Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/719 E. 2021/2366 K. 14.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/719
KARAR NO: 2021/2366
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/01/2019
NUMARASI: 2016/52 Esas, 2019/73 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 14/12/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili; taraflar arasındaki cari hesap ilişkisi kapsamında müvekkilinin davalı şirketin vermiş olduğu siparişleri tam ve hasarsız olarak davalıya teslim ettiğini, süresinde ayıp ihbarının yapılmadığını, davalının yükümlülüklerini yerine getirmediğini, müvekkilinin cari hesaptan kaynaklanan 43.207,42 TL alacağının ödenmediğini, alacağın tahsili için Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile başlattıkları takibe davalının kötüniyetli olarak itiraz ettiğini belirterek davalının itirazının iptali ile %20 oranında tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; süre uzatım dilekçesinde zamanaşımı itirazında bulunmuş, ayrıca davacı tarafın müvekkili tarafından verilen siparişler kapsamında müvekkiline ait kumaşların yıkama ve boyama gibi işleri yaptığını, ancak bir kısım işlerin ayıplı olduğunu, ayıplı işleri süresinde davacı tarafa ihbar ederek, oluşan zararların davacıya reklamasyon faturası ile yansıtılacağının bildirildiğini; maldaki ayıpların giderilemediğini, müşterilerin zararı müvekkiline fatura etmesi üzerine oluşan zararın davacıya fatura edilerek tebliğ edildiğini; ayıplı kumaşların bir kısmı davacı boyahanesinde zayi olduğunu, bir kısmının davacının deposunda bulunduğunu, müvekkilinin borcunun bulunmadığını belirterek, davanın reddi ile %20 oranında tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; taraflar arasında davalıya ait kumaşlar üzerinde yıkama ve boyama işlerinin yapımı hususunda eser sözleşmesine dayalı ticari ilişki bulunduğu, davalıya ait kumaşların davacı tarafından boyama ve yıkama işlerinin yapıldığı, ancak oluşa uygun ve tutarlı bilirkişi kurulu raporlarıyla tespit edildiği üzere ürünlerde ayıplar bulunduğu, üretim miktarı yüksek ve risk teşkil eden ürünlerin yıkama, boyama gibi işlemlerine uygun malzeme ve proses seçimine ilişkin ortak karar verilmesi gerektiği halde bu yapılmadan işlem yapılması, numune denemesi yapılmadan ana sipariş miktarlarının işleme alınması gibi nedenlerle ayıpların oluşumunda tarafların eşit oranda kusurlu olduğunun kabulünün gerektiği, ürünlerin 2 aylık süre zarfında birden fazla partiler halinde işleme alınması, kumaş teslimatlarının mütemadiyen yapılması, bu süre içerisinde bazı kumaşların tamir için davalı tarafından davacıya yeniden gönderilmesi ve tüm dosya kapsamı itibariyle ayıp ihbarının yasal süresinde olduğunun kabulü gerektiği, ticari defter kayıtlarına göre davacının davalıdan 43.207,42 TL alacağının bulunduğu, ancak bilirkişi kurulunca tespit edilen ayıp bedeli olan 14.967,06 TL’den tespit edilen %50 kusur düşülmesi sonucunda davacının alacağından bu orana tekabül eden 7.483,53 TL’nin düşülmesi gerektiği, ayrıca yine davacı defterlerinde kayıtlı olup davalı defterlerinde kaydı bulunmayan ve kanıtlanamayan 1.705,24 TL alacağın tespit edilen tutardan düşülmesi gerektiği, ayrıca davalının takas mahsup itirazı doğrultusunda 2016 yılında takip ve dava tarihinden sonra düzenlenmiş olan 06/02/2016 tarihli reklemasyon faturasına dayanak olan ayıplı ürün tutarı 3.436,56 TL olup, bu tutardan tespit edilen %50 kusur indirimi yapılması sonucunda kalan 1.718,28 TL bedelin de alacak tutarından düşülmesi gerektiği, sonuç olarak davacının 32.300,37 TL bakiye alacağının bulunduğu gerekçesi ile, davanın kısmen kabulüne, davalının Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibine yönelik itirazının kısmen iptaline, takibin 32.300,37 TL asıl alacak tutarına takip tarihinden itibaren değişen oranlarda ticari avans faizi uygulanmak suretiyle devamına; koşulları oluşmadığından tarafların tazminat istemlerinin reddine; fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; kök raporda 12.073,92-TL tutarındaki davacı faturasının, davalı defterlerinde kayıtlı bulunmaması ve davalıya tesliminin dayanaklarının sunulmaması nedeni ile hesaba katılmadığı belirtildiği halde; sonradan ek rapor ile 10.368,00 TL kısmın cari hesaba davacının alacağı olarak eklenmesine karar verildiği ve raporlar arasında çelişki oluştuğunu; davacıya ait bulunan 12.073,92-TL tutarındaki faturaların müvekkili şirket kayıtlarında olmadığını; tebliğ edildiğine ilişkin yazılı delil sunulamayan faturaların ek raporla cari hesaba eklenmesinin TTK’ya aykırılık teşkil ettiğini; davacı tarafından dosyaya sunulan irsaliyelerin bir kısmının üzerinde açıkca ”ücretsiz tamir irsaliyeleri’ yazdığını; ayıpların giderilmesi için malların davacı tarafından tekrar tamire alındığı ve ücretsiz tamir irsaliyeleri ile ayıplı malların davacı boyahanesine teslim edildiğini, davacının ücretsiz tamir irsaliyelerini dayanak göstererek tanzim ettiği faturaların kabulünde olmadığından kayıtlarına alınmadığını; tarafına tebliğ edilmediğini; aynı mal için tamir irsaliyesine dayanılarak yeniden fatura kesilmesinin mükerrer tahsilata neden olacağını; bir kısım faturalarda da tebliğ alanın imzası olmayıp, tebliğine ilişkin herhangi bir dayanak sunulmadığını; bir kısım faturalarda da imzaya benzer işaret bulunmasına karşın kim tarafından imzalandığı belli olmayan isim yazmayan ve tebliğ edilmeyen, tebliğ edildiğine ilikin belge sunulamayan ve kayıtlarında gözükmeyen faturaları kabul etmediklerini; itirazları doğrultusunda düzenlenen 2.ek raporda faturalar bilirkişi tarafından yukarıda itiraz edilen afaki belgelere eşleştirme yapıldığı yazılarak, müvekkilinin borçlandırıldığını; tebliğ edilmemiş ve kayıtlara alınmamış faturalarla ilgili müvekkili şirketin borçlandırılmasının TTK’ya açıkca aykırılık teşkil ettiğini; tamir irsaliyeleri iddiasının somutlaştırılmadığı ve hangi sırada yazdığının belirtilmesi istenmiş ise de 2.ek raporda bilirkişi tarafından yeterli inceleme yapılmadığı, tamir irsaliyelerinin bizzat davacının dayanak belge olarak dosyaya sunduğu irsaliyeler üzerinde yazdığını dahi incelemediğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Taraflar arasında davalıya ait kumaşlar üzerinde yıkama ve boyama işlerinin yapımı hususunda eser sözleşmesi bulunduğu, bu kapsamda davalıya ait kumaşların davacı tarafından boyama ve yıkama işlerinin yapıldığı ihtilafsızdır. Davacı yüklenici tarafından, sözleşmeye dayalı yapılan ödemeler sonrası kalan iş bedelinin davalı iş sahibinden tahsili talebine ilişkin başlatılan icra takibine itiraz üzerine itirazın iptali davası açılmış, davalı ise işin ayıplı yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Eser sözleşmesi, iş sahibinin ödemeyi taahhüt ettiği ücret karşılığında yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi ve teslim etmeyi üstlendiği iki taraf için hak doğuran ve borç yükleyen bir sözleşmedir. Eser sözleşmesinde iş sahibinin asli borcu TBK 470.maddesi çerçevesinde meydana getirilen eser karşılığında bir miktar paranın ödenmesi, yüklenicinin borcu ise eseri taraflar arasındaki anlaşmaya, mevzuata, fen ve teknik kurallarına uygun olarak, zamanında ve ayıpsız bir şekilde imal ve iş sahibine teslim etmektir. Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile; alacaklı davacı tarafından borçlu davalı şirket aleyhine cari hesap alacağına dayalı olarak 43.207,42 TL asıl alacağın tahsili istemiyle takip başlatıldığı, borçlunun yasal süresindeki borca itirazı üzerine takibin durduğu ve davacı tarafça itirazın iptali davası açıldığı anlaşılmaktadır. Dosya kapsamına göre; davacının davalıya ait kumaşlar üzerinde yıkama ve boyama işlerini üstlendiği; davacı tarafça davalının süresinde ayıp ihbarı yapmadığı itirazında bulunulmasına karşın, yapılan ayıp ihbarına ilişkin maillerin delil olarak dosyaya sunulduğu; mahkemece tarafların ticari defter ve kayıtlarında ve imal edilen ürünler üzerinde sondaj usulü ile yaptırılan inceleme sonucu alınan bilirkişi raporuna göre, davacının davalıdan 43.207,42 TL alacağının bulunduğu, ürünlerde ayıp bedeli olarak 14.967,06 TL ile ayıbın oluşmasında tarafların %50 kusurunun bulunduğu tespit edilerek davacının alacağından bu orana tekabül eden 7.483,53 TL’nin düşüldüğü, davacı defterlerinde kayıtlı olup davalı defterlerinde kaydı bulunmayan ve kanıtlanamayan 1.705,24 TL alacağın tespit edilen tutardan düşüldüğü, davalının ayıp nedeniyle takas mahsup itirazında bulunduğundan düzenlenen 06/02/2016 tarihli reklemasyon faturasına dayanak olan ayıplı ürün tutarı 3.436,56 TL’den tespit edilen %50 kusur indirimi yapılması sonucunda kalan 1.718,28 TL bedelin de alacak tutarından düşülerek davacının 32.300,37 TL bakiye alacağı tespit edilmek suretiyle hüküm kurulduğu; yargılama sırasında alınan ve birbirini teyit eden bilirkişi raporlarının denetime açık ve bilimsel verilere uygun olduğu anlaşılmakla; mahkemece delillerin dosya kapsamına uygun olarak değerlendirilerek davanın kısmen kabulüne dair verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/01/2019 tarih ve 2016/52 Esas, 2019/73 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 2.206,43 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan toplam 551,61 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.654,82‬ TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 14/12/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.