Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1977 E. 2022/1827 K. 01.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1977
KARAR NO: 2022/1827
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/04/2019
NUMARASI: 2017/66 Esas, 2019/430 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 01/11/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, taraflar arasında 10.04.2015 tarihli alt yüklenici sözleşmesi imzalandığını, davacının edimini yerine getirmiş olmasına rağmen, davalının iş bedelini ödemediğini, İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, başlatılan icra takibine davalı tarafından itiraz edilmesi üzerine icra takibinin durduğunu, 290.000,00 TL borcun kabul edildiğine dair mutabakat belgesi bulunudğunu belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı tarafından haksız ve hukuka aykırı bir şekilde takip başlatıldığını, davalının davacıya hiçbir borcunun bulunmadığını, davalı ile davacı arasında 10/04/2015 tarihinde alt yüklenici sözleşmesi imzalandığını, davacının bu sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerinin bir kısmını hiç bir kısmını da gereği gibi yerine getirmediğini, bundan dolayı davalının zarar ettiğini belirterek, davanın reddine, %20 kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, tarafların her ikisinin de tacir olması ve TTK.nun 64 vd maddeleri kapsamında defter tutma yükümlülüklerinin bulunması ve davanın yazılı delille ispat edilmesi gereği karşısında tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde mali müşavir bilirkişi aracılığıyla inceleme yaptırıldığı, bilirkişi tarafından, davacı tarafça düzenlenen faturaların davalının defterlerinde de kayıtlı olduğu, taraflar arasında 15/02/2016 tarihli mutabakat metnine göre “Aralık 2015 dönemi 4 adet belge toplam tutarı 299.000TL” olarak belirtilmiş olduğu, davalı tarafın bu borç mutabakatını imzaladığı, davalının defter ve kayıtlarında borcun ödendiğini gösterir bir belgenin olmadığı, davalının takip tarihi itibariyle 320.000TL borçlu olduğunun mütalaa edildiği, fatura ve defterlerin tek başına alacağın varlığını ispat için yeterli olmadığı, faturaya konu malın teslim edildiği veya hizmetin verildiği hususunun alacaklı tarafça ispatlanması gerektiği, davacının mutabakat mailini ibraz ettiği, buna göre ispat yükünün artık yer değiştirdiği, faturaya konu alacağın doğmadığını artık davalının gerek defter ve kayıtları ile gerekse başka vasıtalarla ispat etmesi gerektiği, davalı işin eksik yapıldığını ve yapılan kısmının da ayıplı yapıldığını ileri sürmüşse de, dava açılana kadar bu iddiasını davacı tarafa bildirerek üstlendiği edimi yerine getirmesini ihtar ettiğini gösteren bir belge sunamadığı gibi, davacı tarafından düzenlenen faturaları da defterine işlediği, davalının faturaları kendi ticari kayıtlarına işlemesi, işin yapılarak teslim edildiğine karine olup aksinin ispatlanması gerektiği, davalı tarafın rapora itirazlarında davalının defterlerinin sözleşmenin 15. maddesine göre kesin delil sayılacağını, davalının defterlerinin incelenmesi gerektiğini, davacının defter ve kayıtlarına göre alacağın ispatlanamayacağını ileri sürmüşse de, yapılan incelemede davalı tarafın defter ve kayıtları da incelenmiş olduğundan davalının itirazlarına itibar edilmediği, davalı, asıl iş sahibi idareye ödemek zorunda kaldığı tutar olduğunu ileri sürüyorsa, bunun davacının edimini yerine getirmemesi veya ayıplı yerine getirmesi sonucunda olduğunu ispat etmesi gerektiği ancak bunun da ispat olunamadığı gerekçesi ile davanın kabulüne, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında davalı tarafça yapılan itirazın iptali ile takibin aynen devamına; asıl alacağa, talep gibi, takip tarihinden tahsil tarihine kadar 3095 sayılı yasanın 2/2 maddesi uyarınca faiz uygulanmasına; asıl alacak olan 320.000,00 TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, taraflar arasında alt yüklenici sözleşmesi imzalandığını, davacının sözleşmede düzenlenen yükümlüklerini gereği gibi yerine getirmediği geç ifa etmek suretiyle davalıyı ihale makamına karşı zor durumda bıraktığını, gecikme sebebiyle davalının işini kaybettiğini ve ayrıca Ankara şubesini kapatmak zorunda kaldığını, mahkemenin bilirkişi raporu doğrultusunda karar verdiğini, ancak bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini, itirazlarının dikkate alınmadığını, hatalı bilirkişi raporu doğrultusunda karar verildiğini, bilirkişi raporundaki tespit ve değerlendirmelerin temelini teşkil eden unsurların, davacı tarafın faturaları, Ba-Bs formları ve bu faturaların ticari defterlere kaydı ile sınırlı olduğunu, ancak bu sayılanların dava konusu uyuşmazlık hakkında ele alınmak üzere tek başına yeterli olmadığını, mahkemenin gerekçeli kararında da fatura ve defterlerin tek başına alacağın varlığını ispata yeterli olmadığı belirtildiğini, davacı şirketin davalıya fatura gönderdiği ve davalı şirketin de bu faturalara itiraz etmediğinin doğru olduğunu, basiretli bir tacir olan davalı şirketin aldığı bu faturaları ticari defterlerine vergi usul mevzuatına uygun olarak kayıtlarına alındığını, ne var ki bu işlemlerin hiç birisi hukuki açıdan alacağın varlığını kesin olarak göstermeye yetmeyeceğini, taraflar arasındaki yazılı sözleşmenin 15. Maddesinde, “Taraflar işbu Sözleşme’den doğabilecek