Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/638 E. 2022/69 K. 18.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/638
KARAR NO: 2022/69
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/01/2019
NUMARASI: 2016/275 Esas, 2019/34 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/01/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin üretimini yaptığı tekstil ürünlerinin fason dikimini yaptığını ve davalı şirketle cari hesap üzerinden çalıştığını, davalı şirketin davacıdan takibe konu edilen cari hesabındaki fason dikim işçiliği hizmetini almasına rağmen bir kısım cari hesap borcunu ödemediğini, yaptıkları takibe itiraz üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı tarafından davacı …’a fason dikim yaptırılmak üzere 4987 adet mal sipariş edildiğini, davalı firmanın kalite kontrol elemanı tarafından davacı firma içinde 04/12/2014’de yapılan ara kontrolde malda hatalar olduğu gözlemlenerek kalite kontrol takip formu doldurup yapılması gerekenler ve istenilenler belirtilerek ve fasoncuya imzalatılarak bilgi verildiğini, mallar teslim alındıktan sonra yapılan kontrol sırasında malların ayıplı olduğunun tespit edilerek, davacıya bildirildiğini, ayrıca ihtarname çekilerek 13.133,35 TL’nin tazmininin talep edildiğini beyanla davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, Taraflar arasında ticari ilişki olduğu, bu bağlamda davacının davalı firmaya anlaşma gereği fason dikim işi yaptığı ve uyuşmazlık konusu cari hesap alacağının bundan kaynaklandığı, hizmetin teslim alınmaması yönünde davalı tarafça öne sürülen bir iddia olmadığı, davalının dikimi yapılan tekstil ürünlerinin ayıplı olduğuna ilişkin savunması bulunduğu, her ne kadar davalı tarafça ayıba dair tanık dinlenmesi talebinde bulunulmuş ise de TTK 18. maddesi nezdinde tacirler arasındaki sözleşmenin feshi, sözleşmeden dönme, karşı tarafı temerrüde düşürmeye dair işlemlerin yapılış şeklinin açıkça belirtildiği ve karşı tarafça tanık dinlenmesine muvafakat edilmediği ayrıca HMK 240. fıkrası da dikkate alınarak tanık dinletilmesi talebinin kabul edilmediği, bilirkişi incelemesi ile her iki tarafın somut olayda fatura kayıtlarının birbirleriyle uyumlu olduğu, TTK 23. maddesi uyarınca ayıp ihbarının tacirler açısından belli sürelere bağlı tutulduğu, dosyada mübrez bulunan kalite kontrol evrakı şeklinde düzenlenen evrakın davalı tarafça malların teslim alınırken değil mallar alınmadan önce yapılan bilgilendirme kapsamında düzenlendiği, davalı 27/02/2015 tarihinde davacı tarafça düzenlenen ve kendi defterlerinde işlenmiş olan faturaya ilişkin iade faturası kesmiş ve sonrasında davacıya ihtarname keşide etmiş ise de tekstil ürünlerinin 2014 Aralık ayı içerisinde teslim edildiği, bu durumun ticari defterler kapsamında sabit olmakla TTK 23. maddesinde yer alan süre içerisinde geçerli bir ayıp ihbarının yapılmadığı, bu nedenle davalının icra dosyasına vaki itirazının iptaliyle takibin devamına karar verilmesi gerektiği, fatura alacağı kapsamında kabul edilen miktar likit ve belirlenebilir olduğundan ayrıca icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği gerekçesi ile; Davanın KABULÜ ile; Davalının İstanbul … İcra Müd. … E. Sayılı dosyasına vaki itirazının iptaliyle takibin kaldığı yerden aynen devamına, Alacak likit ve belirlenebilir olduğundan kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 1.827,47-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, öncelikle yerel mahkemenin kabulünün aksine TTK 18.maddesinin somut olayda uygulanmasının söz konuşu olmadığını, zira Yargıtay kararları ile de kabul edildiği üzere ayıp bildiriminin tanık dahil her türlü delille ispat edilebileceğini (Yargıtay 15.HD. 2016/4822 E, 2017/3569 K. 24.10.2017 T.), yine somut olayda yerel mahkemenin kabulünün aksine HMK 240. maddesinin de uygulanmasının söz konusu olmadığını, cevap dilekçesinde tanık deliline dayanılmış olup, 16.03.2017 tarihli 4 nolu ara karar uyarınca tanıkların isim ve adreslerinin 27.03.2017 tarihinde yasal süresi içinde dosyaya sunulduğunu, 12.09.2017 tarihli duruşma zaptına da geçtiği üzere tanıkları adına çıkartıkları davetiyelerin usulüne uygun tebliğ edilmesine rağmen tanıkların hazır olmaması üzerine ara karar ile tanıklar hakkında ihzar işlemi yapıldığını, 18.01.2018 tarihli duruşmada