Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/34 E. 2021/68 K. 13.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/34
KARAR NO: 2021/68
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/09/2018
NUMARASI: 2014/980 Esas, 2018/975 Karar,
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 13/01/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, taraflar arasında 27/05/2012 tarihli “Jeotermal Karoklu Kuyu Sondaj Hizmeti Sözleşmesi” imzalandığını, bu sözleşme ile müvekkili olan davacı yüklenicinin “aylık hakediş” usulü ile çalışmayı üstlendiğini, davalıya ait Denizli 3 ve 7 adlı kuyuda sondaj hizmeti yaptığını, bu işe ilişkin 4 adet hakediş düzenlendiğini, söz konusu hakedişlerin iki tanesinin onaylandığını, diğer ikisinin ise sözleşme gereği onaylanmış sayılması gerektiğini, bu nedenle müvekkilinin 1.131.589,73 TL’lik iş yaptığını, buna ilişkin 4 adet fatura düzenlediklerini, ama davalının sadece 320.000,00 TL ödemede bulunduğunu, 811.589,73 TL alacaklarının kaldığını, bu alacaklarının ödenmemesi üzerine davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasında takip başlattıklarını, davalının haksız bir itirazla takibi durdurduğunu belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına ve davalıdan %20 icra inkar tazminatın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı yüklenicinin sözleşmedeki taahhütlerini yerine getirmediğini, ayıplı ve eksik iş bırakarak sondaj sahasını 25/11/2012 tarihinde terkettiğini, işi bırakmak için müvekkilinin rıza ve iradesini almadığını, kendisinden istenen 3.000 metre derinliğe inmeden ve kazdığı kısmın işleri ile de kırık borular bulunan 2 adet verimsiz kuyuyu ardında bırakarak işi terk ettiğini, yapılan ödemenin davacı tarafça yapılan işi ziyadesiyle karşıladığını belirterek, takip tarihi itibariyle herhangi bir borçlarının bulunmadığını savunmuş, davanın reddi ile davacıdan %40 haksız takip tazminatının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, davalının istanbul anadolu … icra müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile, takibin 256.169,24 tl asıl alacak, 6.384,60 tl işlemiş faizi olmak üzere toplam 262.653,84 tl üzerinden ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar dava dilekçesinde talep edildiği gibi faiz işletilmek suretiyle devamına, fazlaya dair itirazın iptali taleplerinin reddine, 256.169,24 tl üzerinden %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davalı tarafın reddedilen kısım üzerinden talep ettiği kötü niyetli takip tazminatının şartları oluşmadığından reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinafında, davalı tarafça yapılan toplam 320.000,00 TL ödemenin toplam 210.000,00 TL’sinin 1 nolu (2 adet) hakedişlerden düşülerek 576.169,24 TL bakiye alacağın bulunmasına rağmen bu miktardan tekrardan toplam 320.000,00 TL ödemenin mahsup edilmesinin 210.000,00 TL bakımından mükerrer mahsup mahiyetinde olduğunu, esasında bu 2 adet hakedişe ilişkin bakiye alacağın mahsup sonrası 466.169,24 TL olarak belirlenmesi gerektiğini, 22/06/2015 tarihli raporda da aynı mükerrer mahsup hatasının yapıldığını, itirazları sonrasında alınan 27/02/2016 tarihli ek raporda bu hatanın düzletildiğini, Denizli-3 ve Denizli-7 nolu kuyulara ilişkin (2) nolu hakediş tutarlarının tahsili taleplerinin reddelimesinin hukuka aykırı olduğunu, sözleşmenin “ödemeler” başlıklı 5.maddesindeki düzenleme gereğince davalı şirkete teslim edilen bu hakedişlere 2 gün içinde itiraz edilmediğinden ve herhangi bir düzeltme yapılmadığından sunulduğu şekilde onaylanmış sayılmaları gerektiğini, bu