkili şirkete yönlendirilmesinin usul kurallarına aykırı olduğunu, davacını dava dışı … Mağazacılık AŞ’nin …Mahallesi, … Caddesi, No: …, Fatih-İstanbul adresinde bulunan mağazasına yaptığı dekorasyon ilişkin alacaklarını dava ettiğini, davacı ile dava dışı şirket arasındaki sözleşmenin müvekkilini bağlamadığını, müvekkilinin davacı adına kesilen çeklerin keşidecisi olduğunu, bu nedenle davanın öncelikle husumetten reddinin gerektiğini, esasa ilişkin olarak da davacı yanca yapılan işlerin piyasa rayiç bedellerin üstünde fiyatlandırıldığını savunarak davanın reddine ve davacı aleyhinde kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davalı yanca verilen cevap dilekçesinde tarafların dekorasyon işlemleri için 20.000,00TL bedel üzerinden anlaştıkları ve bu kapsamda 20.000,00TL’lik ödemenin çek marifetiyle yapıldığı savunması karşısında ve davalı tarafın incelemeye ibraz edilen ve usulüne uygun olarak tutuldukları tespit edilen defter kayıtlarında takibe dayanak 21/09/2015 tarihli 35.706,80 TL bedelli davacı tarafça davalı şirket adına düzenlenen faturanın kayıtlı olması karşısında, taraflar arasındaki eser ilişkisine dayalı hukuki ilişkinin sabit olduğu, bu nedenle takibe dayanak faturada yer alan hizmetlerin eser sözleşmesi ilişkisi kapsamında davalıya ifa edilmiş olduğu kanaatine varıldığı, davalı yanın defter ve kayıtlarında 35.706,80 TL fatura bedeline yönelik davalı tarafından davacıya 2 adet çek ile ödemelerin yapıldığı, bu kapsamda 07/01/2016 tarihinde kayıtlı 10.000,00 TL bedelli ve 07/01/2016 tarihinde kayıtlı 10.000,00 TL çek olmak üzere toplamda 20.000,00 TL’lik çek ödemesinin ihtilafsız olduğu, davalı defterlerine kayıtlı 35.706,80 TL imalat faturası ve anılı çek ödemelerinin mahsubu neticesinde davacının bakiye 15.706,80 TL alacak isteminde haklı olup bu bedelin ödendiği noktasında ispat yükünün davalı iş sahibi üzerinde olduğu, 01/03/2016 tarihinde davalı yanca fiyat farkı adı altında düzenlenen faturanın inşaat imalatı karşılığı olmadığı, karşı yana tebliğ edilmeyen ve tek taraflı kesilen faturanın hak doğurmayacağı, bu nedenle hesap bakiyesini sıfırlamak için düzenlenen fatura niteliğinde görülmekle ödeme anlamına gelmeyeceği, bu nedenlerle davacının takip tarihi itibari ile 15.706,80 TL’lik alacak isteminde haklı olduğu, davaya konu işin yapılarak teslim edildiği, iş bedeline ilişkin faturanın davalı defterlerine kayıt edilerek süresi içinde faturaya itiraz edilmediği, takibe konu alacağın; faturaya dayalı olup, faturanın tebliğ edildiği, davalı (iş sahibi) defter kayıtlarına işlendiği ve itiraz edilmediğinden likit bir alacak olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında, takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 15.706,80 TL (asıl alacak) alacaklı olduğunun tespiti ile bu miktara vaki itirazın iptali ile takibin asıl alacak üzerinden, 15.706,80 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren takipte belirtilen oranlarda faiz uygulanmak sureti ile takibin diğer kayıt ve şartlarla aynen devamına, alacağın % 20’si oranındaki 3.141,36 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesiyle, dava dışı … şirketi ile davacının kendi aralarında vardıkları şifai mutabakat gereği şirketin … cad., No: … Fatih – İstanbul adresinde bulunan mağazasına ilişkin dekorasyon işlemlerinin davacı yanca gerçekleştirildiğini, söz konusu … şirketi ile müvekkili … şirketi arasında süregelen ticari faatliyetler neticesinde bir defaya mahsus olmak üzere ödemelerin taraflarınca yapıldığını, sonrasında davacı tarafın ödemelerin eksik olduğundan bahisle icra takibi başlattığını ancak burada dekorasyon işini yaptıkları ve anlaşmanın asıl tarafı