Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/397 E. 2021/2070 K. 09.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/397
KARAR NO: 2021/2070
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/11/2018
NUMARASI: 2016/646 Esas, 2018/702 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 09/11/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkilinin konfeksiyon üretimi yaptığını, bu kapsamda 12/12/2015 ve 23/12/2015 tarihli irsaliyeli faturalarda belirtilen 799 adet ve 827 adet ürünü yıkama işlemi için davalıya teslim ettiğini, teslim edilen 827 adet ürünün yıkama ve taşlama işleminde gerekli dikkat ve özen gösterilmediğinden bu ürünlerin satılamayacak derecede yıpranarak renk bozukluğu ve ağır defolu kusurlar meydana geldiğini, ürünler üzerinde analiz yaptırıldığını, ürünlerde üretim hatası bulunmadığının ve defoların hatalı yıkama işleminden kaynaklandığının, yıkama nedeniyle mukavemet kaybı ve yırtılmalar oluştuğu, bunların sebebinin yıkama işlemi olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin defalarca davalıya başvurmasına rağmen zararının giderilmediğini, en son 08/04/2016 tarihli ihtarname ile zararın giderilmesinin talep edildiğini, ancak sonuç alınamadığını belirterek, 32.940,70 TL tazminatın en yüksek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili süresi içerisinde cevap dilekçesi sunmamıştır. Davalı vekili bilirkişi raporuna yönelik itiraz dilekçesinde, davaya konu ürünleri usulüne uygun şartlarda yıkayarak teslim ettiğini, bu nedenle kusurlu bir işlemi bulunmadığını, ürünlerdeki ayıbın yıkama işleminden kaynaklandığı hususunda sunulan delillerin inandrııcı olmadığını, bilirkişi raporunun eksik inceleme sonucunda hatalı olarak düzenlendiğini, ayıbın kendilerine yasal süresinde bildirilmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili 13/07/2018 tarihli dilekçesi ile, bilirkişi tarafından tespit edilen 14.952,58 TL yönünden takas ve mahsup talebinde bulunmuştur. Mahkemece, davaya konu 827 adet ürünün yıkama işleminin de davalı tarafından gerçekleştirildiği, ancak yıkama işleminin usulüne uygun olarak gerçekleştirilmemesi nedeniyle davacıya ait ürünlerde hasar ve ayıp oluştuğu, söz konusu oluşan ayıpta gerekli dikkat ve özeni göstermeyen davalının sorumlu olduğu, bu kapsamda bilirkişi raporları ile tespit edildiği üzere 827 adet ürünün oluşan hasar bedelinin 28.945,00 TL olduğu, ürünün bilirkişi kurulu tarafından tespit edilen 2.481,00 TL hurda bedelinin düşülmesi sonucunda davacının talep edebileceği tazminat tutarının 26.464,00 TL olduğu, ticari defter kayıtlarına göre davalının davacıdan alacaklı bulunduğu 14.952,58 TL tutarın mahsubu sonucunda davacının talep edebileceği nihai tazminat tutarının 11.511,42 TL olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 11.511,42 TL tazminatın 14/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, kök ve ek bilirkişi raporlarına yapılan itirazların dikkate alınmadığını, mahkeme tarafından labarotuvara test için gönderilen inceleme konusu pantolonların davalı tarafından yıkaması gerçekleştirilen pantolonlar olduğuna dair dosyada hiçbir delil bulunmadığını, özellikle üzerinde test yapıldığı iddia edilen pantolonların yıkama işlemlerinin davalı tarafından yapıldığı konusundaki varsayıma dayalı tespitler içeren eksik bilirkişi raporuna göre verilen hükmün hukuka aykırı olduğunu, bilirkişilerin poşetlerin içerisinden seçtiği bir kaç pantolona kuvvet uygulayıp yırtıldığını tespit ettiklerini, söz konusu pantolonların gerçekten davalı tarafından yıkama işlemi uygulanan pantolonlar olup olmadığının tespitinin mümkün olmadığını, bilirkişinin bir kaç pantolona sadece kuvvet uygulayarak yırtıldığını gözlemlemesi sonucu bu ayıbın yıkama hatası neticesinde oluştuğunun tespitinin mümkün olmadığını, incelenen pantolonlarda ayıp bulunduğu tespit edilmiş olsa dahi bu ayıbın davalı işleminden kaynaklandığı yönünde illiyet bağı kurulamadığını, eksik ve hatalı bilirkişi uygulamaları sonucunda oluşan ilk derece mahkemesi hükmünün hatalı olduğunu, mahkeme tarafından ham kumaş ile yıkanmış kumaşların dayanıklılığının karşılaştırılmadığını, meydana gelen yırtılmanın kumaştan mı yıkama kaynaklı mı olduğunu belirlemek için öncelikle yıkanmamış ham denim kumaşın yırtılma ve kopma mukavemetlerinin akredite bir labarotuvar tarafından test edilmesi ve mahkeme tarafından tartışılması gerektiğini, bununla birlikte denim kumaşların yıkama işlemi görmesinden sonra bir miktar mukavemet kaybetmesinin olağan olduğunu, kumaşın mukavemetinin