Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1972 E. 2022/1161 K. 07.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1972
KARAR NO: 2022/1161
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/03/2019
NUMARASI: 2017/592 Esas, 2019/175 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 07/06/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili ; müvekkilinin davalı … Üniversitesi arasında 01.04.2016 tarihli 365 gün süreli Ajans Hizmet sözleşmesinin imzalandığını, müvekkilinin daha sonra aynı tarihte sözleşme konusu işi taşere ederek dava dışı … Ltd.Şti. ile alt hizmet sözleşmesi imzaladığını ve gerek müvekkili gerekse taşeron tarafından davalıya, dijital marka bilinirliği arttırıcı çalışmalar, tanıtım statejileri vb. hizmetlerin sunulduğu, Davalı tarafın 24.01.2017 tarihinde Kadıköy … Noterliğinin … sayılı ihtarı ile raporlama yapılmaması sebebi ile ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 15 gün sonrası geçerli olacak şekilde fesih ettiği halde müvekkilinin Ocak ayı ve devamı fesih tarihine kadar sözleşme bedellerinin ödenmediğini, Sözleşme gereği müvekkili tarafından kesilen Ocak ayı faturasının davalı tarafından müvekkiline noter kanalı ile iade edildiği gibi davalının sözleşme gereği ve sözleşmeye bağlılık ilkesi gereğince davalı tarafın sözleşme kapsamındaki Ocak, Şubat ve Mart aylarından sorumlu olduğunu ifade ederek, Fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydı ile, müvekkilinin sözleşme kapsamında ödenmeyen bedellere ilişkin şimdilik 21.387,50 TL’lik kısmının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte, Yargılama giderleri ile avukatlık vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili ; Müvekkili kurumun kamu tüzel kişiliğine haiz Vakıf üniversitesi olduğundan ticari işletme niteliğinde olmadığından Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olmadığını beyanla görev itirazında bulunduğu, davacı tarafın sözleşme konusu işi dava dışı … taşere ettiğini belirttiği gibi sözleşmenin 12.maddesinin sözleşmenin tarafların yazılı bir onayı olmadan sözleşmeden doğmuş hak ve alacakları üçüncü kişilere devredilemeyeceğinin hüküm altına alındığını gibi 9.maddesinde mesleki ve ticari bilgiler ile ticari sırların kimse ile paylaşılmayacağının kabul edilmiş olduğundan, davacının taşere ile anlaşmasının bile sözleşmenin fesih nedeni olduğunu, sözleşmenin imza tarihinden 24/01/2017 tarihli ihtarnamenin keşide tarihine kadar tüm faturaların davacıya ödendiği ancak davacının raporlama işlemlerinin sorumluluklarının tam ve eksiksiz yerine getirilmediğinin anlaşıldığından keşide ettikleri ihtarnamede öncelikle sözleşme gereği aylar bazında yapılmış tüm iş ve işlemlerin müvekkili kuruma derhal ulaştırılması gerektiğinin yer aldığı, müvekkili tarafından sözleşmenin 8.1 maddesi gereği “… Ajans iş bu sözleşmede yerine getirmeyi taahhüt ettiği yükümlülüklerini hiç veya süresi içerisinde yerine getirmez veya sözleşmede kararlaştırıldığı şekilde yerine getiremez ise müşteri 15 gün önceden Ajansa bilgi vermek koşulu ile sözleşmeyi tek taraflı fesih etme hakkına sahiptir…” uyarınca sözleşmenin müvekkili kurumca haklı nedenle fesih edildiğini ifade ederek, davanın reddi ile yargılama giderleri ile avukatlık vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece: taraflar arasındaki dava konusu 21.387,50 TL bedelli ocak ayı hizmet bedeli fatura konusunda davacının alacaklı olup olmadığı hususunda toplandığı, Taraflar arasında “01.04.2016 tarihinde “ Ajans Hizmet Sözleşmesi” düzenlenmiştir. Sözleşmeye göre Ajans tarafından, Müşterinin (davalı) dijital marka bilinirliğini artırıcı çalışmalar ile dijital mecralarda tanıtmaya ve konuşturmaya yönlendirici stratejiler geliştirilmesi, sosyal medya hesaplarını profesyonel olarak