Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1964 E. 2020/610 K. 17.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1964
KARAR NO : 2020/610
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/06/2017
NUMARASI : 2014/1016 Esas, 2017/677 Karar,
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ : 17/06/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili, davacının kendisine ait taşınmazda fabrika binası inşa ettirmek üzere davalılardan …. Ltd. Şti. ile 22/08/2005 tarihinde sözleşme ve 03/01/2006 tarihli ek sözleşme imzaladığını, davacının ayrıca diğer davalı … Ltd. Şti. ile 01/09/2005 tarihli yapı denetimi hizmet sözleşmesi imzalandığını, 04/10/2005 tarihinde yapı ruhsatı 26/12/2006 tarihinde ise yapı kullanım izin belgesinin onaylandığını, inşaatın tamamlanarak davacıya teslim edildiğini ve kullanılmaya başlandığını, ancak kullanımdan sonra fabrika binasının zemininde çatlaklar, beton kalıpları arasında kot farklılıkları, katlar arasında su sızmalarının meydana geldiğini, seramiklerde ayrılmalar, duvarlar arasında sıkışmaların meydana çıkması üzerine, Bursa 6.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/38 D. İş sayılı dosyası ile tespit yaptırdıklarını, bu tesptitten sonra davalı … şirketi tarafından birtakım tamiratların yapıldığını, ancak bu tamiratlardan sonra da hasarların oluşması üzerine Bursa 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/69 D. İş. sayılı dosyası ile de tespit yaptırdıklarını, davalıların meydana gelen hasarlardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 25.000,00 TL’lik hasar bedelinin yapı kullanma izninin alındığı 26/12/2006 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş ve 04/10/2013 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 2.195.000,00 TL artırarak, dava değerini toplam 2.220.000,00 TL olarak ıslah etmiştir. Davalı … Ltd. Şti. vekili, sözleşme ile davacının asıl yüklenici, …’nin ise taşeron olarak işin yürütülmesine karar verildiğini; davalı asıl müteahit olmadığından husumet yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini; belirsiz alacak davası açılamayacağından davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, 4708 sayılı Yapı Denetim Kanunu 3.maddesi uyarınca yapının taşıyıcı olmayan sistemlerindeki sorunlardan dolayı sorumluluğun yapı kullanma izin belgesi alınmasından itibaren 2 yıl olduğu ve 26.12.2006 yapı kullanma izin belgesinden bu yana 5 yıldan fazla zaman geçtiğinden BK.126. madde uyarınca davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini; inşaatın sözleşmeye, mevzuata uygun süresinde ve eksiksiz ifa edildiğini, sonrasında bedelsiz tamirat yapıldığını; sözleşmenin 23.maddesine göre garanti süresinin 12 ay olduğunu; binanın belli kısımlarının ruhsat belgelerinde belirtilen amaçlar dışında kullanıldığını, sorunun bu hale gelmesinin davacı kusurundan kaynaklandığını; faizin Yapı Kayıt belgesi tarihinden istenmesinin yerinde olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … Ltd. Şti. vekili, davacıya yapılan fabrika binasının inşaası sırasında her aşamada denetimlerin yapıldığını ve yapı kullanma izin belgesi alınmış olması ile inşaatın projeye uygun olarak yapıldığının belirlendiğini, Bursa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/69 D. iş sayılı dosyasında yapılan tespitte hatalı imalatların olmadığı, diğer etkenlerin hasara yol açmış olabileceğinin bildirildiğini, kendilerinin yapı kullanma izin belgesi alınmış olan inşaatla ilgili sorumluluklarının yapı denetim kanununa göre taşıyıcı olmayan kısımlar için 2 yıl ile sınırlı olduğunu, yapı kullanım izin belgesinin 26/12/2006 tarihinde alındığını ve 2 yıllık sorumluluk süresinin dolduğunu belirterek kendileri yönünden davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İhbar edilen ….San.ve Tic.Ltd.