Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1785 E. 2022/1660 K. 11.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1785
KARAR NO: 2022/1660
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/06/2019
NUMARASI: 2018/337 Esas, 2019/708 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 11/10/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; taraflar arasında düzenlenen 05/12/2016 tarihli sözleşme ile davacının Çerkezköy’de bulunan iş yerine bir adet otomatik kapı üretilerek montajı konusunda 12.500,00 TL + KDV bedel ile anlaşılarak, sözleşme bedelinden 5.000,00 TL’nin nakden davalıya ödendiğini, teslim süresinin sözleşme tarihinden itibaren 6-8 hafta olarak belirlenmesine rağmen, sözleşme konusu kapının montajının yapılarak teslim edilmediğini, uyarıların sonuçsuz kalması üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında başlatılan takibe vaki itirazın haksız olduğunu belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına ve %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne, davalının itirazının 5.000,00 TL asıl alacak üzerinden iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %9 oranında yasal faiz uygulanarak takip talebindeki diğer koşullar ile devamına; alacak likit olduğundan hükmedilen alacağın %20’i olan 1.000,00-TL icra inkarın tazminatının, davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; müvekkilinin ticari sicil adresinin değiştiği ve ticari sicil gazetesinde tescil edildiğini; dosya kapsamında tüm tebligatların müvekkilinin eski ticari sicil adresine usule aykırı şekilde gönderilerek yargılamaya devam edildiği ve dosyanın karara çıkartıldığını; müvekkilinin savunma hakkının kısıtlandığını belirterek, kararın kaldırılarak dava dilekçesi ve eklerinin tebliğine, cevap dilekçesi sunmak için tarafına süre verilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinin bir türü olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. Mahkemece yapılan yargılama sırasında, dava dilekçesinde belirtilen “… Mah. … Bulvarı No: … D: … Beylikdüzü/ İstanbul” adresine çıkartılan tebligatın “isim ve imzadan imtina eden komşunun, adresin kapalı olduğu, adreste kimse bulunmadığı” beyanı doğrultusunda 12/10/2017 tarihinde muhtara tebliğ edildiği; mahkemece İTO’dan sorulmak suretiyle aynı adrese dava dilekçesi ile tensip zaptının Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi gereğince 18/12/2017 tarihinde tebliğ edilerek görevsizlik kararı verildiği; karar tebliğinin de de aynı usul ile 19/02/2018 tarihinde yapılması üzerine kesinleştirilen dosyanın görevli mahkemeye gönderildiği; görevli mahkemece 02/05/2018 tarihinde İTO bilgileri alınarak aynı adres gözüktüğünden bu adrese tensip zaptının 11/05/2018 tarihinde Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca tebliğ edildiği ve sonraki ticari defter ve belgelerini ibraz konusunda meşruhatlı tebligatın, bilirkişi raporunun ve karar tebliğinin de aynı usule göre yapıldığı anlaşılmaktadır. “Hukuki Dinlenme Hakkı” başlığını taşıyan 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesinde “(1)Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. (2)Bu hak; a)Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b)Açıklama ve ispat hakkını, c)Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir.” hükmü bulunmaktadır. Anayasa’nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenme hakkı; davalının, usulüne uygun olarak duruşmalara davet edilmesini zorunlu kılar. Bir başka deyişle; mahkeme, davalıyı, savunma hakkı tanımak için usulüne uygun davet etmedikçe yargılamaya devam edip hükmünü veremez. Davalıya, savunma hakkını kullanma imkanı verilmesi, davalıya, usulüne uygun olarak dava dilekçesinin tebliğ edilmesi ile olur. (bkz. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 28.05.2014 tarih ve 2013/5729 esas, 2014/3686 Karar sayılı kararı) Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 15/10/2019 tarih ve 2019/11513 esas, 2019/14937 karar sayılı kararında “…İhtarname tebliğ şerhinde, Tebligat Kanunu’nun 21/1.maddesi ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 30 – 31. Maddeleri uyarınca; tebligatta, muhatabın çarşıda olduğuna yönelik bilgiyi veren ve haber kağıdı yapıştırıldığı bilgisi verilen komşusunun isim ve soyadının olmadığı, sadece oturduğu daire numarasının yeterli olmadığı, bu haliyle tebligatların TK’nun 21/1.maddesine aykırı ve dolayısıyla usulsüz olup, bir hukuki sonuç doğurmayacağı anlaşılmıştır.” denilmiş; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02/06/2020 tarih ve 2017/8-1674 esas, 2020/322 karar sayılı kararında “… Davalı İ.S’ye yapılan tebligatta, muhatabın adreste geçici ve kısa süreli bulunmama sebebinin sorulduğu ve haber bırakılan kişinin açık kimliğinin tebliğ parçası üzerinde yer almadığı, oysa ki imzadan imtina edilebileceği halde isimden imtina edilemeyeceği, bu haliyle davalılara yapılan tebligatların Tebligat Kanununun 21/1 ve Yönetmeliğin 30/1.maddesine uygun yapıldığının kabulü mümkün değildir” denilmiştir. 7201 sayılı Tebligat Kanununun 35. Maddesinde “Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır. (Değişik fıkra: 11/1/2011-6099/9 md.) Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. (Değişik: 19/3/2003-4829/11 md.) Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır. (Ek : 6/6/1985-3220/12 md.; Değişik fıkra: 11/1/2011-6099/9 md.) Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki adresleri esas alınır ve bu madde hükümleri uygulanır. ….” hükmü düzenlenmiştir. Somut olayda, davalı şirket adına dava dilekçesinde belirtilen “… Mah. … Bulvarı No: … D : … Beylikdüzü/ İstanbul” adresine çıkartılan tebligatın “isim ve imzadan imtina eden komşunun, adresin kapalı olduğu, adreste kimse bulunmadığı” beyanı doğrultusunda 12/10/2017 tarihinde muhtara tebliğ edildiği; söz konusu tebligattaki muhtar imzasının ıslak imza değil kaşe şeklinde olduğundan tebligat geçersiz olduğu gibi, yukarıda değinilen Yargıtay 12. Hukuk Dairesi ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında da belirtildiği üzere, komşunun imzadan imtina etmesi mümkün ise de ismini vermekten imtina edemeyeceği, oysa tebliğ evrakına göre kendisine haber verilen komşunun “ismini vermekten de imtina ettiği”, tebligatın bu nedenle de geçersiz olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, davalı şirket adına ilk yapılan tebligat geçersiz olduğundan, 7201 sayılı Tebligat Kanununun 35/4. Maddesine göre “Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki adresleri esas alınır ve bu madde hükümleri uygulanır.” hükmü gereğince davalı şirketin ticaret sicil kaydındaki adresinin tespit edilerek, bu adrese tebligat çıkarılması gerekmektedir. Mahkemece bu doğrultuda yazılan müzekkereye İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 05/12/2017 tarihli cevabi yazısında, davalı şirketin adresinin “… Mah…. Bulvar No:.. D:… Beylikdüzü” olduğu belirtilmiş; bu kez mahkemece aynı adrese Tebligat Kanununun 35. Maddesine göre usulüne uygun şekilde dava dilekçesi ve tensip zaptı tebliği yapılmıştır. Büyükçekmece 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09/01/2018 tarih ve 2017/408 esas, 2018/7 karar sayılı görevsizlik kararı ile, dosyanın gönderildiği Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/337 esas sayılı dosyasından dava dilekçesi, tensip zaptı, bilirkişi raporu ve aynı mahkemenin 18/06/2019 tarih ve 2018/337 esas, 2019/708 karar sayılı gerekçeli kararının da aynı adreste Tebligat Kanununun 35. Maddesine göre davalı şirkete tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Davalı şirket vekili istinaf dilekçesinde müvekkilinin ticaret sicil kaydının değiştiği, müvekkilinin davadan bihaber olduğu, tesadüfen haberdar olduğunu, istinaf hakkını kullanmak istediklerini, şimdilik esasa dair beyanda bulunma hakkını saklı tuttuklarını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılıp, gerekçeli kararın kendilerine tebliğine karar verilmesini talep etmektedir. İstinaf dilekçesi ekinde dosyaya sunulan Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 17/04/2018 tarih ve 9560 sayılı nüshasının 231.sayfasında davalı şirket adresinin “… Mahallesi … Sk.No:… Kapaklı/Tekirdağ” olduğu, şirket merkezinin bu adrese nakledildiği anlaşılmaktadır. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı şirkete dava dilekçesinin ve devamındaki tebliğlerin ve gerekçeli karar tebliğinin ticaret sicil müdürlüğü tarafından bildirilen adresine Tebligat Kanununun 35. Maddesine göre usulüne uygun olarak yapıldığı anlaşılmaktadır. Davalı vekilince istinaf dilekçesinde müvekkilinin adresinin değiştiği ve tebligatların eski adresine usule aykırı olarak yapıldığı bildirilmiş ve dilekçe ekinde yeni adresine ilişkin ticaret sicil gazetesi sayfasının fotokopisi sunulmuş ise de Tebligat Kanununun 35/1.maddesindeki “Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur.” hükmü gereğince yeni adresini mahkemeye bildirmediği, mahkemenin ilgili tarafça bildirilmeyen adres değişikliğini bilmesi ve araştırmasının mümkün olmadığı, gerekçeli kararın davalı şirkete Tebligat Kanununun 35. Maddesine göre tebliğ edilmesi üzerine süresi içerisinde davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu hususları değerlendirildiğinde, davalı şirketin savunma hakkının kısıtlanmadığı, tebilgatların usulüne uygun olduğu sonucuna varılmaktadır. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, bu aşamada esasa dair beyanda bulunma hakkını saklı tuttuklarını belirterek dava dilekçesi ve eklerinin kendilerine tebliğini, cevap dilekçesi sunmak için süre verilmesini talep etmiş ise de, mahkemece davalı şirketin savunma hakkı kısıtlanmadığından bu husustaki istinaf itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir. Öte yandan, davalı vekili usule ilişkin istinaf itirazları dışında esas yönünden istinaf sebepleri bildirmemiş, Dairemizce yapılan istinaf incelemesi sırasında da kamu düzenini ilgilendiren bir istinaf sebebinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/06/2019 tarih ve 2018/337 Esas, 2019/708 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 341,55 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 129,78‬ TL harcın mahsubu ile bakiye 211,77 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 11/10/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.