yönetilmesi ile dijital pazarlama faaliyetlerinin planlanması hüküm ve şartlarının oluşturulduğu, taraflar arasında 16/03/2016 tarihli sözleşmenin varlığı hususunda bir uyuşmazlık olmadığı, uyuşmazlık davalının sözleşmeyi feshinin sözleşmenin 8.1 maddesine uygun olup olmadığına ilişkin olduğu, dosyaya sunulu fesih iradesinin yer aldığı anılan ihtarname incelendiğinde davalı yanın fesih sebebini verilen hizmete ilişkin raporlamanın yapılmaması olarak gösterildiği, sözleşmenin 3.maddesinde sözleşmenin kapsamı başlığı altında yerine getirilecek çalışmaların neler olduğunu belirlenmiş ise de bu çalışmalar içinde Sosyal Medya Hesapları takip ve raporlanması, monitorin raporlama ve grafik çalışması yapılması, yıllık digital pazarlama takviminin hazırlanması, sistem üzerinden aylık olarak maliyet analizi ve raporlama yapılması gibi çalışmalar yer aldığı, dosya kapsamında yer alan belgeler incelendiğinde söz konusu çalışmaların davalı tarafından yapıldığına ilişkin usulüne uygun delillere rastlanılmadığı, bilindiği üzere fatura taraflar arasındaki hukuki ilişkinin ifa aşamasına dair düzenlenen bir belge özelliği taşıdığı, dolayısıyla sadece faturanın tanzim edilmiş bulunması, fatura içeriğinin doğru ve haklı olduğu anlamına gelmediği, aynı zamanda faturanın muhataba tebliği ve fatura konusu emtianın yine muhataba teslimi ifası olgularının faturayı tanzim eden tacir tarafından hukuken geçerli deliller aracılığı ile ispat edilmesi gerektiği, davacı yanın söz konusu fatura sebebiyle fatura konusu hizmetin ifa edildiğini ispatının gerektiği, davalı yanın 16/03/2016 tarihli sözleşmenin 8/1 maddesine uygun olarak sözleşmeyi feshettiği, davacının 21.387,50 TL bedelli ocak ayı hizmet bedeli açıklamalı fatura tutarının talep edilebilmesi için ocak ayında davacıya hizmet verdiğini usulüne uygun delillerle ispatlaması gerektiğinin tespit edildiği anlaşılmakla, denetlemeye ve hükme dayanak etmeye elverişli bilirkişi raporlarına göre söz konusu fatura nedeniyle hizmet ifa edildiğinin ispatlayamaması gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinafında; davalının hizmetin alınmadığı yönünde iddiasının olmadığını,fesih sebebi alınan hizmetlere ilişkin raporlamanın yapılmaması sebebiyle feshettiğini, mail yazışmalarından işin yapıldığının belli olduğunu, fesih edilen tarihe kadar davalının olumsuz bildiriminin olmadığını, raporlamaya ilişkin mail yazışmalarını da dosyaya sunduklarını,ama bilirkişinin bunları incelemediğini, dosyada bulunan bilirkişi raporunun uzman bilirkişi tarafından düzenlendiğini, reklam medya tanıtım konusunda uzman bilirkişiden rapor alınması gerektiğini belirterek, bu sebeple kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir.Anayasanın 130.maddesinin 2.fıkrasında, kanunda gösterilen usul ve esaslara göre, kazanç amacına yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından, Devletin gözetim ve denetimine tabi yükseköğretim kurumları kurulabileceği belirtildikten sonra; aynı maddenin son fıkrasında, vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumlarının mali ve idari konular dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasada belirtilen hükümlere tabi olduğu kurala bağlanmıştır. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 3/c maddesinde, vakıflar tarafından yüksek öğretim kurumu açılabileceği kabul edilmiş, aynı maddenin (d) bendinde, ayrım yapılmaksızın, üniversitelerin kamu tüzel kişiliğine sahip oldukları belirtilmiştir. Anılan Kanun’un 5/f maddesinde, üniversitelerin kalkınma plan ve programlarının ilke ve hedefleri doğrultusunda ve yükseköğretim planlaması çerçevesinde Yükseköğretim Kurulunun görüşü veya önerisi üzerine kanunla kurulacağı belirtilmiş olup; aynı Kanun’un 7/d maddesinde, Devlet kalkınma planlarının ilke ve