Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1841 E. 2022/1694 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1841
KARAR NO: 2022/1694
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/07/2019
NUMARASI: 2016/129 Esas, 2019/591 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 12/10/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı talebine ilişkin olup; mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında 09/01/2015 tarihinde … A.Ş. Seans Salonunun Yenilenmesi İnce Yapı işleri Sahne Platform İmalat ve Montaj İşi konulu sözleşme imzalandığını, sözleşmenin 12. maddesinde yapılacak işlerin toplam bedelinin 68.000,00 Avro olarak belirlendiğini, sözleşme şartlarına uygun olarak müvekkilinin yapılması gereken tüm işleri yapıp teslim ettiğini, davalının da yapılan iş bedeline mahsuben müvekkiline bugüne kadar toplamda 143.207,00 TL ödeme yaptığını, ancak söz konusu 68.000,00 Avro karşılığı KDV hariç 231.200,00 TL’ lik 17/09/2015 tarih ve … sayılı faturanın davalı iş sahibine tebliği üzerine davalının Kadıköy … Noterliği’nin … yeymiye ve 28/10/2015 tarihli ihtarnamesi ile faturayı iade ettiğini, davalının faturaya itirazı üzerine taraflarınca İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile fatura ve cari hesap bakiyesi 129.509,00 TL’nin tahsili amacıyla icra takibi yapıldığını, davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu, yanlar arasında imzalanan sözleşmede müvekkilinin sadece ithal ürün kullanacağı veya imalatın müvekkilinin gerek kendisi gerekse bir başka firmaya yaptırılmayacağı yönünde herhangi bir kabul veya taahhütün söz konusu olmadığını, sözleşmenin 3. maddesinde “Yüklenici Tarafından Uygulanacak İşler “ başlığı altında müvekkilinin yapacağı işlerin sayıldığını, ancak maddede müvekkili tarafından “yurtdışında” imalat yapılacağı veya yurt dışından malzeme getirileceğine ilişkin hiçbir düzenleme bulunmadığını, sözleşmenin 3.1. maddesinde; uygulanacak imalat ve montajların proje müelliflerinin, işveren kontrol amirliği onayına göre yapılacağının düzenlendiğini, buna göre davalının onay verdiği ve kabul ettiği işler nedeniyle müvekkiline işin başlangıcı ve devamı süresince kısmi ödemelerde bulunduğunu, müvekkilinin yaptığı imalata itiraz ederek dava konusu iş nedeniyle dava dışı idareyle sıkıntı yaşadığını beyan eden davalının müvekkilinin sözleşme şartlarına uygun olarak teslim ettiği ve fiilen kullanılan iş nedeniyle dava dışı iş sahibinden işin tüm hakediş ödemelerini aldığını belirterek, itirazın iptaline, takibin 129.609,00 TL ve takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek avans faizi ile devamına ve davalının icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin yerli ve yabancı marka ve kurumlara taahhüt, danışmanlık ve proje hizmetleri verdiğini, bu kapsamda Borsa İstanbul’un bir kısım taahhüt işlerinin ihalesini üstlendiğini, bu ihale kapsamında “… A.Ş. Seans Salonu Hareketli Platform” kurulum işi ile ilgili olarak davacı ile görüşüldüğünü, davacı tarafından işin bedeli olarak 68.000,00 Euro+ KDV bedelin teklif edildiğini, işin bedelinin yerli üretime göre oldukça yüksek ve Euro cinsinden olmasının nedeninin ürünün ithal olmasından kaynaklandığının ifade edildiğini, taraflar arasında imzalanan bu sözleşmenin 3.10.maddesinde yüklenicinin işin tamamını veya bir kısmını hiçbir nedenle başkasına devredemeyeceğinin ve 4. maddesinde termin süresi olarak işin bitim tarihinin 25/01/2015 olacağının açıkça belirlendiğini, sözleşme inızalandıktan sonra işin yapılması ve devamı için müvekkili şirket tarafından davacıya bir kısım ödemeler yapıldığını, akabinde gerek şifahi olarak gerekse mail yolu ile davacıdan birçok kez kurulacak olan Sahne Platformu’nun teknik çizimleri, spesifikasyon katalog vb bilgilerin talep edildiğini, ancak müvekkili şirketin bu taleplerinin çeşitli bahanelerle