Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1889 E. 2022/1272 K. 22.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1889
KARAR NO: 2022/1272
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/04/2019
NUMARASI: 2016/271 Esas, 2019/459 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 22/06/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili talebine ilişkin olup; mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında davalı şirkete ait imalat ve showroomun seramik, alçıpan, boya, kapı, dolap, alçı, dış cephe kaplama işini malzeme ve işçilik dahil müvekkili davacı yanca yapılması konulu anlaşma yapıldığını, müvekkilinin sözleşme gereğince üstlendiği edimini yerine getirdiğini, ve iş bedeli olarak davalı adına düzenlediği faturayı davalı şirkete gönderdiğini, davalı şirket tarafından faturanın 04/03/2016 tarihinde tebliği alındığını, davalı şirket tarafından bu faturaya herhangi bir itirazda da bulunulmadığı, davalı şirketin yaptığı ödemeler sonucunda 105.470,00 TL bakiye iş bedeli borcunun kaldığını, müvekkili şirketin tüm taleplerine rağmen davalı şirketçe bakiye iş bedelinin ödenmediğini, bunun üzerine müvekkili şirket tarafından davalıya Üsküdar … Noterliği’nin, 08/02/2016 tarihli ve … nolu yevmiye numaralı ihtarnameyi gönderdiğini, ihtarnamenin davalıya 09/02/2016 tarihinde tebliği edildiğini, bu ihtarnameye rağmen bakiye iş bedelinin davalı yanca ödenmediğini ileri sürerek 102.470,00 TL alacağın fatura tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilin karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, yanlar arasında davacının iddia ettiği şekilde herhangi bir sözleşme yapılmadığını, yapıldığı iddia edilen işlerle ilgili herhangi bir faturanın de taraflarına tebliğ edilmediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davalı şirketin teslim almadığını iddia ettiği fatura için herhangi bir itirazda bulunmadığı, davacının usulüne uygun tutulan ve kendi lehine delil teşkil eden ticari defterlerine göre, davacının davalıdan 102.470,46 TL alacaklı olduğu, uyuşmazlığın davacı ticari defterlerinde kayıtlı olan ancak davalı defterlerinde kayıtlı olmayan 194.970,76 TL bedelli faturadan kaynaklandığı, davacı yanca davalı şirkete kargo ile gönderilen gönderilen dava konusu faturanın davalı çalışanı … tarafından teslim alındığı ve davacı tarafından davalıya gönderilen ihtarnameye davalı yanca itirazda bulunulmadığı, Bakırköy 6.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/42 D.iş sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporu ile davacının davalıya inşaat işini yaptığının tespit edildiği gerekçesiyle davanın kabulü ile, 102.470,00 TL’ nin 08/03/2016 tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesiyle, mahkemece 3 ayrı bilirkişinin görüşüne başvurulduğunu, gerekçeli kararda ise hangi bilirkişi raporunun hükme esas alındığı, hangisinin hükme esas alınmadığının ve bunun gerekçesinin açıkça belirtilmediğini, öyle ki 27/12/2017 tarihli bilirkişi raporuna rağmen hatalı ve eksik inceleme ile ”… faturanın davacı tarafından davalı çalışanı …’a kargo ile teslim edildiği anlaşıldığından…” şeklinde hüküm kurulduğunu, mahkemece yalnızca davacının soyut iddiaları ile davaya konu edilen alacağa ilişkin faturanın müvekkili çalışanına teslim edildiği belirtilmişse de; söz konusu fatura üzerinde teslim alan/teslim eden kısmında imza-isim/soyad bilgisi bulunmadığı gibi kargo teslim fişinde gönderinin faturaya ait olup olmadığı konusunda da herhangi bir bilginin bulunmadığını, faturanın müvekkilinin ticari defterlerinde kayıtlı olmayıp, bu durumun dosyada mevcut bilirkişi raporları ile de sabit olduğunu, davacı yanca müvekkiline hiçbir hizmette bulunulmadığını, herhangi bir fatura da tebliğ edilmediğini, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca davacının alacak iddiasını tanık beyanları ile ispatlamasının hukuken mümkün bulunmadığını, davacı yanca usul ve yasaya aykırı olarak Bakırköy 6. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/42 D.İş 2018/46 K. sayılı dosyasından yokluklarında yaptırılan tespiti kabul etmediklerini yasal süresi içinde sunmalarına rağmen itirazlarının mahkemece dikkate dahi alınmadığını, kaldı ki 6100 sayılı HMK’nun 401/4.maddesinin; ”Dava açıldıktan sonra yapılan her türlü delil tespiti talebi hakkında sadece davanın görülmekte olduğu mahkeme yetkili ve görevlidir.” şeklinde olduğunu, dolayısıyla derdest davanın bulunduğu Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi yerine görevli ve yetkili olmayan Bakırköy 6. Sulh Hukuk Mahkemesi aracılığıyla yapılan delil tespiti işleminin yasaya aykırı şekilde ve 3 yıl sonra gerçekleştirildiğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Davacı davalı ile aralarında sözlü eser sözleşmesi yapıldığını ileri sürmekte davalı ise akdi ilişkiyi inkar etmektedir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddeleri uyarınca taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Yine, gerek doktrinde gerekse Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere; ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kişiye düşer. Bu kabul, adi karine niteliğindedir ( bkz. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 17/02/2022 tarih, 2018/3698 Esas, 2018/3394 Karar sayılı kararı). Karşılıklı edimleri içeren eser sözleşmelerinde yüklenicinin görevi eseri sözleşmesine, mevzuat hükümlerine, iş sahibinin amacına ve işin tekniğine uygun tamamlayarak teslim etmek; iş sahibinin görevi ise, sözleşmede kararlaştırılan yükümlülükler varsa bunların yerine getirilmesiyle eserin bedelini ödemekten ibarettir. Somut olayda, yanlar arasındaki sözleşme ilişkisini ispat yükü davacı yandadır. 6100 sayılı HMK’nın “Senetle ispat zorunluluğu” başlıklı 200. maddesinde düzenlenen “(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. ” hükmü gereğincen davalı taraf, bu iddiasını senetle ispat etmek zorundadır. Bu kapsamda yapılan incelemede; mahkemece ticari defter ve belgelerin incelenmesi için atanan mali müşavir … tarafından düzenlenen ve hükme esas alınan 27/12/2017 tarihli bilirkişi raporunda; davacı taralından inceleme günü ibraz edilen 2015 ve 2016 yılına ilişkin yevmiye, kebir ve envanter defterlerinin açılış ve kapanış onamalarının yasal süresinde ve usulüne uygun şekilde yaptırıldığı, ticari defterlerin birbirini tamamladığı, davacı şirketin 2015 ve 2016 yılma ilişkin ticari defterlerinin HMK. 222. Maddesi uyarınca sahibi lehine delil teşkil ettiği, davalı şirketin inceleme günü ticari defterlerini ibraz etmediği, davacı şirket ticari defter kayıtlarının incelenmesinden; davalı şirketin, davacıya 2015 yılında 92.500,00 TL avans mukabilinde ödeme yaptığı, davacı tarafından davalı adına 2016 yılında 1 adet toplam 194.970,46 TL tutarında fatura düzenlendiği, faturanın davacı ticari defterlerine kayıt edildiği, dava tarihi itibariyle hesabın, davacı lehine 102.470,46 TL borç bakiyesi verdiği ,davacı ticari defter kayıtlarına göre davacının davalıdan dava tarihi itibariyle 102.470,46 TL alacağının bulunduğu, davalının dosyaya iade talebiyle ilgili belge sunmaması, davalı tarafından davacıya gönderilmiş avans iade talebinin olmaması, davacı tarafından davalıya gönderilen Üsküdar … Noterliği’nin 08.02.2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnameye davalı tarafından itiraz edilmemiş olması, davacı tarafından dosyaya sunulan ve davacı adına düzenlenmiş … înş.Tic.Ltd. Şti’nin 30/10/2015 tarih ve … numaralı, … Showroom … ” açıklamalı 