Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1679 E. 2022/992 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1679
KARAR NO: 2022/992
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/05/2019
NUMARASI: 2017/556 Esas, 2019/563 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 18/05/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, 18/12/2012 tarihli eser sözleşmesine istinaden, davalı şirkete ait Şanlıurfa tesisindeki … kombine santral montaj işini yapmayı üstlendiğini, sözleşme gereği tüm taahhütlerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, buna rağmen davalı şirketin bina kaplaması işinin 957,5 m2 lik kısmının sözleşmenin 24. maddesinde belirtilen kusurlu işlerden olduğundan bahisle iş bu kısma yönelik hakediş bedelini ödemekten imtina ettiğini belirterek, davalı tarafın haksız ve mesnetsiz olarak ödemekten imtina ettiği 957,5 m2 bina kaplamasından kaynaklı alacağa ilişkin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00-TL’nin hak ediş tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; 02/01/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile 5.000,00-TL olarak açtığı davasını 25.220,55 Euro (154.276,62-TL harca esas değer) olarak ıslah etmiştir. Davalı vekili, davalı şirketin davacı şirket ile imzaladıkları sözleşme gereği üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, davacı şirketin sözleşmenin 2.maddesinde belirtilen bina kaplaması işini vermiş olduğu taahhüde uygun bir şekilde yerine getirmemekle birlikte sözleşmenin 24.maddesinde belirtilen kusurlu işler kapsamına girdiğini, davalı şirketin sözleşme konusu bina kaplama işinin ayıplı olduğuna ilişkin birçok kes bildirimde bulunulduğu, ayıp sebebiyle sözleşme gereği elde edeceği hak edişten kesinti yapılacağına dair ihtar edildiğini, davacı şirketin uyarılara ve taleplere rağmen ayıbı gidermediğinden hak edişten kesinti yapıldığını, Şanlıurfa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından 4.000,00-TL nefaset kesilmesi gerektiği kararı verilmiş ise de kusurlar ve ayıplar bütün alanın kullanımını olumsuz etkilediğinden 957,5 m2 lik kısım için hak ediş kesintisi yapıldığını, yapılan kesintiye hiçbir şekilde itiraz etmeyerek son hakedişte ayıp ve ayıbın miktarını kabul ettiklerini, fakat alt yüklenicisinden bütün bu meblağı tahsil edememiş olduğundan kötü niyetli olarak haksız ve hukuka aykırı işbu davayı açtıklarını, sözleşme hükümlerine göre davacı tarafın bu ayıplara katlanmak zorunda olduğunu, dava tarihinden önce temerrüde düşürüldüğünü kanıtlayan bir belge olmaması sebebiyle faiz talep edilemeyeceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davacının davalıya montaj sözleşmesi kapsamında iş yaptığı, davalı tarafın işin ayıplı olduğu iddiasıyla 25.220,55 Euro hak edişini kestiğini, davacının da bu durumu kendi taşeronuna yöneltip Şanlıurfa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/54 Esas sayılı dosyasındaki davayı açtığı, temyiz incelemesinden de geçerek kesinleşen karar gereği yapılan işte 4.000,00-TL’lik ayıp bulunduğunu, dolayısıyla kuvvetli bu delil karşısında davalı tarafın kesinti yaptığı 25.220,55 Euro hak ediş bedelinin 4.000,00-TL’si dışındaki kısmının haksız olduğunu, davacının davasını TL üzerinden açtığı ancak Euro üzerinden ıslah ettiğini, davacı taraf bu duruma rıza göstermediğinden para birimini değiştirme ıslahının geçersiz olduğunu, bunun sonucu olarak dava değerinin ıslah edilen rakamın TL değeri olan 154.276,62-TL olduğunu, davacının Şanlıurfa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/54 Esas sayılı dosyasından kazandığı 4.000,00-TL’nin bu değerden düşülmesiyle davacının talep edebileceği hak ediş bedelinin 150.276,62 TL olduğunu kabul ederek, davanın kısmen kabulüne, 150.276,62 TL’nin 25/12/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine, davacı tarafın diğer ve fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, mahkemenin tarafları ve ticari ilişki tamamen farklı olan Şanlıurfa 1.Asliye Hukuk mahkemesinin 2014/54 esas sayılı dosyasında alınan eksik ve hatalı bilirkişi raporu esas alınarak mahkemece hiçbir bilirkişi