geçiştirilerek yapılacak iş konusunda bilgi vermekten imtina edildiğini, müvekkilinin ısrarlı talepleri neticesinde davacı çalışanı olup aynı zamanda proje ile ilgilenen sorumlu … tarafından 15/12/2014 tarihinde müvekkili şirket mailine kurulacak olan “sahne platformunun” görsel fotoğrafının gönderildiğini, görseldeki incelemeden dava konusu ürünün ayıplı olduğunun anlaşıldığını, zira kurulumu yapılan ürünün müvekkiline kurulacağı taahhüt edilen ürün (sahne platformu) olmadığını, sözleşmede anlaşılan ürün fiyatının görselde belirtilen ürün için kabul edildiğini (ki taahhüt edilen bu ürünün … firmasına ait ithal hir ürün olduğunu), ancak montajı yapılan ürünün ise davacı tarafından Ostim Sanayi Sitesi’nde … Firma’ya yaptırılan taklit bir ürün olduğunu, daha sonra dava konusu Sahne Platformunun, davacı şirketin montaj elemanları tarafından Borsa İstanbul’a termin süresinden bir hayli sonra kurulduğunu, kurulan ürünün ithal olmamakla birlikte (ki ürünün ithal olmadığı kurulduğu esnada müvekkili tarafından anlaşılamayıp ancak çok sonra davacı çalışanı tarafından gönderilen mail ile anlaşıldığını) aynı zamanda bozuk çıktığını, bunun üzerine davacı tarafından üründe bir kısım parça değişiklikleri yapıldığını, termin süresi daha da aksatılarak müvekkili şirketin zor duruma düşmesine neden olunduğunu, davacı çalısanı (aynı zamanda dava konusu ürünü montaj yapan) …’ın müvekkiline gönderdiği mailde, … firması tarafından görseli gönderilen ve kurulumu taahhüt edilen yabancı menşeli … firmasına ait patentli ürünün … firması tarafından Ankara Ostim Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren … Makina isimli firmaya taklit olarak yaptırıldığını, … Firması tarafından patent haklarının ihlal edildiğini, Borsa İstanbul’a montajı yapılan ürünün ithal olmadığıni, … firmasına ait olan orjinal ürünle de hiçbir ilgisi bulunmadığını, ürünü kendisinin montaj yaptığını açıkça ifade ettiğini, dava konusu ürünün gizli ayıplı bir ürün olduğunun davacının kendi çalışanı … tarafından gerek müvekkiline, gerekse ürünün patent sahibi yabancı şirkete gönderilen mailden açıkça anlaşıldığını, davacı tarafın iddiasının aksine müvekkili şirket tarafından işin yapımı sürecinde “işin bu haliyle kabulü konusunda” herhangi bir onayının bulunmadığını, davacı tarafından takibe konulan fatura içeriğinin müvekkili şirket tarafından kabul edilmediğini, müvekkili tarafından faturanın kabul edilmemesi nedeniyle öncelikle davacı tarafın satmış olduğu ürünün doğru ürün olduğu ve faturada belirtilen bedelin bu ürüne uygun bir bedel olduğunu ispat etmesi gerektiğini, böylelikle mevcut ürünün gerçek fiyatı ile faturada talep edilen fiyat arasında fahiş fark olduğunun açıkça görüleceğini, davacı tarafın yükümlülüklerini gerek sözleşmeye, gerekse sözlü ve yazılı olarak taahhüt etmiş olduğu şekle uygun olarak yerine getirmediğinden dava konusu ürünün gerçek bedelinden daha fazlasını müvekkili şirketten talep etmesinin hukuken mümkün olmadığını, diğer yandan ürünün teslim tarihi olarak 4.maddede 25/01/2015 tarihinin taahhüt edildiğini, davacının bu taahhüdünü de yerine getirmediğini, bu noktada davacı tarafın ürünü ayıpsız olarak, ithal/ithal parçalardan imal edilmiş bir şekilde ve 25/01/2015 tarihinde müvekkili şirkete teslim ettiğini ispat etmesi gerektiğini, davacı tarafın işi 25/01/2015 tarihinde teslim edileceğini taahhüt ettiğini, dolayısıyla işin bu tarihte teslim edilerek bu tarihe fatura tanzim edilmesi gerektiğini, ancak davacı şirketin işin teslimi için taahhüt ettiği süreye riayet etmediği gibi faturayı da bir hayli müddet geçtikten sonra 17/09/2015 tarihinde düzenlediğinin anlaşıldığını, ancak işin ve faturanın tanzim edilmesi gereken tarihteki Euro kuru ile davacının kusurundan kaynaklanan sebeplerden dolayı faturanın geç tanzim edildiği tarihteki Euro kuru arasında bir hayli fark