Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/2359 E. 2022/1896 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2359
KARAR NO: 2022/1896
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/06/2019
NUMARASI: 2016/255 Esas, 2019/681 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 10/11/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı talebine ilişkin olup; mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur.Davacı vekili, taraflar arasında davacı yanca davalıya damlama ek parça, damlama ticari ek parça, korige boru, korige boru ek parça, korige boru ticari ek parça, sprink, yağmurlama boru, yağmurlama ek parça, yağmurlama ticari ek parça, yuvarlak boru ürünlerinin imal ve temini için sözleşme yapıldığını, müvekkilinin sözleşme gereğince üstlenilen işin eksiksiz yapılıp, teslim edildiğini ancak bakiye 140.000,33 TL iş bedelinin davalı yanca ödenmediğini, bunun üzerine müvekkili tarafından davalı hakkında Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu, oysa icra takibine konu edilen alacağın, ekte de sunulan faturalar ve müvekkili şirket kayıtları ile sabit olup, cari hesap mutabakat mektubu ile de davalı şirketin kabulünde olduğunu, ekte sundukları cari hesap mutabakat mektubu adlı 14/01/2016 tarihli belgede, davalı şirketin müvekkili şirkete olan borç bakiyesinin 140.000,33 TL olduğunnun yazılı olduğunu, davalı şirketin kendi kaşe ve imzası ile bu borcu onayladığını ileri sürerek haksız itirazın iptaline, takibin devamına ve davalı yanın icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesi talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, tarafların aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin de, davacı şirketin de “Korage Boru ve Ek Parçaları” ürettiğini, müvekkili şirketin, Mersin Su Ve Kanalizasyon İdaresi MESKİ’ ye iş yapan yüklenici firma olan … ile ekli “… Boru İade Protokolü” imzaladığını, bu protokol kapsamında, yüklenici firma proje müdürü, müşavir firma temsilcisi, MESKİ makine mühendisi ve üretici firma olarak müvekkili şirketin üretim laboratuar sorumlusu ile birlikte gerekli test ve muayeneleri yaparak Fabrika Test ve Muayene kabul tutanağı imzaladığını, müvekkili şirketin, iş yoğunluğu nedeniyle anılan protokoldeki ürünleri zamanında yetiştiremeyeceği endişesiyle davacıdan da … Boru ve ek parçaları sipariş ettiğini, müvekkilinin bu siparişte, MESKİ’nin herhangi bir itirazına uğramaması için, boruların … markalı olarak üretilmesini talep ettiğini, bu hususun gerek mail ile ve gerekse sözlü olarak davacı şirket ve yetkililerine bildirildiğini, davacıya ait ürünlerde sızdırmalar meydana gelmesi üzerine, MESKİ yetkililerinin kontrole geldiğini ve yerinde inceleme yaptıklarını, bu inceleme sırasında boruların üzerinde “… BORU” markasını görünce, bu boruların kendilerinin onay verdiği borular olmadığı söylenerek boruları reddettiğini, MESKİ’nin borularda … Boru markasını görmesi nedeniyle boruların reddi üzerine, … firmasının, müvekkiline bir ihtar mektubu göndererek, sözleşmeye aykırı davranıldığını, reddedilen boruların bulunduğu mahalden 7 gün içerisinde alınmasını, bu borular nedeniyle hiçbir sorumluluğu kabul etmediklerini ve döşenen bu boruların sökülerek yeniden yapılacak hatların bedelinin müvekkili şirkete yansıtılacağını ihtar edildiğini, ihtar mektubundan sonra, maillerle … markalı boruların kaldırılmasının müvekkilinden istenildiğini, bilahare bu olay nedeniyle … firması tarafından