Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/2167 E. 2022/1913 K. 15.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2167
KARAR NO: 2022/1913
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/06/2019
NUMARASI: 2016/454 Esas, 2019/636 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 15/11/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, taraflar arasında 31.906,16 TL değerinde triko kazak dokuma işi yaptırılması konusunda anlaşma yaptıklarını, davacı şirketin 09/10/2015-03/11/2015 tarihleri arasında anlaşmaya uygun olarak toplam 11 taksit halinde faturalarını ve sevk irsaliyelerini de düzenleyerek ürünleri davalıya teslim ettiklerini, davalı tarafça 15.950,00 TL bedelin ödendiğini, ancak bakiye 15.956,16 TL bedelin ödenmediği gibi davalının kendilerine 25/11/2015 tarihli iade faturası kestiğini, kendilerine tebliğ edilen faturayı yasal süresi içerisinde Eyüp … Noterliğinin … yevmiye sayılı ve 30/11/2015 tarihli ihtarnamesi ile itiraz ederek iade ederek bakiye alacaklarının 7 gün içerisinde ödenmesini talep ettiklerini, bakiye alacak sebebiyle icra takibi başlattıklarını, ancak davalı tarafından itiraz edilmesi üzerine takibin durduğunu belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Daval vekili, tarafların örgü işi yapılması ve davalı tarafından yapılacak iplik tesliminden itibaren 10 gün sonra teslim edilmesi konusunda anlaştıklarını, davacı şirketin ürünleri 10 gün içerisinde teslim etmediğini, muhtelif tarihlerde ve teslimat süresinden sonra gecikmeli olarak teslim edildiğini, geç teslim ve ürünlerin ayıplı olması nedeniyle davalının zarara uğradığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, dosya kapsamında alınan 08/01/2018 ve 17/09/2018 tarihli bilirkişi raporlarına göre, davacıya teslim edilen ürünlerin imalat süresi ve teslim süresinde gecikme yaşandığı, davacının ayıplı mal teslim ettiği, davalı kontrolünde tespit edilen ayıpla ilgili davalı tarafından yurt dışı firmasına mal bedelinden 12.008,00 Euro iskonto uygulandığı, itiraz üzerine alınan 17/01/2019 tarihli bilirkişi raporuna göre davacı tarafından üstlenilen işin ayıplı olduğuna ve bu ayıbın süresi içinde bildirildiğine ilişkin herhangi belgenin dosyaya sunulmadığı, davacının dava konusu bakiye alacağı talep etmekte haklı olduğu, ayıpların çıplak gözle anlaşılabilen açık ayıp ya da en azından muayene ve kontrolle anlaşılabilen ayıp niteliğinde olduğunun tespit edildiği, TTK’nın 23/c maddesi gereğince ayıbın 2-8 gün içinde bildirilmesi gerektiği, gizli ayıp halinde TBK’nın 223/2. fıkrası uyarınca ayıbın derhal satıcıya bildirilmesi gerektiği, bilirkişi raporuna göre ayıbın açık ayıp olduğundan 2 veya 8 günlük sürelerde ayıp ihbarının usule uygun olarak yapılması gerekirken davalı tarafından iade faturasının bu süreler geçirildikten sonra 25/11/2015 tarihinde düzenlendiği ve süresi içerisinde ayıp ihbarının yapılmadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne, takibin 15.956,16 TL üzerinden devamına, 15.956,16 TL’ye takip tarihinden itibaren %10,50 ve değişen oranlarda avans faizi işletilmesine, %20 icra inkar tazminatı olan 3.191,23 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, davalı şirketin dava dışı Hollanda Amsterdam’daki … firması ile yaptığı ticari anlaşma neticesinde kod numarası … olan erkek kazaklarının üretilmesi ve ürünlerin 30/09/2015 tarihinde teslim edilmesi konusunda anlaştıklarını, dava dışı yurt dışı şirket ile yapılan anlaşmadan sonra davalının davacı şirket ile şifahi sözleşme ile mx3001328 kod numaralı erkek kazaklarının örgü işini davacı firmaya verdiklerini, örgü işinin yapılabilmesi için üretim ipliklerinin davalı şirket tarafından davacı şirkete 09/09/2015 tarihinde teslim edildiğini, bu teslime ilişkin sevk irsaliyesi düzenlendiğini, davacı