olması gerekenden düşük olması halinde yıkama sonrası yırtılmalar görülebileceğini, dava konusu olayda yıkama işlemi değil, kumaşın kendisinden kaynaklı kusur nedeni ile mukavemetin düşmesinin söz konusu olduğunu, sorumluluğun davalıya yükletilmesinin hatalı olduğunu, davacı tarafından yaptırılan testlerin tümünün davalının bilgisi dışında gerçekleştiğini, test için gönderilen pantolonların davalı tarafından yıkanan pantolonlardan olup olmadığın bilinmediğini, bilirkişi ek raporunda ayıplı olduğu iddia edilen pantolonların hurda bedelinin her bir pantolon için 3,00 TL gibi bir değer biçildiğini ve toplamda 2.481,00 TL hurda bedeli hesaplandığını, bilirkişi tarafından belirlenen bedelin sektör ortalaması alındığında çok düşük kaldığını, dava konusu pantolanlarda ayıp bulunduğu ve iş bu ayıptan davalın sorumlu olduğu ilk derece mahkemesi tarafından hükme bağlanmış ise de yasal süresi içerisinde ayıbın kendilerine bildirilmediğini, TBK’nın 474. maddesi gereğince eserin teslim tarihinden sonra ayıplar varsa bunu uygun bir sürede yükleniciye bildirilmesinin zorunlu olduğunu, pantolonlar davacıya gönderildikten sonra ayıbın derhal farkedilebilecek bir ayıp olduğunu ve derhal bildirilmesi gerektiğini, ancak kendilerine bildirim yapılmadığını, davacı taraf yırtılma ayıbının yıkama hatasından kaynaklandığını 10.02.2016 tarihinde Ege Üniversitesi’nden 18.02.2016 tarihinde ise İstanbul Teknik Üniversitesi’nden alınan raporlar neticesinde öğrenilmiş olmasına rağmen davalı tarafı ayıba ilişkin herhangi bir bildirimde bulunmadığını, ayıptan 30.06.2016 tarihinde açılan dava ile haberdar olduklarını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. Mahkemece, davaya konu ürünler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 25/12/2017 tarihli raporda 827 adet ürünün ayıplı olduğu, ürünlerdeki yırtılmanın davalının yapmış olduğu yıkama işleminden kaynaklandığı, incelenen ürünlerin ayıpsız piyasa rayiç birim fiyatının 35,00 TL olduğu, ürünlerin ayıplı olarak kullanılması ve satışının mümkün olmadığı, sonuç olarak davacının zararının 30.517,90 TL olduğu belirtilmiştir. Tarafların bilirkişi raporuna yönelik beyan ve itirazları doğrultusunda bilirkişi kurulundan ek rapor alınmış, bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 25/06/2018 tarihli raporda; 827 adet ürünün hurda olarak tanesinin 3,00 TL’den satılabileceği, bu tutarın düşülmesi ve davacının yapmış olduğu test masraflarının eklenmesi sonucunda, davacının talep edebileceği tazminat tutarının 28.036,90 TL olduğu, ticari defter kayıtlarına göre dava tarihi itibariyle davalının davacıdan 14.952,58 TL alacaklı olarak göründüğü belirtilmiştir. Davalı vekili 13/07/2018 tarihli dilekçesi ile, bilirkişi tarafından tespit edilen 14.952,58 TL yönünden takas ve mahsup talebinde bulunmuştur. Dosya kapsamına göre, taraflar arasında davacı tarafından üretilen pantolonların yıkama işleminin davalı tarafından yapılması konusunda sözlü eser sözleşmesi yapılmıştır. Davacı açtığı dava ile, davalı tarafından yapılan yıkama işlemi sonrasında pantolonlarda renk bozukluğu, yıpranma ve yırtılmalar meydana geldiği belirtilerek, zararın giderilmesi talep edilmiş, davalı ise yıkama işleminin usulüne uygun yapıldığını, ayıp ihbarının süresinde yapılmadığını, ayıplı olduğu ileri sürülen ürünlerin kendileri tarafından yıkandığının tespit edilemediğini belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece dinlenen davacı tanıklarının beyanlarından ayıp ihbarının süresinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinde, dava konusu edilen pantolonlardan örnekleme yoluyla seçilen sınırlı sayıda pantolon üzerinde inceleme ve tespit yapılmıştır. Oysa davacı tarafından 827 adet pantolonun ayıplı olduğu ileri sürüldüğünden dava konusu edilen 827 adet pantolonun her birinde aynı ayıbın bulunup bulunmadığı yönünde inceleme yapılması gerekmektedir. Tüm pantolonlar üzerinde inceleme yapılmaksızın seçilen bir kısım sınırlı sayıda pantolon üzerinde inceleme yapılarak tüm pantolonların ayıplı olduğu sonucuna varılmak suretiyle karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle, davacı tarafın elindeki tüm pantolonlar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, kaç tanesinde ayıplı imalat bulunduğu tespit edilip, hesaplamanın bu miktar üzerinden yapılması için ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/11/2018 tarih, 2016/646 Esas, 2018/702 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 09/11/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.