sözleşme maddesinin HMK 193.maddesi gereğince “kesin delil sözleşmesi” niteliğinde olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın tamamen kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafında, takibe dayanak 13/11/2012 ve 14/12/2012 tarihli 4 adet geçersiz belgenin şirket yetkililerinin imzalarını içermediğini, davacı şinrket adına davaya konu sözleşmeyi imzalayan …’nın buna dair yetkilendirildiği vekaletnamenin 17/08/2012 tarihine kadar süreli olduğunu, takibe dayanak 2 adet sözde hakedişin bu kişinin temsil ve ilzam yetkisi sona erdikten sonra imzalandığını, bu nedenle geçersiz olduklarını, …’nın da sadece tanık ve uzman sıfatına haiz olduğunu, çalışanları olmadığını, her iki isminde hasım şirketleri temsile yetkili olmadıklarını, takibe dayanak 4 adet hakedişe dayalı 4 adet faturanın müvekkilince aynen iade edildiğine ilişkin karşı ihtarlarının, SGK ve Noterden getiriline belgelerine bakılmadığını, tarih ve miktar belirtilmeksizin afaki rakamlarla soyut gerekçe oluşturulduğunu, ıslak imzalı belge asılları üzerinde imza incelemesi yaptırılması taleplerinin dikkate alınmadığını, icra dosyasına da bu itirazı yaptıklarını, takibe dayanak belgelerin fotokopi ve hukuken geçersiz olan kağıt parçaları olduklarını, bunlara dayalı karar verilemeyeceğini, davacının sondaj sahasını ayıplı bırakarak kaçtığının, hiçbir eser vermediğinin bilirkişilerce tespit edildiği gibi, bunun mahkeme gerekçesinde de belirtildiğini, mahkemenin …’nın davalı şirketi temsile yetkili olduğuna dair gerekçenin hukuka aykırı olduğunu, bu gerekçede yasa koyucuya ait olan yetkinin gasp edildiğini, …’nın tanık olarak dinlenme gereği duyulmadığı gibi ıslak imzalı belge asıllarının da getirtilip incelenmediğini, gerekçeli kararda bahsedilen 2 adet hakedişin tarih, sayı ve tutarlarını belirtilmediğini, kast olunan 2 adet sözde hakedişte davalı şirketi temsil ve ilzama yetkili imza bulunmadığını, mahkemeyi yanılsamaya sürükleyen 30/10/2017 tarihli bilirkişi heyeti raporundaki bilirkişilerin atandıkları dönemde bilirkişi listesinde yer almadıklarını, hukuksuz olarak tertiplenen bu raporda, davanın zorunlu evrak ve belgelerden tümüyle yoksun olduğunun belirtildiğini, bu heyetin yetkisiz olarak tanık dinlendiğini, raporda … ile yapılan sözlü görüşmede içeriğine yer verildiğini, bu ifade de takibin haksız başlatıldığının ortaya konulduğunu, bunun için Denizli CBS’ye ve Antalya Bilirkişiler Bölge Kuruluna şikayetlerde bulunduklarını, mahkemece de bu rapordaki görüşe itibar edilmediğinin gerekçeli kararda belirtildiğini, ancak dava dışı 3.şahıs konumunda olan …’nin raporundan, yani harici mütalaasından hareketle, onun tarafından imzalan hakedişlerin de davalıyı bağlayacağının kabul edildiğini, bu bilirkişilerin bu sebeple reddini talep ettiklerini, bu raporun 4.sayfasının son paragrafında, teknik incelme bir yana bırakılıp sözleşmenin keyfi olarak muhakeme etmeye yetinilerek, yanlı değerlendirme yapıldığını, müvekkili şirketi hukuken kimin veya kimlerin temsil ve ilzama yetkili olduğunu gösteren ticari kayıtlara, noterlerce düzenlenmiş yetki belgelerine, davalı firm/ imza sirkülerine ve davacı şirket tarafından …’ya verilen vekaletnamenin 17/08/2012 tarihine kadar süreli olduğuna dikkat edilmediğini, …’nın davalı şirketi temsile yetkili kimse gibi gösterildiğini, mahallinde inceleme yapmak yerine, mali muhasebe ehli olmadıkları halde, raporun 5.sayfasının son bölümünde, mali gönden inceleme yapmaya kalktıklarını, kabul etmedikleri davacı faturalarını kabul etmişler gibi göstererek, tarafların ticari defter ve kayıtlarına