bulunduğunu, davacı tarafın faturayı tanzim ettiği tarihte geçerli olan kur üzerinden hesaplama yaptığını ve fatura düzenlediğini, müvekkili şirket tarafından iyiniyetli olarak ve ürünün taahhüt edilen şartlara uygun yapılacağı beklentisi ile davacı tarafa bir kısım ödemeler yapıldığını, davacının taleplerini kabul anlamına gelmemek kaydıyla, şayet bir hesaplama yapılacaksa, hesaplamaların faturanın tanzim edilmesi gereken tarih itibarıyla (25/01/2015 tarihi itibariyle) geçerli olan Euro kuru üzerinden yapılması gerektiğini savunarak davanın reddi ile davacı aleyhinde %20 oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, taraflar arasında 09/01/2019 tarihinde … A.Ş. Seans Salonunun yenilenmesi, ince yapı işleri, sahne platform imalat ve montaj işi konusunda sözleşme imzalandığı, sözleşmenin 12. maddesinin 3. paragrafında işin, BBBF standartlarında belirtilen 1. sınıf işçilik ve kalitede yapılacağı, aynı maddenin 2. paragrafında yapılması gereken işin bedelinin KDV hariç 68.000,00 Euro olduğu, sözleşmenin 13. maddesinde sözleşme nedeniyle doğacak ihtilaflarda İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunun belirlendiği, yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde davacının sözleşmedeki yükümlülüklerini sözleşmeye uygun bir şekilde yerine getirdiğinin tespit edildiği, davalının davacıya sözleşme gereği 68.000,00 Euro + KDV = 80.240,00 Euro ödemesi gerektiği, fatura tarihi olan 17/09/2015’te saat 15:30’da belirlenen gösterge niteliğindeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kurlarına göre Euro kurunun döviz alış; 3.4116, döviz satış; 3.4177, efektif alış; 3.4092, efektif satış; 3.4228 şeklinde olduğu, 17/09/2015 tarihli faturada Euro kurunun 3.4 olarak baz alınarak faturanın 272.816,00 TL bedelli olarak tanzim edildiği, davalı tarafından davacıya toplamda 143.207,00 TL ödeme yapıldığı, davalının davacıya 129.609,00 TL eksik ödeme yaptığı, bu itibarla takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 129.609,00 TL alacaklı olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalı borçlunun İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına vaki itirazın iptali ile takibin aynen devamına, hüküm altına alınan alacağın %20’si olan 25.921,80 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesiyle, davacı şirketin yüklendiği ve taahhüt ettiği işi başkalarına taşere ederek sözleşme hükümlerine aykırı hareket ettiğini, davacı şirketin, Ankara merkezli bir firma olmasına rağmen proje yöneticisi …’nin İstanbul’da ikamet eden ve proje bazlı, taşeron gibi çalışan bir yönetici olduğunu, motorların, …ve … , diğer mekanik aksamların ise … Makina’ya yaptırıldığını, taraflar arasındaki sözleşmenin işin devri konusundaki 3.10 nolu madde hükmünün açık olduğunu, bu hususun mahkemece incelenmediğini ve değerlendirilmediğini, davacı şirketin, sözleşme ile taahhüt ettiği sürede işi teslim etmediğini, sözleşme ile taahhüt edilen sürede işin teslim edildiğine ilişkin bir ispatın dosyada bulunmadığını, tam aksine dosyada 23/03/2015 tarihinde dahi çalışıldığına ilişkin delil bulunduğunu, sözleşme şartlarına uygun olmasa da işin bitiş tarihi ve işin bitişinden sonra sözleşmedeki ödeme takvimine ve yapılan ödemelere göre işin 58 gün gecikmeye girdiğinin açık olduğunu, ayrıca davacı şirketin iş teslimini hiçbir zaman yapmadığını, işin süresinde yapılarak teslim edildiğinin ispatı ve külfetinin işi üstlenen yüklenici davacı şirkete ait olduğunu, yüklenici davacı şirketin işi sözleşmeye uygun olarak yaptığını ve süresinde teslim ettiğini ispatlamak zorunda olduğunu, ancak bu külfeti yerine getiremediğini, davacı şirketin, ithal … marka platform yerine fahiş fiyata yerli imalat platform yaptığını, davacı şirketin, yerli üretim platformun mühendislik hesaplarını da iyi yapamadığını, motor ve çelik akşamlardaki uyumsuzluklar nedeni ile hem