incelemesi yaptırılmadan, delil toplanmadan eksik inceleme ile karar verildiğini, mahkemenin özellikle davalının taraf olmadığı davada kesin hüküm gibi hareket ettiğini, bilirkişi incelemesi yaptırmadan karar vermesinin hatalı olduğunu, yargılamaya konu dava ve Şanlıurfa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/54 E. Sayılı davasının tarafları, taraflar arasındaki ticari ilişki ve bu ticari ilişkinin şartları, taraflar arasındaki sözleşmeler, yapılan işin kapsamı ve niteliğinin tamamen birbirinden farklı olduğunu, davalı ile davacı arasındaki 18.12.2012 tarihli sözleşmenin incelenmediğini, davalının uğradığı zararların araştırılmadığını, davalı ile davacı arasındaki cari hesap ilişkisinin incelenmediğini, Şanlıurfa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/54 E. sayılı davasında sadece davacı ile davacının alt yüklenicisi arasında yapılan sözleşme ve alt yüklenicinin yaptığı işteki ayıpların tespit edildiğini, tespitlerin hukuka uygun olmadığını, dolayısıyla, Şanlıurfa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/54 E. Sayılı kararının kesin hüküm gibi hiçbir başka delil toplanmaksızın, bilirkişi incelemesi yapılmaksızın hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun oldukça geçmişe dayanan kararlarında böyle bir ilamın gayet zayıf bir karineden ileri değer dahi taşıyamaz olarak nitelendirdiğini, zira, davacı ve davalının anlaşıp böyle bir ilam almaları ve üçüncü kişileri zarara sokmalarının her zaman mümkün olduğunun belirtildiğini, (HGK 3.4.1963, 5/6: Kuru-İcra C. 2, s. 1056 dn. 241), Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2017/987 Esas, 2017/2792 Karar sayılı ilamında da ayıp ile ilgili bilirkişi raporları ve mahkeme kararlarının kuvvetli delil vasfında bulunduğunun belirtildiğini, kuvvetli delilin kesin delil niteliğinde olmadığını ve bağlayıcı olmadığını, mahkemenin tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde gösterecekleri delilleri toplaması ve bunları birlikte değerlendirdikten sonra bir karar verilmesi gerektiğini, Şanlıurfa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/54 esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli olmadığını, kuvvetli delil olarak sayılabilecek nitelikte dahi olmadığını, tespit edilen ayıpların ezilen panellerin değişmesi, açılan panel birleşim yerlerinin kapanması, çatı birleşim yerleri, sac eteklerinin yeniden düzenlenmesi gerektiğini, bu panel ezilmeleri ve işçilik hataları için 4.000-TL nefaset kesilmesi kanaatine ve varsayıma dayalı tamamen dayanaksız olarak rapor düzenlendiğini, zararın neye göre belirlendiği, piyasa rayicine göre mi, veya başka değerlere göre mi alındığı belli olmadığını, bu sebeple, raporda 4.000-TL’nin hangi kurumun hangi yılına ilişkin hangi bedelleri esas alınarak tespit edildiği dahi belli olmadığından raporun bilimsellikten uzak ve denetime elverişsiz olduğunu, ayrıca bilirkişi raporunun aksine iki cephenin tamamında bölgesel kusurlar bulunduğunu, çatının iki bölgesinde bulunan ayıpların yapının tamamını kullanılmaz hale getirdiğini, yağmur yağması durumunda uyuşmazlığa konu buhar tribünü ve alternatörün bulunduğu türbin binası çatısından içeriye doğru fazla su aldığını, bu sızıntıların hem can güvenliği hem de maddi zararlar için tehlike oluşturduğunu, çatı açıklıklarından sızan yağmurların alternatörün üzerindeki uyartım kömürlerine değdiğini, alternatörde toprak hatası alarmına sebep olduğunu, davalının uğradığı zararların çok daha çeşitli, ayıbın etkilediği alanın çok daha fazla olduğunu, Şanlıurfa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/54 E. Sayılı dosyasındaki raporda bunların hiçbirinin incelenmediğini, Ayrıca davalı şirketin davacıya Şanlıurfa’da kurulu olan davalı şirkete ait …nın 530 m2 çatısının ve 1995 m2 cephesinin kaplanması işinin tamamını verdiğini, ancak davacının alt yüklenicisine bu işin sadece bir kısmını verdiğini, dolayısıyla Şanlıurfa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/54 Esas sayılı dosyasında sadece alt yüklenicinin üstlendiği kısım için bir inceleme yapıldığını, davalı işin tümünü davacıya verdiğinden