Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/574 E. 2021/294 K. 09.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/574
KARAR NO: 2021/294
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/10/2018
NUMARASI: 2014/474 Esas, 2018/1045 Karar,
DAVA: Sözleşmenin Feshi / Cezai Şart Alacağı
DAVA TARİHİ: 02/05/2013
İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
BİRLEŞEN 2015/1027 ESAS SAYILI DOSYASI
DAVA TARİHİ: 14/10/2015
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 09/02/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında Bakırköy … Noterliği’nin 28 Aralık 2012 tarih ve … yevmiye numarlı “Düzenleme Şeklinde Arsa Payı Karşılığı İnşaat Yapımı ve Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesi” akdedildiğini, davalının inşaat sözleşmesinin 28 maddesi ile; sözleşmenin imza tarihi başlangıç kabul edilmek kaydı ile 40 gün içerisinde, sözleşme ile yükümlendiği edimlerin teminatını teşkil etmek üzere, SPK lisanslı bir değerleme firmasının en az 7.000.000,00 TL değer takdir edeceği bir taşınmaz üzerinde, müvekkili firma lehine süresiz ve 1. dereceden teminat ipoteği tesis ettirmeyi kabul, beyan ve taahhüt ettiğini, aynı maddenin 2. paragrafı ile de; yüklenicinin kararlaştırılan 40 günlük süre içerisinde, teminat ipoteğini arsa maliki lehine tesis ettirmemesi halinde arsa malikine inşaat sözleşmesini haklı nedenle tek taraflı olarak fesih etme hak ve yetkisi tanındığını, davalının sözleşme ile kararlaştırılan 40 günlük süre içerisinde teminat ipoteği tesisi ile ilgili edimini yerine getirmediğini ve bila tarihli yazılı başvurusu ile; sözleşmenin 28. maddesinde kararlaştırılan 40 günlük süre içerisinde teminat ipoteği tesisi ile ilgili taahhüdünü yerine getirmediğini bildirerek 40 günlük sürenin uzatılmasını talep ettiğini, müvekkili firmanın, aradaki iyiniyetin korunması ve sorunun görüşmeler yolu ile halli için teminat ipoteği tesisi için sözleşme ile kararlaştırılan 40 günlük sürenin, davalı yanın talebi doğrultusunda, 20 Mart 2013 tarihine kadar uzatılmasına yazılı olarak muvafakat ettiğini, ancak davalı yanın, uzatılan süre içerisinde de (20 Mart 2013 tarihine kadar), sözleşme ile kararlaştırılan 7.000.000,00 TL’si bedelli teminat ipoteği tesis ettirilmesi ile ilgili edimini yerine getiremediğini, bu önemli edimin yerine getirilmemesi güven duygusu eksikliği oluşturduğundan ve iyiniyetle tahammül sûresi de çoktan dolduğundan, Beyoğlu … Noterliği’ nden keşide edilen 17 Nisan 2013 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile; sözleşmenin 20. Maddesi ile 23.2 maddesi uyarınca, haklı nedenle feshedildiğini ve fesih bildiriminin 20/04/2013 tarihinde davalıya tebliğ edildiğini, davalının sözleşmenin feshi ile ilgili hiçbir itirazda bulunmadığını, ancak sanki hiçbir şey olmamış gibi, satış için bir takım girişimlerde bulunduğunu, Beyoğlu … Noterliği’nden keşide edilen 25 Nisan 2013 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile inşaat sözleşmesi kapsamındaki işlerin takibi için verilen vekaletname ile vekil tayin edilen … ve …’ın vekillikten azledildiğini, ayrıca sözleşmenin feshedildiğinin Avcılar Tapu Sicil Müdürlüğü’ne, Avcılar Belediye Başkanlığı’na ve TOKİ’ye de yazılı olarak bildirildiğini belirterek, davaya konu kat karşılığı inşaat sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğinin ve davalı yanın hak sahibi olmadığının tespitine, mümkün olmaması durumunda sözleşmenin feshine ve oluşan muarazanın sonlandırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı-birleşen davalı vekili 04/12/2013 tarihli ıslah dilekçesinde, Bakırköy … Noterliği’nden tanzim ve tasdikli, 28/12/2012 tarih ve … Yevmiye Nolu Düzenleme Şeklinde Arsa Payı Karşılığı İnşaat Yapımı ve Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesinin haklı nedenle feshine, davalı yanın sözleşme ile yükümlendiği edimleri yerine getirmemesi ve sözleşme hükümlerine aykırı hareket etmiş olması sebebiyle muaccel hale gelen 5.087.500,00 