Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/212 E. 2019/703 K. 29.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/212
KARAR NO : 2019/703
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/05/2017
NUMARASI : 2014/282 Esas, 2017/485 Karar,
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 29/05/2019
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında tekstil ürünleri alım satımı konusundaki şifahi anlaşma gereğince müvekkilinin davalıya tekstil ürünü ürettiğini, aralarındaki cari hesap nedeniyle davalıdan 102.756,68 TL alacaklı olduğunu, davalının borcunu ödemediği gibi kötüniyetle 48.600,00 TL tutarında reklamasyon faturası düzenlediğini, bu faturaya noter aracılığı ile itiraz edip iade ettiklerini, müvekkilinin Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyası ile icra takibi yaptığını, davalının takibe itiraz ettiğini, ancak sonrasında 21/08/2014 tarihinde müvekkili şirketin hesabına 49.836,60 TL havale göndermek suretiyle ödeme yaptığını, davalının ayıp iddiasının süresinde yapılmadığını ve ispat edilmesi gerektiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile kısmi ödemeden sonra kalan 52.919,98 TL alacağın avans faiziyle davalıdan tahsiline, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili, taraflar arasında davacının kumaş üretimi konusunda 18/02/2014 tarihli sözleşme imzalandığını, davacının sözleşme ile kararlaştırılan süreye uyulmadığından müvekkilinin cezaya maruz kaldığını, renk çalışmalarının geciktiğini, standartlara uymayan kumaş kalitesi konusunda davacının sürekli uyarıldığını, yüklenici şirketin 08/05/2014 tarihli yazısında malın ayıplı olduğunu ikrar ettiğini, müvekkilinin ayıp ihbarını süresinde yaptığını, davalının hatalı ürünleri tekrar üreterek ihbarın zamanında yapıldığını kabul ettiğini, yükleniciye verilen siparişin 18 mart itibariyle teslimi gerekmesine rağmen 29 marta kadar teslimat yapılmadığını, bu tarihte başlayan teslimatın mayıs ayında bitirildiğini, müvekkilinin ürünü satacağı yabancı müşterinin müvekkiline 10.246 Sterlin yani 38.000,00 TL ceza uyguladığını, ürünün %20’sinin 2. kalite olduğundan müşteriye gönderilemediğinden 15.000,00 TL kârdan mahrum kaldığını, bu nedenle toplamda 52.920,00 TL’nin yükleniciye fatura edildiğini, yüklenicinin kalan 49.836,60 TL alacağını ödediklerini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davacının davalıya teslim ettiği ürünler yönünden taraflar arasında eser sözleşmesi bulunduğu, eserin ayıplı olduğu ve ayıp ihbarının süresinde yapıldığı, davacının davalının yansıtma bildirimine karşı koymadan ürün teslimine devam ettiği, davalının bu kestiği reklamasyon faturalarının davacıdan kaynaklanan gecikme ve ayıplara ilişkin olduğu, davalının ayıp ve gecikme nedeniyle uğradığı zararların bir bölümünü reklamasyon faturasına konu ettiği, bu faturaların davacı alacağından mahsup edilmesinin makul olduğu, mahsup sonucu bakiye borcu da takibe itirazdan sonra davacının banka hesabına ödediği ve davacıya bir borcunun kalmadığı gerekçesiyle, davanın reddine, koşulları bulunmadığından kötüniyet tazminatı hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde, süresinde yapılmış bir ayıp ihbarı bulunmadığını, sözleşmeyi imzalayan … müvekkili şirket yetkilisi olmadığını, teste tabi tutulan malların, kesilip dikilme aşamasına gelmişse bu halde ortada ayıplı mal olmayacağını, dikim sonrası ütüleme halinde may dönmesinin ortadan kalkabilecek iken davalının ütüleme istemediğini, son fatura ile davalının borç bakiyesinin 102.756,58 TL’ye ulaştığını, davalının takibe itirazla birlikte haricen 49,836,60 TL ödeme yaptığını, bilirkişi raporunda kâr kaybının dar kapsamlı bu inceleme ile belirlenemeyeceğini bildirmesine rağmen, bu kısım için de davanın reddine karar verildiğini, davalının kabul ettiği 49.836,60 TL yönünden mahkemece yasal vekalet ücreti konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmediğini, müvekkilinin malların ayıplı olduğu yönünde bir ikrarının bulunmadığı gibi ayıp olmadığına ilişkin beyanlarda bulunduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Dava, iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine kısmi itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı istemlerine ilişkindir. Taraflar arasında yazılı olmayan eser sözleşmesi bulunmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Davacı tarafından Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyası ile, 102.756,68 TL asıl alacağın %11,75 oranında avans faizi ile tahsili istenmiş olup, davalının itirazı ile takibin durduğu, davalı tarafından 13/06/2014 tarihinde 48.600,00 TL reklamasyon ve 17/06/2014 tarihli 4.320,00 TL bedelli yansıtma faturası düzenlendiği ve davacıya 49.836,60 TL kısmi ödemenin haricen yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacı tarafından davalıya gönderilen 17/06/2014 tarihli noter ihtarında, 48.600,00 TL bedelli faturayı kabul etmediklerini, itiraz ve ekte iade ettiklerini belirterek, 102.756,58 TL alacağın 3 gün içinde ödenmesi istenmiş, ihtarnamenin 20/06/2014 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Mahkemece mahallinde keşif icra edilmiş olup, bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 18/01/2016 tarihli raporda, incelenen tişörtlerin kenarlarında may dönmesi denilen dönme problemi olduğu, bunun kumaşların görünüm kalitesini etkileyen ve üretimden kaynaklanan açık ayıp niteliğinde olduğu, kumaş üreticisi firmanın üretilen kumaşlara sanfor işlemi uygulamadığından bu sorunun devam ettiği ve tişört haline gelen kumaşlarda dönme meydana geldiği, ürünlerin üzerine ihraç edilen firmanın baskısı yapıldığından ikinci el olarak satılmasının mümkün olmadığı ve davalı firmanın elinde kaldığı, yapılan defter incelemesinde davalının 11/06/2014 takip tarihi itibariyle davacı şirkete 102.756,60 TL borcu göründüğü, 13/06/2014 tarihinde reklamasyon bedeli olarak 48.600,00 TL ve 17/6/2014 tarihinde 4.320,00 TL tutarlı 2 fatura düzenlendiği ve 22/08/2014 tarihinde davacı şirkete 49.836,60 TL gönderildiğini, 31/12/2014 itibariyle davacı şirkete borcunun sıfırlandığı, en son 23/05/2014 ve 30/06/2014 tarihli yazışmalarda davalının davacıya malların ayıplı olduğunu bildirdiği belirtilmiştir. Mali müşavir bilirkişiden alınan 18/01/2016 tarihli raporda da, davacı tarafın ticari defterlerine göre davalıdan 31/12/2/14 tarihi itibariyle 52.919,97 TL alacaklı olduğu, davalının düzenlemiş olduğu 48.600,0 0TL reklamasyon faturasının gider olarak kayıtlara işlendiği, karşılığında aynı tutarlı fatura düzenlendiği, belgeler sunulmadığından cari hesap bakiyesinin doğruluğunun teyit edilemediği belirtilmiştir. Bilirkişi kurulundan alınan 12/12/2016 tarihli ek raporda ise, taraflar arasındaki yazışmalara göre iş sahibinin ayıp bildirimi yaptığının kabulü gerektiği, davalı tarafın 15.000,00 TL kâr kaybı talebi yönünden de, şirketin bu mallarla ilgili olarak ne kadar maliyete katlandığı ve bu mallar için ve ne kadar oranda kar elde edileceğinin tespitinin dar kapsamlı yapılan incelemeden kesin sonuca ulaşılamayacağı belirtilmiştir. Somut olayda, davacı yüklenici tarafından iş bedelinin tahsili istemiyle yapılan icra takibine kısmi itiraz üzerine, itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatının tahsili istenmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece mahallinde keşif yapılıp, bilirkişi incelemesi yaptırılmış olmasına rağmen, bilirkişilerce ayıplı malların miktarı ve değeri tespit edilmediği gibi, defter ve belgelerin dayanaklarının da incelenmediği anlaşılmaktadır. Davalı tarafından düzenlenen reklamasyon faturaları davacı tarafça kabul edilmeyerek 17/06/2014 tarihli ihtarname ekinde iade edilmiştir. Bu durumda yüklenici tarafından üretilen ve ayıplı olduğu belirlenen ürünleri görüp inceleyen bilirkişi kurulundan ek rapor alınmak suretiyle, dayanakları incelenmeyen taraf defterlerinin dayanakları da getirtilerek incelenip, ayıplı ürünlerin miktar ve değerinin belirlenmesi, davacı alacağı belirlenerek, bu alacaktan ayıp nedeniyle düşülmesi gereken bedel ile yapılan ödemeler de düşüldükten sonra, varsa davacının bakiye alacağının tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. Bu hususlar üzerinde durulmadan, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi yerinde olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile, usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-6.bendi gereğince kaldırılarak, yukarıda belirtilen şekilde inceleme yapılıp, sonucuna uygun bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE,2-Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/05/2017 tarih, 2014/282 Esas, 2017/485 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şeklde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 29/05/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.