işin gecikmesine ve kalitesiz yapılmasına neden olduğunu, farklı meslek gruplarından oluşturulmuş iki farlı bilirkişi heyeti tarafından hazırlanmış bilirkişi raporları arasındaki çelişkiler giderilmeden, maddi vakıalara dayalı bilgi ve görgüleri bulunan tanıklar dinlenilmeden, ithal üretim ve yerli üretim arasındaki fahiş fiyat farkı tespit edilerek nefaset kesintisi yapılmadan, taahhüt edilen teslim süresindeki 58 günlük gecikme karşısında müvekkili şirketin sözleşmede yer alan gecikme cezası alacağı hesaplanmadan eksik ve hatalı inceleme ile karar verildiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Taraflar arasındaki ilişki 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisidir. Davacı yüklenici; davalı ise iş sahibidir. Taraflar arasında 09/01/2015 tarihinde …A.Ş. Seans Salonunun Yenilenmesi İnce Yapı işleri Sahne Platform İmalat ve Montaj İşi konulu sözleşme imzalanmıştır. Sözleşmenin “Süre” başlıklı 4.maddesinde; işin süresi, yer teslimini müteakip 15 takvim günü olarak kararlaştırılmış, yer teslim tarihi; 09/01/2015 ve iş bitim tarihi; 25/01/2015 olarak belirlenmiştir. Sözleşmenin “Fiyatlar ” başlıklı 12. Maddesinde; sözleşme kapsamında yapılması kararlaştırılan yapım, tedarik ve taahhüt işlerinin yaklaşık keşif bedeli KDV hariç 68.000,00 Euro olarak belirlenmiş, “Ödeme” başlıklı 10.maddesinde de; yapılacak ödemenin aşamaları düzenlenmiştir. Buna göre sözleşme bedelinin %50’sinin sözleşme tarihinde nakit, %40’ının iş bitiminden 1 ay sonra nakit ve kalan %10’unun geçici kabul işlemi yapıldıktan sonra …AŞ’ den alınacak nakit para ile ödeneceği kabul edilmiştir. Davacı yüklenici tarafından davalı hakkında taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesine istinaden İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından 129.609,00 TL bakiye iş bedeli olarak asıl alacak ve takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek yıllık %10,50 faiz talepli takip yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece hükme esas alınan ve makine mühendisi … ile banka/finans uzmanı … ve SMMM … tarafından hazırlanan 18/07/2018 tarihli bilirkişi kurul raporunda; sözleşme işinin tarif edildiği 2., 3. , 4. ve 12. maddelerinde belirtilen hususların davacı yüklenici tarafından yerine getirildiği, davacı yüklenicinin işi tam ve tekemmül ettiği şekilde iş sahibi davalıya teslim ettiği, davalının iddialarının sübjektif ifadelere dayanan haklı sebeplere ve teknik açıdan uygunluğu tespit edildiğinin yerinde belge ve bilgilere dayanmadığı, davalının bu yöndeki iddia ve taleplerinin yerinde olmadığı, davalı iş sahibinin anılan faturada belirtilen KDV dahil toplam 272.816,00 TL (80.240,00 Euro) bedelin tamamından sorumlu olduğu, davacı şirket kaynaklı söz konusu sözleşmeye aykırı imalat hataları ve eksikliğin olmadığı, davalı tarafın sözleşme şartına uygun şekilde davranmadığı ve davanın açılmasının bu husustan kaynaklandığı, işin tam ve tekmil teslim edilip, teslim alındığının bilirkişi raporunda belirtilen hususlar bağlamında ispatlandığı tespit edilmiş, raporun devamında; davacı tarafın sözleşme kapsamında edimlerini tam olarak yerine getirdiği, davacı yüklenicinin bakiye hakediş alacağının olduğu, davacı yüklenicinin eksik ve ayıplı işlerinin olmadığı ve bu anlamda davalı iş sahibinin ayıp iddialarının yerinde olmadığı, davacı tarafından davalı adına düzenlenen faturaların 272.816,00 TL ve 80.240,00 Euro olduğu, kalan bakiyenin 130.198,00 TL ve hesaplanan faizi olan 3.071,25 TL birlikte toplam 133.269.25 TL’nin (27.965,37 Euro) davacıya ödenmesi gerektiği, davacının talebinin 129.609,00 TL olduğu yönünde kanaat belirtilmiş, aynı bilirkişi kurulunca hazırlanan 19/02/2019 tarihli ek raporda; kök rapordaki tespitler tekrarlanmıştır. Somut olayda çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar; davalı iş sahibince ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığının tespiti ile eserin ayıplı yapılıp yapılmadığının belirlenmesi noktalarında toplanmaktadır.Eser sözleşmesini düzenleyen TBK’nın 470. maddesi uyarınca yüklenicinin edimi bir eser meydana getirmeyi; iş sahibinin edimi ise, karşılığında bedel ödemeyi üstlenmesidir. Eser sözleşmelerini, diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran önemli hususlardan birisi de sonuç sorumluluğu, yani tarafların iradeleri doğrultusunda yüklenici tarafından bir sonucun meydana getirilmesi taahhüdüdür. Burada, vekâlet akdindeki gibi sonuç taahhüt edilmeksizin sadece bir işin görülmesi taahhüdü bulunmamakta, bir eserin-sonucun yaratılıp teslim edilmesi borcu altına girilmektedir. Bu borcun altına giren taraf, yani yüklenici, BK’nun 356/1 (TBK’nın 471/1) maddesi ve işin mahiyeti gereği, işi sadakat ve özenle yerine getirmek zorundadır. Sadakat borcu, yüklenicinin iş sahibinin yararına olacak şeyleri yapma ve ona zarar verecek her türlü eylemden kaçınması anlamını taşır. Eser, yüklenicinin sanat ve beceriyi gerektiren, bir emek sarfı ile gerçekleştirilen sonuçtur. Yüklenicinin eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmesi, davalı yüklenicinin hem sadakat hem de özen borcunu kapsar. Burada belli bir sonucun ortaya çıkması amaçlanır. Meydana getirilen eserin iş sahibinin beklentisini karşılamaması halinde ise, sözleşmedeki yarar dengesi iş sahibi aleyhine bozulmuş olur. Bu bakımdan eserin fen ve sanat kurallarına uygun, iş sahibinin beklentilerini karşılar özellikleri taşıması aranır. Aksi halde eserin ayıplı olduğu kabul edilir. Ayıplı eseri meydana getiren yüklenici ise, ortaya çıkan ayıp ve eksiklerden sadakat ve özen borcu nedeniyle sorumludur. Yüklenici, hangi yöntemi kullanırsa kullansın eserin ayıpsız olarak ortaya çıkması gerekmekte olup, diğer bir deyişle eser sözleşmesinin niteliği gereği yüklenici sonucu garanti etmektedir. Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler, 6098 sayılı TBK 474-478 maddeleri arasında düzenlenmiştir. İmâl edilen eserde ayıp varsa, iş sahibi tarafından süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulması şartıyla dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir. TBK’nın 475. maddesinde ayıp halinde iş sahibine üç seçimlik hak tanınmıştır. Bunlar eserin kullanılamayacak ve kabule zorlanamayacak ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aykırı olması halinde sözleşmeden dönme, ayıp oranında bedelden indirim isteme ve aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde onarımı isteme ya da onarım bedellerini talep etme hakkıdır. TBK’nın 474. maddesi hükümlerine göre iş sahibi açık ayıplarda eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz (makul süre içerisinde) eseri muayene ve açık ayıpları ihbar etmek zorunda olduğu,TBK’nın 472/son maddesi hükümleri gereğince ayıbın gizli olup sonradan ortaya çıkması halinde gecikmeksizin (derhal) ayıbı yükleniciye bildirmek zorunda olduğu, aksi halde eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılacağı hükümleri getirilmiştir. Bu hükümler uyarınca gerek açık ayıp ve gizli ayıplarda iş sahibinin ihbar zorunluluğu bulunmakta ise de yüklenici eserdeki işçilik, malzeme ve yapımla ilgili açık ve gizli ayıplardan dolayı sorumluluğu garanti ettiği süre için bunu önceden kabul ettiğinden yüklenici lehine olan iş sahibinin ihbar zorunluluğunu aramaktan vazgeçtiği ve garanti süresi içinde ortaya çıkan bu ayıpları ücretsiz olarak gidermeyi sözleşme tarihinde peşinen kabul ve taahhüt ettiği kabul edilir. İş sahibi ihbar zorunluluğu olmaksızın garanti süresi içinde ortaya çıkan açık ve gizli ayıplarla ilgili zamanaşımı süresi içinde seçimlik haklarını kullanarak yükleniciden ayıpların giderilmesini talep edebileceği gibi, aleyhine dava açabilecek ve iş bedelini ayıp giderim bedeli miktarınca ödemekten