Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/2045 E. 2022/1797 K. 26.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2045
KARAR NO: 2022/1797
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/07/2019
NUMARASI: 2016/545 Esas, 2019/885 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 26/10/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı tarafça, taraflar arasında düzenlenen sözleşmeden dönmesi nedeniyle ödediği bedel ile maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin açılan davada, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında 08.12.2016 tarihinde imzalanan sözleşme ve ekleri gereği davacının inşa ettiği binanın tüm dairelerinin kapılarının yapımı işinin davalı tarafından üstlenildiğini; davalının taahhüt ettiği kapıları sözleşme ve ekindeki teknik şartnameye uygun olarak yapmadığını, noterden çekilen ihtarnamelere rağmen kapıların ayıplarını gidermediğini; İstanbul Anadolu 10. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/18 D.iş sayılı dosyası üzerinden mahallinde yapılan tespit sonucu alınan raporda, kapıların teknik şartnameye uygun olmadığı, sözleşmedeki şartların yakalanabilmesi için tüm kapıların sökülerek yenilenmesi gerektiğinin bildirildiğini; dava konusu kapılar için davalıya 69.250,00 TL ödendiğini, ayrıca söküm ve boya masrafları için davacı tarafından 10.000,60 TL masraf yapıldığını, bu durumda bu sözleşmenin sonuçlarını beklemenin bir anlamının olmadığını belirterek, sözleşmenin geriye doğru feshi ile kapılar için ödenmiş bulunan 69.250,00 TL’nin ve davalının sözleşmeye aykırı davranışı sebebiyle uğranılan zarardan şimdilik 10.000,00 TL’nin davalıdan faizi ile birlikle tahsiline, davalının kötü niyetli olarak ayıplı mal inşaata monte etmesi ve daire sahiplerine karşı davacı şirketi sorumlu duruma sokarak ticari itibarının zedelenmiş olması sebebiyle 20.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; sözleşme kapsamında yapılan kapıların teknik şartnameye uygun olarak yapıldığını, davalı tarafından yapılan işlerde açık ya da gizli ayıp olmadığını, aksi düşünülse bile davacı şirketin var olduğunu iddia ettiği eksikliklerin açık ayıp niteliğinde olduğunu ve iki günlük ihbar süresine tabi olduğunu, 24 Nisan tarihli e-postada görüleceği üzere davacı tarafın işi teslim aldıktan sonra davalıya 69.250,66 TL’lik fatura kesilmesini talep ettiği ve aynı gün faturayı teslim almış olduğunu; tespit dosyasındaki bilirkişi raporunun tek bir inşaat mühendisi tarafından hazırlandığı, tek başına bilgi ve donanımı ile mahkemeyi bağlayıcı görüş verebilecek bir iş olmadığını, davalının imalattan kaynaklı bir ayıp ya da kusurun kapılarda bulunması halinde tamiratını yapmayı kabul ettiğinin karşı tarafa şifahen iletilmiş olmasına rağmen davalının kapıları tekrar incelemesine, imalattan kaynaklı bir hata varsa bunun tespiti ve düzeltilmesine muvafakat edilmediğini; davacının maddi manevi zararını somut bir delille ortaya koyamadığını, davacının yapılan işlerle ilgili tüm bedeli ödemediğini, halen bakiye 7.644,00 TL alacağının olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece; mahallinde yapılan ilk tespit tutanağındaki bilirkişi raporu, gerekse mahkemece yapılan tespit sonrası verilen raporlarda imalat ve montajı yapılan kapılardaki ayıpların açık ayıplı olduğunun belirlendiği; davacı yan davalıya gönderdiği ihtarlarında verilen süre sonrasında kapıların değiştirilmediği ve ayıp giderilmediği taktirde sözleşmeden dönme hakkını kullanacağını bildirdiği; sözleşmeye konu kapıların açık ayıplı olduğu ve verilen süreye rağmen ayıbın giderilmediği kabul edildiğinden davacı iş sahibininde verdiğini sözleşmeden dönme karşılığında iadesini isteyebileceği; davacı iş sahibinin açık ayıplı olan sözleşme konusu kapıları teslime zorlanmasının mümkün olmadığı gerekçesi ile; davacının sözleşme nedeniyle ödemiş olduğu 69.250,00 TL bedelin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine; davacının belirlenebilir ve ispatlanmış sözleşmeye aykırılıktan kaynaklı bir zararı bulunmadığından sözleşmeden kaynaklı zarar nedeni ile isteminin reddine; dava konusu, davalının hükmü şahsiyeti ve dosya kapsamıyla manevi tazminat şartlarının oluşmadığından davacının manevi zarar talebinin reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; taraflar arasında 08/12/2014 tarihinde imzalanan sözleşme ve ekleri uyarınca kapıların sözleşme ve ekindeki teknik şartnameye uygun olarak yapmadığını; noterden çekilen ihtarnamelere rağmen ayıpların giderilmediğini; ayıpların tespiti için İstanbul Anadolu Adliyesi 10. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/18 değişik iş sayılı dosyası ile tespit yapıldığı, alınan rapora süresinde itiraz edilmediğinden raporun kesinleştiğini, mahkemede kesinleşmiş bu rapora itibar ederek hüküm kurulduğunu; yapılan ödemenin dışında ayıbı gidermek için müvekkilinin 24.449,60 TL masraf yapmasına rağmen kapıların ayıbının giderilemediğini, bu zararında giderilmesi gerektiğini; inşaat firması olan müvekkilinin, ayıplı malların kullanılması sebebiyle müşterileri nezdinde ticari ve mesleki itibarı zedelendiğini; HGK’nun 2011/4-687 Esas, 2012/26 Karar sayılı kararı gereği manevi tazminat talebinin kabulü gerektiğini belirterek, kararın 1. maddesinin onanmasına, 2. ve 3. maddesinde reddedilen kısmın kaldırılarak maddi manevi zararında davalı şirketten tahsil edilmesine; davalı tarafa takdir edilen vekil ücretinin ayrı ayrı kalemler esas alınarak takdir edilmesine karar verilmisini talep etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; müvekkil şirketin sözleşme ve ekleri gereği taahhüt ettiği işi teknik şartnameye uygun olarak yaptığını; müvekkil şirketin 24.04.2015 tarihili faturayla birlikte mal teslimini gerçekleştirdiğini; teslimden, söz konusu kararın verildiği tarihe kadar davacı şirketin müşterilerinden şikayet alındığına dair ne bir ihtar ne de bir belgenin mahkemeye sunulmadığını; davacı şirketin, müvekkili şirket tarafından kullanılan modern teknikleri ayıp olarak nitelendirerek istekleri yönünde tespit raporu aldırdığını, söz konusu durumun ayıp değil, yapılan işe değer kazandıran bir durum olduğunu; ayıpla ilgili iddiaları kesinlikle kabul etmemekle beraber, davacı tarafın, faturayı kayıtsız şartsız, herhangi bir ihtirazi kayıt söz konusu olmaksızın teslim aldığını, davacının çekmiş olduğu 30.04.2015 tarihli ihtarnamenin, teslimden tam 6 gün sonra müvekkilin şirkete ulaştığını; TBK’nun 474 maddesine aykırı olduğunu; TBK madde 223 gereği özen yükümlülüğüne aykırılığının yaptırımını kendisi görmeli ve yapılan işi kabul etmiş sayılmasını; bilirkişi raporunun karar vermeye yeterli olmadığını, yüksek mahkeme kararlarında da görüleceği üzere bilirkişi heyeti tarafından incelenmesi gerektiğini; mahkeme tarafından oluşturulan bilirkişi kurulunun tüm ısrarlara karşılık yerinde inceleme yapmadığını, raporunu İstanbul Anadolu 10. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/18 D. İş sayılı dosyasında alınan bilirkişi tespit raporuna dayandırdığını; Yargıtay 7.HD 08.10.2011 tarihli 2010/7514 E. 2011/6147 K. sayılı; Yargıtay 11. HD 20.01.1994 tarihli, 1993/2950 E. Ve 1994/230 K. sayılı kararları gereği tespit bilirkişi raporuna dayanılarak karar verilmesinin doğru olmadığını; kapı sökümüne ve tadilata ilişkin faturaların işin gerçek değerini yansıtmadığını, faturanın ne gibi tadilatlar için yapıldığı, ilgili tadilatların gerçekten yapılıp yapılmadığı hususunun bilirkişi heyeti tarafından araştırılmasını talep etmesine rağmen bilirkişi heyeti tarafından bu talebin incelemeye değer bulunmadığını, eksik inceleme yapıldığını; davacı tarafın, seçimlik haklarını hakkaniyetle bağdaşacak şekilde kullanmadığını; davacının imalattan kaynaklı bir hata var ise bunun tespiti ve düzeltilmesi için gerekli hamlede bulunmayarak sözleşmeden dönme yolunu tercih ettiğini; Yüksek Mahkeme kararlarında seçimlik hakların hakkaniyetle bağdaşmayacak ölçüde kullanılmasının hukuka aykırı