Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/634 E. 2022/188 K. 01.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/634
KARAR NO: 2022/188
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/01/2019
NUMARASI: 2014/728 Esas, 2019/16 Karar
DAVA: Tazminat
BİRLEŞEN MAHKEMEMİZ 2017/454 ESAS, 2017/524 KARAR
DAVA: Alacak
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ : 01/02/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında imzalanan 21/06/2012 tarihli sözleşme gereği davalının üzerine düşen edimlerini yerine getirmediğini ve süresinde işi tamamlamadığını, Büyükçekmece 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/81 D.iş sayılı dosyası ile eksik işler bedelinin tespit edildiğini, sözleşme gereği eksiklerin yapılan ihtara rağmen davalı tarafça giderilmemesi nedeniyle sözleşmenin fesh edildiğini ve işin üçüncü kişiye tamamlattırılacağını, işin zamanında tamamlanmaması nedeniyle müvekkili şirketin kira kaybına uğradığını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle eksik bırakılan işler yönünden 28.915 TL, kira kaybından dolayı şimdilik 20.207,50 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 07/05/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile eksik bırakılan işler yönünden talebini 40.040 TL’ye, kira bedeli alacağına yönelik talebini 334.572,50 TL’ye yükseltmiştir. Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan eser sözleşmesi uyarınca davacı tarafın edimlerini yerine getirmemesi nedeniyle aksaklıkların meydana geldiğini, eksik işlerin müvekkili tarafından tamamlanması isteminin çeşitli bahanelerle davacı tarafça kabul edilmediğini, projenin davacının kendi kusurundan dolayı geciktiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; asıl davaya konu eser sözleşmesinin davalı tarafça haksız olarak feshinden kaynaklı müvekkilinin zarara uğradığını, bu nedenle fesih tarihine kadar yapılan işlere ilişkin müvekkilinin bakiye maliyet alacağı olduğunu, ayrıca sözleşmenin feshinden kaynaklı müvekkilinin kar kaybına uğradığını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle şimdilik 8.000 Euro maliyet bedelinin ve 2.000 Euro kar kaybının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki eser sözleşmesi gereği işin davacı tarafça süresinde tamamlanmaması nedeniyle davacıya işin tamamlanması, aksi halde sözleşmenin fesh edileceği hususunda ihtarname gönderildiğini, davacı tarafın cevaben işin tamamlanacağını bildirdiğini ancak, aradan 9 ay geçmesine rağmen sözleşmenin ifasına yönelik hiçbir adım atılmadığını, sözleşmenin davacı tarafça ihlal edildiğini, bu nedenle sözleşmenin haklı nedenle fesh edildiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, alınan ve benimsenen 08/01/2018 tarihli bilirkişi kurulu raporu, toplanıp birlikte değerlendirilen tüm delillere göre; taraflar arasında 21/06/2012 tarihli eser sözleşmesinin imzalandığı, sözleşme gereği işin, projenin onaylandığı (08/08/2012 tarihi) tarihten itibaren 4 ay içinde (08/12/2012 tarihine) tamamlanacağının kararlaştırıldığı, yüklenici davalı tarafça sözleşmeye uygun olarak işlerin süresinde tamamlanıp teslim edilmediği, yüklenici davalının üzerine düşen edimleri tam olarak yerine getirmediği, benimsenen bilirkişi kurulu raporunda eksik işlerin giderilmediğinin tespit edildiği, sözleşme gereği işin tamamlanması için iş sahibi davacı tarafça uzunca bir süre beklenilmesine rağmen eksiklikler giderilmemesi nedeniyle sözleşmenin işveren davacı tarafça feshedildiği ve eksik işlerin dava dışı üçüncü kişi tarafından tamamlandığı, bu haliyle sözleşme gereği üstlenilen edimlerin eksiksiz olarak süresinde yerine getirilmemesi nedeniyle feshin haklı olduğu, yüklenici davalı tarafça eksik bırakılan işlerin dava dışı üçüncü kişiye tamamlatılması nedeniyle, eksik bırakılan işler yönünden davacının davalıdan 40.040 TL alacağının olduğu, işin geç tesliminden kaynaklı davacının kira gelir kaybına uğradığı, bu yönde yapılan inceleme sonrasında davacının mahrum kaldığı kira gelirinden kaynaklı toplam 354.780 TL alacaklı olduğu, birleşen dava yönünden, benimsenen bilirkişi kurulu raporunda da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere işin geç ve eksik teslimi nedeniyle sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği, dolayısıyla yüklenici davacının üzerine düşen edimleri yerine getirmeden herhangi bir zarar ve tazminat talebinde bulunamayacağı gerekçesi ile; asıl davanın KABULÜ ile, a-Eksik bırakılan işler için 40.040,00 TL ve kira kaybı için 354.780,00 TL olmak üzere toplam 394.820,00 TL’nin dava tarihi olan 04/07/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Birleşen