ise ilgili kolluk tarafından ihzar müzekkerelerinin akıbetine ilişkin dosyaya bildirimde bulunulmadığı halde 1 nolu ara karar ile HMK 240/3 uyarınca tanıkların dinlenilmesinden vazgeçildiğini, huzurdaki davada süreç incelendiğinde HMK 240/3 ün şartlarının oluşmadığını, çünkü tanıkların isim ve adreslerinin süresinde dosyaya sunulduğunu ve tanıklara da tebligat yapıldığını, tanıklara ihzar çıkarılmış ancak akıbetinin kolluk tarafından dosyaya bildirilmediğini, usulen yapılması gerekenin, ihzar müzekkeresinin akıbetinin ilgili kolluk biriminden sorulması, kolluk tarafından tanıkların tebligat yapılan adreste bulunması halinde ihzaren tanıkların duruşmaya getirilmesi, tanıkların tebligat yapılan adresten taşındığının bildirilmesi halinde ise yeni adreslerinin bildirmesi için taraflarına süre verilmesi olduğunu, kaldı ki dosyada mahkemenin daha önce tesis ettiği ara kararlarda tanıkların tebligat veya ihzara rağmen hazır bulundurulmaması halinde tanık dinletme talebinden vazgeçilmiş sayılacağına dair taraflarına herhangi bir ihtar da yapılmadığını, söz konusu bu karar açıkça usul ve yasaya aykırı olduğundan 16.02.2018 tarihli dilekçe ile tanık dinlenmesinden vazgeçilmesine dair ara karardan rücu talebinde bulunulduğunu ancak bu konuda bir karar tesis edilmeden dosyanın 02.03.2018 tarihinde bilirkişiye testim edildiğini ve raporda da bu hususta bir değerlendirme yapılamadığını, ayıp iddiaları konusunda yerel mahkemece inceleme yapılmış olsaydı cevap dilekçelerinde detaylı şekilde izah edildiği üzere müvekkilinin ayıp nedeniyle uğradığı toplam zararının 22.273,00 TL den reklamasyorı bedeli olan 9.139,65 TL düşüldüğünde 13.133,35 TL olduğu ve müvekkilinin uğradığı zararın davacının alacağından takas ve mahsubu taleplerinin de yerinde olduğunun açıkça görülecek olmasına rağmen yerel mahkemece hukuki mesnetten yoksun gerekçelerle ayıp iddialarının değerlendirilmediğini, belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın reddini talep etmiştir. Dava, taraflar arasında yapılan eser sözleşmesine dayalı düzenlenen fatura bedelinin tahsili için yapılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Taraflar arasında fason dikim işine ilişkin eser sözleşmesi imzalandığı, sözleşme konusu işin yapılarak teslim edildiği uyuşmazlık konusu değildir. uyuşmazlık, sözleşme kapsamında davacı tarafça yapılan işin ayıplı olup olmadığından kaynaklanmaktadır. Davalı, davacı tarafça sözleşmeye konu işin ayıplı yapıldığını, ayıp ihbarının süresinde davacıya bildirildiğini, iade faturası düzenlendiğini bu nedenle davacının alacaklı olmadığını savunmuş, ayıp konusunda tanık deliline başvurmuştur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup davanın çözümlenmesinde uygulanması gereken hükümler, 6098 sayılı TBK’nın 470 ve devamı maddeleridir. Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler, TBK’nın 474-478 maddeleri arasında düzenlenmiştir. TBK’nın 474/I. maddesine göre iş sahibinin eserin tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre geç sayılmayacak bir süre içinde eseri muayene edip varsa ayıplarını yükleniciye bildirmesi gerekir. Ayıbın varlığını ihbar şekil koşuluna bağlı olmayıp tanık dahil her türlü delille kanıtlanabilir. Mahkemece davacının bildirdiği tanıklara davetiye çıkarılmış olup, tanıklar usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen gelmediklerinden 12/09/2017 tarihli duruşmada tanıkların ihzaren celplerine karar verilmiş, sonraki duruşmada tanıklar hakkında çıkarılan ihzarın akıbetine ilişkin kolluktan her hangi bir cevap gelmediği belirtildikten sonra tanıkların tebligata rağmen hazır olmadıkları ayrıca ihzar müzekkeresinin de ikmal edilemediği gerekçesi ile HMK 240/3 maddesi uyarınca tanıkların dinlenilmesinden vazgeçilmiş ise de verilen ara kararı usulüne uygun değildir. HMK’nın 240/3 maddesine uygun hareket edilmediğinden tanıklar hakkında çıkarılan ihzar müzekkeresinin akıbetinin kolluktan sorulması, tebligat adresinde tanıkların bulunmaması halinde davalı tarafa tanık adresleri için kesin süre verilmesi ve HMK 240/3 maddeye uygun işlem yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/01/2019 tarih, 2016/275 Esas, 2019/34 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 18/01/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.