tarafın, örgü işine hemen başlayacağı ve ürünlerin tam, eksiksiz olarak en geç 10 gün sonra yani 19/09/2015 tarihinde teslim edecekleri hususunda davalı şirkete taahhüt etmelerine rağmen teslim süresinden 40 gün sonra gecikmeli olarak teslim ettiğini, davalı şirketin de dava dışı yurt dışı şirketine 40 gün gecikme ile ürünleri teslim ettiğini, dava dışı şirketin ürünler üzerinde yaptığı incelemede ürünlerin ayıplı olduğunu tespit etmesi ile ürünleri iade etmek istediğini ancak yapılan görüşmeler ile ürünleri %15 iskonto yapmak suretiyle ürünleri teslim aldıklarını ancak yurt dışı şirketin davalı şirketten 12.000 Euro kesinti yaparak ödeme yaptığını, davalı şirketin uğramış olduğu bu zararın tek sorumlusunun gecikmeli ve ayıplı mal teslimatı yapan davacı şirket olduğunu, davacı taraf ile yapılan görüşmede, davalı şirketin davacı şirkete fiyat farkı uygulanmasını kabul ettiklerini ve iskonto faturasını kabul ederek imzaladıklarını, TBK 475 maddesine uygun iskonto faturası düzenlendiğini, bu faturayı imzalayan davacı tarafın TTK 18 maddesi gereğince basiretli bir tacir olarak ürünlerin ayıplı olduğunu ve davacının bu durumu kabul ettiğinin karinesini oluşturduğunu, davacı tarafın iskonto faturasını sonradan davalı şirkete iade ederek bakiye alacakları için icra takibine başladığını, davacı firmanın üründe sadece örme işini yaparak teslim ettiğini, akabinde davalı firma tarafından bu ürünlerin dikim için başka bir firmaya fason olarak gönderildiğini, bu sebeple davalı şirketin ürünleri ancak dikilip kendisine teslim edildikten sonra görebildiğini, 5355 adet triko ürünün dikilip teslim edilmesi ve akabinde ayıp ihbarı için 2 ve 8 günlük sürelerden daha fazlasına ihtiyaç olduğunu, TBK’nın 474. maddesi gereğince makul süre ibaresinin ürünler paketlendikten sonra dava dışı yurt dışı şirketi olan … firmasına gönderildiğini ve onlar tarafından yapılan inceleme ile ürünlerin ayıplı olduğunun tespit edildiğini, bu nedenle davacının davasının reddine ve icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler, TBK 474-478 maddeleri arasında düzenlenmiştir. İmâl edilen eserde ayıp varsa, iş sahibi tarafından süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulması şartıyla dava tarihinde yürürlükte bulunan Türk Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir. TBK’nın 475. maddesinde ayıp halinde iş sahibine üç seçimlik hak tanınmıştır. Bunlar; eserin kullanılamayacak ve kabule zorlanamayacak ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aykırı olması halinde sözleşmeden dönme, ayıp oranında bedelden indirim isteme ve aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde onarımı isteme ya da onarım bedellerini talep etme hakkıdır. 6098 sayılı TBK’nın 474. Maddesine göre, iş sahibinin açık ayıplarda eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz makul süre içerisinde eseri muayene ve açık ayıpları ihbar etmek zorunda olduğu; TBK’nın 472/son maddesine göre ise, ayıbın gizli olup sonradan ortaya çıkması halinde gecikmeksizin derhal ayıbı yükleniciye bildirmek zorunda olduğu, aksi halde eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılacağı hükme bağlanmıştır. Bu hükümler uyarınca gerek açık ayıp, gerekse de gizli ayıplarda iş sahibinin ihbar zorunluluğu bulunmakta ise de, yüklenici eserdeki işçilik, malzeme ve yapımla ilgili açık ve gizli ayıplardan dolayı sorumluluğu garanti ettiği süre için bunu önceden kabul ettiğinden, yüklenici lehine olan iş sahibinin ihbar zorunluluğunu aramaktan vazgeçtiği ve garanti süresi içinde ortaya çıkan bu ayıpları ücretsiz olarak gidermeyi sözleşme tarihinde peşinen kabul ve taahhüt ettiği kabul edilir. İş sahibi ihbar zorunluluğu olmaksızın garanti süresi içinde ortaya çıkan açık ve gizli ayıplarla ilgili zamanaşımı süresi içinde seçimlik