buradaki ayıbın miktarı, ne kadarlık bir indirim talep edilebileceği, ne kadarlık bir hak ediş kesilebileceğinin tamamen davacı ile davalı şirket arasındaki sözleşmeye göre bağımsız bir bilirkişi raporu ile tespit edilmesi gerektiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin 17. Maddesi uyarınca davacının üstlendiği işi kısmen veya tamamen üçüncü kişiye devretmesi yasak olmasına rağmen davacının işi 3. kişi olan alt yükleniciye yaptırdığını, üstüne üstlük bu yasak devir kapsamında doğan ayıp kadar davalı hak edişten indirim hakkının işbu karar ile tanındığını, bu durumun tacir olan taraflar arasındaki sözleşmenin hiç incelenmediğini, sözleşmenin yok sayıldığını gösterdiğini, yerel mahkeme kararının tamamen eksik inceleme ile tesis edildiğini, taraflara ait ticari defter ve belgeler incelenmeksizin davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalının üzerine düşen tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, kendisine tebliğ edilen tüm faturaları zamanında ve eksiksiz olarak ödendiğini, taraflar arasındaki cari ilişkide yapılan ödemelerin, davacı ve davalı taraf kayıtlarında incelenerek, uzman bilirkişi raporu ile davacı tarafın herhangi bir hak edişinin olmadığının belirlenmesi gerekirken; ilk derece mahkemesinin bu yönde bir uzman bilirkişi raporu olmadan 25.220,55.- Euro alacağın olduğuna kanaat getirerek, hatalı ve hukuka aykırı şekilde karar tesis ettiğini, zamanında ve eksiksiz yapılan tüm ödemelere rağmen davacı üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmediğini, nitekim indirime konu hak edişin, tebliğ edilen faturaların, yapılan kısmi ödemelerin ve bakiye alacağın ne olduğuna ilişkin tarafların ticari defter ve kayıtlarında bir inceleme yapılmamasının dahi başlı başına ilk derece mahkemesi kararının bozulması sebebi olduğunu, ticari defterleri incelenmeden hak ediş olup olmadığı hususunda karara varmanın hatalı olduğun belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Taraflar arasında 18/12/2012 tarihli davalı şirkete ait Şanlıurfa tesisindeki … kombine santral montaj işini yapım sözleşmesi imzalanmıştır. Davacı sözleşme gereğince edimlerini yerine getirdiğini ancak davalının kusurlu işler ileri sürerek ödenmeyen eksik iş bedelinin tahsilini talep etmiştir. Davalı taraf davacının sözleşme gereğince belirlenen bina kaplaması işini taahhüdüne uygun yerine getirmediğini, kusurlu işler yaptığını, ihtar edilmesine rağmen ayıbın giderilmediğini belirterek, davanın reddini talep etmiş; mahkemece, taraflar arasındaki montaj sözleşmesi kapsamında davalı tarafından işin ayıplı olduğu iddiasıyla 25.220,55 Euro hak edişini kestiğini davacının da bu durumu kendi taşeronu olan şirkete yönelik Şanlıurfa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/54 Esas sayılı dosyasındaki davayı açtığı, kesinleşen mahkeme kararı ile 4.000,00-TL’lik ayıp bulunduğununu tespit edildiğini kabul edilerek ıslah edilen dava değeri itibariyle 154.276,62-TL eksik ödenen iş bedelinden Şanlıurfa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/54 Esas sayılı dosyasından belirlenen 4.000,00-TL düşülmek suretiyle hak ediş bedeli yönünden 150.276,62 TL için davanın kabulüne karar verilmiştir. Mahkemece davacı tarafından işin bir kısmının yaptırıldığı taşeron arasında Şanlıurfa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/54 esas sayılı dosyası ile görülüp kesinleşen davada belirlenen ayıplar esas alınarak hüküm kurulmuş ise de, davacı ile dava dışı taşeron arasındaki sözleşme ilişkisinin ve anılan davada ileri sürülen eksik ve ayıplı hususların eldeki yüklenici ile iş sahibi arasındaki davada esas alınarak karar verilmesi hatalı olmuştur. Bu durumda, mahkemece, eldeki davada taraflar arasında düzenlenen sözleşme hükümleri, davadaki talep ve iddialar ile savunmalar itibariyle sunulan deliller dikkate alınarak, gerektiğinde keşif yapılıp bilirkişi raporu alınmak suretiyle, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/05/2019 tarih, 2017/556 Esas, 2019/563 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 18/05/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.