TL’si (2.500.000 $ karşılığı, 1$=2,035,00 TL) cezai şartı alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve oluşan muarazanın sonlandırılmasına karar verilmesini talep ederek, dava dilekçesindeki taleplerinin yanına cezai şart alacağını da eklemek suretiyle davasını kısmen ıslah ederek talebini 24.037.331,00 TL’ye çıkarmış, gerekli nispi harcı yatırmıştır. Asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekili asıl davaya cevabında, davacı arsa malikinin ilk önce Beyoğlu … Noterliği’nin 17/04/2013 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarı ile sözleşmenin 28. Maddesini dayanak göstermek suretiyle sözleşmeyi feshettiğini beyan ettiğini, daha sonradan da Beyoğlu … Noterliği’nin 26/04/2013 tarih ve … sayılı ihtarı ile de proje ile ilgili her türlü reklam, tanıtım, şerh, satış ve benzeri işlemleri ortadan kaldırılmasını talep ettiğini, bu arada arsa maliki olan davacı tarafın vekalet verdiği kişileri de azlettiğini, davacı arsa malikinin iş bu dava öncesi çekmiş olduğu ihtarlarının dayanağının olmadığının karşı ihtarla bildirildiğini, taraflar arasında yazılı ve şifahi görüşmeler neticesinde müvekkil şirketin sözleşmenin 28. maddesi gereğince taşınmaz teminatının hazır olduğunun bildirilmesi için davacı yana Bakırköy … Noterliği’nin 18/04/2013 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesini, şirketin sözleşmedeki adresine keşide ederek gönderdiğini, sözleşmenin 31. maddesi gereğince tarafların tebligat adresi sözleşmede yazılı olan adres olduğunu, adres değişiklikleri diğer tarafa 10 gün içinde noter kanalıyla yazılı olarak bildirmek zorunda olduğunu, davacı arsa malikinin, adres değiştirdiği halde müvekkil şirkete bu değişikliği yazılı olarak bildirmediğini ve dolayısıyla davalı arsa malikine teminatın hazır olduğuna dair çekilmiş ilk ihtarname de tebliğ edilmemesine rağmen sözleşme kapsamında tebliğ edilmiş sayılacağını, burada kusurun müvekkilinde değil arsa malikinde olduğunu, bu nedenlerle davacı arsa malikinin fesih iradesinin yerinde olmadığını, davacı arsa malikinin, davalının teminatının hazır olduğunu beyan ettiği ihtarından sonra veya aynı zamanda teminatın süresi içinde verilmediği nedeni ile fesih yönünden ihtarname göndermesinin, hem sözleşmeye ve hem de Medeni Yasanın 2. Maddesindeki dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, müvekkili şirketin, 3 ay gibi kısa zamanda projeyi başlama aşamasına getirdiğini, ayrıca hazırlık işlemleri kapsamında bu güne kadar toplamda KDV dahil 5.000.000,00 TL üzerinde harcama yaptığını, inşaat için henüz daha yapı başlama izin süresi dahi dolmadan sözleşmenin feshedilmesi veya feshedilme niyeti taşınmasının iyi niyetten uzak olduğunu, sözleşmenin feshedilmesi halinde müvekkil şirketin, bu güne kadar yapmış olduğu masrafların yanında ayrıca çok büyük oranda zarar ve ziyana uğrayacağını, arsa malikine sözleşmede belirlenin üstünde dahi teminat vermeye hazır olduklarını, ayrıca TOKİ’nin bölgedeki plan ve revizyon çalışmalarına başlaması nedeniyle, ilgili Avcılar Belediyesine yapılan müracaatlarda, yeni inşaat ruhsat taleplerine ilişkin TOKİ’ den plan ve revizyon çerçevesinde bir değerlendirme alındıktan sonra izin verilebileceğinin belirtildiğini, bu husus davacı arsa maliki yetkilerince de bilindiğini, müvekkil şirketin bu işlemleri de başlattığını, belediyece gerekli yazılar yazıldığını, cevapları da alındığını, davacının da bilgisi olduğu üzere TOKİ’ nin bölgedeki revizyon çalışmalarının sonradan geliştiğini, zaten taraflar bu nedenle gerek yazılı ve gerekse şifahi olarak sözleşmenin 28 Maddesi gereğince verilmesi gereken teminatın verilme süresini karşılıklı iyiniyet çerçevesinde uzattıklarını, esasen bu uzatma taleplerinin davacıdan geldiğini, burada esas olan davacı arsa malikinin bir kaybının olmaması olduğunu, teminatın bir ay önce verilmesi ile bir ay sonra verilmesi arasında davacı arsa malikinin hiçbir kaybı olmayacağını, ancak sözleşmenin feshi halinde projeyi