olduğunu belirttiğini; müvekkilinin sözleşmeye dayalı 114 kapı teslim ettiğini, davacı tarafın yerel mahkemeye sunduğu belgelerde 21 adet kapının değiştirildiğinin görüldüğünü; müvekkili şirketin kendisine 21 adet kapının değiştirilmesi teklifinin gelmesi durumunda kapıları değiştirebileceğini belirttiği, ancak davacı tarafından bu talebin dikkate alınmadığını, karşı tarafın dönme hakkının uyuşmazlıkta kullanabilmesinin mümkün olmadığını; Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 2014/5389 Esas, 2015/801 Karar sayılı kararında, giderilebilecek ayıplarda dönme seçeneğinin kullanılamayacağını belirttiğini; mahkemece, gerekçeli kararında davacı tarafın dönme talebini kabul ederek sözleşme nedeniyle ödenen 69.250,00 TL’nin iadesine karar verdiğini, bilirkişi raporunda sözleşmenin 114 kapı için yapılmış olmasına rağmen ancak 21 adet kapının değiştirildiği, bu değiştirme akabinde ortaya çıkan ücretin 24.449,60 TL olduğunun belirtildiğini; onarım aşırı bir masrafı gerektirmiyorsa, sözleşmeden dönmenin dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edeceğini, eserin önemli ölçüde ayıplı sayılabilmesi için, tamamen ve kesin bir şekilde kullanılamayacak durumda olmasının şart olduğunu; bilirkişi raporunda görüleceği üzere tamamen ve kesin bir şekilde kullanılamayacak durumda olma gibi bir durumun söz konusu olmadığını; ayrıca TBK madde 475/2’ye göre iş sahibinin genel hükümlere göre tazminat haklı saklıdır denilmekle birlikte yapılan harcamanın tazmin dayanağının belirtildiğini; olayda iş sahibinin iddia ettiği ayıp sonucu uğradığı zararın bu madde hükmüne dayanması gerektiğini; davacı tarafın iddia ettiği ayıp sonucu ödediği ücret ve bu iddia sonucunda uğradığını iddia ettiği zararın 24.449,60 TL olduğunu, mahkemenin sözleşmenin tamamı bakımından hüküm kurulmasının taraflı ve hukuka aykırı bir durum olduğunu; müvekkil tarafından imal edilen ve hiçbir sorun olmayan 93 kapının davacının uhdesinde kullanılmaya devam ettiğini belirterek haksız ve hukuka aykırı kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir.Taraflar arasında 114 kapı yapımı konusunda, birim fiyatlı, imalat hatalarına karşı 2 yıl süreli garanti belirlenen KDV dahil 76.944 TL toplam tutarlı 08.12.2014 tarihli sözleşme akdedilmiştir. Davacı tarafça kapılan ayıplı olduğu iddiası ile sözleşmeden döndüğü belirtilerek, sözleşme bedelinin iadesi ile maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin açılan davada, mahkemece ödenen iş bedelinin iadesine karar verilerek maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.Eser sözleşmesi iş sahibinin ödemeyi taahhüt ettiği ücret karşılığında yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi ve teslim etmeyi üstlendiği iki taraf için hak doğuran ve borç yükleyen bir sözleşmedir. Eser sözleşmesinde iş sahibinin asli borcu TBK 470.maddesi çerçevesinde meydana getirilen eser karşılığında bir miktar pararın ödenmesi, yüklenicinin borcu ise eseri zamanında ve ayıpsız olarak imal ve teslim etmektir. Eser sözleşmesinde yüklenicinin ayıptan sorumluluğu TBK’nın 474 ile 478. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Yüklenicinin ayıptan sorumlu olabilmesi için eserin iş sahibine teslim edilmesi, eserin ayıplı olması, eserin iş sahibi tarafından kabul edilmemiş veya kabul edilmek zorunda olunmaması, eserin iş sahibi tarafından muayene ve ihbar külfetinin yerine getirilmiş olması, eserdeki ayıbın iş sahibinin tutumundan kaynaklanmamış olması ve son olarak ayıplı teslimden doğan hakların süresi içinde kullanılması gerekmektedir. Ayıp, teslim edilen eserde sözleşme ile kararlaştırılmış olan veya dürüstlük kuralına göre olması gereken ya da kanunun öngördüğü niteliklerin bulunmaması olarak nitelendirileceğinden ayıplı bir eserin imali ve teslimi sözleşmenin gereği gibi ifa edilmediğini gösterir.TBK’nın 474/1.maddesi gereğince açık ayıplar bakımından iş sahibi işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve uygun bir süre içerisinde tespit