müvekkili şirkete 38.601,00 USD ceza uygulandığını, müvekkili şirketin ayrıca reddedilen boruların bir kısmını davacı şirkete Cihanbeyli’ye göndererek 19.116,00 TL nakliye bedeli ödediğini, bunun yanında davacının iade almaktan imtina ettiği 22.054,00 TL miktarlı borunun da halen müvekkili şirket deposunda beklediğini, davacının hatalı boru üretimi nedeniyle müvekkili şirkete verdiği zararın 150.000,00 TL civarında olduğunu, davacının ise, müvekkili şirketten cari hesaba dayanarak 140.000,00 TL ödeme talebinde bulunduğunu, davacı şirketin, müvekkiline verdiği zarar nedeniyle, müvekkili şirketten hiçbir hak ve alacağı bulunmadığını, bilakis davacı şirketin, müvekkiline yaklaşık 10.000,00 TL borçlu olduğunu, müvekkili şirketin davacıya borçlu olmaması nedeniyle icra takibine itiraz edildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Davacı vekili süresinde verdiği cevaba cevap dilekçesiyle, davalı şirket tarafından teslimden sonra yasal süresi içinde ayıp ihbarında bulunulmadığını belirtmiştir.Mahkemece, her iki tarafın ticari defter ve kayıtlarına göre davacının davalıdan 140.000,33 TL alacaklı göründüğü, taraflar arasındaki asıl uyuşmazlığın davalının ayıp iddialarına yönelik olduğu, dosya kapsamında bulunan … firması ile davalı … Grup arasındaki 19/08/2014 tarihli … Boru İade Protokolü’nde kısım … borularının davalılara iade edileceği, yeraltındaki problemli boruların yeniden döşenme bedelinin davalının kestiği fatura bedellerinden indirebileceği, nakliye bedeli vb. hususlardan bahsedildiği, söz konusu boruların davalının davacıdan aldığı borular olup olmadığı ve bu borularda ne tür ayıplar söz konusu olduğu yönünde herhangi bir tespit bulunmadığı, davalının dosyaya sunduğu 05/03/2014 tarihli fabrika test ve muayene kabul tutanağının; yüklenicinin dava dışı … firması imalatçının davalı olduğu, teknik özellikleri ve miktar ve birimleri gözetilen bir kısım boruların MESKİ ve müşavir firma yetkililerince kurulan komisyonca muayene ve kabul edildiğine ilişkin olduğu, söz konusu boruların davalının davacıya ürettiği borular olup olmadığı hususunda bir tespit bulunmadığı, dava dışı … firmasının davalıya gönderdiği 08/07/2014 tarihli ihtar mektubunda; davalının gönderilen … borularının bir kısım sorunlarla döşendiğini, yeniden sökülerek uygun … borularıının döşeneceğini, söz konusu boruları idarenin farklı bir yere taşıttığını, biran önce geri alınmasının istenmesine rağmen davalıca geri alınmadığı, bu konuda sorumluluğun davalıya ait olduğu, kaldı ki davalının haber vermeden ve gizleyerek onaysız bu işe yeni başlamış defolu boru üreten bir fabrikanın ürünlerini gönderdiği, bu ürünlerin de sökülerek bedellerinin davalıya yansıtılacağının bildirildiği, ancak söz konusu duruma ilişkin bildirimlerin davalı tarafından davacı tarafa yapıldığına ilişkin dosya kapsamında herhangi bir delil bulunmadığı, davacının son mal teslim faturasının 12/07/2014 tarihli olduğu, bunun yanında davacı tarafça tanzim edilen vade farkı faturalarının davalı tarafça kabullerinin yapılmak suretiyle davalının yasal defterlerine kaydedildiği, davalı tarafın geçen süre içerisinde davacı tarafından gönderilen mutabakat mektuplarını da kaşelediği ve imzaladığının tespit edildiği, bu durumda davalının süresinde ayıp ihbarında bulunduğunu ispatlayamadığı, kaldı ki ayıplı olduğu iddia edilen ürünlerin ne şekilde ayıplı olduğuna dair davalı tarafından yaptırılmış bir tespit bulunmadığı gibi, ayıplı olduğu iddia edilen ürünlerin davalı yanca bilirkişi incelemesine esas olmak üzere hazır da edilemediği, davalı tarafça dava dışı … firmasınca iade edilen boruların MESKİ tarafından … A.