olan … şirketi değil de müvekkili … şirketinin borçlu olarak gösterildiğini, bu durum üzerine de başlatılan icra takibine taraflarınca itiraz edildiğini, davacı tarafça açılan bu davada, aralarında şifai mutabakata varıp dekorasyon hizmetini sağladıkları ve kendisine ait bir tüzel kişiliği olan … Şirketi’ nin davalı olarak gösterilmesi gerekirken müvekkili … şirketinin davalı olarak gösterilmesi nedeniyle davanın husumet yokluğundan reddinin gerektiğini, mahkeme kararına dayanak olan bilirkişi raporunda; imalatların yapılmadığı ile ilgili dosya kapsamında herhangi bir bilgi ve belge ile imalatların kalitesini değerlendirecek herhangi bir proje ve imalat resmi bulunmadığı, bu nedenle fatura bedelinin yüksek olması hususunda somut ortaya konulan bir belge ve bilgi bulunmadığının ileri sürüldüğünü, mahkemece rapor doğrultusunda hatalı eksik karar verildiğini, taraflar arasında gerçekleştirilen anlaşma neticesinde işin yapım ücreti için toplam 20.000,00 TL bedel üzerinden anlaşma yapılmasına rağmen 35.706,00 TL fatura çıkarılmasının ticari örf ve adetlerle de örtüşmediğini, şayet davacı tarafından işin söz konusu bedel üzerinden anlaşıldığı ve bu sebeple fatura bedelindeki farkında meydana geldiği iddia ediliyor ise, söz konusu iddianın davacı tarafça ispatlanması gerektiğini, davacı tarafından yapılan dekorasyon işlemi bedelleri ile piyasa rayiç bedelleri arasında fahiş derecede fark, ve verilen hizmet ve ürünler ile fatura edilen bedel arasında da müthiş bir orantısızlık bulunduğunu, bu hususun akdi ilişkinin kurulduğu ve dekorasyon işlemlerinin yapıldığı tarihler için bilirkişi tarafından piyasa rayiç bedel hesaplaması yapılması ile de ortaya çıkacağını, davacı yanca müvekkili şirkete gönderilen dava ve takip konusu faturaya karşılık müvekkili şirket tarafından 01/03/2016 tarihli 15.706,80 TL bedelli fark faturası düzenlendiğini ve … Kargo firması aracılığıyla davacıya gönderildiğini, müvekkili şirket tarafından davacıya gönderilen bu fark faturasının 02/05/2016 tarihinde davacı taraf olan … ile aynı adreste bulunan …’a teslim edildiğini, ancak davacı tarafından faturaya süresi içerisinde herhangi bir itirazda bulunulmadığını, bu doğrultuda ilgili hükümler gereğince itiraz edilmeyen bu fatura kesinleştiğinden davacının müvekkili şirketten herhangi bir alacağının bulunmadığının açık olduğunu, davacı tarafın talep etmiş olduğu %20 icra inkar tazminatının reddi gerekmekte iken bu haksız talebin kabulünün de haksız olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Davacı vekili, taraflar arasında dava dışı … Mağazacılık AŞ.’nin İstanbul İli, … Mahallesi, … Cad., N0:… Fatih -İstanbul adresinde bulunan mağazasının dekorasyon işlerinin davacı yüklenici tarafından yapılması konusunda sözlü anlaşma yapıldığını ileri sürmüş, davalı yan ise bu akdi ilişkiyi inkar ederek sadece iş bedeline yönelik taraflarınca davacıya çek keşide edildiğini savunmuştur.Davacı yüklenici tarafından davalı iş sahibi hakkında 21/09/2015 tarihli faturaya istinaden İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından 15.706,80 TL bakiye iş bedelinin tahsili için ilamsız takip yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmaktadır. İtirazın iptaline konu edilen fatura alacağı incelendiğinde; cam doğrama ve kapının 1 adet 3.450,00 TL, tavan boyama 90m2 1.800,00 TL, elektrik tesisatı ve aydınlatma 3.200,00 TL, kolon kaplama 2 adet 1.460,00 TL, kalebodur fayans uyg. 120 m2 9.600,00 TL, montaj işçilik malzeme 3.850,00 TL, tesisat yenileme ve rezervuar 1.300,00 TL ve ışıklı tabela 5.600,00 TL olarak faturalandırıldığı görülmektedir. Davalı yanca mahkeme kararına karşı hem usuli yönden, hem