ettiği ayıpların yükleniciye bildirmekle yükümlüdür. Bu külfetlerin yerine getirilmemesi iş sahibinin yükleniciye karşı sorumluluğunu gerektirmemekte, sadece ayıplı eser teslimi dolayısıyla sahip olduğu haklardan yararlanamaması sonucunu doğurmaktadır. TBK’nın 477/1. maddesi gereğince gizli ayıplar açısından ise, ayıbın varlığı zaman aşımı süresi içerisinde vakit geçirilmeksizin yükleniciye bildirilmelidir. Somut olayda; mahkemece mahallinde yapılan ilk tespit tutanağındaki bilirkişi raporu ve yargılama sırasında alınan raporlarda imalat ve montajı yapılan kapılardaki ayıpların açık ayıplı olduğunun belirlendiği; ve verilen süreye rağmen ayıbın giderilmediği kabul edilerek davacı iş sahibinin verdiğini sözleşmeden dönme karşılığında iadesini isteyebileceği gerekçesi ile karar verilmiştir. Davalı tarafça süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığı iddia edilmiş ise de; taraflar arasında 18/12/2014 tarihinden sonra kapıların ayıplı olduğu konusunda e-mailler bulunduğu gibi sözleşmenin 8.maddesinde 2 yıl garanti koşulu belirlenmiştir.Mahkemece yargılama sırasında bilirkişiden alınan 07/05/2018 tarihli raporda; 2 yıl önce yapılan kapıların bir kısmının değişmiş, tamir olması nedeniyle tespit raporuna itibar edilmesi gerektiği; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, davalı tarafından yapılmış olan imalat işlerinin, sözleşmeye ve teknik şartnameye uygun yapılmamış olduğu, imalatların açık ayıplı olduğu, bu sebeple davacının zarara uğramış olduğunun anlaşıldığı, bununla birlikte imalat ve montajı yapılmış olan kapıların tamamının değiştirilmediği ya da tamir edilmemiş olduğu kanaatine varıldığı, tespit raporunda da belirtilmiş olduğu gibi, tespit tarihi itibariyle, pek çok bağımsız bölümün kullanıma alınmış olduğu ve tespit raporunu hazırlayan sayın bilirkişinin tüm daireleri gezerek, tüm kapıları tek tek incelememiş olduğunun anlaşıldığı, davacının 21 adet kapı alımı için eksik ve hatalı imalatların telafisi için yapmış olduğu harcamaların dosya kapsamına göre; 24.449,60 TL olarak belirlendiği, bunun sözleşmedeki garanti hükümlerine göre talep edilebileceği kanaatine varıldığı belirtilmiş; 21/02/2019 tarihli ve 06/05/2019 tarihli ek raporlarda görüşlerin değişmediği belirtilmiştir.Davacı tarafça delil olarak sunulan bilirkişinin esas aldığı, İstanbul Anadolu 10.Sulh Hukuk mahkemesince 2016/18 D.iş sayılı dosyası ile alınan 02/03/2016 tarihli bilirkişi raporunda, delil tespitine konu kapıların sözleşmede belirtlen teknik şartnameye uyugn olmadığı, ayıplı, eksik malzemeli ve piyasa malı işçilikten daha kötü bir işlemle yerlerine monte edilmiş olduğu, kapıların tadilat yapma yoluyla şartname koşullarına uygun hale getirilmesinin mümkün bulunmadığı, tüm kapıların sökülerek yenilenmesi gerektiği belirtildiği, ürünlerin fotoğraflarının rapora eklendiği; davalı tarafça rapora itiraz edildiği anlaşılmıştır.Bu durumda, mahkemece mahallinde keşif yapılarak, eserde ayıp bulunup bulunmadığı, varsa ayıbın niteliği ve ayıbın eserin kabul edilemeyeceği derecede olup olmadığının tespiti, kabul edilemeyecek nitelikte değil ise ayıplı ürünlerin teslim tarihindeki ayıp bedellerinin tespiti, ayrıca davacının zararı konusundaki delillerinin değerlendirilmesi için rapor alınarak sonuca gidilmesi gerekirken, itiraz edilen tespit raporu esas alınarak hazırlanan bilirkişi raporu dikkate alınarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.Davacı vekilinin, hükmedilen vekalet ücretine yönelik istinafının ise kararın kaldırılmasına karar verildiğinden bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin istinaf taleplerinin kısmen kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının KISMEN KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/07/2019 tarih, 2016/545 Esas, 2019/885 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Taraflarca yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 26/10/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.