Ş.’ye verilen iş kapsamında kullanıldığı, bu nedenle öncelikle söz konusu firmanın müdürü …’e söz konusu döşemesi yapılan boruların akıbetinin sorulması, akabinde keşif yapılması ve ayrıca borulardan numune alınarak incelenmesi talebinde bulunulmuş ise de, davalının ayıplı olduğu iddia ettiği ürünlerin tümünü bilirkişi incelemesine hazır etmesi ve ürünlerin tümü üzerinde gerekirse sontajlama yöntemiyle inceleme yapılmasını sağlama yükümlülüğü bulunduğundan bu talebinin mahkemece uygun görülmediği, böylece davalının ayıp ihbarını süresinde yaptığını ve işin ayıplı olduğuna ilişkin ispat yükümlülüğünü yerine getirmediği, bu nedenle davacı yanın takip tarihi itibariyle 140.000,32 TL asıl alacağının bulunduğu, davacı taraf takip talebinde 15.498,84 TL işlemiş faiz talebinde bulunmuşsa da, davacı tarafça takip konusu faturalara göre ödemesi geciken tutarlarla ilgili vade farkı faturaları düzenlediği, bu faturaların davalı tarafından defterlerine kaydedilerek kabul edildiği, bu itibarla taraflar arasında vade farkı konusunda teamül oluştuğu, buna göre ancak son vade farkı faturasının tanzim edildiği 30/09/2015 tarihinden itibaren işlemiş faiz talep edebileceği, bu nedenle hesaplanan 1.435,00 TL işlemiş faiz talebinin yerinde olduğu, alacak faturaya dayalı ve likit olduğu, bu nedenle davacının icra inkar tazminatı talebinin yerinde olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, davalının Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın 140.000,32 TL asıl alacak ve 1.435,00 TL işlemiş faiz yönünden iptaline, takibin bu miktarlar üzerinden devamına, işlemiş faiz yönünden fazlaya ilişkin talebin reddine, asıl alacağın % 20’si oranında 28.000,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesiyle, müvekkili şirketin Mersin Su ve Kanalizasyon İdaresi (MESKİ)’ne ait tesisat borularını temin etmek üzere dava dışı … şirketi ile sözleşme akdettiğini, sürenin kısa olması nedeniyle müvekkilinin anılan sözleşme kapsamında ve esvafda imal edilmek üzere bir kısım boruların üretim işini davacı … A.Ş’ye verdiğini, gerek müvekkilinin ve gerekse davacı …’ın imal ettiği boruların Mersin’e nakledildiğini ve tesisat alanında döşenmeye başlamasını takiben davacı … tarafından üretilen bir kısım boruların su sızdırması ve hatalı üretilmesi nedeniyle idare tarafından …’e boruların değiştirilmesinin bildirildiğini, … tarafından da müvekkili şirkete boruların ayıplı olduğu, … markası içermediği, bu nedenle iade alınması gerektiğinin ihbar ve ihtar edildiğini, zira idare ve yüklenici tarafından yapılan kontrollerde boruların, sözleşmeye aykırı olarak … markasını içermediği, … markasını içerdiği ve ayıplı olduğunun tespit edildiğini, halbuki davacı ile müvekkili şirket arasında yapılan anlaşma ve verilen sipariş ile iki şirket yetkilileri arasında gerçekleştirilen 07/04/2014 tarihli toplantıya istinaden hazırlanan ve 08/04/2014 tarihinde davacı şirket yetkililerine gönderilmiş olan “Tedarikçi Toplantı & Ziyaret Formu” nun “ Etiket” başlığında açıkça; “… Grup yazan, detay özelliklerin olmadığı, toplu etiket gönderilecektir. Üretimlerde bu etiket kullanılacaktır.” şeklinde belirtildiğini, söz konusu Tedarikçi Toplantı & Ziyaret Formu’na davacı şirket yetkilileri tarafından hiçbir itirazda bulunulmadığını, taraflarca