Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1645 E. 2022/957 K. 17.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1645
KARAR NO: 2022/957
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/05/2019
NUMARASI: 2017/6 Esas, 2019/448 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi tespit
KARAR TARİHİ: 17/05/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine dayalı menfi tespit talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulü ile davalı yanın kötü niyet tazminatı ile sorumlu tutulmasına dair verilen karara karşı davalı tarafça istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili; taraflar arasında 02/12/2014 tarihinde, vinçli yük asansörü üretimi ve montajı için 33.000,00TL+ KDV bedelli sözleşme imzalandığını; teslimden sonra asansörün sık sık arızalandığını, 02.07.2015 tarihinde ray kopması sebebiyle asansörün düştüğünü, arızalardan dolayı kullanımın aksadığını, üç defa motorunun değişmesi, sertifika ve garanti belgelerinin verilmediğini, yazılı sözlü taleplerinin karşılıksız kaldığını, en son 03/072015 tarihinde e-mail ile ayıplar giderilmediği sürece bakiye borcun ödenmeyeceğinin bildirildiğini, Küçükçekmece 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/ 74 D.İş dosyası ile ayıbın tespit edildiğini, ayıplı da olsa asansörün çalıştırılması için masraf yapıldığını, davalının cari hesap alacağı için başlatılan icra takibinin faaliyet adresleri dışında bir adrese tebligat yapılmak suretiyle kesinleştiğini belirterek, davacı şirketin 25.12.2014 tarihli … yevmiye numaralı faturaya dayalı başlattığı İstanbul … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline, %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına, takibin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili; zamanaşımı itirazında bulunarak, ayıp ihbarının süresi içerisinde yapılmadığını, ayıp ihbarının resmi yazılı şekilde yapılması gerektiğini, asansörün eksiksiz teslim edildiğini, icra takibinin 10.000,00TL ödenmeyen bakiye için yapıldığını, delil tespitinin usulüne uygun olarak gerçekleşmediğini, rapora itiraz ettiklerini, sözleşmeye aykırılık olmadığını, ek ücret talep etmeden, davacının talebiyle zincirli sistem kurulduğunu, arızanın kullanım hatasından kaynaklandığını belirterek davanın reddine, %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, bilirkişiler tarafından verilen raporda yer alan eksikliklerle asansörün davacıya teslim edilmiş olması, dosyada karşılıklı mevcut yazışma ve tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere asansörün ayıplı olarak tesliminden sonra müteaddit defalar davacı tarafça servis hizmetinin verilmiş olmasıyla artık süresinde ayıp ihbarının yapılmadığı şeklindeki savunmanın dinlenmesinin mümkün olmadığı, taraflar arasındaki sözleşmenin eser sözleşmesi olması niteliği sebebi ticari satımlar için mevcut olunan ayıp ihbar süre düzenlemesinin bu olaya uygulanmasının mümkün olmadığı, menfi tespit davasının açılması için İİK md. 72 vd hükümlerinde hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi olmayıp istirdat davası için süre öngörülmüş olması, dava açılmadan önce davacı tarafça yaptırılan delil tespitinin HMK md. 405 uyarınca delil olma niteliği, ayıbın kullanım sonucu ortaya çıkması nedeniyle gizli ayıp olduğu, delil tespitiyle mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinin aynı yönde olması, davalı tanığının işe başlamadan önceki uyuşmazlık süreciyle ilgili olarak bilgi sahibi olmadığı, TBK md. 475/2 uyarınca ayıp oranında satım miktarından düşülme seçimlik hakkı doğrultusunda hep birlikte değerlendirilme yapıldığında davacının davası ispat ettiği; davalının takibi başlatmada haksız olması yanında, asansör teslim ve imal işinin bizzat kendileri tarafından yapılıp, teslim sonrası servis hizmetleri gereği ayıplardan haberdar olduğu, ayıbın giderilmesi için gerekli olan masrafların düşülmesi durumunda artık davacının alacaklı olmadığı gerekçesi ile davanın kabulü ile, davalı tarafından başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip sebebiyle davacının borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptaline, takibi başlatmada kötüniyetli olduğundan İİK 72/5’e göre takip miktarı olan 10.589,73 TL’nin %20’si tutarında 2.117,94 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; davacı şirketin, 25.12.2014’te teslim aldığı yük asansöründe meydana gelen sıkıntının ayıplı mal imalinden kaynaklandığı iddiası ile Küçükçekmece 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/74 D.iş sayılı dosyası ile alınan rapor doğrultusunda mahkemece karar verildiğini; HMK’nın 402/3 düzenlemesine aykırı olarak delil tespitinin müvekkilinin yokluğunda icra edilerek savunma hakkının kullanılmasına müsaade edilmediğini; HMK’nın 403.maddesi düzenlemesine göre, tarafına bildirilmeksizin yapılabilecek “acele iş” sayılamayacağını, yapılan