Şti. vekili, projenin mimari tasarım projesi olduğunu, sorumluluğunun bulunmadığını belirterek ihbar talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece; binanın baştan zemin şartlarına uygun yapılması halinde ortaya çıkacak maliyetten davacının sorumlu olduğu, iş sahibi büyük oranda kendi kusuruyla meydana gelen hasarlar gerekçe gösterilerek baştan beri yapılması gereken masraflardan kaçınamayacağı, müteahhit firmanın ve yapı denetim firmasının sorumluluklarının zemin iyileştirmesini kapsamayacağı, davalıların sadece şişme ve kabarma sonucu üst yapıda oluşan hasarlar ile yapı zemin betonlarının yeniden inşası ile ortaya çıkacak hasarla sınırlı biçimde sorumlu tutulması gerektiği, bunun miktarı konusunda en uygun raporun 13.07.2015 tarihli rapor olup, bu raporda dava tarihi itibariyle onarım maliyetinin 291.014,33 TL olduğunun belirtildiği, davalı … Ltd. Şti.’nin sorumluluğunun %20, diğer davalının %10 olduğu, her bir davalının sorumluluğu farklı sebepten kaynaklandığından davalılar arasında müteselsil sorumluluk bulunmadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile, 29.101,43 TL’nin dava tarihinden faiz ile davalı … Ltd. Şti.’den 58.202,86 TL’nin dava tarihinden faiz ile …’den tahsiline karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf talebinde; karara dayanak yapılan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, bilirkişi raporunda zarar olarak hesaplanan bedelin çok düşük ve hatalı olup hesap yönteminin de hatalı olduğunu; bilirkişilerin mahal planını incelemediği, rapordaki ifadelerin çelişkili olduğunu; mahkemece teknik hususlara ilişkin yorum yapılarak hüküm kurulduğunu; yeraltı su seviyesinde yıllara bağlı değişimlerde önceki yıllarda kabarma olmayan zemin tabakasında da hasar meydana gelebileceğini, bu nedenle teknik olarak mevcut zeminin tamamı alınarak yerin stabilize malzeme doldurulması gerektiğini; kabaran yüzeylere yeniden yapılacak imalatlarla ilgili eksik kalemlerin mevcut olduğunu; hesaplama bölümünde her bir imalat bazında hesaplama yapılarak ancak %10 ilave yapılmasının belirtildiğini, bu miktarın az olduğunu; ayrıca KDV’nin göz ardı edildiğini; davacıya sorumluluk yüklenmesinin yasal dayanağının bulunmadığı ve oranların afaki olduğunu; oluşan zarardan davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu; davanın ıslah edilen değer oranında kabul edilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. İstinaf talebinde bulunan davalı … Ltd. Şti. tarafından istinaf başvuru harcının yatırılmadığı, mahkemece ek kararla istinaf talebinin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup, ayıplı ifa sonucu oluşan tazminat alacağının tahsili için davalı yüklenici … ve denetim firması olan davalı … Ltd. Şti. hakkında dava açılmıştır.Mahkemece yapılan keşifler sonucu beş ayrı heyetten alınan bilirkişi raporları değerlendirilerek hasarların miktarı konusundaki en uygun raporun 13/07/2015 tarihli rapor olduğu kanaati ile bu rapor miktarı esas alınmış; ancak proje müellifi … firması ve İMO ortaya çıkan yapı hasarından kusurları oranında sorumlu olduğu belirtilmesine rağmen kusur oranları konusunda bilirkişi heyetlerinin görüşüne aykırı belirleme ile karar verilmiş ise de; alınan bilirkişi raporlarından 03/10/2016 tarihli raporun ayıplı işlerin miktarı, niteliği gerekçeli ve denetime elverişli, talep ve itirazları da karşılar nitelikte olduğu, teknik bilirkişi seçiminin uygun olduğu, kusur oranları dağıtımının yerinde olduğu, ancak bu raporda hasar miktarı belirlenirken Bayındırlık Bakanlığı birim fiyatları esas alındığından bu belirlemenin hatalı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, 03/10/2016 tarihli bilikişi heyeti raporundaki kusur oranları esas alınmak sureti ile tespit edilen ayıplı işlerin 2011 yılı serbest piyasa rayicine uygun giderim bedeli hesaplanıp davalıların sorumlu olduğu miktarın belirlenmesi gerekir. Mahkemece bu hususlar üzerinde durulmadan yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/06/2017 tarih, 2014/1016 esas, 2017/677 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 17/06/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.