Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/471 E. 2020/132 K. 23.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/471
KARAR NO : 2020/132
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/09/2016
NUMARASI: 2012/323 Esas, 2016/777 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 23/01/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, HMK m.356 hükmü gereğince duruşmalı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı tarafça davalı aleyhine açılan davada mahkemece kısmi itirazın kısmen iptaline, inkar tazminatının davalıdan tahsiline, davacının kötü niyet tazminat talebinin reddine dair verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizce yerel mahkeme hükmünün kaldırılarak, davanın esastan reddine, davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş ve Dairemiz kararına karşı temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 11/02/2019 tarih ve 2017/2534 esas, 2019/541 karar sayılı ilamı ile kararın bozulmasına karar verilmiştir. Davacı vekili, taraflar arasında düzenlenen protokol ile davalının sahibi olduğu … markalı ve logolu ürünlerin müvekkili tarafından üretilmesi ve davalıya tesliminin kararlaştırıldığını, gerekli üretimin yapılarak teslim edilip faturalarının davalıya gönderilmesine rağmen davalı tarafından 84.927,12 TL fatura alacağının ödenmediğini, ayrıca müvekkilinin 56.255,00 TL vade farkı alacağı bulunduğunu, sözleşme gereği stokta bulundurulan ambalajlar bakımından müvekkilinin 127.500,00 TL alacağı olduğunu, yine önceki tedarikçi … firmasının elinde bulunan ve davalı adına teslim alınan ambalajlar için de … firmasına 69.740,45 TL ödendiğini, davalının icra takibine kısmen itiraz ederek 31.926,10 TL borçlu olduğunu kabul ettiğini ileri sürerek, icra takibine yapılan kısmi itirazın iptaline, alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, davacı tarafın fatura alacağı bulunmadığını, taraflar arasında vade farkına ilişkin sözleşme bulunmadığından vade farkı alacağı talep edilemeyeceğini, 28/05/2009 tarihli sözleşmenin 9. Maddesinde feshi halinde ambalajların bedeli mukabilinde müvekkiline teslim edileceği veya müvekkilinin yazılı talebi üzerine imha edileceği düzenlenmesine rağmen, davacının bu iki yoldan birini seçmediğinden ve böyle bir iddiada bulunulmadığından talebin mesnetsiz olduğunu, davacı tarafından gönderilen 24/11/2011 tarihli ihtarda 31/12/2011 tarihinde bitecek sözleşmenin yenilenmeyeceğinin bildirildiğini, sözleşmenin VI/5 maddesi uyarınca davacının elinde ancak 30 günlük üretim kadar ambalaj bulundurabileceğini, müvekkilinin yine de fesih sonrası iyiniyetle stokları erittiğini, fesihten 18 gün sonra 18/11/2012 tarihinde ambalajların bittiği ve sevkiyatın yapılamadığının davacı tarafça e-posta ile bildirildiğini, yine dava dışı …’a protokol gereği ödenen 69.740,45 TL’nin müvekkilinden istenemeyeceğini, protokol ile bu meblağı davacının üstlendiğini, bu eski ambalajları davacının müvekkiline teslim etmesi gerektiğini, bunların bedelinin müvekkilince ödeneceğinin sözleşmede yazmadığını, sözleşmenin XVI. maddesi gereğince ihtilaf halinde müvekkilinin defter ve kayıtlarının esas alınacağını, bu hükmün HMK 287. Maddesine göre delil sözleşmesi niteliğinde olduğunu savunarak, davanın reddine, %40’dan az olmamak üzere kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, “taraflar arasında akdedilen sulh ve ibra protokolü ile sözleşme kapsamından davacının davalıdan 30.344,24-TL fatura alacağı, 49.695,94-TL … ambalaj alacağı olmak üzere toplam 80.040,18-TL alacaklı olduğu, sözleşmenin V-11, VI-5 maddeleri uyarınca ambalaj stok bedeli talep edilemeyeceği, taraflar arasında alınacağı kararlaştırılmayan ve teamül haline gelmemiş vade farkı alacağının talep edilemeyeceği” gerekçesi ile kısmi itirazın kısmen iptaline, takibin 80.040,18 TL üzerinden devamına, asıl alacak 80.040,18 TL’ye takip tarihinden itibaren davacının talebini aşmamak üzere avans faizi uygulanmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine, davalı tarafından taraflarca belirlenebilir likit alacağı miktarına itiraz edilmiş olduğundan %20 tazminatın davalıdan tahsiline, davacının kötü niyetli icra takibi yaptığı ispat edilemediğinden davalının tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Mahkemece verilen karara karşı, taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuş, Dairemiz’in 19/09/2017 tarih ve 2017/743 Esas, 2017/545 Karar sayılı kararı ile, davacı tarafın davalıdan vade farkı adı altında bir bedel isteyemeyeceği, delil sözleşmesi gereği esas alınması gereken davalı defterinde borç olarak görünen meblağın icra dosyasında ödenmiş olduğu anlaşıldığından yeniden talep edilemeyeceği, davacının sözleşmenin V/II maddesi hükmüne aykırı olarak elinde bulundurduğu stok yönünden talepte bulunamayacağı, sözleşmenin açık hükmü karşısında davalının ambalajların bedelini ödemeye zorlanamayacağı gerekçesi ile yerel mahkeme hükmünün kaldırılarak, davanın esastan reddine, davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Dairemiz kararına karşı davacı vekilince temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 11/02/2019 tarih ve 2017/2534 esas, 2019/541 karar sayılı kararı ile “1-… Davacı vekilinin vade farkı alacağı ile … ambalaj bedeli ve stok ambalaj bedeli yönünden verilen karara karşı tüm, iş bedeli alacağı ile ilgili verilen karara yönelik aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. 2-Taraflar arasında imzalanan 28.05.2009 tarihli sözleşmenin kayıtların geçerliliği başlıklı 16. maddesinde, iş bu sözleşmenin uygulanmasından doğabilecek ihtilâflarda …’nın usulüne uygun olarak tutulmuş defter ve kayıtlarının HUMK’nın 287. maddesi anlamında muteber bağlayıcı kesin ve münhasır delil teşkil edeceği ve bu maddenin kesin delil sözleşmesi niteliğinde olduğu kabul edilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 193/I. maddesinde tarafların ispatın belirli delil veya delillerle yapılmasını kabul edebilecekleri belirtildikten sonra aynı maddenin 2. bendinde, taraflardan birinin ispat hakkı kullanımını imkansız kılan veya fevkalade güçlendiren delil sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmiştir.Dayanak sözleşmenin 16. maddesindeki düzenleme, ispatın belirli delil veya delillerle yapılmasını öngören bir düzenleme olmayıp, sözleşmenin tarafı olup ekonomik yönden de üstün olan sadece davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarıyla ispat imkânını verdiğinden söz konusu düzenleme 6100 sayılı HMK’nın 193/2. maddesi gereğince geçersizdir. Bu durumda ilk derece mahkemesi kararını kaldıran bölge adliye mahkemesince iş bedeli alacağı ile ilgili mevcut delillere göre ve tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde de inceleme yaptırılarak konusunda uzman bilirkişi kurulundan takip tarihi itibariyle davacı yüklenicinin cari hesaptan kalan alacak miktarı konusunda gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınıp değerlendirilmek ve takipten sonra, davadan önce yapılan ödeme de göz önünde tutulmak suretiyle sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken sözleşmenin 16. maddesindeki düzenlemenin HMK’nın 193/2. maddesi hükmü karşısında geçersiz olduğu gözden kaçırılarak ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp davanın tümden reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozulması uygun görülmüştür.” gerekçesi ile Dairemiz kararının bozulmasına karar verilmiştir. Dairemiz tarafından usul ve yasaya uygun olan Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 11/02/2019 tarih, 2017/2534 Esas, 2019/541 Karar sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verilerek bozma ilamı gereğince bilirkişi raporu alınmıştır. Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 25/11/2019 tarihli raporda; davalı yanın defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin tam ve defterlerin usulüne göre tutulduğu, takip talebi dayanağının açık hesap şeklinde olduğu, açık hesap ilişkisinde davalı ile davacı arasında 2010 yılına ait hareketlerin de var olduğu, ancak davacı 2010 yılı defterlerinin kapanış tasdiklerinin yapılmadığı, bu hususlar dahilinde HMK 222 maddesi nezdinde defterlerin sahibi lehine delil niteliği taşıyıp taşımadığı, aynı zamanda açık hesabının davalıya karşı kabul edilip edilmeyeceği hususlarının mahkemenin takdirinde olduğu, 1.seçenekte: mahkemece davacı defterleri esas alınması halinde, davalının, açıklanan sebepler