Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1759 E. 2022/993 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1759
KARAR NO: 2022/993
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/03/2019
NUMARASI : 2016/791 Esas, 2019/266 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 18/05/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkilinin davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile 45.907,74 TL üzerinden icra takibi başlattığını, davalının borcu olmadığına ilişkin yapmış olduğu itirazın yerinde olmadığını belirterek, 37.201,35 TL üzerinden itirazın iptali ile takibin bu meblağ üzerinden devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının tekstil ürünleri teslimi amacıyla 11.500,00 Euro gönderdiği iddia edilmiş ise de davalının hiçbir zaman davacı yana karşı tekstil ürünü teslimi yükümlülüğü altına girmediğini, davacı tarafından 15.04.2014 tarihinde davalının hesabına gönderilen 11.500,00 Euronun tekstil ürünleri değil, tekstil için tasarım modelleri gönderilmesi için ödendiğini, bir aracı vasıtasıyla davalıya davacının tekstil modelleri tasarım çizimleri talebinin iletilmesi üzerine, 11.500,00 Euro ödeme yapıldığını, akabinde davalının da tekstil modelleri tasarı çizimleri için çalışmalara başladığını, davacının genel niteliklerini yine aracı vasıtasıyla davalıya ilettiği tekstil modelleri tasarı çizimlerinin davalı tarafından davacı taleplerine uygun şekilde titizlikle ve eksiksiz olarak tamamlandığını ve davcıyı temsile yetkili kişi olan …’ya Türkiye’de elden teslim edildiğini, davacı tarafından gönderilen 11.500,00 Euro’nun karşılığı olan tekstil modelleri tasarı çizimlerinin davacıya teslim edildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, tarafların hukuk seçimi yapmamış olmaları hâlinde sözleşmeden doğan ilişkiye, o sözleşmeyle en sıkı ilişkili olan hukukun uygulanacağı, davacının Karadağ Ülkesi tabiyetinde bulunması nedeniyle yabancılık unsuru taşıyan eldeki davada uyuşmazlığın çözümü için MÖHUK’un 24. ve 32. Maddeleri nazara alındığında Türk Hukuku’nun uygulanması gerektiği, taraflar arasında davacı tarafından 11.500,00 Euro’nun davalıya ödendiği hususunda ihtilaf bulunmadığı, buna karşın davalı tarafça taraflar arasındaki sözleşmenin tekstil ürünü teslimine ilişkin olmayıp tekstil model tasarımına ilişkin olduğu ve bu model tasarımlarının da imza karşılığında davacıya teslim edildiğinin iddia edildiği, bununla ilgili olarak da davalı tarafça dosyaya davacıya atfen imzalar bulunan proforma fatura ve bir kısım çizimlerin sunulduğu, davacı tarafça bu imzalara itiraz edilmesi üzerine grafoloji uzmanlarından alınan rapora göre bahsi geçen belgelerdeki davacıya atfen bulunan imzaların davacı yetkilisi …’ e ait bir imzadan yararlanılarak ve üstten gitme metodu ile kopyalanmış imzalar olduklarının tespit edildiği, proforma faturadaki imzanın davacıya ait olmaması ve esasen proforma faturanın teklif faturası niteliğinde olması nedeniyle bu faturanın teslimi ispata elverişli olmadığı, davalı tarafça cevap dilekçesinde taraflar arasında tekstil ürünü teslimi değil tekstil model tasarımı sözleşmesi yapıldığının ve tasarımların teslim edildiğinin beyan edildiği, davacının banka havalesiyle gönderdiği para her ne kadar borç ödemesine karine teşkil etse de davalının bu yönde beyanı ve iddiası olmayıp aksine kendi kabulüne göre tasarımların davacıya teslim edilmesi suretiyle sözleşmesel edimin ifa edildiği beyan edildiğinden davacının gönderdiği paranın borç ödemesine ilişkin olmadığının açık olduğu, davalı tarafça çizimlerin teslim edildiği ve iddia olunan teslime ilişkin belgelerdeki imzaların davacı şirket yetkilisine ait olduğunun ispatlanamadığı, sözleşmenin taraflara yüklediği edimler hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunsa da nihayetinde taraflar arasında bir sözleşme bulunduğu hususunun ihtilafsız olduğu, sözleşmenin davacının iddia ettiği gibi tekstil ürünleri imal edilmesine ilişkin kabul edildiğinde ya da