71.000,00 TL tutarlı faturasının varlığı birlikte değerlendirildiğinde, davacı tarafından davalıya showroom düzenlemesiyle ilgili bir hizmetin verildiği kanaatinin oluştuğu, ancak, taraflar arasında işin yapımı ile ilgili herhangi bir anlaşma metni bulunmadığından yapılan işin, verilen hizmetin tutarı hususunda bir anlaşmanın da olmadığı, irsaliyeli fatura düzenlenmesinin düzenlenme anında mal ve hizmet teslimi olarak kabul edilmesi gerektiğinden karşı taraf (teslim alan ) imzasının bulunması gerektiği, düzenlenen dava konusu irsaliyeli faturada teslim alan imzasının bulunmaması nedeniyle, düzenlenen faturanın tutarı ve içeriği bakımından kabul edilebilir olup olmadığının mevcut belgelerden tespit edilemediği, mevcut belge ve bilgiler dahilinde, davacının dava konusu alacağını ispat edemediği, dava konusu fatura içeriği işlerin davacı tarafından yapılıp yapılmadığının tespiti bakımından konusunda uzman teknik bilirkişi tayini gerektiği, taraflar arasında 2015 yılına ait kaşe+imzalı mutabakat mektubunun olmadığı belirtilmiş olup, mahkemece bu bilirkişi raporundaki tespitler doğrultusunda; taraf cari hesap ekstreleri ve banka dekontlarının incelemesi sonucu davalı şirketin cari hesap ekstresine göre yapmış olduğu toplam avans ödemesinin 82.000,00 TL, banka dekontlarına göre yapılan toplam avans ödemesinin yine 82.000,00 TL olduğunun tespit edilmesi ve davalı yanca sunulan beyan dilekçelerinde davacıya ödenen avans iadesinin talep etmesi karşısında taraflar arasında sözlü eser sözleşmesinin kurulduğunun kabulü isabetli olmuştur. Esasa yönelik yapılan incelemede; eser sözleşmelerinde, kural olarak yüklenici yaptığı işin tutarını, iş sahibi de iş bedelini ödediğini kanıtlamak zorundadır. Sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 481. maddesinde; “Eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Dairemiz kararları ile Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi, (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesi ve 6.Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatları ve uygulamasında da; eser sözleşmesi ilişkisinin varlığı kabul edilip sözleşmede bedel yazılı olmaması ya da sözlü sözleşme ilişkisinde tarafların bedelde anlaşamamaları halinde yüklenicinin gerçekleştirdiği imalât bedelinin sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 366. ve 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın 481. maddesi hükmünce yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiçleriyle hesaplanacağı kabul edilmektedir. Dairemizce yapılan incelemede; mahkemece yalnızca davacı ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırılarak karar verildiği anlaşılmaktadır. Benzer uyuşmazlıklarda mahkemece yalnızca ticari defterler üzerinden inceleme yapılarak karar verilmesinin hatalı olduğu Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesi’nin 14/05/2014 T., 2013/9343 E., 2014 / 3772 K. Sayılı kararında açıkça vurgulanmıştır. O halde, yapılan bu açıklamalar ışığında somut olayda; mahkemece mahallinde uzman bilirkişi marifetiyle keşif yapılması suretiyle davacı yüklenicinin davalı şirkete ait showroomda yaptığı tadilat işlerinin yapıldığı yıllar itibariyle mahalli piyasa rayiç bedelinin hesaplanması, bu bedelden davalı yanca yapılan avans ödemelerinin düşülmesi akabinde davacının alacağı kalması halinde davacı alacağına hükmedilmesi gerekirken, mahkemece bu hususlar üzerinde durulmaksızın sadece davacı yan ticari defterleri esas alınarak hazırlanan bilirkişi raporunun hükme esas alınması sonucu karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/04/2019 tarih, 2016/271 Esas, 2019/459 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 22/06/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.