bu şartlar altında anlaşmaya varıldığını, ancak davacı … ile yapılan anlaşma ve verilen siparişte boruların özelliklerinin açık bir şekilde belirtilmesine rağmen, boruların hatalı ve ayıplı olduğu gibi, boruların üzerinde ‘…’ değil ‘…’ etiketinin yazıldığının görüldüğünü, boruların ayıplı ve sözleşmeye aykırılığının tespit edilmesinin … ve … tarafından tespit edilerek müvekkiline bildirmesini takiben, davacı … yetkilileriyle derhal temasa geçildiğini, birçok kez yazışma ve toplantılar yapıldığını, toplantılardaki kararlar, görüşme ve toplantı tutanakları ile taraflar arasındaki yazışmalarda, davacı tarafından boruların ayıplı olduğunun kabul edildiğini ve iade alınacağının belirtildiğini, keza müvekkili şirket yetkilileri ile davacı şirket arasında gerçekleştirilen 26/05/2014 tarihli toplantıda ; ” …Diğer ölçülerde … logosu/etiketi vardır. Bazı borular yanlış kesilmiştir. Sarı hammadde kısmı problemli, siyah hammadde gözüken, üretim hatalı borular var…”şeklinde karar alındığını, dolayısıyla, ayıp ihbarının davacı tarafa gerek sözlü, gerekse yazılı olarak yapıldığını ve ayrıca karşılıklı ve yazılı olarak teyit edildiğini, nitekim bu boruların yüklenici …’den iade alınarak davacı …’la yapılan görüşmeler neticesinde önce Cihanbeyli’ye gönderildiğini, fakat davacı …’ın almaktan imtina etmesi neticesinde tekrar İstanbul’a geldiğini, bu borular için 19.116,00 TL nakliye bedeli ödendiğini, bütün bunlar neticesinde yüklenici …’le 19/08/2014 tarihli … Boru İade Protokolü imzalandığını, bu protokol gereğince; sözleşmeye uygun olmayan 22.054,00 TL tutarındaki boruların iade alınması ve hatalı döşenen boruların değişim için müvekkiline ödenmesi gereken paradan 35.601,00 USD’nin yeniden döşeme bedeli olarak mahsup edilmesi (tazminat) ve ayrıca 3.000,00 USD şehir içi nakliye bedeli gibi miktarın daha mahsup edilmesinin kararlaştırıldığını, nitekim bununla ilgili olarak … tarafından müvekkiline 25/06/2015 tarihli ve 38.601,00 USD’lik fatura kesildiğini bu tutarın müvekkilinin alacağından mahsup edildiğini, diğer yandan, davacının iade alınan ayıplı boruların bedelinin, …’e ödenen 38.601,00 USD karşılığı ve boruların Mersin’den iade alınmasına ilişkin toplam 31.505,00 TL tutarındaki faturalarla ilgili olarak alacak için davacı …’a 108.978,19 TL tutarında fatura tanzim edilerek davacıya gönderildiğini, bu duruma ilişkin teslim tutanağı, sevk irsaliyesi ve iade faturasının mevcut olduğunu, nitekim, 30/05/2017 tarihli bilirkişi raporunda, söz konusu faturanın hem müvekkiline ilişkin defter ve cari hesap kayıtlarında, hem de davacının kayıtlarında olduğunun belirlendiğini, bununla birlikte, davacı tarafından üretilen boruların, taraflar arasında kararlaştırılan özellikleri (… markası yazılması, kalite vs.) içermediğinin, dava dışı … şirketi tarafından tespit edilmesi üzerine, henüz döşenmemiş olan boruların … Boru İade Protokolü kapsamında müvekkiline iadesine karar verildiğini, iade edilen boruların bir kısmının, davacının kendisine gönderildiğini, diğer kısmının da müvekkiline ait fabrikada bir süre muhafaza edildiğini, davacı tarafından üretilecek olan borular üzerindeki etiketlerde “…” yazması gerektiği konusunda anlaşmaya varıldığı halde davacının bu anlaşmaya aykırı şekilde hareket ettiğini, ürünleri müvekkilinin kullanamayacağı ve kabule icbar edemeyeceği derecede kusurlu olarak imal ettiği, netice olarak müvekkilinin zarara uğradığını, davanın çözümü için boruların