ihtilaflarda Eretim’in defter kayıtları ile bilgisayar kayıtlarının H.M.K. 193. Maddesi anlamında kesin delil teşkil edeceğini ve bağlayıcı olacağını kabul eder.” hükmünün mevcut bulunduğunu, davalı şirketin kayıtlarının yeterli ve hüküm kurmaya elverişli bir şekilde incelenmediğini, davalı Şirket’in yevmiye kayıtlarında “Tarih : 02.12.2015; Tutar : 25.958,35 TL; Yevmiye Madde No : …” olarak geçen kaydın davacı tarafın Sözleşme kapsamında üstlendiği yükümlülükleri hiç ifa etmemesi yahut ayıplı ifa etmesi nedeniyle davalı şirketin idareye ödemek zorunda kaldığı tutarla ilgili olduğunu, bu kaydın bilirkişi tarafından görülmediğinin anlaşıldığını, yevmiye kaydında görülen zarardan davacının sorumlu olduğunu, davacı şirket ticari defterinde yer alan bu kayıtla davacının ayıplı/kusurlu ifasını esasen ispat etmiş durumda olduğunu, mahkemenin davalı şirketin zararını ve davacı tarafın eksik/kusurlu ifasının ispat edilemediği gerekçesinin dosya içeriği ile örtüşmediğini, davacı tarafın 20.04.2017 tarihli dilekçesinde, davalı şirketin idareye karşı olan yükümlülüklerini sözde yerine getirmemesi nedeniyle idarenin işin tamamını davacı firmaya verdiği ve davacı firmanın idareden aldığı ek ücret karşılığında ihaleyi üstlenerek işi tamamladığının belirtildiğini, işi üstlenen ana yüklenici bir süre sonra işin dışında bırakılması ve ana yüklenici zamanında işin sadece bir kısmını üstlenen alt yüklenicinin sonradan işin tamamını idareden alması durumunun ticari hayatın olağan akışı içerisinde davalının uğradığı zararı göstermek için yeterli olduğunu, davalının söz konusu proje nedeniyle idare ile anlaştığı tutarın tespit edilmesi, müteakiben idareden alınan bedeller tespit edilerek aradaki farkın bulunması ve hatta davacı tarafın idareden aldığı ek ücretler ile ilgili ticari defter kayıtlarına da bakılarak davalının gerçek zararının ortaya çıkarılmasının gerekli olduğunu, bilirkişi raporlarına itiraz olarak bu hususların ileri sürüldüğünü, ancak mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, ayıp ihbarı konusunun ise dava konusu ile ilgisi olamayacağını davalı davacı taraf ile hizmet sözleşmesi imzaladıklarını, eksik ve kusurlar idareye karşı davalıyı sözleşmeyi ihlal eden konuma düşürdüğünü, ve bu sebeple idare tarafından ilgili yaptırımların uygulandığını, bilindik manada ayıplı bir mal alımı söz konusu olmadığı için ve hizmet sözleşmesi olduğu için ayıp ihbarı ile ilgili gerekçenin de hukuka aykırı olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Dosyada mevcut bulunan ve taraflarca aksi iddia edilmeyen, 15.02.2016 tarihli mutabakat belgesine göre, davacı … şirketi tarafından düzenlenen Aralık 2015 dönemi, 4 adet belge için, 299.000,00 TL Mal ve hizmet tutarı (KDV hariç) belgesini, davalı şirket tarafından mutabık olduklarını belirterek imzalamış oldukları anlaşılmaktadır. Mahkeme tarafından alınan ve mali bilirkişi … tarafından düzenlenen 31.05.2018 tarihli raporda, davacı ticari defterlerinde takip tarihi itibariyle davacının 320.000,00 TL tutarında alacaklı olduğu; davalı ticari defterlerinde de davacının 320.000,00 TL alacaklı olduğu belirtilmiştir. Somut olayda, taraflar arasında imzalanan alt yüklenici sözleşmesi kapsamında davacı yüklenicinin edimini tamamladığı, ancak ödeme yapılmadığı ileri sürülerek, alacağın tahsili için yapılan icra takibine itirazın iptaline karar verilmesi istenmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya kapsamına göre taraflar arasında düzenlenen ve tarafların kabulünde olan 15/02/2016 tarihli mutabakat metnine göre davalının Aralık 2015 döneminde 299.000,00 TL borçlu olduğu kabul edilmiş olup, yine bilirkişi tarafından düzenlenen raporda da icra takip tarihi itibariyle davacının 320.000,00 TL alacaklı olduğunun her iki taraf defterinde de kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Davalı vekili davacı tarafından düzenlenen faturaların davalının defterlerine kaydedildiğini kabul etmektedir. Davalı vekili işin davacı tarafından eksik, ayıplı ve geç yapıldığını ileri sürmekte ise de, davadan önce ayıp ihbarında bulunmadığı, eksik ve ayıplı işlerin neler olduğuna dair cevap dilekçesinde ve istinaf dilekçesinde herhangi bir açıklamada bulunmadığı gibi, asıl iş sahibi olan Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı tarafından mahkemeye gönderilen 05/12/2017 tarihli yazıda, sözleşme konusu işin tamamlanmış olup, hizmet alımının sağlandığı bildirilmiştir. Bu durumda, davacının sözleşme konusu işi eksiksiz ve ayıpsız olarak tamamladığının kabulü gerektiğinden, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi yerinde olmuştur. Dava konusu alacak 4 adet faturaya dayalı olup, faturaların davalının defterlerinde kayıtlı oluşu, tarafların defterlerinden dava konusu alacağın miktarının net olarak belirlenmesi nedeniyle alacak likit olduğundan, mahkemece asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesi de doğru olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/04/2019 tarih ve 2017/66 Esas, 2019/430 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 21.860,57 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 5.509,4‬0 TL harcın mahsubu ile bakiye 16.351,17‬ TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 01/11/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.