hedefleri doğrultusunda ve yükseköğretim planlaması çerçevesi içinde, yeni üniversite kurulmasına ve gerektiğinde birleştirilmesine ilişkin öneri ve görüşlerin Milli Eğitim Bakanlığına sunulması, bir üniversite içinde fakülte, enstitü ve yüksekokul açılmasına, birleştirilmesi veya kapatılması ile ilgili olarak doğrudan veya üniversitelerden gelecek önerilere dayalı kararlar almak ve gereği için Milli Eğitim Bakanlığına sunmak Yükseköğretim Kurulunun görevleri arasında sayılmıştır. Anılan Kanun’un Ek 2.maddesinde, vakıfların kazanç amacına yönelik olmamak şartıyla ve mali ve idari hususlar dışında akademik çalışmalar, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden bu Kanunda gösterilen esas ve usullere uymak kaydıyla yükseköğretim kurumları kurabilecekleri düzenlenmiş olup; Ek 6.maddesinde, kurulacak yükseköğretim kurumunun, vakıf tüzel kişiliği dışında ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olacağı; Ek 15.maddesinde, vakıf tüzelkişiliğinin herhangi bir şekilde nihayete ermesi halinde, vakıf yükseköğretim kurumu tüzelkişiliğinin devam edeceği ve vakıf tarafından yükseköğretim kurumu tüzelkişiliğine tahsis edilen her türlü taşınır ve taşınmaz mal, araç-gereç, malzeme, para ve ekonomik değeri olan hakların yükseköğretim kurumunun mülkiyetine geçeceği, bu durumda vakıf yükseköğretim kurumu mütevelli heyeti üyeleri ile yükseköğretim kurumu yöneticilerinin seçilmesi yetkisinin, Yükseköğretim Kurulunun olumlu görüşü üzerine Vakıflar Genel Müdürlüğünce bir başka vakfa devredileceği, vakıf yükseköğretim kurumunun faaliyetlerinin durdurulması halinde durdurulma süresince, kapatılması halinde ise temelli olarak, kurumun idaresinin Yükseköğretim Kurulunca eğitim ve öğretimi sürdürmek veya tamamlamak üzere uygun bir Devlet yükseköğretim kurumunun vesayetine verileceği hükme bağlanmıştır. Diğer yandan, 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu’nun Ek maddelerinde, vakıflar tarafından kurulan üniversitelerin kamu tüzel kişiliğini haiz olarak kuruldukları hükme bağlanmış olup; Ayrıca vakıflar tarafından kurulacak yükseköğretim kurumlarına Yükseköğretim Kurulu kararı ile “Üniversite” adı verilebileceğini düzenleyen 3589 sayılı, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 3.maddesinin, Anayasasının 6, 123 ve 130.maddelerine aykırı olduğu savıyla açılan iptal davasında, Anayasa Mahkemesince verilen 30.5.1990 gün ve E:1990/2, K.1990/10 sayılı kararda vakıf üniversitelerinin kamu tüzel kişiliğini haiz oldukları belirlenmiştir. Görüldüğü üzere, vakıf üniversiteleri, kazanç amacı olmamak şartı ile mali ve idari konular dışında akademik çalışmalar, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasada belirtilen hükümlere tabi olarak Yükseköğretim Kurulunun görüş ve önerisi üzerine kanunla, tüzelkişiliği haiz olmak üzere kurulmakta olup; bu tüzel kişiliğin de, gerek 2809 sayılı Kanun hükümleri ve gerekse Anayasa Mahkemesi kararı uyarınca kamu tüzel kişiliği niteliğinde olduğu tartışmasızdır. Bir davanın Ticaret Mahkemesinde görülebilmesi için her iki tarafın tacir olması ve davaya konu uyuşmazlığın da ticari işletmeleriyle ilgili bulunması gerekir. Bu açıklamalar doğrultusunda davalının vakıf üniversitesi olması, kamu hizmeti yürütmesi , tacir sıfatının bulunmaması hususları gözetildiğinden ticaret mahkemelerinin görevli olmadığı, davanın asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiğinden mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girerek yargılama yapması ve karar vermesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/03/2019 tarih, 2017/592 Esas, 2019/175 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,
5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 07/06/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.