ayıplı olup olmadığı, yatırımcı tarafından iade edilip edilmediği ve yine yatırımcı tarafından müvekkilinden tazminat alındığının tespitinin gerekli olduğu halde bilirkişiler tarafından bu durumun gözardı edildiğini, bunun yanında, müvekkilinin davacının üretimini yaptığı borular nedeniyle zarara uğradığı kabul edilmiş olmasına rağmen, hesaplama yapılırken bu hususların dikkate alınmadığını, tüm bunlar yanında, dosya kapsamında birçok kez, davanın çözümü için boruların, ayıplı olup olmadığı, yatırımcı tarafından iade edilip edilmediği ve yine yatırımcı tarafından müvekkilinden tazminat alındığının tespiti gerektiği için birçok kez mahkemeden mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak boruların ayıplı olup olmadığının ve bir zarar doğurup doğurmadığının tespiti yönünde talepte bulunulmasına rağmen bu taleplerinin reddedildiğini, dolayısıyla, bu hususlar açıklığa kavuşturulmadan verilen kararın usule, yasaya ve dosya kapsamına uygun olmadığını, zira, … firması tarafından iade edilen boruların, iade ediliş sebebinin de açıklığa kavuşturulması açısından MESKİ – Mersin Su ve Kanalizasyon İdaresi’ne, … A.Ş.’ne ve işin yapımını üstlenen ve müvekkili şirkete dava konusu boruların siparişini veren dava dışı … şirketinde işin yapım süresi boyunca proje müdürü olarak çalışan …’e söz konusu döşemesi yapılan boruların akıbetinin ne olduğunun sorulması, keşif yapılması ve ayrıca borulardan numune alınarak konusunda uzman bilirkişi marifetiyle inceleme yapılmasını, davacı tarafından üretilen boruların, taraflar arasında kararlaştırılan özellikleri taşıyıp taşımadığının incelenmesinin talep edildiğini, ancak mahkemenin gerekçeli kararda“…Davalının ayıplı olduğu iddia ettiği ürünlerin tümünü bilirkişi incelemesine hazır etmesi ve ürünlerin tümü üzerinde gerekirse sontajlama yöntemiyle inceleme yapılmasını sağlama yükümlülüğü bulunduğundan bu talebi mahkememizce uygun görülmemiştir. Böylece davalının dava konusu ayıplı olduğunu iddia ettiği ürünleri bilirkişi incelemesine sunmayarak bu konuda ispat yükümlülüğü yerine getirmediği anlaşılmıştır.” şeklinde hüküm kurularak bu taleplerinin yine reddedildiğini, bu nedenle; söz konusu döşemesi yapılan boruların akıbetinin ne olduğunun ve borular hala döşeli durumda ise, bir kısmının çıkartılarak bilirkişi marifetiyle inceleme yapılmasının mümkün olup olmadığının ve davacı tarafından üretilen boruların, taraflar arasında kararlaştırılan özellikleri taşıyıp taşımadığının (… markası olması, kalitesi vs.), yani özelliklerinin sorulması gerekirken, bu hususlar açıklığa kavuşturulmadan kurulan hükmün kabul edilemeyeceğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı taşeron, davalı ise yüklenicidir. Davalı şirket ile dava dışı … şirketi arasında, Mersin Su ve Kanalizasyon İdaresi (MESKİ)’ ne ait tesisat borularını temin hususunda sözleşme imzalanmış, akabinde de davalı şirket tarafından anılan sözleşme kapsamında ve esvafda imal edilmek üzere bir kısım boruların üretim işi davacı … A.