haklarını kullanarak yükleniciden ayıpların giderilmesini talep edebileceği gibi, aleyhine dava açabilecek ve iş bedelini ayıp giderim bedeli miktarınca ödemekten kaçınabilecektir (Yargıtay 15. H.D. 19.06.2014 gün, 2013/4976 E. 2014/4282 K. sayılı ilamı) Somut olayda, davacı yüklenici şirket tarafından davalının teslim ettiği ipliklerle örme işi yapılarak 11 adet sevk irsaliyesi ile davalı şirkete teslim edildiği, sonrasında davacı tarafından 3 ayrı fatura düzenlenerek davalıya tebliğ edildiği, davalı şirketin teslim aldığı ürünleri kesim ve dikim için dava dışı şirkete gönderdiğini ve ürünlerin kendisine teslim edildikten sonra yurt dışı firmasına gönderdiğini, yurt dışı firmasının ayıp nedeniyle bedelden kesinti yaptığını ileri sürerek fiyat farkı faturası düzenleyip davacıya gönderdiği, mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda ayıpların açık ayıp olduğu ve davalı tarafından yasal süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulmadığı anlaşıldığından, mahkemece, ayıp ihbarının süresinde yapılmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi yerinde olmuştur. Öte yandan, mahkemece, kabul edilen alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir. İtirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. İcra inkâr tazminatı, hakkındaki icra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir (HGK’nın 07.06.2006 tarihli ve 2006/19-295 Esas, 2006/341 Karar sayılı kararı). Bu ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu alacağın mevcut olup olmadığı ve mevcut alacağın tespiti, iddia olunan ayıbın niteliğinin belirlenmesi için bilirkişi incelemesi yapılmış olması, toplanan delillerin değerlendirilmesi neticesinde yapılan yargılama sonucu mümkün olmuştur. Alacak miktarının likit olmadığı, yargılama ile belirlendiği hallerde borçlunun takibe itirazında haksız olduğu kabul edilemez. Bu durumda, likit bir alacak bulunduğundan söz edilemeyeceğinden mahkemece icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü doğru olmamıştır.Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b-2. bendi gereğince kaldırılarak, davacının davasının kabülüne, davacının icra inkar tazminat talebinin reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A)1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE,2-İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/06/2019 tarih ve 2016/454 Esas, 2019/636 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Davanın KABULÜ ile, İstanbul … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davalı itirazın iptali ile, icra takibinin 15.956,16 TL üzerinden devamına, takip tarihinden itibaren %10,50 ve değişen oranlarda avans faizi ile icra takibinin devamına, Davacının icra inkar tazminatı talebinin alacak likid olmadığından ve yasal koşulları bulunmadığından REDDİNE,
B) İLK DERECE YARGILAMASI YÖNÜNDEN 1-Alınması gereken 1.089,96 TL nispi karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan 192,72 TL harcın mahsubu ile bakiye 897,25 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 2-Davacı tarafından yapılan 192,72 TL peşin harç, 2.400,00 TL bilirkişi ücreti, 248,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 2.648,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN1-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde kendisine İADESİNE,2-Davalı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 60,63 TL müzekkere gideri olmak üzere toplam 181,93 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa VERİLMESİNE, 3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,4-Gerek ilk derece gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa İADESİNE, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a bendi gereğince KESİN olmak üzere 15/11/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.