dahi bakmaksızın, 811.589,73 TL’nin 1912 metre sondaj bedeli olduğu yönünde keyfi yorum yapılarak, mahkemenin yetkisinin yine gasp edildiği, asgari 1.500 m derinlikte 2 adet jeotermal araştırma amaçlı derin sondajları başaramayan davacının, dünya standardında derin sondaj vaadinde bulunarak eser vermeyi teknik yetersizlikle başaramayınca, ardında kör ve ayıplı kuyular bırakıp sahadan kaçtığını, davalı yanı zarara uğrattığını, fotokopilere dayanak haksız takip başlatıldığını, itirazın iptali davasını da ıslak imza içermeyen fotokopilere dayalı olarak açtığını, bu somut verilen usulsüz raporda hileli yöntemlerle saklandığını, davacının taahhüdünün birkaç metrelik yüzeysel sondajlar olmadığını, sözleşmenin Ek:1 ücretlendirme bölümünde listenin 282 nosunda; 1500 -1750 metre derinlikte birim fiyatın 390 m/TL alacağının belirtildiğini, yine Ek:4’te; 1.000 – 1500 metre Karotlu Sondaj planına yer verildiğini, davacının teknik yetersizliğinden dolayı, anılan derinliklere asla inemeyerek, herhangi bir eser vermeksizin, kıyıların içinde matkap uçlarını kırıp, borularını bırakarak sahadan kaçtığını, teknik yeterliliğe ve donanıma sahip 3.şahıs bir firma tarafından da istenen deriliklere inilemez hale getirilen ve ayıplı bırakılan kuyuların körlenmiş olduğunu, haksız davaya karşı hukuki dayanaklarını TBK’nın 471.maddesi olduğunu, mahkemece sözleşmeye konu “dünya standartlarında, derin sondaj donanımları getirilerek asgari 1.500 m/tül sondaj hizmeti verme” işinin usulüne uygun yerine getirilip getirilmediğine dair mahallinde keşif yaptırılmadığını, bu nedenle esik incelemeye dayalı karar verildiğini, TBK’nın 473, 474 ve 483.maddeleri gereğince de, bu taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini, mahallinde usulüne uygun keşif yapılması halinde ortada hiçbir eser bulunmadığının görüleceğini, alınan son raporda bu hususun gizlendiğini, asıl olanın yerinde teknik ölçümleme olduğu halde uzaydan bile yeryüzünün her santim karesinde ve en derin yerlerinde ne olduğun görecek derecede gelişmiş alet ve donanımda doğru dürüst bir inceleme yaptırmak yerine usulsüz rapordan alıntıyla … vurgusuyla yaratılan adli yanılgıyla karar verildiğini, eser sözleşmesinde davacı yüklenicinin iş bedeline hak kazanabilmesi için eseri imalat etmesinin yeterli olmayıp, bizzat teslim ettiğini de ıslak imzalı belgeyle ispat etmesi gerektiğini, yerel mahkemeye varsa teslimat evraklarının sunulması gerektiğini, ayıp ihbarını süresinde yaptıklarını noter ihtarları ve internet yazışmalarıyla ispat ettiklerini belirterek, kısmen hatalı olan kararın aleyhlerine olan kısmının bozularak, davanın tümden reddine ve kötü niyet tazminatı taleplerinin de kabulüne karar verilmesini talep etmişlerdir. Dava, TBK’nın 470 vd. maddelerinde düzenlenen eser (Jeotermal Kuyu Sondaj Hizmeti) işine ilişkin bakiye iş bedeli için başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir. Davacı tarafça, sözleşme kapsamında yapılan işlere ilişkin düzenlenen 2 adet hakedişin davalı tarafça kabul edildiği, diğer iki hakedişe ise sözleşme kapsamında süresinde itiraz edilmediğinden onların da kabul edilmiş sayıldığını belirtilerek, bunlara ilişkin olarak düzenlenen 4 adet faturanın 841.589,73 TL’lik bakiye bedelleri ve 16.749,65 TL’lik işlemiş faizleri olmak üzere toplam 858.339,38 TL üzerinden başlatılan ilamsız icra takibine davalı tarafça yapılan itirazın iptali talep edilmiştir. Davalı vekilince, davacının sözleşmedeki taahhütlerini yerine getirmediği, ayıplı ve eksik bıraktığı, sondaj sahasını 25/11/2020’de terk ettiği, kendisinden istenen 3000 m