Ş’ye verilmiş, taraflarca bu konuda anlaşma yapılmıştır. Davacı yanca taraflar arasında akdedilen sözleşme uyarınca yapılan işe istinaden Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında 155.499,17 TL bakiye iş bedeli alacağının tahsili için ilamsız takip yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmaktadır. Dava konusu takibe ilişkin alacağın varlığı ve miktarının davacı tarafça ispatının gerektiği, ancak yanlar arasında sözleşmeye, takip ile istenen alacağın varlığına ve takip miktarına yönelik herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki ihtilaf; davacı yanca davalı adına imal edilen ürünlerin ayıplı üretilip üretilmediği ve ayıp var ise ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığının tespiti noktasında toplanmaktadır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02/02/1979 gün 1977/11-393 E., 1979/80 K. Sayılı kararı ile Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin 16/01/2013 tarih ve 2012/5835 E., 2013/129 K. sayılı ilamında esasları ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere; eser sözleşmesi iş sahibinin ödemeyi taahhüt ettiği ücret karşılığında yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi ve teslim etmeyi üstlendiği iki taraf için hak doğuran ve borç yükleyen bir sözleşmedir. Eser sözleşmesinde iş sahibinin asli borcu TBK’nın 470.maddesi çerçevesinde meydana getirilen eser karşılığında bir miktar pararın ödenmesi, yüklenicinin borcu ise eseri zamanında ve ayıpsız olarak imal ve teslim etmektir. Eser sözleşmesinde yüklenicinin ayıptan sorumluluğu TBK’nın 474 ile 478. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Yüklenicinin ayıptan sorumlu olabilmesi için eserin iş sahibine teslim edilmesi, eserin ayıplı olması, eserin iş sahibi tarafından kabul edilmemiş veya kabul edilmek zorunda olunmaması, eserin iş sahibi tarafından muayene ve ihbar külfetinin yerine getirilmiş olması, eserdeki ayıbın iş sahibinin tutumundan kaynaklanmamış olması ve son olarak ayıplı teslimden doğan hakların süresi içinde kullanılması gerekmektedir. Ayıp, teslim edilen eserde sözleşme ile kararlaştırılmış olan veya dürüstlük kuralına göre olması gereken ya da kanunun öngördüğü niteliklerin bulunmaması olarak nitelendirileceğinden ayıplı bir eserin imali ve teslimi sözleşmenin gereği gibi ifa edilmediğini gösterir.Eserin teslim alınmasından sonra açıkça görülen veya usulüne göre yapılan bir muayene ile görülebilen ayıplar açık ayıp, bu şekilde tespit edilemeyen ancak zaman içerisinde eser kullanılırken ortaya çıkan ayıplar ise gizli ayıp olarak nitelendirilir.TBK’nın 474/1.maddesi gereğince açık ayıplar bakımından iş sahibi işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve uygun bir süre içerisinde tespit ettiği ayıpların yükleniciye bildirmekle yükümlüdür. İş sahibi bu külfetleri yerine getirmezse ayıp dolayısıyla kendisine tanınan haklardan yararlanamayacaktır. Bu külfetlerin yerine getirilmemesi iş sahibinin yükleniciye karşı sorumluluğunu gerektirmemekte, sadece ayıplı eser teslimi dolayısıyla sahip olduğu haklardan yararlanamaması sonucunu doğurmaktadır. TBK’nın 477/1. maddesi gereğince gizli ayıplar açısından ise, ayıbın varlığı zaman aşımı süresi içerisinde vakit geçirilmeksizin yükleniciye bildirilmelidir. Ayıp ihbarının yazılı olarak yapılması zorunlu olmayıp süresinde ayıp ihbarının yapıldığı her türlü delille ve tanık beyanıyla dahi kanıtlanabilir. ( bkz.Yargıtay HGK’nın 02.02.1979 gün 1977/11-393 E. 1979/80 K. sayılı ilamı). Yargıtay HGK’nın 13.05.2009 tarih ve 13-160 E., 185 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere, ayıp ihbarı kural olarak şekle tabi bulunmayıp içeriği itibariyle ayıptan karşı tarafın haberdar olmasını sağlamaya elverişli hertürlü ihbarın, ayıp ihbarı olarak kabulü mümkündür.Bu kapsamda Dairemizce öncelikle ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığının tespit edilmesi gerekmekte