kaçınabilecektir (Yargıtay (Kapatılan) 15. H.D., 19.06.2014 gün, 2013/4976 E., 2014/4282 K. sayılı ilamı ile benzer uygulama ve içtihatları). Yukarıda yapılan açıklamalara göre somut olay değerlendirildiğinde; sözleşmenin “Garanti” başlıklı 9. Maddesinde; yapılacak imalat ve montjaların tamamının 1 yıl, imalat ve malzeme hatalarının da 2 yıl garanti kapsamı içinde olduğu taraflarca kabul ve taahhüt edildiğinden, ayrıca bir ayıp ihbarı yapılmasına gerek bulunmamaktadır. Eserin ayıplı yapılıp yapılmadığının tespiti noktasında sözleşmenin yorumu önem kazanmaktadır. Davacı, sözleşme konusu makinenin yurtdışından ithal edileceğine ve ürünün markasının … olacağına ilişkin bir düzenleme olmadığını, davalıya gönderilen e-maildeki görselde marka ismi yazmadığını, imal edilen ürünün eksiksiz ve ayıpsız olarak davalıya teslim edildiğini ileri sürmüş, davalı ise, e-mail ile gönderilen görseldeki makinenin … markasına ait makine olduğunu, sözlü olarak kendisine … marka üretim yapılacağının söylendiğini, 68.000,00 Euro bedelli makinenin yerli üretim olamayacağından bedelin yüksek olması nedeniyle ürünün ithal edileceğini düşündürdüğünü, ancak teslim edilen ürünün Türk malı üretim olduğunu, üstelik arızalı teslim edildiğini savunmuştur. Dosya kapsamındaki evraklardan; davacı çalışanı olan ve aynı zamanda proje ile ilgilenen sorumlu … tarafından 15/12/2014 tarihinde davalı şirket e-mailine, kurulacak olan sahne platformunda kullanılacak olan makinenin siyah-beyaz görsel resminin gönderildiği, akabinde de davacı şirket çalışanı …’ın davalı şirket ile yabancı menşeli … firmasına e-mail göndererek, … marka makinenin patent izni alınmaksızın davacı şirket tarafından Türkiye’de … İmalat’a imal ettirildiğinin bildirildiği anlaşılmakatdır. Dosya kapsamına göre, davacı şirketin proje sorumlusu … tarafından davalı şirketin e-mailine gönderilen siyah-beyaz görseldeki ürünün; … markasına ait “…” makine olduğu tespit edilmiş ise de, yanlar arasında ihtilaf konusu olmayan sözleşme içeriğinde; davacı yüklenici yanca davalı iş sahibine teslim edilmesi kararlaştırılan ürünün “…” marka ve “…” makine olacağına dair herhangi bir düzenleme bulunmadığı gibi, gönderilen görseldeki makine üzerinde “…” yada “…” marka ve ibaresinin yazılı olmadığı, dosyaya sunulan renkli görsellerin ise davalı yanca sunulduğu ve bu renkli görsellerdeki makinenin … markasına ait “…” olduğu anlaşılmaktadır. O halde, yapılan bu belirlemeler karşısında, davacı yüklenicinin davalı şirkete … markasına ait “…” makinesinin ithal edileceği şeklinde herhangi bir yükümlülük altına girdiğinden bahsedilmesi mümkün görünmemektedir. Kaldı ki, davalı yanca, yapılan görüşmelerde davacı şirketin kendilerine … marka ürün ithal edileceği şeklinde beyanda bulunulduğu yönünde bir iddiada da bulunulmamıştır. Sözleşmede imal edileceği kararlaştırılan ve davacı yanca davalıya gönderilen görseldeki makinenin … markasına ait makineye ait olması ya da bu makineye benzemesi, ürünün yurt dışı menşeli firmadan ithal edileceği anlamını taşımamaktadır. Bu inanış tamamen davalı yanın kendi çıkarımından kaynaklanmaktadır. Davacı çalışanı …’ın yukarıda yazılı iddiaları da, davacı firma ile … Firması arasında çözümlenmesi gereken ve patent hukukunu ilgilendiren konular olup, bu davanın konusunu oluşturmamaktadır. Davalı yanın sözleşmede kararlaştırılan KDV hariç 68.000,00 Euro’luk bedelin fahiş bir fiyat olması nedeniyle ithal ürün olması gerektiği ve ürünün yerli malı olsa dahi belirlenen fiyatın yüksek olduğu yönündeki itirazlarına yönelik yapılan incelemede; Borçlar Hukukumuza hâkim olan “sözleşme serbestliği” ilkesinin kaynağı irade özgürlüğüne dayanmaktadır. Sözleşme serbestliği ve özgürlüğünün; sözleşme yapıp yapmama, sözleşmenin karşı tarafını seçme, sözleşmenin içeriğini, tipini ve şeklini belirleme, sözleşmenin içeriğini değiştirme ve sözleşmeyi ortadan kaldırma gibi biçimleri bulunmaktadır. Taraflar kanuna, ahlak ve adaba, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı olmamak şartıyla aralarında her konuda serbestçe sözleşme yapabilirler. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Sözleşme özgürlüğü” başlığı altında düzenlenen 26. Maddesinde; “Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler” şeklindeki hükmü ile tarafların kanunda öngörülen sınırlar içinde, sözleşmenin içeriğini özgürce belirleyebilecekleri kabul edilmiştir. Sözleşmenin içeriği kavramından anlaşılması gerekenin ne olduğu Kanun’da açıkça belirtilmemiş olmakla birlikte doktrinde tarafların yapmış oldukları sözleşme kapsamında, üzerinde anlaşmaya vardıkları her şeyin sözleşmenin içeriğine dâhil olduğu ifade edilmektedir. Tarafların belirlediği edim veya edimler, bu edimlerin nerede ve ne zaman yerine getirileceği, yan edim ve yükümlülükler, sözleşmenin şekli, tarafların yapmaması gereken fiil ve davranışlar ile pek çok şey sözleşmenin içeriğine dâhildir ( bkz. Hukuk Genel Kurulu’nun 15.04.2021 tarihli ve 2017/15-259 E., 2021/486 K. sayılı kararı). Sözleşme ile taraflar fiyat belirleme hakkını karşı tarafa yani alıcıya, satıcıya, kiracı ve kiralayana bırakabilirler. Böyle bir kararlaştırma, taahhüt tarafları bağlar. Somut olayda da; davalı ürününü satın almak için davacı şirketi tercih etmiş ve davaya konu sözleşmeyi serbest iradesi ile imzalamıştır. Bu nedenle taraflar arasındaki sözleşme geçerli ve bağlayıcıdır. Mahkemece aldırılan ve yukarıda açıklanan bilirkişi kurulu kök ve ek raporlarında; sözleşmede işin tarif edildiği 2., 3. , 4. ve 12. maddelerinde belirtilen hususların davacı yüklenici tarafından yerine getirildiği ve üründe herhangi bir eksik ya da ayıp bulunmadığı tespit edilmiştir. Tarafların özgür iradeleri ile oluşturup, içeriğini serbestçe belirledikleri sözleşmenin kurulmasından sonra sözleşmeden doğan yükümlülüklerini, kararlaştırılan şekilde ve zamanda yerine getirmek zorunda olmaları temel kural olup, bu kurala “Ahde vefa (söze bağlılık)” ilkesi denilmektedir. Latince “pacta sunt servanda” olarak ifade edilen ahde vefa ilkesi, insanların verdikleri sözleri tutması gerektiğini dile getiren ahlâkî bir prensiptir. Aynı zamanda dürüstlük kuralının da bir görünümü olan “ahde vefa (anda bağlılık)” ilkesi gereğince kişilerin serbest iradeleriyle sözleşme ile verdikleri sözlerin ve karşılıklı taahhütlerin, bu kişiler arasında bağlayıcı olduğu kuşkusuzdur. Kaldı ki her ikisi de tacir olan tarafların ” basiretli bir tacir gibi davranma” yükümlülükleri de bulunmaktadır. O halde, davalı iş sahibinin serbest iradesi ile imzaladığı sözleşmede belirlenen iş bedelinin tamamından sorumlu olduğunun kabulü gerekmektedir. Davalı iş sahibince işin 58 günlük gecikme ile teslim edildiği belirtilerek cezai şart alacakları olduğu ileri sürülmüş ise de; bu husus davalı yanca ispat edilemediği gibi, dosyada ürünün davalı yanca ihtirazi kayıt ile teslim alındığına ilişkin dosyaya yazılı bir belge de sunulmadığı anlaşılmaktadır. Yapılan bu açıklamalar ve Yargıtay kararları ışığında somut olayda mahkemece, davacı yüklenici yanca işin sözleşmede belirlenen özelliklere uygun imal edildiği, üründe eksik ya da ayıp tespit edilemediği, sözleşme içeriğinde ürünün ithal ya da “…” marka olacağına dair bir düzenlemenin yer almadığı, “sözleşme serbestisi ilkesi” uyarınca sözleşme bedelinin KDV hariç 68.000,00 Euro olarak belirlendiği, bu nedenle davacının kararlaştırılan iş bedelinin tamamına hak kazandığı, “basiretli bir tacir” gibi hareket etme yükümlülüğü olan davalı iş sahibinin imzaladığı sözleşme gereğince ödemesi gereken iş bedelini ödememesinin açıkça TBK’nın 175. Maddesi anlamında “dürüstlük kuralı”na, sözleşmeye ve “ahde vefa prensibi”ne aykırı olduğu gerekçesiyle, taleple bağlılık ilkesi de gözetilerek yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi dosya kapsamı ile usul ve yasaya uygun bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/07/2019 tarih ve 2016/129 Esas, 2019/591 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 8.853,59 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 8.853,59 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.214,00 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 12/10/2022 tarihinde üye hakim …’in (…) karşı oyu ve oy çokluğu ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ: Taraflar arasında 09/01/2015 tarihinde yapılmış olan sözleşmede, davacı yüklenicinin davalıya sahne platformu imalat ve montaj işini yapmayı taahhüt ettiği, sözleşmede işin teslim süresinin yer teslimini müteakip 15 gün olarak kararlaştırıldığı, sözleşme ile yer tesliminin yapıldığı, bitim süresinin 25/01/2015 tarihi olduğu tespit edilmiştir. İşin bedeli sözleşmenin 12. Maddesinde KDV hariç 68.000,00 Euro olarak kararlaştırılmıştır. Davalı iş sahibi tarafından toplam 143.207,00 TL ödeme yapılmıştır. İşin bedeli 231.200,00 TL olan 17/09/2015 tarih, 41595 sayılı fatura davalıya gönderilmiş ise de, söz konusu bu fatura davalı yanca Kadıköy … Noterliğinin … yevmiye nolu 28/10/2015 tarihli ihtarnamesi ile iade edilmiştir. Bunun üzerine davacı İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosya ile bakiye 129.509,0 TL için icra takibi başlatmıştır. Davalı yüklenici süresinde işin yapılarak teslim edilmediğini iddia ederek gecikme cezası istemiş olup, işin süresinde teslim edildiğine dair her hangi bir teslim belgesi düzenlenmemiş olup, süresinde teslimi davacı yüklenicinin ispat etmesi gerekir. Davalının süresinde teslim edilmediğine ve ayıplı teslim yapıldığı, işin kabul onayının yapılmadığına ilişkin beyanı 24/03/2015 tarihinde davacı çalışanları … ve … için platformun bulunduğu yere giriş için izin alınmasına dair yazışmalar mevcut olup, bu tarih itibariyle henüz işin tamamlanarak davalıya teslim edilmediğinin kabulü gerekir. Ayrıca; işin bedeli KDV hariç 68.000,00 Euro olarak sözleşmede kararlaştırılmıştır. Bilirkişi raporunda ise, yapılan platform yerli üretim olup, sözleşme tarihi itibariyle piyasa değeri 50.000,00 TL civarında olarak belirtilmiştir. Her ne kadar sözleşmede açıkça platformun ithal edileceği yazılmamış ise de, davacı tarafından davalıya gönderilen mail ve fotoğrafta gönderilen platformun … markasına ait olduğu, gönderilen mail ve fotoğraflarda marka isminin yer almadığı anlaşılmış ise de, davacı tarafın … markasını taklit ettiği, patent sahibi firmaya davacı şirket çalışanı…tarafından gönderilen maillerde sabittir. Davacı taraf sözleşmenin 3.10 maddesinde, işin tamamını veya bir kısmını hiç bir nedenle başkasına devredemez şartı düzenlenmiş olmasına rağmen, platformu dava dışı … İmalat’a yaptırarak bu taahhüdünü yerine getirmemiştir. Bu nedenlerle, işin süresinde teslim edildiğini ispat yükü davacı yükleniciye ait olup, süresinde teslimi kanıtlayamadığı, sözleşmede kararlaştırılmasına rağmen üstlendiği işi bir başkasına imal ettirerek sözleşmeye aykırı davrandığı ayrıca taklit ettiği firmanın fotoğraflarını göndererek davalı iş sahibini yanılttığı, imalatı gerçekleştirilen platformun gerçek değeri ile yapılan işin değeri arasında fahiş fark bulunduğu, davacının bu eylemi ile iş sahibini yanılttığı yine yapılan sözleşmenin ekinde yer aldığı belirtilen ancak dosyada mevcut olmayan sözleşmenin eki liste birim fiyatlarını gösteren belgenin de dosyaya sunulmadığı, bu belge ile birlikte liste birim fiyatlarında yer alan işlerin yerinde yapılan imalatla karşılaştırılarak taahhüt edilen şekilde malzeme ve işçilikle işin yapılıp yapılmadığı hususunun değerlendirilmesi gerektiği kanaatiyle kararın kaldırılarak yerel mahkemece bu hususların incelenmesi gerektiğinden sayın çoğunluğun görüşüne katılmamaktayım. 12/10/2022