Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1968 E. 2019/1363 K. 05.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1968
KARAR NO : 2019/1363
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/07/2019
NUMARASI : 2019/442 Esas (Derdest)
DAVANIN KONUSU: Banka teminat mektubunun iadesi
KARAR TARİHİ : 05/11/2019
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sırasında verilen ara karara karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili, taraflar arasında düzenlenen sözleşme gereği teminat olarak… Bankası’na ait 28/03/2018 tarihli … seri nolu 75.000 euro tutarlı teminat mektubunun davalıya verildiğini, davalı tarafından gönderilen 19/12/2018 tarihli fesih bildirimi ile işin sonlandırıldığını, 31/12/2018 tarihine kadar işlerin eksiksiz olarak tamamlandığını, faturaların ödendiğini, teminat mektubunun iade edilmediğini, paraya çevrilme ihtimali bulunduğunu belirterek, dava sonuçlandırılana kadar üzerine ihtiyati tedbir konulmasına ve dava konusu teminat mektubunun müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, teminat mektubunun iadesi koşullarının gerçekleşmediğini, sözleşmenin 13.4 maddesinde müvekkilinin yükleniciden kaynaklanan zararları ve cezai şart tutarlarını teminat mektubundan tahsil etme hakkı bulunduğunu, 13.5 maddesinde ise bu hükmün sözleşmenin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde dahi yürürlükte kalacağının düzenlendiğini, sözleşmenin 13.6 maddesine göre de teminat mektubunun garanti süresi sonunda kesin kabul sonrasında yüklenicinin edimlerini tamanında, tam ve gereği gibi yerine getirmiş olduğunun ve taraflar arasında başka bir borç-alacak-ticari ilişki kalmadığının sabit olması halinde yüklenicinin yazılı talebi ile 60 gün içinde iade edileceğini, yüklenicinin sözleşmeye dayalı tüm yükümlülüklerinin sona ermediği, sahadaki garanti süresinin sona ermediğini, yüklenici tarafından teminatın iadesi konusunda yazılı bir talepte de bulunulmadığını, yüklenicinin sorumlu olduğu son proje sahasının geçici kabulünün 14/11/2018 tarihinde yapıldığını, sözleşmenin 11. Maddesi gereğince 24 aylık garanti yükümlülüğü bulunduğunu, bu sürenin kabulden başlayacağını, bu nedenlerle teminat mektubunun tüm bu hususların garantisi olarak elde tutulmasında hukuka aykırılık bulunmadığını, garanti süresinin 14/11/2020 tarihinde sona ereceğini, davacının son montaj işinin 31/12/2018 tarihinde sona erdiği beyanına göre ise garanti süresinin 31/12/2020 tarihinde dolacağını, kaldı ki davacının tüm hakedişlerinin ödendiğini belirttiğinden içeride hakediş alacağı kalmadığı için tek tahsil aracının eldeki teminat mektubu olduğunu, cari hesap gereğince davacının müvekkiline münfesih 01/01/2014 ve 23/12/2016 tarihli sözleşmeler gereği bakiye 2.479.417,98 TL borcu göründüğünü belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece 12/07/2019 tarihli gerekçeli ara kararı ile; dosya kapsamı, mevcut delil durumu, davanın vasıf ve mahiyeti nazara alınarak, talebin yargılamayı gerektirmesi, teminat mektubunun temel borç ilişkisinden bağımsız olması, HMK’nın 389 ve müteakip maddeleri ile TMK’nın 2.maddesinin yasal şartlarının gerçekleştiğinin yaklaşık ispat ölçülerinde ortaya konulamaması nedenleriyle, davacı vekilinin yerinde görülmeyen ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davalı şirketin teminat mektubunu iade etmemesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, sözleşmenin sona ermiş ve müvekkilinin taahhütlerini tam ve eksiksiz yerine getirmiş olmasına rağmen teminat mektubunun iade edilmemesinin hakkın kötüye kullanımını oluşturduğunu, teminat mektubunun haksız olarak paraya çevrilme ihtimali bulunduğundan ileride doğabilecek zararların engellenmesi ve paraya çevrilmemesi için ihtiyati tedbire karar verilmesi gerektiğini, mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddinin doğru olmadığını belirterek, yerel mahkeme ara kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. İhtiyati tedbirin şartları 6100 Sayılı HMK’nın 389/1. maddesinde genel olarak düzenlenmiştir. Buna göre, mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. HMK’nın 390/3 maddesine göre, tedbir talep eden, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak, yasal delillerle ispat etmek zorundadır. Buradaki ispatın ölçüsü, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlenir. Yaklaşık ispat kuralı uygulanırken, iddianın doğruluğunu kabul etmekle birlikte, aksinin mümkün olduğu ihtimalini de gözetmelidir. Bu nedenle, ihtiyati tedbire karar verilirken, talebin haksız olma ihtimali de dikkate alınarak talepte bulunandan kural olarak teminat alınır. Geçici hukuki koruma kapsamında olan ihtiyati tedbir kararı verirken hakim, asıl uyuşmazlığı çözecek içerikte bir karar vermemelidir. Bununla birlikte, ihtiyati tedbire karar verilirken tarafların çıkar dengesini ve ihtiyati tedbirin amacını hakimin gözetmesi gerekli ve zorunludur. İhtiyati tedbir kararı verilmesinde hakime geniş bir takdir alanı bırakılmışsa da; hakim, her somut olayda, ihtiyati tedbir şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini dikkatlice incelemelidir ve hangi yasal sebebe ve hangi somut duruma göre ihtiyati tedbir kararını verdiğini kararında belirtmelidir. İhtiyati tedbir şartları mevcut değilse, Yasa’nın öngördüğü ölçüde ispat edilememişse, ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmelidir. Anayasanın 141/3. Maddesine göre Mahkeme ihtiyati tedbir isteminin kabulü ile ihtiyati tedbir kararı vermesi veya istemin reddine karar vermesi hallerinde kararında hukuksal gerekçe göstermek zorundadır. Somut olayda; davacı tarafça teminat mektubunun iadesi ve ihtiyati tedbir kararı verilmesi istenilmiş, mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. İhtiyati tedbire karar verilebilmesi için HMK’nın 389. maddesindeki şartların varlığı yanında tedbir isteyenin haklılığını yaklaşık olarak dahi olsa ispatlamış olması gerekmektedir. Dosya kapsamına göre yaklaşık ispat sağlanamadığı gibi, mahkemece her zaman delillerin değerlendirilip HMK’nın 389 ve devamı maddelerindeki şartlar göz önüne alınarak tedbir hususunda bir karar verilebileceğinden ihtiyati tedbir talebinin bu aşamada reddine karar verilmesi yerinde olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;1-İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/07/2019 tarih ve 2019/442 Esas sayılı kararında usul ve esas yönünde yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına yer olmadığına,3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 05/11/2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.