davanın REDDİNE, karar verilmiş, karara karşı asıl dava davalı- birleşen dava davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Asıl dava davalı- birleşen dava davacı vekili istinaf dilekçesi ile, sözleşmenin iş sahibi tarafından feshedildiğini, fesihte kimin haklı kimin haksız olduğunun tartışılmadığını, taraflarınca feshin haksızlığının kanıtlandığını, fesih haksız olduğundan tazminat talep edilemeyeceğini, sözleşmede davacı iş sahibinin asansör kuyularını uygun şekilde yazılı tutanakla yükleniciye teslim edeceğinin kararlaştırıldığını, sözleşmenin 14. maddesine uygun teslim bulunmadığını, davacı iş sahibi tarafından, asansör kuyularının teslim edildiğine ilişkin bir tutanağın dosyaya ibraz edilemediğini, ispat yükünün iş sahibinde olduğunu, 8.1.2018 tarihli bilirkişi raporunda da bu hususun tespit edildiğini, bu nedenle davacı iş sahibinin fesihte haksız olduğunun kabulü gerektiğini, fesihte haksız olan tarafın, tazminat talep edemeyeceğini, ilk derece mahkemesinin, fesihte kimin haklı olduğunu hiç tartışmadığını, müvekkilini peşinen haksız kabul edip teknik bilirkişi raporuna atıfta bulunarak tazminat taleplerini kabul ettiğini, fesih haklı olsa dahi somut olaydaki taleplerin dayanaksız olduğunu, hesaplanan tazminatların fahiş olduğunu, kira (kar) kaybı tazminatının “Müspet Zarar” kapsamında olduğunu, yerleşik Yargıtay içtihatlarında sözleşmeyi fesheden tarafın müspet zarar (kira-kar kaybı) talep edemeyeceğinin kabul edildiğini, kira kaybı tazminatının tümden reddi gerekirken kabulünün Yargıtay içtihatlarına ve yasaya aykırı olduğunu, kira kaybı alacağının doktrin ve Yargıtay kararları doğrultusunda “müspet zarar” kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, müspet zararın talep edilememesi bakımından feshin haklı ya da haksız olmasının hiçbir önemi olmadığını, kabul etmemekle birlikte kira kaybı tazminatı talebi haklı görülse bile süresinin 1 yıl 9 ay olarak esas alınmasının hatalı olduğunu, kira kaybı hesabının, “eksik işlerin giderileblleceği objektif süre” kadar olabileceğini, somut olayda bizzat davacı tarafça Büyükçekmece 2.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2014/81 D.İş sayılı dosyasından aldırılan 18.10.2014 tarihli Tespit Raporunda, eksik işlerin giderilebileceği sürenin, “15 gün” olarak tespit edildiğini, bizzat kendisi tarafından aldırılan, kendisinin itiraz etmediği ve dava dilekçesi ekinde kendi delili olarak sunulduğu için bununla bağlı olduğu Tespit Raporu’nda asansörlerdeki eksiklikler için 15 günlük giderim süresi öngörülmüşken, kira kaybının ancak bu 15 günlük süreyle sınırlı olması gerektiğini, ilk derece mahkemesinin bu yöndeki savunmalarını dikkate almadığını, üstelik kira kaybı tazminatına yalnızca arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde hükmedildiğini, somut olayda taraflar arasındaki sözleşme ile kira tazminatı arasında “Uygun İlliyet Bağı” bulunmadığını, mahkeme kararının bu açıdan da usul ve yasaya aykırı olduğunu, Türk Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi hükmüne göre sözleşme feshedilerek hükümsüz olduktan sonra ancak menfi zarara ilişkin taleplerin hüküm altına alınması mümkün olup, sözleşmenin feshinden sonra tekrar sözleşmeye dayanılarak borcun ifa edilmemesinden dağan zararın (eksik işler bedelinin) tazmininin talep edilemeyeceğini (Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 2012/6574 E, 2013/5286 K. ve 30.9.2013 Tarihli Kararı). İlk derece mahkemesince, davacının eksik işler bedeline ilişkin talebinin tümden reddi gerekirken kabulünün hatalı olduğunu, kabule göre de davacı tarafın eksik işleri yaptırdığı bedelden daha fazlasına hükmedilmesinin hatalı olduğunu, davacı tarafça eksik işler bedelinin 37.760,00 TL’ye yaptırılmış olduğunun, bizzat davacı vekilinin 10.3.2017 tarihli dilekçesi ekinde sunduğu 30.9.2014 tarihli faturadan anlaşılmasına rağmen, mahkemece bu fatura hiçbir şekilde incelenmeksizin davacı lehine bilirkişi raporunda belirtildiği gibi 40.040 TL üzerinden eksik iş bedeline hükmedilmesinin de hatalı olduğunu, taraflarca sözleşme bedelinin, sözleşmenin 2. maddesinde götürü olarak 55.000 Euro + KDV (64.900,00 Euro) olarak kararlaştırıldığını, bu bedelin bir kısmının iş sahibi tarafından ödenmiş ise de kalan kısmının ödenmediğini, iş sahibi sözleşmeyi feshedip, müvekkili çalışanlarını şantiyeye almadığından işin tamamı yapılamamış olup, yapılan kısım açısından bakiye iş bedeli ile sözleşmenin haksız feshi nedeniyle 2.000 Euro kar kaybının tahsili talebiyle açtıkları birleşen davanın tümden reddine iş sahibinin sözleşmeyi haklı nedenle