davalının iddia ettiği gibi çizimler/tasarım işine ait olduğu kabul edilse de her iki halde de sözleşmenin eser sözleşmesi niteliğinde olduğu, eser sözleşmesinde ise yüklenicinin ücretinin/hak edişinin eserin teslimi anında muaccel olacağı (TBK 479), davalı vekiline 09.02.2019 tarihli bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde davacı ile olan irtibatın davalının kız kardeşini eşi … aracılığıyla sağlandığı, çizimlerin de davacı yetkilisine verilmek üzere …’ e teslim edildiğini beyan etmiş olması ve ayrıca proforma fatura ve davalı tarafça dosyaya sunulan çizimlerdeki imzanın davacı tarafa ait olmaması, bunun yanı sıra teklif olunan yeminin davacı şirket yetkilisi tarafından usulüne uygun olarak eda edilmiş olması karşısında davalı tarafça eser sözleşmesine konu imalatın davacıya teslim edildiğinin ispatlanamadığı, bu nedenle davalı takip borçlusunun icra takibine itirazının haksız ve yersiz olduğu, davacının tacir olması ve taraflar arasında ticari ilişki bulunması (TTK m. 19/2) nedeniyle alacağa takip tarihinden itibaren ticari faiz (3095 sy. m. 2/2) uygulanması gerektiği, alacağın likit olması nedeni ile kabulle sonuçlanan kısım üzerinden davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi şartlarının oluştuğu gerekçesi ile, davanın kabulüne, davalı/takip borçlusunun, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazının 37.201,35 TL asıl alacak yönünden iptaline, kabulüne karar verilen asıl alacağa takip tarihinden itibaren ticari faiz uygulanmasına, kabulüne karar verilen alacağın %20’si olan 7.440,27 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, mahkemenin davacı tarafın yabancılık unsuru sebebiyle teminat gösterme yükümlülüğüne aykırı davrandığını, davacı şirketin yabancı bir tüzel kişi olduğundan teminat göstermek zorunda olduğunu, HMK m. 84 uyarınca, Türkiye’de mutad meskeni bulunmayan Türk vatandaşı dava açarken, davaya müdahil olarak katılırken veya takip yaparken teminat göstermekle yükümlü olduğunu, MÖHUK’ta yer alan teminata ilişkin düzenlemenin, HMK’daki düzenlemeye göre daha kapsamlı olduğunu, MÖHUK’un 48. maddesine göre, Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya takipte bulunan yabancı gerçek veya tüzel kişiler teminat göstermek zorunda olduklarını, bu durumun tek istisnası ise yine MÖHUK madde 48/2 de “Mahkeme, dava açanı, davaya katılanı veya icra takibi yapanı karşılıklılık esasına göre teminattan muaf tutar” denilmek suretiyle bu hususta karşılıklılık esasına bakılması gerektiğine işaret edildiğini, bu halde mahkemeye düşen görev; teminat gösterme hususunda karşılıklıklı bir fiili ve hukuki mütekabiliyetin bulunup bulunmadığını araştırmak ve bu yönde bir karar vermesi gerektiğini, Yargıtay’ın da evvelden beri kabul ettiği üzere yabancının teminat gösterme yükümlülüğü kamu düzeninden sayıldığı için taraflardan biri ileri sürmese bile bu hususun mahkemece re’sen dikkate alınması gerektiğini, ancak mahkemece bu hususta araştırma yapılmadan karar verildiğini, mahkemenin HMK’nın 211. maddesine aykırı davrandığını, 2014 yılının Nisan ayında imzalanıp kaşelenen ve altında davacı şirket yetkilisi …’in imzası ve davacı şirketin kaşesinin bulunduğu tekstil tasarımlarındaki imzaların davacı şirket yetkilisi …’e ait olmadığını iddia ettiğini, mahkemece 09/11/2017 tarihli celsede davacı şirket yetkilisinin celse arasında mahkemeye müracaatı halinde imza örneklerinin alınmasına karar verildiğini, HMK’nın 211. gereğince ilgili kişinin belirtilen gün ve saatte hazır olmaması durumunda imzayı ikrar etmiş olduğunun kabul edileceğinden hareketle buna ilişkin bir ihtar yapılarak ilgili ara karardan rücu edilmesini talep ettiklerini, mahkemenin gerekçesiz şekilde talebi reddettiğini, mahkemenin davacı şirket yetkilisini imza örneklerini vermesi için davet etmediği gibi, 2014 yılının Nisan ayında atılan imzanın gerçek olup olmadığının araştırılması için davacı şirket yetkilisinin 04/04/2016 tarihinde yani 2 yıl sonra atmış olduğu imza örneği üzerinden araştırma ve inceleme yapılmasına göz yumduğunu, HMK 211. maddesinde belirtilen usule aykırı hareket edildiğini, T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2008/12-77 Esas, 2008/90 Karar sayılı içtihatında imza araştırması yapılırken inkar edenin, inkar edilen imzasıyla yakın tarihte atılmış uygulamaya elverişli imzalarının incelenmesi gerektiğine işaret edildiğini, Yine T.C. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 2017/270 Esas, 2017/1445 Karar sayılı içtihatında imzanın mahkeme huzurunda alınmasının şart olduğu hususunun altının çizildiğini, mahkemenin usullere aykırı davrandığını, tasarım ürünleri üzerindeki imzaların davacı şirket yetkilisine ait olup olmadığı hususu araştırılırken ıslak imza örnekleri alınmadan, sadece fotokopiler üzerinden bir inceleme yapılarak eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, davacı şirket yetkilisi …; 15/04/2014 tarih ve … nolu proforma faturanın altına ve teslim aldığı 35 tekstil tasarım ürününün üzerine imzasını atıp, şirket kaşesini bastığını, davalıda daha sonradan kendisinde de tasarım ürünlerinin alındığına dair bir delil olması maksadıyla bu imzalı ve kaşeli evrakların birer fotokopisini aldığını, ancak davacı taraf söz konusu belgeleri 2014 yılının Nisan ayında almasına, söz konusu belgeleri Karadağ yetkili makamlarına sunarak 11.500 Euro bedelin gönderilmesi için izin almasına ve bu evrakların ıslak imzalı örneklerine sahip olmasına rağmen, bu ıslak imzalı örnekleri mahkemeye sunmamış, üzerlerindeki imzaları imzaları inkar etmesine rağmen ilgili kişi gelerek mahkeme huzurunda imza örneklerini vermemiş, onun yerine 2016 yılının Nisan ayında düzenlenen 04/04/2016 tarihli vekaletname mahkemeye ibraz edilerek karşılaştırmanın bu şekilde yapılmasının istendiğini, mahkemenin bu durumların tamamını kabul ederek fotokopiler üzerinden bilirkişi incelemesi yapılmasına razı geldiğini, bilirkişi incelemesi yapılırken proforma faturanın üzerindeki imza ve davacı şirket yetkilisi tarafından el yazısıyla yazılan tarihin de araştırılmasını istemediği gibi, söz konusu 35 tekstil tasarımının ve proforma fatura üzerindeki davacı şirket kaşesinin inceleme konusu yapılmadığını, Türkiye’de yapılması mümkün olmayan kiril alfabesiyle harflerin de bulunduğunun kaşenin ilgili evraklar üzerine basılmasının iddiaları destekler, davacı tarafın iddialarını ile çürüten nitelikte olduğu görmezden gelindiğini, davacı tarafın imzaların sahte olduğunu iddiasını kesinlikle kabul etmemekle birlikte; bir an için davacı tarafın bu iddiasının doğru olup olmadığının incelenmesinde davacı tarafın elindeki söz konusu belgelerin ıslak imzalı asıllarının mahkemeye sunulması ve davacı şirket yetkilisinin HMK 211 uyarınca mahkemeye bizzat gelerek imza örneklerini vermesi ve araştırmanın bu yolla yapılması gerekmekte olduğunu, fotokopi üzerinden imzanın sahte olup olmadığının araştırılması yapılmasının mümkün olmadığını, nitekim T.C. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2011/9651 Esas, 2011/27343 Karar sayılı içtihatında hem 211. maddenin uygulanma şekline hem de fotokopi üzerinden imza araştırması yapılmasının mümkün olmadığı hususuna işaret edildiğini, hal böyle iken somut olayda yapılan imza incelemesinin de hukuken geçerli olmayacağını, bilirkişi incelemesi yapılırken eksik inceleme ile inceleme yaptığını ve mahkemede eksik incelemeye dayalı rapor doğrultusunda karar verdiğini, bu sebeplerle; bilirkişi incelemesinin, yargılamanın adil bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olabilmek adına yeterli ve objektif verilerle desteklenen ve tümüyle hukuki uyuşmazlığın esası hakkında karar vermeye yardımcı bir bilirkişi raporu alınması gerektiğini, davacı tarafın iddialarını destekleyecek hiçbir somut delili mahkemeye sunmadığını, soyut iddialar üzerinden yargılamayı devam ettirdiğini, halbuki davalının iddialarını destekler mahiyetteki belge ve delillerin dosyaya sunulduğunu, ancak bu durum ilk derece mahkemesi