de esasa ilişkin itiraz edildiğinden Dairemizce öncelikle usuli itirazların incelenmesi gerekmiştir. HMK 114/1-d m. uyarınca taraf ehliyeti dava şartı olup, taraflarca ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gerekir. Yargıtay ( Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin 26/04/2021 tarih ve 2020/2712 Esas 2021/1950 Karar sayılı kararında “Sözleşmelerin nispiliği ilkesi” gereği sözleşmenin, kural olarak o sözleşmede taraf olanları bağlayacağı, sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarda davanın taraflarının da sözleşmenin tarafları olduğu, Yargıtay içtihatlarında ve öğretide bu durumun taraf sıfatı olarak adlandırıldığı açıklanmıştır. Taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu subjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def’i değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir itiraz niteliğindedir. (ayrıca bkz. Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin 21/06/2021 tarih ve 2020/3014 Esas, 2021/2851 Karar; 25/05/2021 tarih, 2021/2121 Esas, 2021/2193 Karar sayılı kararları) Yukarıda anılan Yargıtay kararları ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı vekilince sunulan 10/10/2016 tarihli 2.cevap dilekçesinde; “… Bu husus akdi ilişkinin kurulduğu ve dekorasyon işlerinin yapıldığı tarihler için bilirkişi tarafından piyasa rayiç bedel hesaplaması yapılması ile ortaya çıkacaktır…” ve ” taraflar arasında yapılan anlaşma ile işin 20.000,00 TL bedelle yapılacak olmasına rağmen müvekkil … şirketine 35.706,00 TL fatura çıkarılması gerek işin mahiyetine, gerek ticari örf ve adetlere, gerekse ahlaka aykırı olup…” şeklindeki beyanlarından ve iş bedeli çekin davalı yanca keşide edilmesi ile hükme dayanak yapılan bilirkişi raporlarında faturanın davalı yan defterlerine işlendiğinin tespit edilmiş olması karşısında, mahkemece, davalı yanın davada taraf ehliyetinin bulunduğu ve yanlar arasında sözlü eser sözleşmesi ilişkisinin kurulduğu yönündeki kabulü isabetli olmuştur. Davalı yanın usule ilişkin itirazının incelenmesinden sonra esasa ilişkin itirazının incelenmesine geçilmiştir. Mahkemece hükme dayanak yapılan ve mali müşavir … ile inşaat mühendisi … tarafından hazırlanan 07/04/2017 tarihli bilirkişi kök raporu ile 20/07/2018 tarihli ek rapor doğrultusunda; davacı yanca takip ve dava konusu yapılan faturada yazılı bedeller kabul edilerek hesaplama ve değerlendirme yapılmıştır. Oysa konuya ilişkin Yargıtay ve Dairemizin yerleşik uygulamaları gereğince; eser sözleşmesi ilişkisinin varlığı kabul edilip sözleşmede bedel yazılı olmaması ya da sözlü sözleşme ilişkisinde tarafların bedelde anlaşamamaları halinde yüklenicinin gerçekleştirdiği imalât bedelinin; sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 481. maddesi hükmünce yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiçleriyle hesaplanacak bedele hükmedilmesi gerekmektedir. Mahalli piyasa rayiçleri içerisinde yüklenici kârı ve KDV olacağından bunlar ayrıca eklenmeyecektir. Bu durumda mahkemece; mahallinde keşif yapmak suretiyle aynı bilirkişi kurulundan; davacı yüklenicinin dava konusu mağazada yaptığı dekorasyon işlerinin yapıldığı yıl itibariyle (yüklenici kârı ve KDV bedele dahil) mahalli piyasa rayiç bedeli ile davacının bu şekilde hesaplanacak imalât bedelini tespit ettirip, bulunacak bedelden davalı yanca varsa yapılan ödemeler mahsup edildikten sonra sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen KABULÜNE, 2-İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/12/2018 tarih, 2016/656 Esas, 2018/1205 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 14/12/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.