feshettiği, bu nedenle yüklenicinin zarar ve tazminat talebinde bulunulamayacağı gerekçesi ile karar verildiğini, esasında fesihte davacının haksız olduğunun dosyaya sunulan delillerle kanıtlanmış olduğunu, kaldı ki fesih ister haklı ister haksız olsun, birleşen davada yüklenici müvekkili tarafından yapılan işin (yapılan kısma isabet eden) bedelinin her halükarda ödenmesi gerektiğini, ancak işin ne miktarlık kısmının yapıldığı ne miktarının eksik kaldığının tartışmalı olduğundan, bu miktarın bilirkişi tarafından tespiti sonrası, taraf defterleri de incelendikten sonra, sözleşme bedeline orantılanması sonucu müvekkilinin hak ettiği bedelin belirlenmesi gerektiğini, hal böyleyken birleşen davanın reddinin hatalı olduğunu belirterek istinafa başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. asıl dava davacısı iş sahibi, davalı- birleşen dava davacısı ise yüklenicidir. Asıl davada davacı vekili, taraflar arasında 21/06/2012 tarihli sözleşme imzalandığını, sözleşmeye göre yapılması kararlaştırılan işin aradan uzun süre geçmesine rağmen tamamlanmadığını, bu nedenle sözleşmenin haklı olarak feshedildiğini belirterek eksik bırakılan işler bedeli ile kira kaybı zararının tazminini, birleşen davada ise yüklenici ödenmeyen bedel ile fesih nedeniyle mahrum kalınan kar tazminatını talep etmiş, mahkemece asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiş karara karşı asıl dava davalı- birleşen dava davacısı istinaf başvurusunda bulunmuştur.Taraflar arasında 21/06/2012 tarihli asansör yapım sözleşmesi imzalandığı, sözleşmede götürü bedel kararlaştırıldığı, sözleşmeye göre işin teslim süresinin teknik proje çizimlerinin onaylanmasından itibaren 4 ay olarak belirlendiği, asansör projelerinin 08/08/2012 tarihinde onaylandığı, buna göre teslim tarihinin 08/12/2012 olduğu, iş sahibinin 02/10/2013 tarihli noter ihtarnamesi ile tebellüğden itibaren 10 gün içinde işin bitmiş halde teslimini ihtar ettiği bu ihtara rağmen işin teslim edilmediği, davacının Büyükçekmece Sulh Hukuk mahkemesinde tespit yaptırdığı, yaptırılan tespitte alınan bilirkişi raporuna göre işin tamamlanma oranının %75 olduğu, kalan işlerin 15 günde tamamlanacağının belirtildiği, anılan sözleşmenin iş sahibi tarafından feshedildiği uyuşmazlık konusu değildir. Asıl davada, davacının, davalının edimini süresi içinde yerine getirmemesi sebebiyle talep ettiği kira kaybı alacağı 6098 sayılı TBK’nın 125/1. maddesinde tanımlanan gecikme tazminatı niteliğinde olup müspet zarar kapsamındadır. Sözleşmede, fesih halinde dahi müspet zararın istenebileceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. 6098 sayılı TBK’nın 125/1. maddesine göre gecikme tazminatı istenebilmesi için borcun ifasının da istenmesi, başka bir ifade ile sözleşmenin feshedilmemiş olması gerekir. Aynı maddenin son fıkrasına göre de sözleşmeden dönme halinde taraflar verdiklerini geri isteyebilir ve kusur halinde menfi zararlarını da talep edebilirler. Sözleşme geriye dönük olarak feshedildiğinden iş sahibi ödediği bedel ile ispatlaması halinde menfi zararını talep edebilir. Olumlu zarar kapsamındaki eksik işler bedeli ve kira kaybı tazminatını talep edemez. Bu durumda tasfiyenin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davacının olumlu zarar kapsamındaki taleplerinin kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur. Birleşen davada da birleşen dava davacısı yüklenici, sözleşmenin feshi nedeniyle imalat bedelini ve kar kaybı zararını talep etmiştir. Mahkemece sözleşmenin feshinde yüklenicinin işi kusuru ile süresinde tamamlayıp teslim etmediğine yönelik kabulü doğru olup, yüklenici temerrüdünde kusurlu olduğundan kar kaybı zararını talep edemeyecek ise de imalat bedeli kusura bağlı olmadığından sözleşmeden dönme halinde TBK’nın 125/son maddesine göre imalat bedelini talep edebileceğinden yüklenicinin imalat bedelinin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre belirlenip hükmedilmesi gerekir. Bu nedenle birleşen dava yönünden imalat bedeline ilişkin talebinde reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.Açıklanan nedenlerle, asıl dava davalı, birleşen dava davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Asıl dava davalı, birleşen dava davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/01/2019 tarih, 2014/728 Esas, 2019/16 Karar sayılı kararının asıl ve birleşen dava yönünden KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-İstinafa başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-İstinafa başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 01/02/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.