derinliğe inmeden ve kazdığı kısmın işleri ile kırık borular bulunan 2 adet verimsiz kuyuyu bırakarak işi terk ettiği, yapılan ödemelerin yapılan işi fazlasıyla karşıladığı belirtilerek davanın reddi istenmiştir. Mahkemece, önce talimat yoluyla mahallinde yaptırılan keşfe dayalı olarak hukukçu, maden yüksek mühendisi ve sondaj operatörü bilirkişiden oluşan 3 kişilik bilirkişi heyetinden 22/06/2015 tarihli rapor alınmıştır. Bu raporda taraflarca sondaj işlemine yönelik olarak tutulan kayıtların heyet tarafından talep edilmesine rağmen dava dosyasına sunulmadığı, davacının 1 numaralı hakedişe göre sözleşmeye uygun imalat yaptığı, 2 numaralı hakedişe konu sondaj işinin sözleşmeye uygun olarak yapıp yapmadığının teknik olarak sondaj sahasında tespitinin mümkün olmadığı, toplam işe göre tamamlanan kısmın %52,4 olduğu belirtilmiştir. Ancak, raporun değerlendirme kısmına göre, 1 numaralı hakedişe göre sözleşmeye uygun imalat yapıldığı hususu, mahallinde yapılan tespite dayalı değil onaylanan 1. hakedişlere dayalıdır. Aynı bilirkişi heyetinden alınan 27/01/2016 tarihli ek raporda, taraflarca sondaj işlemine yönelik olarak tutulan karot ve log kayıtların heyet tarafından talep edilmesine rağmen dava dosyasına sunulmadığı, davacının 1 numaralı hakedişe göre sözleşmeye uygun imalat yaptığı, 2 numaralı hakedişe konu sondaj işinin sözleşmeye uygun olarak yapıp yapmadığının teknik olarak sondaj sahasında tespitinin mümkün olmadığı, toplam işe göre tamamlanan kısmın %52,4 olduğu belirtilmiştir. Ancak, yine raporun değerlendirme kısmına göre, 1 numaralı hakedişe göre sözleşmeye uygun imalat yapıldığı mahallinde yapılan tespite dayalı değil onaylanan 1. hadekişlere dayalıdır. Bu ek raporda, ilk raporda 1. hakedişler dikkate alınarak bulunan 256.169,24 TL’lik bakiye alacak miktarı 210.000,00 TL’lik ödeme mahsup edilmek suretiyle 576.169,24 TL olarak belirlenmiştir. Mahkemece daha sonra, talimat yoluyla yeniden mahallinde keşif yaptırılarak hukukçu, jeoloji mühendisi ve maden mühendisi bilirkişilerden oluşan 3 kişilik bilirkişi heyetinden 30/10/2017 tarihli rapor alınmıştır. Bu raporda, teknik inceleme ile bugünkü koşullarda ayıp iddiasının veya eksik iş miktarının tespitinin mümkün olmadığı, bu nedenle dosyada mevcut belgelerle yapılan toplam sondaj miktarının tespiti yoluna gidildiği, dosyada mevcut belgelere göre davacının taahhüdü olan 3000 m yerine 1912 m sondaj yaparak işi sonlandırdığı, buna göre işin sadece %63,73’lük kısmını tamamladığı, davacının eksik iş nedeniyle davalı zararı ve önceden yapılan ödemeler düşüldükten sonra bakıya fatura alacağının 401.162,14 TL olduğu görüşü bildirilmiştir. Gerekçeli kararda, alınan son heyet raporundaki %63,73 oranında iş bedeline hak kazanıldığı tespitine katılmanın mümkün olmadığı, sadece … isimli şahıs tarafından imzalanan iki hakediş miktarı 576.269,24 TL bakımından davacının iş bedeli alacağını ispat ettiği, bu miktardan 320.000,00 TL’lik ödemenin düşülmesi sonucunda bulunan 256.169,24 TL bakımından davanın sübut bulduğu, bu miktarın muaccel olduğu tarihten takip tarihine kadarki işlemiş faiz miktarının mahkemece 6.384,60 TL olarak hesaplandığı belirtilerek, bu miktarlar üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya kapsamı değerlendirildiğinde, mahkemece sadece … tarafından imzalandığı belirtilen 2 adet hakediş belgesine dayalı olarak değerlendirmede bulunulmuştur. Davalı tarafça bu ve yerinde görülmeyen diğer 2 hakediş belgeleri ile davacının dayandığı diğer tüm belgeler kabul edilmediği, ısrarla asıllarının sunulması istendiği halde, asıllarının