bu güne kadar getiren davalı yüklenicinin çok büyük maddi ve manevi kaybı olacağını, TOKİ revizyon çalışması nedeninden dolayı 28. madde kapsamında teminat hazır olduğu halde TOKİ’den alınması gereken cevabi yazıların beklenmesi için şifahi olarak Nisan ayına kadar süre uzatıldığını, kaldı ki sözleşmenin 23 2. maddesi gereğince teminatın davacıya verilmesi için yazılı olarak 20 gün süre verilmesi gerekirken bu yönden çekilen bir ihtar da olmadığını, çünkü bu hususların, taraflar arasında şifahen önceden konuşulduğunu, bu nedenlerle müvekkili şirketin davacı firmaya inanarak ve güvenerek, iyiniyet çerçevesinde inşaat için gerekli çalışmalara devam ettiğini ve yüksek miktarda harcamalar yaptığını, bu nedenlerle de sözleşmenin feshinin yerinde olmadığını, sonuç olarak; zarar-ziyan, maddi ve manevi tazminat ile cezai şart ve ayrıca bu güne kadar sözleşme kapsamında yapılan tüm masraf talebi ile ilgili hakları saklı kalmak kaydıyla, davacı arsa malikinin sözleşmeyi tek taraflı haksız nedenlerle fesh etmesi yerinde olmadığından bu husustaki tespit ve muarazanın giderilmesi talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekili birleşen davada, müvekkili şirket ile davalı arasında Bakırköy … Noterliği’nde 28/12/2012 tarih ve … yevmiye sayı ile belirtilen taşınmaz üzerine taahhüde dayalı inşaat yapmak üzere arsa payı karşılığı inşaat yapımı ve taşınmaz satış vaadi sözleşmesi yapıldığını, daha sonra davalı arsa malikinin Beyoğlu … Noterliği’nin 17/04/2013 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarı ile taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 28. maddesine binaen sözleşmeyi feshettiğini bildirir ihtarnameyi müvekkili şirkete tebliğ ettiğini, ancak bu sözleşmeden doğan inşaatın yapılması için iyi niyetle yaptığı pek çok harcama olduğunu belirterek, bunlara ilişkin şimdilik 10.000,00 TL tazminatın ödeme veya dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davacı-birleşen davalı vekili birleşen davaya karşı, davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, birleşen davanın reddine, asıl davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğinin tespitine, davacının cezai şart talebinin kısmen kabulü ile 1.000.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davacı-birleşen davalı vekili istinaf dilekçesinde, aslı davada talep edilen ceza-i şart bedelinden tenkise gidilmesinin yerinde olmadığını, tüm cezai şart miktarı bakımından davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, kabule göre de tenkis edilen cezai şart alacağı bakımından harcın iadesine karar verilmemesinin yerinde olmadığını, tenkis edilen cezai şart miktarı bakımından davalı lehline vekalet ücreti takdir edilmiş olmasının da yerinde olmadığını belirterek, kararın bu üç sebepten dolayı kaldırılarak düzeltilmesini talep etmiştir. Karara karşı davalı-birleşen davacı tarafça usulüne uygun gerekçeli karar tebliğine rağmen istinaf başvurusunda bulunulmamış, davacı-birleşen davalı vekilinin istinaf dilekçesinin tebliği sonrasında davalı-birleşen davacı vekilince sunulan 25/02/2019 havale tarihli dilekçede, davacı-birleşen davalı tarafça yapılan istinafa ilişkin nispi istinaf harcı yatırılması gerektiği belirtilerek, o zamana kadar katılma yoluyla istinaf haklarının saklı tutulması talep edilmiştir. Ancak, mahkemece 27/02/2019 tarihli ara kararı ile haklı olarak bu talep reddedilmiştir. Zira davacı-birleşen davalı vekilince yapılan istinaf başvurusu sadece asıl davadaki kısmen red kararına karşı olup, bunun için istinaf karar harcının maktu olarak yatırılması yeterlidir. Buna dair ara karar da davalı-birleşen davacı vekiline tebliğ edilmesine rağmen katılma yoluyla dahi olsa bir istinaf dilekçesi sunulmamıştır. Asıl dava, arsa sahibi tarafından yükleniciye karşı açılan, kat karşılığı inşaat sözleşmesinin haklı nedenle feshi ve muarazanın sonlandırılması talebine ilişkin olup, daha sonra sunulan ıslah dilekçesiyle, cezai şart alacağı talebi de