ve süreç içinde vaki ödeme sebebiyle, fiilen davacıya borcunun kalmadığı, 2.seçenekte: mahkemece davalı defterlerinin esas alınması halinde ise davacının takip tarihi itibariyle davalının 83.956.83 TL alacaklı olduğu, ancak davalının 31.926,10 TL borcu kabul ettiği ve icra dosyasındaki belgelerden de anlaşılacağı üzere bu tutarı tüm icra masrafları dahil şekilde ödediği, bu durumda mali hesaplamalara ve değerlendirmelere göre davacının 14.11.2012 tarihi itibariyle 52.288,41 TL alacaklı olduğu mütalaa edilmiştir. Dava, taraflar arasındaki eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen icra takibine kısmi itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir. Dairemiz tarafından verilen kararın temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 11/02/2019 tarihli kararı ile, “davacı vekilinin vade farkı alacağı ile … ambalaj bedeli ve stok ambalaj bedeli yönünden verilen karara karşı tüm, iş bedeli alacağı ile ilgili verilen karara yönelik temyiz itirazları kısmen yerinde görülmeyerek reddedilmek suretiyle kesinleştiğinden bu kısımlar yönünden inceleme yapılmamıştır. Bozma ilamı doğrultusunda iş bedeli alacağı yönünden yapılan incelemede; taraflar arasında imzalanan 28.05.2009 tarihli sözleşmenin kayıtların geçerliliği başlıklı 16. maddesindeki düzenlemenin 6100 sayılı HMK’nın 193/2. maddesi gereğince geçersiz olduğu Dairemiz’ce de kabul edilerek yapılan inceleme ve alınan bilirkişi raporuna göre, davacı defterleri usulüne uygun tutulmayıp, davalı defterleri usulüne uygun ve delil niteliğinde bulunduğundan davalı defterlerindeki kayıtlara itibar edilmiş olup; bu durumda bilirkişi raporunda 1. Seçenek olarak belirtilen ve usulüne uygun olarak düzenlendiğinden delil niteliğinde bulunan davalı defterlerine göre, 31.926,10 TL davacı alacağı ve 1.581,86 TL davacı borcunun kayıtlı olduğu, davacı borcunun mahsubu halinde 30.344,00 TL davalı borcunun göründüğü anlaşılmaktadır. Davalı taraf icra takibinde 31.926,10 TL borcu kabul etmiş ve icra takip dosyasına 19/09/2012 tarihinde 31.926,10 TL ve 13/11/2012 tarihinde 5.475,17 TL ödeme yapmıştır.Davacı 30.344,24 TL için 03/09/2012 tarihinden 19/09/2012 tarihine kadar ; 30.344,24 x 16.5/100 x 16/360 = 222,52 TL işlemiş faiz talep edebileceğinden, davalının yaptığı ödeme ile (30.344,24 + 222.52 = 30.566,76 TL – 30.023,40 =) 543,36 TL alacağı kalır. Davacı bu miktar için de 20/09/2012 tarihinden 13/11/2012 tarihine kadar; 543,36 x 16.5/100 x 54/360 = 13.45 TL işlemiş faiz talep edebileceğinden toplam bakiye alacak 543.36 + 13.45 = 556.81 TL olup davalı 13/11/2012 tarihinde 5.475,17 TL ödeme yaptığından davacının davalıdan iş bedeli alacağı ile ilgili herhangi bir alacağı kalmadığı kabul edilmiştir. Açıklanan nedenlerle, bozma ilamına uyularak yeniden yapılan inceleme sonucunda, vade farkı alacağı ile … ambalaj bedeli ve stok ambalaj bedeli yönünden Dairemiz’ce verilen hükmün bozma kapsamı dışında bırakılarak kesinleştiği, iş bedeli alacağı yönünden bozma ilamına konu edilen hususlarda alınan bilirkişi raporu sonucunda davacının davalıdan alacağı kalmadığı anlaşıldığından davanın esastan reddine, davalının kötüniyet tazminatı talebinin de icra takibinin davacı tarafından kötüniyetle yapıldığı dosya kapsamında kanıtlanamadığı ve yasal koşulları oluşmadığından reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A)1-Davanın REDDİNE, 2-Davalının kötüniyet tazminatı talebinin şartları oluşmadığından REDDİNE, 3-Alınması gereken 54,40-TL maktu karar ve ilam harcından davacı tarafça yatırılan 2.859,40-TL peşin ve 1.692,10-TL icra veznesine yatırılan harç olmak üzere toplam 4.551,50-TL harcın mahsubu ile fazla yatırılan 4.497,10-TL harcın kararın kesinleşmesi ve istek halinde davacı tarafa İADESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde davalıya İADESİNE, 5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 6-Davalı tarafından yapılan 69,00-TL tebligat ve posta gideri 154,30-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 223,30-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 29.904,75-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde yatıran tarafa iadesine, Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/01/2020