dosyaya sunulması sağlanmadan karar verilmiş olması yerinde olmamıştır. Yine davalı tarafça, mahallinde gerekli ekipman temin edilerek davaya konu kuyular üzerinden usulüne uygun inceleme yapılması, ayrıca tarafların defter ve kayıtları üzerinde de inceleme yapılması talep edildiği halde bu yönlerde usulüne uygun bir keşif ve inceleme yapılmadan karar verilmiş olması da yerinde olmamıştır. Mahkemece yapılması gereken, öncelikle davacı tarafa dayandığı hakediş belgeleri dahil davasına dayanak yaptığı belge asıllarını dosyaya sunması için ihtaratlı süre verilmesi, sonrasında tarafların davaya konu döneme ilişkin defter ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılması, daha sonra ise mahallinde gerekli teknik ekipmanlar davalı tarafa hazır ettirilerek, bu konuda inceleme yapmaya yeterliliği bulunan uzman bilirkişiler heyete dahil edilmek suretiyle, keşif yapılarak davaya konu kuyuların hangi aşamaya kadar ilerlemiş olduklarının kesin bir şekilde açıklığa kavuşturulması, davalı tarafça ileri sürülen, kuyuların davacıdan kaynaklı olarak ilerlenemez halde bırakılıp bırakılmadığı, sondaj başlığının kopup kuyu içine düşüp düşmediği, sondaj borularının kuyu içinde bırakılıp bırakılmadığı hususlarının da açıklığa kavuşturulması, davacı tarafın iş bedeli ödenmediğinden işin durdurulduğuna ilişkin savunmasının da değerlendirilerek, taraflarca işin yarım bırakılmasına gerekçe olarak gösterilen sebeplerin hangisin gerçekten doğru olduğunun ortaya konması; yapılacak keşifle belirlenecek mevcut iş miktarı ile hakediş bedellerinin sözleşmeye göre belirlenecek bedel dikkat alındığında örtüşüp örtüşmediği, hakedişlere konu ve keşif mahallinde fiilen tespit edilen sondaj işlerinden davalının bir fayda sağlayıp sağlayamadığı, sondajların mevcut seviyesi itibariyle sözleşmede amaçlanan faydayı davalıya sağlayıp sağlamadığı hususlarının açıklığa kavuşturulması; sonrasında da bilirkişi heyetinden, eğer davacı tarafça belge asılları sunulmaz ise; davacı tarafça yapılan mevcut sondaj işinden davalının faydalanabileceği bir iş var ise sözleşmeye göre bunun bedelinin ne kadar olması gerektiğinin belirlenmesinin istenmesi; belge asılları sunulur ise, kabul edilemeyen 2 adet hakedişin sözleşmenin 5.maddesi kapsamında davalı tarafça itiraz edilmeden kabul edilmiş sayılıp sayılmayacağının değerlendirilmesi, sonucuna göre davalı tarafça kabul edilmiş sayılan hakedişlere konu işlerden davalının bir fayda sağladığının tespit edilmesi durumunda bu hakediş bedelleri kadar bakiye iş bedeli alacağının sabit olduğu değerlendirilerek, bu miktarlardan davalı tarafça yapıldığı ihtilafsız olan toplam 320.000,00 TL’lik ödeme (davacı tarafın mükerrer mahsup yapıldığına dair itirazı ve buna dayanak gösterdiği 27/01/2016 tarihli bilirkişi heyeti raporundaki hesap tablosu göz önünde bulundurularak) mahsup yapılmak suretiyle bulunacak sonuca göre bir karar vermektir. Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin istinaf taleplerinin kısmen kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak, yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş, kaldırma sebebine göre bu aşamada diğer istinaf itirazları değerlendirilmemiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere; 1-Tarafların vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/09/2018 tarih, 2014/980 esas, 2018/975 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Taraflarca yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, 5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 13/01/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.