tespitin yok hükmünde olduğunu; sözleşmeye aykırılık olmadığını; raporda, 02.12.2014 tarihli sözleşmeye aykırılık olduğu belirtilen kabinin etrafının baklava desenli saçtan üretilmesi gerekirken kafes tel kullanıldığı iddiasının doğru olmadığını; sözleşmede dış kaplamanın “…” olacağının belirtildiğini, …’ın ise, sektörün içinde olan herkesin bildiği üzere hazır örgü tel demek olduğunu; sözleşmede kabin özelliği olarak “iki yönü açık” ibaresi bulunduğunu, asansörün bu şekilde imal edildiğini; raporda sözleşmeye aykırılık olarak tespit edilen, sözleşmede tek tambur halatlı sistem yazdığı halde zincirli sistem kullanıldığı hususunun doğru olmadığını; tespit isteyen firmanın, asansörün kuruluşu esansında talebi üzerine “daha pahalı ve daha güvenli olan” zincirli sistemi kurduğunu, ilave ücret almadığını; bilirkişinin bu hususu gözden kaçırmasının raporun güvenilirliğine gölge düşürdüğünü; müvekkili firma tarafından, asansörün yerinde incelenerek, asanör dış kaplamada, gözlü panellerde yırtık olduğu görülüp, fotoğraflandığını; bunun kabin dışına taşan bir malzemenin asansörle taşındığı, malzemenin dış kaplamaya çarpıp, dış kaplamayı yırtarak asansörü aşırı bir yüke maruz bıraktığını; arızanın kullanıcı hatasından kaynaklandığının yerinde tespit edilerek tespit isteyen tarafa bildirildiğini; tanık …’nin bunu ifade etmesine rağmen mahkemenin, yük asansöründe meydana gelen sıkıntının asansörden mi yoksa kullanıcı hatasından mı kaynaklandığı hususu üzerinde durmadığını, yük asansörünün onarım tutarının miktarı için rapor almakla yetindiğini; D.iş dosyasında bu tutarın belirlendiğini, iki raporda belirtilen onarım tutarları arasındaki açık fark giderilmeden hüküm kurulduğunu; davacı tarafca KDV dahil 7.611,00 TL harcanarak asansörün onarıldığı ve yine tespit dosyasında işçilik dahil 6.450,00 TL +KDV ile onarımın mümkün olacağı belirtilmiş iken mahkeme dosyasına sunulan raporda KDV hariç 10.070,00 TL onarım bedeli çıkarıldığını; bu onarım tutarının hangi tarihe göre hesaplandığının belli olmadığını; gerekçeli kararda davalı tanığının işe başlamadan önceki uyuşmazlık süreciyle ilgili olarak bilgi sahibi olmadığının belirtildiğini; uyuşmazlığa konu sözleşmenin 2014 Aralık ayında tanık işe başladıktan sonra imzalandığını; gerekçeli kararda davalı savunmalarına neden itibar edilmediği ya da en azından kusurun kimden kaynaklandığı yönünde niçin rapor alınmadığına değinilmediğini; müvekkilinin kötüniyetli olmadığını belirterek kararının kaldırılarak davanın reddine; aleyhine verilen inkar tazminatının kaldırılarak, hatalı kullanımı sonucu oluşan arızanın faturasını davalı müvekkiline ödetmeye çalışan davacının %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. Karşılıklı edimleri içeren eser sözleşmelerinde yüklenicinin görevi eseri sözleşmesine, amacına ve tekniğine uygun tamamlayarak teslim etmek; iş sahibinin görevi ise, sözleşmede kararlaştırılan yükümlülükler varsa bunların yerine getirilmesiyle eserin bedelini ödemekten ibarettir. Taraflar arasında 02,12.2014 tarihli, vinçli yük asansörü üretimi ve montajı için 33.000,00TL KDV li, 38.940,00TL bedelli sözleşme düzenlenmiştir. Davalı taraf bakiye iş bedelinin tahsili için 25.12.2014 tarihli 33.000,00 + KDV= 38.940,00 TL faturaya dayalı icra takibi yapmış, davacı ise işin eksik ve ayıplı yapıldığını ileri sürerek eldeki menfi tespit davasını açmıştır. Davalı tarafça yaptırılan tespit sonucu Küçükçekmece 2. SHM 2015/74 D.İş sayılı dosyasında alınan 02.10.2015 tarihli bilirkişi raporunda eksik ve ayıpların güncel piyasa rayicine göre değerinin 6.450,00 TL + KDV tutarında olduğu belirtilmiştir. Dava sırasında asansörün tamiratı yapıldığından mahallinde keşif yapılmamış, tespit dosyası ve dava dosyası kapsamına göre bilirkişi heyetince düzenlenen 04/04/2018 tarihli raporda eksik ve ayıplı imalatların 10.070,00 TL olduğu belirtilmiş ise de bu bedelin hangi tarihteki bedel olduğu ve neye göre hesaplandığı belirtilmemiştir. Öte yandan dosya kapsamındaki davalı itiraz ve beyanlarından eksik ve ayıpların kullanıcı hatasından kaynaklandığı ileri sürülerek bu hususta fotoğraf ibraz edilerek tanık dinletilmiş ise de mahkemece alınan bilirkişi raporunda bu konuda bir değerlendirme yapılmamıştır. O halde; mahkemece bilirkişi heyetinden istinaf dilekçesinde belirttiği itirazlarda gözetilerek bilirkişi raporunda tespit edilen hususların eksik mi ayıp mı olduğu, kullanım hatasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı ile söz konusu eksik ve ayıpların bedelinin, işin teslim tarihindeki serbest piyasa rayici esas alınarak hesaplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu hususlar üzerinde durulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/05/2019 tarih, 2017/6 Esas, 2019/448 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 17/05/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.