olup, yapılan incelemede; dosyada bulunan 07/04/2014 tarihli toplantı akabinde hazırlandığı yazılan ve davalı şirket çalışanı … tarafından davacı şirket yetkilileri …, …, … ve …’a gönderilen 08/04/2014 tarihli mail ekindeki Tedarikçi Toplantı-Ziyaret Formunda “Etiket” başlığı altında ” … grup yazan, detay özelliklerin olmadığı, toplu etiket gönderilecektir. Üretimlerde bu etiket kullanılacaktır.” yazıldığı, yine davacı yetkilileri …, …, …, …, … ve … ile davalı şirket yetkilileri arasında gerçekleştirilen 26/05/2014 tarihli toplantıda; “…diğer ölçülerde … logosu/etiketi vardır. Bazı borular yanlış kesilmiştir. Sarı hammadde kısmı problemli, siyah hammadde gözüken, üretim hatalı borular var…” şeklinde karar alındığı, bu e-mail ekindeki Tedarikçi Toplantı-Ziyaret Formunda bu durumun belirtildiği, yine dosyada bulunan ve davalı şirket satış direktörü … tarafından davacı çalışanı …’a gönderilen 12/05/2015 tarihli mailde; teslim edilen ürünlerdeki ayıpların sayıldığı, bu itibarla ayıp ihbarının davalı yanca süresi içerisinde yapıldığı tespit edilmiş olup, mahkemenin eksik inceleme sonucu ayıp ihbarının süresinde yapılmadığının kabulü hatalı olmuştur.Ancak; eldeki davada süresi içinde ayıp ihbarı yapıldığı tespit edilmiş olsa da, davalı şirket ayıbın varlığını, derecesini ve niteliğini de ispatlamak zorundadır. Kural olarak, maddi vakıa niteliğinde bulunan ayıplı imalat savunmasının her türlü delille ispatlanması mümkünse de, teknik bir konu olan ürün üzerindeki ayıbın varlığı, derecesi ve niteliği, bilirkişi incelemesini zorunlu kılmaktadır.Bu kapsamda yapılan incelemede; davalı vekili 03/05/2018 tarihli dilekçesinde, davacı tarafından üretilen boruların, taraflar arasında kararlaştırılan özellikleri (… markası yazılması, kalite vs.) içermediğinin, dava dışı … şirketi tarafından tespit edilmesi üzerine, henüz döşenmemiş olan boruların … Boru İade Protokolü kapsamında müvekkiline iadesine karar verildiğini, iade edilen boruların bir kısmının, davacının kendisine gönderildiğini, diğer kısmının da müvekkiline ait fabrikada bir süre muhafaza edildiğini, ancak muhafaza işleminin daha fazla zarara neden olması ve ürünün hacimli olması nedeniyle kırılarak hurdaya ayrıldığını, bu nedenle müvekkili şirket elinde bilirkişi incelemesine sunulabilecek ürün bulunmadığını bildirmiştir.Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olayda, sözleşme ve dava konusu olan ürünlerden ayıplı olduğu iddia edilen ürünler ortada bulunmadığından, üzerinde teknik bilirkişi incelemesi yapılamadığından ve davalı yanca ayıbın varlığının ispatı konusunda dosyaya sunulan dava dışı … şirketi tarafından davalıya gönderilen fatura ve belgeler ile 19/08/2014 tarihli … Boru İade Protokolü’ndeki ürünlerin, ayıplı olduğu iddia olunan ürünler olduğuna yönelik herhangi bir tespit raporu da sunulamadığından, davalı şirketin ayıbın varlığını, derecesini ve niteliğini ispatlayamadığı gerekçesiyle davacının bakiye iş bedeli alacağının talep etmekte haklı olduğunun kabulüne karar verilmesi dosya kapsamına göre usul ve yasaya uygun bulunmuştur.Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/06/2019 tarih ve 2016/255 Esas, 2019/681 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 9.661,45 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 2.415,37‬ TL harcın mahsubu ile bakiye 7.246,08 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 10/11/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.