daya eklenmiştir. Birleşen dava, yüklenici tarafından arsa sahibine karşı açılan, kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi halinde yaptığı masrafların tahsili talebine ilişkindir. Mahkemece, asıl davadaki haklı nedenle feshin tespitine ve tenkis edilmiş haliyle 1.000.000,00 TL cezai şart bedelinin tahsiline, birleşen davadaki masraf talebinin ise reddine dair verilen karara karşı, sadece davacı-birleşen davalı bakımından ve yine sadece kısmen kabul-kısmen reddedilen cezai şart alacağı yönünden istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Bu nedenle istinaf incelemesi HMK’nın 355.maddesi gereğince sadece cezai şart alacağı yönünden yapılacak olup, asıl davadaki sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğinin tespiti ve birleşen davadaki tazminat talebinin reddi kararları yönünden bir inceleme yapılmayacaktır. Dava dilekçesinde, sadece sözleşmenin haklı nedenle feshi ve muarazanın sonlandırılması talebinde bulunulmuş, istem ve sonuç kısmında cezai şartla ilgili talep hakkının saklı tutulduğu belirtilmek suretiyle, dava dilekçesinde bu yönde bir talepte bulunulmadığı açıkça ortaya konulmuştur. Davacı-birleşen davalı vekilince, dilekçeler teatisi aşaması tamamlanıp 21/11/2013 tarihinde ön inceleme duruşması yapıldıktan sonra 04/12/2013 tarihinde sunulan kısmi ıslah dilekçesiyle, cezai şart bedeli talebi de davaya dahil edilmek istenmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 24. maddesinde; “(1) Hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz. (2) Kanunda açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz. (3) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri dava konusu hakkında, dava açıldıktan sonra da tasarruf yetkisi devam eder.” hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm uygulamada “tasarruf ilkesi” olarak adlandırılmakta ve yasal istisnalar haricinde mahkemelerin,tarafların talebi olmadan inceleme ve karar verme yetkisi bulunmadığını ifade etmektedir. 6100 sayılı HMK’nın 26/1 maddesinde; “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmü bulunmaktadır. Medeni hukuk yargılamasına hâkim olan ilkelerden biri taleple bağlılık ilkesidir. Bu ilke HMK’nın 26’ncı maddesinde açıkça ifade edilmiştir. Buna göre, hâkim tarafların talepleri ile bağlıdır.Kanunlarda gösterilen sınırlı sayıdaki istisnalar bir kenara bırakılacak olursa talepten fazlasına veya talepten başka bir şeye karar veremez. Fakat hâkimin duruma göre talep sonucundan daha azına karar vermesinin önünde engel yoktur. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2019/3216 Esas – 2020/2960 Karar sayılı kararında, asıl davada olmayıp kısmi ıslah suretiyle talep edilen cezai şart alacağına ilişkin olarak belirtildiği üzere, kısmi ıslah suretiyle dava dilekçesinde olmayan bir alacak kaleminin davaya ithal edilemeyeceği (katılamayacağı) Daire ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu karar ve uygulamalarında kabul edilmektedir. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2020/85 Esas – 2020/2854 Karar, 2018/1410 Esas – 2018/3995 Karar, 2017/1428 Esas – 2018/89 Karar sayılı kararlarında da, kısmi ıslah suretiyle dava dilekçesinde bulunmayan talep ya da alacak kaleminin davaya katılmasının mümkün olmadığı belirtilmiştir. Yine Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2019/1234 Esas, 2019/3335 Karar sayılı kararında ve yerleşik içtihatlarında da belirtildiği gibi taleple bağlılık ilkesi kamu düzeninden sayılmaktadır ve bu konuda istinaf talebi olmasa dahi re’sen dikkate alınması gerekmektedir. Taleple bağlılık ilkesinin kamu düzeninden sayılmaması halinde hiç talep konusu edilmeyen bir konuda mahkemeler karar verme hak ve yetkisi bahşedilmiş olur ki bu yorum hukuk devleti ilkesi açısından kabul edilemez. Buna göre, ilk derece mahkemesince, dava dilekçesinde talep edilmeyip kısmi ıslah dilekçesiyle talep edilen cezai şart alacağı yönünden usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığından bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde bu talep bakımından esas hakkında kısmen kabul kararı verilmiş olması taleple bağlılık ilkesine aykırılık oluşturmuş olup, bu durum kamu düzenine aykırılık teşkil ettiğinden HMK’nın 355.maddesi gereğince Dairemizce re’sen dikkate alınması gerekmektedir. Bu açıklama ve tespitler doğrultusunda, HMK’nın 355.maddesi gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzenine aykırılık görülen hususlar dikkate alınarak yapılan istinaf incelemesi neticesinde, ilk derece mahkemesince asıl davada hüküm altına alınan cezai şart alacağı yönünden kararın usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşıldığından, davacı-birleşen davalı vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzeni gözetilerek ve usul yönünden kabulü ile, HMK’nın 353/1-b-2.bendi gereğince kararın kaldırılarak, asıl dava bakımından davanın kabulü ile sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğinin tespitine, birleşen davanın reddine, asıl davada ıslah yoluyla talep edilen cezai şart alacağı bakımından ise usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığından bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmek üzere yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere; A) 1- Davacı-birleşen davalı vekilinin istinaf talebinin usul yönünden KABULÜNE, 2-İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/10/2018 tarih ve 2014/474 esas, 2018/1045 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Asıl Dava Bakımından; a)Asıl Davanın KABULÜ İLE, sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğinin tespitine, b)Davacının cezai şart talebiyle ilgili olarak usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına, 4-Birleşen davanın REDDİNE,
B) İLK DERECE YARGILAMASI YÖNÜNDEN; ASIL DAVADA; 1-Alınması gereken 1.294.462,95 TL nispi karar ve ilam harcından davacı-birleşen davalı tarafça peşin olarak yatırılan 410.521,85 TL harcın mahsubu ile bakiye 883.941,10 TL harcın davalı-birleşen davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 2- Davacı-birleşen davalı tarafından yapılan 410.521,85 TL peşin harç, 235,00 TL posta ve tebligat gideri, 5.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 415.756,85 TL yargılama giderinin davalı-birleşen davalıdan tahsili ile davacı-birleşen davalıya verilmesine, bakiye miktarın davacı üzerinde bırakılmasına, 3-Davacı-birleşen davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 278.123,31 TL vekâlet ücretinin davacı-birleşen davalıdan alınarak davacı-birleşen davalıya verilmesine, 4-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde yatıran tarafa iadesine,
BİRLEŞEN DAVADA; 1-Alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 170,78 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 111,48 TL harcın kararın kesinleşmesini takiben ve istek halinde davalı-birleşen davacı tarafa iadesine, 2-Davalı-birleşen davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 3-Davacı-birleşen davalı tarafından yapılan bir masraf bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 4-Davacı-birleşen davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 2.180,00 TL vekâlet ücretinin davalı-birleşen davacıdan alınarak davacı-birleşen davalıya verilmesine, Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde yatıran tarafa iadesine,
C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN 1-Davacı-birleşen davalı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının istek halinde ve karar kesinleştiğinde kendisine iadesine, 2-Davacı-birleşen davalı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 27,00 TL dosya masrafı olmak üzere toplam 148,30 TL istinaf yargılama giderinin davalı-birleşen davacı alınarak davacı-birleşen davalı tarafa verilmesine, 3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı-birleşen davalı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 09/02/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.