tarafından dikkate alınmadığını, davacı şirketin, müvekkilinden Karadağ Devleti’nin kanunlarına göre belli bir bedelin üzerindeki paranın Karadağ dışına çıkışı için Karadağ yetkili makamlarına bir belgenin ibrazının gerekli olduğunu belirterek davalıdan ticari ilişkiyi gösterir bir belge hazırlayıp göndermesini talep ettiğini, bunun üzerine de davalı cevap dilekçesine EK-1 olarak mahkemeye ibraz edilen 15/04/2014 tarih ve 0550431211 nolu proforma faturayı düzenlemiş ve bu belge davacı şirket tarafından Karadağ yetkili makamlarına ibraz edilerek izin alınmış ve sözleşmede kararlaştırılan bedelin davalıya gönderilmesinin sağlandığını, nitekim mahkeme tarafından 07/03/2019 tarihinde T.C. Podgoritsa Büyükelçiliği’ne müzekkere yazılarak, Karadağ’dan para çıkışının olması için bir belgeye ihtiyaç duyulup duyulmadığının araştırılmasının istendiğini, 05/06/2017 tarihinde cevaben gelen yazıda Karadağ mevzuatındaki “Para Aklama ve Terör Finansmanını Önleme Yasası’nın 8. ve 9. maddeleri” gereğince Karadağ’dan 7.500 Euro’dan fazla bedel çıkışlarında yetkili makamlara bir belge ibrazının zorunlu olduğu bildirildiğini, ancak davacı taraf; daha sonradan kötü niyetli bir şekilde hareket ederek tekstil tasarımı değil tekstil ürünü teslim edilmesi yönünde bir anlaşmanın mevcut olduğunu ve tekstil ürünü yada tasarımı teslim almadıklarını iddia ederek İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü nezdinde … Esas sayılı takip ile alacak iddiasında bulunduklarını, davacı taraf ile davalı arasında tekstil tasarımı değil de tekstil ürünü teslimine dair bir anlaşmanın olduğuna dair bir delilin mahkemeye sunulmadığını, davacı taraf tekstil tasarımlarını aldıklarını inkar etse de tekstil tasarımlarının üzerlerinde davacı şirketin kaşesi ve şirket yetkilisi …’in imzası bulunduğunu, davacı tarafa 2014 yılının Nisan ayında gönderilen proforma faturaya davacı tarafından o dönemde itiraz edilmeyip, olayın üzerinden 2 yıl geçtikten sonra faturanın delil olarak kabul edilmeyeceğini beyan etmesinin açıkça kötüniyetli bir tavır olduğunu, davacı tarafın iddialarını kabul etmemekle birlikte; bir an için iddialarının doğruluğu kabul edilse dahi söz konusu iddiaların yine de reddi gerekeceğini, davacı taraf söz konusu proforma faturaya itiraz etmemesine rağmen; proforma faturada yer alan 35 tekstil tasarımının teslim edildiğine ilişkin ibareyi kabul etmeyip, tekstil ürünü alınmasına dair bir ilişkinin olduğunu beyan ettiğini, davacı tarafın söz konusu ödemeyi yapabilmesi için proforma faturayı kendi ülkesinin yetkili makamlarına ibraz etmiş olması gerektiğini, kişinin kendi muvazaasına dayanamayacağını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı yüklenicidir.Somut olayda, davacı tarafça iş bedelinin ödenmesine rağmen, davalı tarafından işin teslim edilmediği belirtilerek bedelinin iadesi talep edilmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı tarafından davacının sipariş ettiğini ve davacıya teslim ettiğini beyan ettiği çizimlerin yapılan imza incelemesinde imzaların davacı şirket temsilcisine ait olmadığı ve çizimlerin davacı tarafa teslim edilmediği anlaşılmaktadır. Yine, davalı yüklenici tarafından davacıya yemin teklif edilmiş, davacı iş sahibi şirket temsilcisi mahkeme huzurunda yemin etmiştir. İş bedeli olan 11.500. Euro bedelin davacı tarafından davalıya ödendiği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu durumda, davalı yüklenici tarafın eser sözleşmesi kapsamında bedelini aldığı edimi yerine getirmediği ve iş sahibine teslim etmediği anlaşılmış olmakla mahkeme tarafından davanın kabulüne karar verilmesi yerinde olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/03/2019 tarih ve 2016/791 Esas, 2019/266 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 2.541,22 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 635,30‬ TL harcın mahsubu ile bakiye 1.905,92‬ TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 18/05/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.